Ahmet ÜNAL, YENİÇAĞ
İsrail bir krizi daha
kendisi açısından başarıyla sonuçlandırdı. İktidardaki aşırı sağ eğilimli çok
partili Binyamin Netanyahu koalisyon hükümeti Gazze konusunda uyguladığı savaş
ve gerilim politikası ile birçok çıkar sağladı:
* Obama’nın ikinci başkanlık dönemine düşük bir profille girmesini
sağladı. İlk döneminde sistemin zinde güçlerinin güvenini kazanmak için fazla
problem çıkarmadığı fakat ikinci döneminde işgallere dayanan ABD dış
politikasını önemli ölçüde değiştirebileceği var sayılan Obama, başkanlık
seçiminin hemen ardından “İsrail’in güvenliğinin ABD için önemini”
vurgulamak zorunda kaldı. Böylece İsrail açısından statükonun devamı garanti
altına aldı. Çünkü üçüncü defa seçilme şansı bulunmayan Obama artık ne yaparsa
yapsın 4 yıllık iktidarı boyunca, özellikle İslam dünyasında bir daha eski
popülaritesini yakalayamayacak ve ezilen halklara İsrail işgallerinin
durdurulabileceğine dair umut veremeyecektir!
* Seçimden sonra ilk ziyaretini Myanmar’a yapan Obama’nın bu gezisi,
ABD’nin bundan sonra askeri ağırlığını Uzakdoğu’ya Pasifik’in Güney Asya
kıyılarına (Filipinler ve Avustralya) kaydıracağı açıklaması ile anlam
kazanıyordu. Orta Doğu’da yalnız kalmaktan korkan İsrail, savaşı bahane ederek
ve medya üzerindeki etkisini kullanarak her zamanki şımarıklığı ile Amerikan
kamuoyunun ilgisini yeniden kendi üzerine çekmeyi başardı.
* Ülkesini savaş havasına sokarak Ocak 2013’de yenilenecek seçimde tekrar
iktidar olma şansını yükseltti.
* Yeni geliştirdiği füze savunma sistemi Demir Kubbe’yi (Iron Dome) gerçek
savaş durumları için denemiş oldu.
* Gazze’de ateşkes Mısır’ın arabuluculuğunda sağlandığı için Türkiye’nin
Orta Doğu’daki itibarına da darbe indirilmiş oldu. Parlamentosu çalışmayan,
ordusunu kontrol edemeyen, ekonomik krizden ve grevlerden başını kaldıramayan
ve Amerikan yardımına muhtaç bir Mısır, İsrail açısından Türkiye’ye göre daha
tercih edilebilir bir ülkeydi.
Amerika dış ticaretinin yüzde 50’si halen silah endüstrisine dayalıdır ve
varlığını sürdürebilmesi savaşların devamına bağlıdır. Ancak hem bu ülkedeki
hem de Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerindeki lüks tüketime yönelik ürün pazarları
silah piyasasından daha öne çıkmaktadır. Cirosunu yükseltebilmesi ise barış
ortamına yani sermayenin yukarıdan aşağıya doğru yayılarak bir orta gelir grubu
oluşturmasına ihtiyaç duymaktadır.
Barıştan yahut kitlesel tüketim çılgınlığından para kazanan sektörler İsrail’in
fanatik ve saldırgan hükümetinden kurtulmanın yollarını ayırıyordu. Bunun
entelektüel kesimlerde de bir karşılığı vardı. İsrail dışında yaşayan
Yahudilerin çoğu BM kararlarını dahi tanımayan bir İsrail’den rahatsızdı.
Üstelik bu politikanın sonuçta İsrail’in sonunu getireceğinden de endişe
ediliyordu. Binyamin Netanyahu hükümeti kurulduktan sonra Alon Ben-Meir gibi
çok sayıda Yahudi asıllı stratejist Türkiye’ye gelerek Amerikan yönetiminin
İsrail’in bu tavırlarından duyduğu rahatsızlığı açıkça dile getirdi.
Yazının tamamı için: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=24867