Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
“Dış politika uzmanları” öyle diyor!
Hem de, “Denize kıyısı olmayan ‘hiçbir’ devletin yaşama şansı yoktur.” diyerek, üstüne basa basa “hiç” “şans” tanımıyorlar.
Bunu söyleyenlerin ismini sormanıza gerek yok... Çünkü bu “hükmün” hilafına söz söyleyen bir “dış politika uzmanı”na henüz rastlamadık.
Bu konuda, tamamıyla hemfikirler.
Peki, bu hükmün öznesi ne?
“Kürdistan”!
1991’de, Amerika’nın “Körfez harekâtı”nda, icat ettiği “uçuşa yasak bölge” taktiğiyle temelleri atılan “Kürdistan”!
İşte, saçını dünya ve “Ortadoğu jeopolitiği” ve dahi “stratejisi” üzerinde ağartmış “uzman”larımız, en az 21 yıldır bu teraneyi tekrar edip duruyorlar.
Niye söyleyip duruyorlar?
Çünkü yanıbaşımızda bir “Kürt Devletinin kurulması bizi de böler diye endişe etmeyelim” diye!
“Kapalı bir devlet” kendi başına ayakta duramayacağına göre, bu “devlet” Türkiye’ye “muhtaç” ve “bağımlı” olmak zorunda kalacakmış.
Hatta bu allamelere bakacak olursak, bu devlet doğrudan “Türkiye’ye de bağlanabilir”miş! Böylece, bırakın “bölünüp” küçülme ihtimalini, “Orayı da ülkeye katarak büyüyebilirmişiz” bile!
Ne güzel!
Ne güzel de, ne derece doğru?
İddiaları doğruysa, dünyada “denize kıyısı olmayan” bir ülke görmememiz lâzım, değil mi?
Peki, öyleyse, vaktiyle, başkentinden iki defa döndüğümüze “güçlü ve köklü” bir “kara” devleti olan Avusturya’ya; yine zengin bir “refah” devleti olan İsviçre’ye ne diyeceğiz?
Sizin “denize kıyınız yok, ölmeniz lâzım”, mı demeliyiz?
Doğu Avrupa’daki, Balkanlardaki, Afrika ve Güney Amerika’daki, sayısı düzineleri bulan “kara” devletlerini hatırlatmaya bile lüzum görmüyorum.
Demek ki, “denize kıyısı olmayan” devletler de pekâla yaşayabiliyor... Hatta güçlü ve nüreffeh bir hale bile gelebiliyor.
Binaenaleyh, Barzani’nin “reisliğini” yaptığı bir “Kürt Devleti” de yaşayabilir...
Sana hiç “muhtaç” ve “mahkûm” olmayabilir...
“Büyüme emelleri” güdebilir...
Senden “toprak koparmak” peşinde koşabilir...
Hatta, sana inanırsa, “Madem ki denizi olmayan devletin yaşama şansı yok, o vakit, Akdeniz’e kadar olan Türkiye ve Suriye topraklarını da alayım” hülyalarına kapılabilir!
Bölgenin ve dünyanın “tarihî”, “jeopolitik” ve “jeostratejik” gerçeği budur!
“Uzman”ın işi, hakikatleri söyleyerek milleti uyarmak ve uyanık kalmasını sağlamaktır...
Pembe panterliğe soyunarak, milleti mavallarla avutmak ve uyutmak değil!
x x x
PATRİOTLAR VE AHMETLER,MEHMETLER
“Türk toprakları, aynı zamanda NATO toprağı”ysa...
NATO üyesi bütün ülkeler de, “aynı zamanda” Türk toprağı sayılır!
İyi ama onların Patriot’ları Türk topraklarına rahatça girebilirken, Türk’ün Ahmet’i, Mehmet’i Mahmut’u, Almanya, Hollanda ve hele Amerika’ya neden giremiyor?
Bu nasıl “ortaklık”?
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, AKŞAM'dan
NOT: Resim gözükmüyorsa, firefox’tan açmayı deneyin.