Büyük bir
kafaya, temiz bir vicdana ve şerefli bir hayata sahip olmak için mutlaka çok
okumalı, iyi anlamalı ve derin düşünmelidir. Okumayan, anlamayan ve
düşünmeyenler sıradan kalmaya, sıradan yaşamaya, aptalca konuşmaya ve sonunda
rezil olmaya mahkûmdurlar. Buna da katlanmak zorundadırlar. Kendi gözünün
kıymetini bilmeyen, köpeğin yol göstericiliğine layıktır. Kendi beynini
kullanmayan, ahmakların aklıyla hareket edip sonunda utanmaya mahkûmdur. Niye
okumuyoruz? Çünkü devir, artık okumayanlara değil okuyanlara acayip yaratıklar
olarak bakılan bir devir. Erkekler, kızlar bizden uzaklaşmasın diye; kızlarda,
erkekler bize yaklaşsın diye kitaba mesafeli durmaktadır. Kahir ekseriyet
böyledir. Bu yüzden çokluk, züppece yaşamayı marifet sanmaktadır. Kızlar ayrı
bir tip, erkekler ayrı bir tip olmuştur. Kahir ekseriyeti cehaletin esiridir.
Kimin kız, kimin erkek olduğu bilinmeyen bir devri yaşamaktayız. Hakikati
konuştun mu; ne kadarda ağır konuşuyorsun oluyor. Yalan konuştun mu; amma da
espritüel adam, çok hoş sohbeti var değil mi oluyor. Yani bu kadar alıklaşan
bir dünya da yaşıyoruz. Hayatımızı basit ama pahalı zevkler esir almış. Kitap
ucuz olduğu için tercih edilmiyor. Basit ve pahalı zevklerin odun kılıklı
efendileri itibar görürken, ucuz kitapların haysiyet abidesi âşıkları toplum
içinde varlığını ispat etmekten hayâ eder olmuşlar. Kitap taşımaktan utanılan
ve kitap taşıyanların utandırıldığı acayip zamanların çocuklarıyız. Bu tavır
sanki tüm ruhları egemenliği altına almış gibidir. Kitap dostları, kitabın
dostları tarih olalı beri ayaklar altındadır. Bu yüzden de insanlık çürümeye,
çıldırmaya, benliğinden soyunmaya, cinsiyet değiştirmeye yüz tutmuştur. Batmaya
ramak kaldı!
Sığız, o
kadar sığız ki, en basit ve sarih bir hakikati bile anlamaktan uzağız. Dört
yıllık fakülte mezunu olsan, onlarca yıl memuriyetin olsa kaç yazar; bir söz de
ki anlatılmak istenen özü algılayacak, anlayacak beynin yoksa. Kendi kendini
kontrol edebilecek kapasiteden mahrumsan ve her defasında aynı hatayı
yapıyorsan hangi beyinden ve ruhtan bahsediyorsun behey şaşkın? Zavallısın ama
farkında değilsin. Bir de insanlarla güya aşık atmaya yeltenirisin. Kendi
cehaletinin farkında olmayandan ve çokbilmişçesine lafazanlık yapandan
kaçacaksın. Bilenlerin sustuğu, bilmeyenlerin konuştuğu bir millet, yok olmaya
mahkûmdur. Okuyanların kınandığı, okumayanların taltif edildiği bir millette
yok olmaya mahkûmdur. Ve bizim kadim ve necip milletimizi bu yanlış yol yok
oluşa sürüklemektedir. Ama bunu fark edecek ve yok oluş sürecini tersine
çevirecek bir akıllı adama ihtiyacımız vardır. Ama bu adam, dünyaya sırtını
dönmüş bir adam olacaktır. Çünkü dünyaya yüzünü dönenlerden şerefli bir adam
çıkmamıştır şimdiye kadar ve çıkma ihtimali de yoktur. Dünya gelir, şeref
gider; şeref gelir ama dünya yine de gitmez, mücadele etmen gerekir. Zira dünya
bir leştir ve o leşe ancak köpekler koşar. İnsan olanın dünya ile sıkı bir bağı
olamaz. Dünya bir köprüdür, insansa bir yolcu. Yolcu yolunu bilir ve menzile
odaklanır. Ama köpekler ise leşlere odaklanır ve leşleri terk edemez. Bu yüzden
dünya bir köprüdür, tamiri bırak geç git denilmiştir. Çünkü dünyanın tamiri
bitmez, ömür biterde tamir bitmez.
Okumayız,
okuduk deriz. Düşünmeyiz, düşündük deriz. Aslında kendi dünyamızda sahtekârız. Kimseler
bilmese de bu sahtekârlık derimiz gibidir. Mutlaka bir gün kokusu hissedilir.
Bundan utanırız ama hakikati de itiraftan imtina ederiz. Çünkü okuyor ve
düşünüyor görünmek yalanda olsa bize bir konum bahşeder. Söz söyleme yetkisi
verir. Oysa dürüstlük güzeldir. Hayat yenmek ve yenilmek değildir. Hayat, yolunu
bulmak, bilmek ve şerefli bir yolculuk yapıp sonunda menzile ulaşıp huzura
ermektir. Okumuyorsan, okudum demene gerek yoktur. Düşünmüyorsan, düşünüyorum
demeye ne gerek var. Okumaya ve düşünmeye çalışman ve bunu açık yüreklilikle
ifade etmen, yalan söylemekten daha soylu bir harekettir. Rahat ol, kınanacak
davranış, dürüstlük değil riyakârlıktır. Ne hazin ki, milletimizin ruh haritası
bozulalı beri, değerler yer değiştirmiştir. Ne kadar olumsuzluk varsa itibar
edilen bir değer, ne kadar olumluluk varsa tahkir edilen bir değer olarak
addedilmiştir. Cinsiyetlerin değişime uğradığı gibi, değerlerde değişime
uğramıştır ve bu an; insanın hayvanlaşmaya evrildiği an olmuştur. Sen kendini insan sansan da, hayvandan farkın
yok behey şaşkın.
EKSTRA
BİR
Eurovision
denilen ahmaklık, mallık, alıklık ve angutluk fışkıran yarışmadan el çektik.
Elhamdülillahirabbülalemin. Mazlum yetimin hakkını çöplüğe atma şerefsizliğinden
arındık. İnşaallah daha nice şerefsizliklerden arınırız ve hayvanlıktan
insanlığa doğru yeniden evrilmeye başlarız. Üç dört tane züppenin hayvani
arzularını tatmin etmekten başkaca işe yaramayan bu angutluğa son vermek
gerçekten takdir edilecek bir haslettir. Sözü fazla uzatmaya ne hacet, isabetli
bir karar olmuştur.
İKİ
Serbest
kıyafet geliyor dörtnala. Ama tozu dumana katacak şekilde. Çünkü elle tutulur
bir tarafı yok. Balı son derece az ama zehiri son derece fazla bir peteğe
benziyor bu. Bir defa birilerinin buna karşı çıkması ayrıdır, bazı vicdanların
ise namusluca tahlilleri ve vardıkları sonuç ayrıdır. Ki, karşı çıkanların
(özellikle bu milletin özdeğerlerine muhalif olduğu belli olan ve buna rağmen
karşı çıkanların) hakikatte karşı çıktıklarını asla düşünmüyorum. Bahusus bizim
ülkemiz de bazı şeyler, karşı çıkılıyormuşçasına topluma kabul ettirilir. Şöyle
ki; şimdi bu toplumun tasvip ettiği birileri bir şey mi yapıyor ve o şey
gerçekten zararlı mı, millete muhalif olanlar hemen o şeye karşı çıkarlar ki,
millet sırf onlar yüzünden, o melanetin doğru olduğunu sansın, o melaneti kabul
etsin ve o şeyi ortaya atanlarda daha kolay şekilde işi kotarabilsinler. Burada
da aynen bunun olduğuna inanıyorum. Zira bu uygulamayla küçük mikyasta
gençliğin, büyük mikyasta milletin daha da yanlışa sürükleneceği bellidir.
Peki, bu milletin ruhuna muhalif olanlar, bu milletin yanlışa ve bozulmaya
doğru sürüklenmesine karşı çıkarlar mı? Asla karşı çıkmazlar. Ama karşı
çıkıyormuş gibi yaparlar. Her şey daha çabuk ve kolay olsun için. AB denilen
domuzlar diktatoryasının kıskacına girme konusu da aynen bunun gibidir. Ama
milletimizin ruh ve beyin haritası bozulmuştur. Neyi nasıl göreceğini, neyi
nerede bulacağını bilmemektedir. Bu uygulama Allah korusun ama beladan başka
bir şey getirmeyecektir.
Yine
gerçekten merak etmenin çok normal olduğu bir mesele ki; muallimlerin burada
nerede duracağı meselesidir. Zira bugüne kadar muallimler güya örnek
insandılar, birer tavsiye mektubuydular, hakikatleri saklayan birer zarftılar.
Şimdi, rastgele, alelade, disiplinsiz, ciddiyetsiz ve sorumsuz bir yaşam
sunulan gençlere, muallimler nasıl örneklik teşkil edeceklerdir? Hangi
tavsiyeyi verebileceklerdir. Hangi ciddiyeti ve disiplini öğreteceklerdir? Aslına
bu uygulama, aynı zamanda bu milletin köküne vurulan bir baltadır da. Garabetlerle
dolu bir icraat olacağı ve acısının zaman ilerledikçe duyumsanacağı bir hatadır
bu hareket. Sözü fazla uzatmaya ne hacet, isabetsiz bir karar olmuştur.
ÜÇ
Namusunu
koruyanları, güzelliklerini can yoldaşından başkasına sunmamak için mücadele
edenleri öcü gibi gören domuzlar türemiş yurdumda. Ne garip, kendi
çirkinliklerini örtmek adına, güzel oldukları halde bu güzelliği şerefli ve
helal bir hayat yaşamak adına örtenleri tahkir etmeye yeltenen domuzlar
böğürmekten başka bir şey yapamayacaklardır. Heyhat! Domuzlar böğürse de, itler
havlasa da bu kervan yürüyecek, Yüce Nur tamam olacaktır.
DÖRT
Okusak,
düşünsek ve anlasaydık, hakikati, tarihi ve insanlık tarihinde silinmeyecek iz
bırakmış soylu şahsiyetleri tahrif eden itlerin icraatlarına itibar eder,
kıymet verir ve bilinçsizce destekler miydik? Bu itlere ve itliklerine bakmak
bile bizi insanlıktan çıkarır oysa. Yazık bize. Ne çıkar diyoruz, herkes
bakıyor diyoruz. Sen herkes olmak zorunda mısın behey şaşkın?
BEŞ
ABD denilen
insanlık katilinin ülkesinde bir katliam gerçekleşti. Daha hayatın ne olduğunu
anlamayı bırakın, algılaması bile mümkün olmayan küçücük çocuklar katledildi. Ne
hazin ki bunu bir çocuk gerçekleştirdi. Ölümden başka üretecek bir şeyi olmayan
bir şeytanın, çocukları da ölüm kusmaktadır artık. Kim ne derse desin, bu olay,
Yüce Allah’ın bir hikmetidir. Bir derstir bu, anlamasını bilene. Çünkü şeytan,
mazlum milletlerin çocuklarını öldürmekten başka bir şey yapmamıştır tarihi
boyunca ve buna kendi çocukları da fazla ses çıkarmamıştır, yani zımnen
onaylamıştır diyebiliriz. Şimdi de Allah, kendi çocuklarını, kendi çocuklarına
katlettiriyor. Yani rüzgâr ekti, fırtına biçiyor şeytan. Bunu hem kendisi hem
de çocukları hak ediyorlar bir yerde. Söyleyin lütfen, insanlıktan hep aldı ama
insanlığa verdiği ne var b u şeytanın. İşin esas ilginç olan tarafı ise, diğer
milletlerin özellikle Müslüman olduğunu söyleyen milletlerin, bu şeytanın izini
takip etmeleridir. Yazıklar olsun. Allah, tez zamanda bu şeytanın belasını
versin de; hem insanlığı hem de kendi çocuklarını bu şeytanın şerrinden
korusun. Âmin. Kahrol kahrol kahrol melun şeytan, aşağılık şeytan, lanet
şeytan. Allah seni kahretsin, batırsın, yok etsin, helak ettiği kavimler gibi
seni de helak etsin. Sonsuz âminler olsun.