Düşünmeyince
kurtulamayacaksın. Kurtulamayınca da onun bunun zavallı bir oyuncağı olarak
çürüyüp gideceksin. Özgürleşmek, insanca yaşamak ve adam olmak istiyor musun? O
zaman düşüneceksin bebeğim. Sürüden ayrılmak ve şerefli bir hayata adım atmak
zordur ama sonsuz tatlıdır. Soracak, sorgulayacak ve cevaplar bulacaksın.
Bulduğun cevapları da tahlilden ve tetkikten geçireceksin. Çünkü gerçeğe
ulaşmak, özgür olmak, insan gibi yaşamak, düşünmeyi koşul kılar. Basit ve
güncel bir misal verelim; Maraş Olaylarını hepimiz biliyoruz. Kahpe bir tezgâh
neticesinde onlarca insan katledildi. Evet, katliam var biliyoruz ve
lanetliyoruz. Katliam şüphesiz ki, bir katlediciyi koşul kılar. Demek ki, bir
de katledici var. Böyle bir olay sadece bir cellâdın elinden çıkamaz. Demek ki,
organize bir durum var. Organize bir durum varsa, ardın da devasa bir güç var
demektir. Ama bu katliamı sorgulamadan
hareket etmek ahmaklıktan başka nedir? Yani ortalığı cehenneme çevirmeden,
oturup düşünmek çok mu zor? Bu katliam nasıl oldu, niçin oldu, kimler eliyle
gerçekleştirildi, kimler nasıl kullanıldı, tezgâhta eli olanlar nerede, en
arkada ki devasa güç kimdir vb. soruları sormak ve namusluca cevap aramak çok
mu zor? Sormadan etmeden meydana dökülüp, ileri geri bağırmayla elinize ne
geçecek? Gerçeğin fark edilmesini daha da zorlaştırmaktan başka neye faydası
olacak yaptıklarınızın? Maziyi yeniden hatırlatmaktan, ülkede gerilim
yaratmaktan, milleti birbirine düşman etmekten hangi faydalar temin edilecek ya
da bu faydalardan nemalanacak olanlar kimlerdir? Ya olaylarda eli olanların
uzantıları aranızda ise ve sizi zımnen tahrik ediyorlarsa, o zaman ne
yapacaksınız? Kahrolsun faşizm! Kahrolsun faşizm! Eee daha ne? Hangi faşizm? Ya
gerçek faşistler, seni bu şekilde ahmakça bağırtanlar ise o zaman ne olacak?
Seni o meydana koyun gibi sürenler, kimbilir sevgilisiyle neredelerde fink
atıyordur. Evet, bulunduğun meydan da, mutlaka seninle birlikte, o fink atan
namussuzun has adamları da vardır birkaç tane. Slogan atan, büyük kitleyi ajite
eden ve yönlendiren. Ama bu durumu sezmek ve ona göre bir tavır ortaya koymak
senin işindir. Hemen sürüye dâhil olmaktansa, temkinli ve teennili olmak daha
namusluca değil midir? Önyargılı olmak mı yoksa düşünerek hareket etmek mi,
aydın ve bilimsel beyine daha çok yakışır?
Düşüneceksin
bebeğim düşünecek. Senin bu eyleminden kimler neler kotarmaktadır, kimler
kimlerin arzularını yerine getirmektedir fark edeceksin. Eee aydınlıkçısın ya,
çağdaşsın ya, bilimselsin ya, herhalde kafan bu kadarına da basıyordur. Gerçi
bastığı görülmemiştir ama neyse, soruyoruz işte. Basmıyorsa deli koyun gibi
ortalıkta niye dolaşıp duruyorsun? Ya, sen, tamda cellâdın arzularını yerine
getiriyorsan, ya sana kahrolsun faşizm dedirtenler gerçek faşistlerse ne
olacak? O zaman nerede kaldı bilimsellik, nerede kaldı çağdaşlık, nerede kaldı
aydınlık kafa? Boşsun bebeğim boş. Kapkaranlıksın, mutlak sektersin. Vallahi
de, billahi de, tallahi de safkan yobazsın.
Güya Solcu oldun diye aydınlıkçı olduğunu, ilerici olduğunu sanıyorsun.
Ne kadar basit ve sığ bir düşünce. Ki, sende de suç yok aslında. Yıllarca sana
papağan gibi ezberlettirilen şeyledir bunlar. Bilmiyor değiliz. Her ortamda,
her toplantı da siz ilericisiniz, siz aydınlıksınız, kim ne derse desin bu
böyledir, asla aksini düşünmeyeceksiniz gibisinden teranelerle beyniniz ve
ruhunuz yıkanmış, sizde buna inanmışsınız ve böyle gidiyorsunuz. Ama ne garip
ki, hayat ve gerçekler karşısında hep eziksiniz ve ezik kalmaya da mahkûmsunuz.
Böyle giderseniz de sürünmeye ve kullanılmaya layıksınız. Kendini dolu
göstermekle insan dolu olmaz. Kendini aydın sanmakla insan aydın olmaz. Her
işte böylesiniz. Zavallısınız. Millete koyun diyorsunuz ama asıl koyun
sizsiniz. Karanlık dedikleriniz sizlerden sonsuz kez daha aydınlıktır. Faşist
dedikleriniz, sizlerden sonsuz kez daha insancıldır. Hayır yani, zamanın
behrinde, bir Sol siyasetçi bile dememiş miydi; ‘’Maraş olayları Derin Sol’un
işi’’ diye? Eee şimdi meydanda kime karşı çıkmaktadır bu kendini Sol
zannedenler? Kimlerden intikam almak istemektedirler? Sol yumruklar havada,
papağan gibi aynı şeyleri tekrar edip durmak, bir iki sloganik laf haykırmak,
yollarda ki taşı söküp polise, askere atmak insanı aydın mı kılmaktadır? Bu mu
yani sizin aydınlığınız? Böyle mi adalet, özgürlük, barış, kardeşlik
getireceksiniz? Gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek midir adaletli olmak?
Karanlık cellâtların oyuncağı olmakla mı özgürlük getireceksiniz? Siz kendinizi
yitirmeyin yeter, sizin getirebileceğiniz hiçbir şey yoktur bebeğim.
Aydınlıkta,
adalette, özgürlükte böyle gelmez bebeğim. Sen eğer özgürlük ve adalet
getireceğine inanıyorsan, önce beynini, sonra yolunu değiştireceksin. Çünkü bu
kafayla hiçbir şey getiremezsin. Getirsen getirsen karanlık getirirsin, esaret
ve zulüm getirirsin. Vahşi bir faşizm getirirsin. Bir avuç tirana egemenlik
bahşedersin ve kapitalizmin en ağırını getirirsin. Yapacağın başka bir şey asla
olmaz, olamaz. Çünkü hayat karşımızda ve insanlar arasındayız. Kör değiliz,
aptal değiliz, cahil değiliz, hissiyatsız hiç değiliz. Yürüdüğün yollara bigâne
değiliz. Öte tarafta sen, beri tarafta farklı versiyonda olsa bile aynı kafadan
başkaları birbirinizi yerken, diğer tarafta sevgilisiyle diskotekte dans eden
burjuva piçi hayatın tadını çıkarmaktadır ve emin ol ki seni tahrik edenlerden
birileri de o burjuva piçlerinin babaları olan pezevenklerdir. Kendi politik
çıkarları, kendi rantları adına seni ve senin gibileri kullanmaktadırlar. Sırf
kendileri ve piçleri, şırfıntıları daha konforlu bir hayat sürsün diye. Aldanma
bebeğim aldanma. Vallahi aldanıyorsun.
Ben senin de özgürlüğün için söylüyorum bunları. Gerçek adalet, gerçek
barış, gerçek kardeşlik gelsin diye, bu güzellikleri hep birlikte getirelim
diye söylüyorum. Sizi birbirinize kırdıranlar, sizin dostlarınız olamaz. Sizi
meydanlara sürüp, arada ki birilerine bir el silah sıktırıp, sonra karışıklık
yaratıp herkesi birbirine kurşunlatanlar sizlerin iyiliğini düşünmezler
bebeğim. Kodamanlara ve kodamanların çarkını döndüren politik şerefsizlere
inanmayın. Kodamanların ve politik şerefsizlerin, aranıza soktukları
provokatörlere de inanmayın. Hayır yani, bugüne kadar hep inandınız da ne oldu,
elinize ne geçti? İnandıklarınız tek tek yalan çıktı. Aldatıldığınız gün gibi
aşikâr oldu. Belki utancınızdan söyleyemediniz, itiraf edip bir iç muhasebesi
yapamadınız. Ama gerçekte değişmedi ve değişmeyecek. Ki, gerçek değişmez
bebeğim, değişecek olan sensin, sizsiniz.
Oysa kafanı
kullansan, sorsan ve sorgulasan, önyargılarını kırıp gerçeği namusluca araştırsan
ve cellâtları gerçekten bulmak adına kavga versen herkes kurtulur ve herkes
daha mutlu bir yaşam sürer. Kardeş kardeşi katletmez, kaos ortaya çıkmaz. Suçlu
hangi taraftansa ortaya çıkar ve, ya millet tarafından darağacına çekilir ya da
bu yapılamıyorsa zindanlarda it gibi çürütülür. Bu bir İslamcı ise de böyledir,
bir Milliyetçi ise de böyledir, bir Solcu ise de böyledir. Yeterki gerçeği
görmeye cesaretimiz olsun, gerçeği kabullenecek kadar namuslu olalım. Bizi,
yalnız ve yalnız parlak hakikat güneşi özgürlüğe, aydınlığa kavuşturacaktır.
Adalette, barışta, kardeşlikte, ancak bu şekilde hâsıl olacaktır. Kendinize
kıymayınız sevgili gençler! Yarınlar sizindir ve sizin olsun. Ölünüz değil
diriniz çıksın yarınlara. Cellâtların oyuncağı olmayın. Koyun gibi güdülmeyin.
Vatanınızı, milletinizi, hazinelerini düşmanlara kendi elinizle teslim etmeyin.
Düşman için, sizin, İslamcı, Milliyetçi, Solcu olmanız asla bir şey
değiştirmez. Düşman bugün çıkarları gereği seni kullanır ama yarın seni
ayakları altında bit gibi ezer. Vallahi de ezer, billahi de ezer, tallahi de
ezer. Sen benim için çalıştın deyip sana gülücük saçmaz ve senin başını
okşamaz.
Bir şeyi,
sizden birileri yaptı, söyledi diye doğru olacak diye bir şey yok. Sizden biri,
bir şey yapsa da, söylese de sorgulayacaksın. Bu benim faydama mı yoksa
zararıma mı diye. Ya da bu düşmanlık mı, dostluk mu üretiyor diye soracaksın.
Bu söz ya da eylem; milletin huzuruna, mutluğuna, güvenliğine katkı sağlar mı
diye düşüneceksin. En basit ve taze bir misal verelim; OTDÜ olayları malumumuz
değil mi. Şimdi bizden bildiğimiz birileri çıkıpta sorgusuz sualsiz o olayları
desteklese ne dersiniz? Bizim adamımız verdi desteği diye hemen savunur
musunuz? İşte o zaman koyun gibi olursunuz. Bir defa o olaylara bütüncül bakıp,
tümden destek vermek kesinlikle yanlıştır. Bu desteği kim verirse versin. En
azından o gençlerin yaptıkları yanlışların kabullenilmesini ve aynı hataların
tekrarlanmasını sağlar verilen destek. Gençliğin şiddete yönelmesine, hakkını
şiddet kullanarak aramasına neden olur. Gençlik kendini haklı görür ve sürekli
aynı hataları tekrarlar. Kardeşçe yaşamayı düşleyeceklerine, sürekli kavga
ederek düşmanlık üretirler. Oysa gençlik doğru yönlendirilmelidir. Gençliğe
gerçekler anlatılmalıdır, kardeşçe yaşamak ve hakkını milli birliğe, devlete ve
ülkeye zarar vermeden aramak tavsiye edilmelidir. Politik çıkarlara alet
edilmemelidirler gençlerimiz. Aynı şekilde; sırf oradaki olaylara bakıpta, o
bir avuç gençliği düşünüpte, bir üniversitenin bütün hocalarını itham etmek ve
onlara karşı ağır sözler sarf etmekte yanlıştır. Bunu her kim söylerse
söylesin. Bizden biri söylese de yanlıştır, bizden olmayan biri söylese de
yanlıştır. Bu da, bir yerde, kine, nefrete ve düşmanlığa yol açar. Bir defa o
hocaların yetiştirdiği gençliğin hepsi değildir orada bulunanlar ve aralarında
mutlaka aklını kullaplarda vardır. Ve ayrıca hocaları genellemekte yanlıştır.
Her hoca aynı kafada insan yetiştirmez, bunu da görmek gerekir. Sırf politik
çıkarlarımız için, insanlar arasında nefret doğurmaya gerek yoktur. Yapıcı
olmak, birleştirici ve tümleyici olmak lazımdır. Ama işte bizler ne yapıyoruz?
Gidiyoruz, politik insanların peşine takılıyoruz, onlara adeta tapıyoruz ve
sonunda birbirimize düşüyoruz ve kaybediyoruz daima. Kazananlar ise kimlerdir hepimizin
malumudur. Yemin ediyorum, benzerleriniz, sizleri, asla, doğru yola, doğru
hedefe, gerçek aydınlığa, gerçek kurtuluşa, gerçek dostluğa, gerçek adalete,
barışa, kardeşliğe ve özgürlüğe götürmezler ve götürmeyeceklerdir de.
Kılavuzunu, rehberini ve yolunu iyi seçeceksin kardeşim! Gerisi angaryadır!
‘’Allah,
iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin
velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip)
çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.’’ BAKARA-257