Bu dünyada herkese yer var.
“PKK Baharda silah bırakıyor”...
Müjdeyi, 16 Ocak’ın ilk dakikalarında Fatih Altaylı verdi... TEKE TEK’te, “Balıkçı” nam, İlhami Işık’la söyleşirken... Ona da “çok tecrübeli bir devlet görevlisi” söylemiş... Aslında, bu çok çabuk sonuca ulaşan bir “süreç” değil, 15-16 yıllık bir çalışma ve görüşmelerin sonuna gelinmesi demekmiş.
Biz böyle bir “müjde”ye yürekten inanmak istiyoruz. Çünkü PKK’nın bitmesiyle sadece kan durmayacak... Bütün Türkiye derin bir nefes alacak, moral bulacak, 10 yıllardır yapamadığı hamleleri yapacak...
Lâkin bu “müjde”nin gerçekleşmesine, en başta şu andaki görüşmeler engel olabilir.
Çünkü daha ortaya konan ilk “hedef”ler karmaşık ve kendi içlerinde çelişkili!
Bugünkü görüşmelerde, özellikle iki temel amaç öne çıkarılıyor...
Birincisi, “Örgüte silah bıraktırmak”!
ikincisi, “silah bırakanları yurt dışına” göndermek...
Bu “amaçlar” şunu gösteriyor: PKK’nın, “yurt içinde” barındığı varsayılmaktadır.
Biz de öyle kabul edelim... PKK, Türkiye’dedir ve silah bırakması amaçlanmaktadır.
Peki öyleyse, silahsız “vatandaşlar”ın “yurt dışına” çıkarılması niye icap etsin ki?
İşin hukukî boyutu mu? “Pişmanlık yasaları” ne güne duruyor?
“Barış” bütün vatandaşların kendi memleketlerinde kalmasıyla daha sağlam, daha kalıcı olmaz mı?
x x x
Kaldı ki, gerçek daha başka, “örgüt” zaten büyük bölümüyle “yurt dışında” değil mi?
Oralardan gelip “eylem” yapmıyor mu? Eylemden sonra yine “yurt dışına” kaçmıyor mu?
Hal böyle olunca, zaten yurt dışında olan bir örgütü “yurt dışına” çıkarmak gibi mantık dışı bir hedef ortaya koymuş olmuyor musunuz?
Sözü uzatmayalım... Bu iki amaç, hükümetin kafasının karışık olduğu izlenimini yaratıyor.
x x x
BARIŞA ASIL ENGEL
Yukarıda temas ettiğim çelişkiler, bişekilde giderilebilir. Halledilebilir.
Hatta işin, milletlerarası boyutunu da görmezden gelelim. Diyelim, kimse karışmayacak.
Bu şartlarda bile “barış”ın önünde daha başka ve daha devasa bir engel var:
Süreçten, tarafların “menfaat sağlama amaçları”...
PKK’nın, hiçbir “taviz” koparmadan silah bırakacağına aklınız yatıyor mu?
Öcalan’ın, “dışarı çıkma şartı” olmadan, “barışa imza” atacağını düşünebiliyor musunuz?
BDP’nin, bu süreçten “siyasî bir kazanım” beklememesi mümkün mü?
Ve bunların en başında, Erdoğan ve AKP’nin, “süreç”i; 14 ay sonraki “yerel seçimler” ve 18 ay sonraki “Cumhurbaşkanlığı” seçiminden bağımsız yürütme imkânı var mı?
Masada ve meydanlarda bu menfaatler çatışacaktır.
Herkes ve her kesim verdiği “tavizler”i, elde ettiği ve edeceği “rant”ları gizleyecek; bu ise “barış sürecini” zehirleyecektir.
Halk kuşkulanacak, kaygılanacaktır.
Bu çetrefilleşen, kangrenleşen devasa meselenin anahtarı tek kavramdadır: Fedakârlık!
Kimse “rant” peşinde koşmazsa, herkes millet menfaatini, şahsi hesaplarının önüne koyarsa “sulh” gelir.
“Fedakârlık” yapacak “babayiğit” görebiliyor musunuz?