Çok acı ve
acıtıcı günler yaşıyoruz. Yüzlerden acı akıyor, sessiz feryatlar arş-ı alayı
yıkıyor. Sözlerden acı akıyor, kararan katı vicdanlar, zalimleşen suratlar
öylece bakıyor. Duyarsızlık, umarsızlık yıktıkça yıkıyor. Hayatımız altüst
olmuş, attığımız adımlar menfaat kokuyor. Yüreğimiz ızdırapla, beynimiz
şüphelerle dolu. Beynimiz ve ruhumuz, olan biten hiçbir şeyi kaldıracak güce
sahip değil. Ruhlarımız çürümüş, beyinlerimiz kirlenmiş. Biz kendimizi pir-ü
pak bilsek ne fayda. Gelen güne, geçen günden daha çok şaşıyoruz. Çünkü
olmayacak şeylere alışıyoruz. Bizi her zaman alışkanlıklarımız mahvetti. Her
tükeniş sürecine tedricen alıştırıldık. Fark edemeden yolun sonuna geldik. Yıkılışa
koşuyoruz. Dirilişe koştuğumuzu sanıyoruz. Oysa bizim dirilişimiz,
gerilişimizin sonucu olacaktır ama gerilmekten ziyade gevşiyoruz. Oysa gerilen
yay, gevşeyen yaydan yeğdir. Çünkü ok gerilen yayda daha iyi durur ve hedefi on
ikiden vurur. Gevşeyen yayda ise ok ne durur ne de hedefi vurur. Ki, geriliş
Hak ile olur, batıl gevşetir adamı. Doğumun Doğudadır, Batı batırır. Çünkü Batı
daima batışın adresidir, yönüdür. Baktığın pencere önemlidir. Çünkü
göreceklerini o pencerenin açılarına göre göreceksindir. Gözlerinden önce, o
gözlerle bakacağın pencereye dikkat etmelisin. Baktığın yer, bakışından daha
mühimdir. Çünkü bakışını baktığın yer belirler. Bakışın senden bağımsızdır ama
baktığın yere bağımlıdır. Burası ince bir noktadır. İncelikler inceltir adamı.
İnsanlığımız
kayboldu. Çünkü para insanlığımızı çaldı. Parayı aldık, insanlığımızı verdik.
Parayla insan olabileceğimizi sandık ama aldandık ve yolda kaldık. Paranın
getireceğini sandığımız tatlı düşlerle avunduk. Güven bitti. İdealler yitti.
Değerler eridi. Düşler düştü. Daima dürüstlükten dem vurduk ama her daim
namussuzun yanında durduk, alçağı savunduk. Hep yalanlarla avunduk. Hey gidi
günler hey, ne günlerden geldik ne günlere kaldık. Her zaman aldandık ama
aldattığımızı sandık. Aldanan kendimizdik, çok feci yanıldık. Ağıtlarımız,
türkülerimiz kayboldu. Kaybolanlarla bizde kaybolduk. Çünkü seni sen yapanlar
yoksa senin var olman da kabil değildir. Manasız madde mümkün müdür? Ruhsuz
beden can taşır mı? Öyleyse ağıtsız ve türküsüz millet yaşar mı? Yaşamazdı ve
yaşamakta zorlandı. Ağıtsız, türküsüz kalan millet ruhsuz, beyinsiz bir millete
dönüştü ve daima horlandı. Sözlerimiz yalan, kaynaklarımız talan, yurtlarımız
viran oldu. Düğünümüz derneğimiz bozuldu. Kimliğimiz, dinimiz kazıldı. Acıyla
yoğrulduk, tam bağrımızdan vurulduk. Kaderimiz düşmanlarca yazıldı. Sınırlarımız
aynı ellerce çizildi.
Hey gidi
koca Türk! Neydin ne oldun? Ne umdun ne buldun? Kendini, düşmana diz çöktürüp
üzengi öptürürken, diz çöken ve üzengi öpen biri olarak buldun. Tarih yapandın,
tarihi yapılan oldun. Kader çizendin, şimdi kaderini yabancı eller çiziyor. İnsanlığın
umuduydun, kendin umutsuzluğun mahkûmu oldun. Sen bu olmamalıydın. Seni bu
olduranlar kendileri olmasınlar, umduklarını bulmasınlar. Seni, önce, seni savunduğunu
iddia edenler düşürdü. Sonra da senden olduğunu sanıpta, senden olduğunu
söylemekten korkanlar bitirdi. Çok feci pusu kurdular sana ve kalbinden vurdular.
Kimliğinle ve dininle mahvettiler seni. Bir
kefen giydirdiler ve hala yırtamadın kefeni. Uyudun ve bir daha uyanmadın.
Temellerin ve emellerin sağlam sandın. Kimliğine ve dinine bürünenlere kandın.
Hiç aldanmadığın kadar aldandın. İçim acıyor be, içim acıyor koca Türk.
Yangınlardayım. Bedenim yanıyor, ruhum titriyor, beynim zonkluyor. Uyanmayacak
mısın hala? Kendine gelmeyecek misin? Düşmana karşı durmayacak, zincirleri
kırmayacak, karanlığı yarmayacak, hesapları sormayacak mısın? Diril, geril ve
atıl artık koca Türk! Seni bekler insanlık!
EKSTRA
BİR: Müslüman Türkoğlu diril, geril,
atıl dedik. Evladını sağlıklı ve bilgili olarak yetiştir. Ama önce evladın
olsun yetiştirecek. Tarih, din, devlet ve kimlik bilinci ver ona. Ahlak ve
adalet aşkıyla yansın. Mücadele şuuruyla donansın. Yoksa yarınları asla
umduğumuz gibi bulmayacağız. Kaldığımız yerde de kaldığımız gibi olmayacağız. Lütfen
hisset, hassasiyet sahibi ol. İnce düşün ama fazla incelme. Senin fazla
incelmeni isteyenler, seni çabuk kırmayı düşünenlerdir.
İKİ: Türk’ü ve Türkiye’yi acze düşürenleri tarih ve insanlık
affetmedi, affetmeyecek ve hain olarak kaydedecek, hatırlayacaktır. Herkes bu
gerçeğin fevkinde olmalı, adımını ona göre atmalıdır. Şerefi kaybetmek çok
kolay ama kazanmak sonsuz zordur.
ÜÇ: Sezai Karakoç, İsmet Özel, Oktan Keleş ve daha nice
şerefli, haysiyetli vatan evlatları gidişattan endişeli ise ve olaylara şüphe
ile bakıyorsa mutlaka bir bozukluk vardır. Zira saf münevverlerin gördüğünü
başkalarının görmesi kolay değildir. Çünkü pencere ve bakış farkı vardır. Hele
politikacı madrabazların, saf münevverlerin gördüklerini görmelerinin mümkünatı
yoktur. Çünkü münevver his ve hassasiyet sahibidir ama politikacıda ne hissin
ne de hassasiyetin zerresi yoktur. Münevver ideallerin, politikacı katı realitenin
adamıdır. Bu yüzden saf milli olan münevverlere dikkat kesilmek icap eder. Ne
kimliksiz ve dinsizlerle işimiz olur ne de kimliğinden utanan ve dininin
özünden korkanlarla. Gerçek münevverler Peygamberlerin varisleridirler ve
onları takip etmek icap eder.
DÖRT: Bazı p…….venkler var Türk
Milletini, Türk görünerek parçalamak isteyen. Kimin tohumu olduğu belli olmayan
bu alçaklar, bu vatan haini şerefsiz itler mütemadiyen Türk’ten dem vururlar.
Sanki Türk Milleti için ölüyorlarmış gibi. Ama hayatlarına baktığınız zaman
Türklükten eser yoktur. Bilakis Türk düşmanlığı üzerine kurulu bir hayat
yaşamaktadırlar. Ama Türk Milleti üzerinden edebiyat parçalamayı çok severler. Şu
zamanlarda kadim kardeşlerin arasını açma gayretleri var bu p….venklerin. İşte
Türk Milleti, Kürt kardeşlerini bilmem ne yapacakmışta, bilmem neymişte. Bir
defa Türk evladı olan biri, böyle bir şeyi ağzına bile almaz. Faraza bazı
karanlık noktalar böyle bir kahpeliğe yeltendi, yine de gündem yapıp yaymaz
böyle kapkara bir haberi. Her yerinden yalanın fışkırdığı bir haberi. Ne, Türk
olmayıpta Türk görünerek zımnen Türk’e darbe vurmaya çalışan bu domuz tıynetli
tiplere ne de Türklükten utanan ve korkan zavallı ve sefil tiplere ihtiyacımız
yoktur. Bizim, kimliğiyle ve diniyle gurur duyan ve bu olguları şerefle taşıyan
insanlara ihtiyacımız vardır. Çünkü herkesle yol yürünmez ve herkese kader
emanet edilmez. Bazı ş….rfıntılarda göklerin süsü, şehidin son örtüsü olan
ayyıldıza takmış. Ş…rfıntı başında ki şeye güveniyor galiba, o kutsal olguyu
takınca milletin kendisine inanacağını sanıyor. Oysa o güven vermez, güveni
karakter sunar. Ama ş…rfıntı bunu idrak edemiyor. Çünkü kafası basmıyor.
Gerçekten basmıyor bu pisliğin kafası. Çünkü biliyorum, dinledim, okudum. Cahil
ve malın biri, inanın bana gerçekten böyle sevgili dostlarım. Ama birileri
tutmuş elinden, oturtmuş bir yere ve havlatıyor. Yalı gayet iyi ki, iyi
havlamak için yırtınıyor. Oysa hoşt köpek! Çok iğrenç havlıyorsun ve ancak
karşı cinslerini tavlıyorsun. Sen sinagog’a git! Herkesin bir yeri vardır,
gizlese de bir gün çıkar ortaya.
BEŞ: işbilen ve çözüm sunan bilmem ne yaftalı bir yığın
teşekkül ettireceklermiş. Bu yığın bu millete kader çizecekmiş, yön tayin
edecekmiş. Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kafası basmıyormuş
ve bu SİYONİZM-ERMENİ-PKK-BDP itliği yapan ve biteviye bu kansız odaklar için
havlayan ciğeri beş para etmez p…..venkler bu milletin beyni olacakmış. Hadi
ordan. Bu millete böyle bir şeyi layık görenlerin suratına bir avuç toprak
serpseniz yeridir. Vallahi billahi tallahi daha ağırını yapsanız yeridir. Kim
lan bunlar? Kaç paralık tipler? Kaç
kuruşluk fikirleri var? Şereften, namustan, ahlaktan, adaletten, vicdandan
bihaber olan tipler bu millete yol gösterip, bu milletin kaderinde aktif rol
oynayacaklar ha? Ulan tarih bunu yapacakları katıksız hain diye yazar be. Türk
Milleti bunu unutur mu sanırsınız? Türk Milletine bundan daha ağır bir hakaret
yapılamaz.
ALTI: KURTULMAK MI İSTİYORSUN? DÜŞÜNECEKSİN!...16… başlıklı yazımızın ÜÇ’üncü maddesinde bahsetmiştik Osmanlı
ve Türkiye karşılaştırmasından. Arkadaşım şunu iyice bileceksin ki; Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, asla Osmanlı Devleti değildir ve ilânihaye nasılsa öyle
kalacaktır. İdeallerinden ödün vermemek ama gerçekleri de görmek, algılamak,
anlamak akıllılığın alametidir. Türk Milletinin de Osmanlı zamanında ki
kudretine kavuşması gerçekten zordur. İsteriz ama hayalci de değiliz. Ya da
hayal kurarız fakat hayalperest olamayız. İşte bu yüzden, Osmanlıyı gündeme
getirerek Eyalet denilen ve ihanet kokan, bu milleti ve ülkeyi parçalamayı
doğuracak hamlelere tevessül etmek yanlıştır. Ne yaptığımızı, nasıl, niçin ve kim için
yaptığımızı iyi bileceğiz. İçimizdeki hainlerin oyununa gelmeyeceğiz. Türk
Milletini aptal sanıyorsunuz herhalde? Aynı şekilde Türk Milleti için başkanlık
denilen sistemde isabetli bir tercih değildir ve olamaz, olmamalıdır,
oldurulmamalıdır.
YEDİ: Diyanet ya yanlış yaptı ya da
meramını yanlış anlattı. Bir defa hassas kurumların tepesinde bulunanların dili
çok önemlidir. Söz ağızdan çıkmadan bin düşünmelidirler. Bir karar vermek,
gerçekten bin düşünmeyi icap ettirir. Yoksa ipin ucu bir kaçtı mı bir daha
tutabilmek çok zordur. Bu yüzden dikkatli hareket etmek akıllıcadır. Ne
söylediğin değil, nasıl söylediğindir önemli olan. Özür dilenmelidir ve
muhtemelen dilemiştirler. Din yapıcıdır, dindar da yapandır. Ne din yıkıcı ne
de dindar yıkandır. Adımlarımız sağlam, sözlerimiz net olmazsa işler
şirazesinden çıkar.
SEKİZ: Kur’an haram kılar, Anayasa
yasaklar ama birileri inadına yaymaya çalışırlar. Bu milletin neslini katletmek
için gayret ederler. Bu millete sarhoş değil ayık nesil lazımdır. Dostunu düşmanını
bilecek ve sözünü ona göre söyleyip, kurşununu ona göre atacak nesil lazımdır.
Ş..refsizliğin lüzumu yoktur. Öyleyse havlamalara aldırmamalıyız. Çünkü kervan
itin havlamasına aldırmaz. Eğer aldırırsa yürüyüp, ilerleyemez. Her millet
neslini korumak ve sağlam şekilde varlığını idame ettirmek ister. Ve bu yolda
ki engelleri yok eder. Öyleyse yok olması gerekenleri yok ediniz, var olması
gerekenler ve var olması gerekenleri var kılması gerekenler için. Nesliniz
sağlam olmazsa, milletiniz, sisteminiz,
devletiniz de sağlam olmaz. Korkunun, ahmaklığın lüzumu yoktur. Çünkü korkacak
bir saniye bile yoktur.
DOKUZ: Bu milletin eğitimini komediye
dönüştürmeyin lütfen. Başta dendi, bu iş tutmaz diye. Ama ısrar edildi. Fakat
şimdi yeniden geri dönüldü. Kardeşim bu milletin istemeyeceği belliydi. Çünkü
saçmaydı. Tutacak yeri yoktu. Serbest kıyafet diye bir şeyin olmasının
mümkünatı yoktu. Ve ne mutlu ki olmadı da. Hadi hayırlısı olsun inşaallah.
Ayrıca
kamuda bir durum var. Bakıyorum da garipliklerle dolu. Yasa yok ama isyan var.
Hayır, şahsım olarak tesettürlü şekilde görev yapılmasından yanayım. Bunu
birilerinin lütfetmesine de lüzum görmüyorum. Hatta demokrasinin gereği olarak
bile telakki etmiyorum. Bu fıtri bir haktır ve kullanılması icap eder. Kimsenin
karışmaya da haddi ve hakkı yoktur. Ama anlamadığım nokta şurasıdır; bu işi
çözecek kişi ve kurumların elinde devasa bir güç olduğu gerçek mi? Kesinlikle
gerçektir. Hayır, bu milletin temellerini sarsacak işleri yap ama böyle bir
şeyde çaresiz(!) kal. Bu akıl alır bir şey değildir. Ya da oy zamanına kadar
bekletme taktiği uygulanıyor olabilir. Bu da ayıptır bence. Arkadaşım, çıkar
yasayı ve sustur tüm art niyetli tipleri, sefil beyinli rezilleri ve kimseyi
zora sokma. Kimse de devlet düzenini sarsarak yaslara göre suç işlemiş olmasın.
Burada ki devlet düzeninden kastım, şu bildiğimiz düzen değildir, yani
insanların yaşamını etkileyen düzen değildir. Bu, bir devletin istikametini
tayin eden, var olmasını sağlayan, geleneğe dayalı kadim düzendir. Bir nevi
devlet ciddiyeti diyebileceğimiz şeydir. Dağınıklık işleri bozar!
ON: İlhami Güler üstadın ‘’DİRİLİŞ TEOLOJİSİ’’ isimli bir eseri var. Mutlaka okumalısınız. Net olarak ifade edebilirim ki;
düşünce dünyamı sarsan ya da etkileyen kitaplardan biri olmuştur. Fevkaladenin
de fevkinde olan bir kitaptır. Kesinlikle istifade edersiniz. Allah razı olsun
üstaddan. En derin saygılarımı sunarım
gıyaben zat-ı âlilerine.
Ve lütfen
şu adresi açıp, kısa konuşmayı dinleyiniz. Gönülden istirham ediyorum. Çok
derin bir konuşmadır. Çok namuslu bir hitaptır. Çok muazzam bir analizdir. Ve
tabi nadide münevverlerden biridir. İşte adres: ‘’ http://www.sansursuzhaber.com/sezai-karakocdan-sahte-baris-elestirisi_310227’’
Bu arada,
yıllar önce şerefsizce katledilerek şehit edilen güzel adam, kıymetli siyasetçi
Muhsin Başkan’ı saygıyla anıyor,
selamlıyor ve zat-ı âlilerine rahmet diliyorum. Soysuz, şerefsiz, kansız
katillerin bulunması için herhangi bir ciddi adım atmayanları da gerçekten
kınıyorum. Allah, geride kalan ailesine sabırlar, sağlıklar versin. Âmin.
Şehit
başkan-reis olsaydı ‘’Türk’’ isminin
anayasadan çıkmasına asla müsaade etmezdi ve Türk Milleti de kesinlikle müsaade
etmemelidir. Bu tamir edilemez yanışlara kapı aralar ve o kapı bir daha kolay
kapanmaz. Bence bu derin tuzağa tüm milletin dikkatini çekmek ve duyarlılık
göstermelerini sağlamak milli bir vazifedir.