Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Ülkenin engin bir birikimi, büyük badirelerin olgunlaştırdığı tecrübeleri var...
Nerede bu birikim?
İnsanlarında...
Okumuş, araştırmış, çalışmış, koşturmuş, kendini milletine ve memleketine adamış insanlarında...
Kadın-erkek...
Bu birikim, bu kaynak “altın”dan, “petrol”den, hatta “uranyum 238”den daha kıymetli!
Bu birikimi, yaşayan insanlar taşıdığı gibi, artık aramızdan ayrılanlarlar da taşıyor... Bugün onların fizkî varlıkları aramızda değilse de, fikirleri, görüşleri, çözüm öneriler, nasihat ve vasiyetleri eserlerinde ilgimize muhtaç!
Bir Mehmet Akif, bir Tanpınar, Hüseyin Rahmi, Necip Fazıl, bir Atsız, bir Cemil Meriç, Ahmet Kabaklı ve daha niceleri...
Bu, paha biçilemeyecek kadar değerli kaynağı kullanmamak, harekete geçirmemek çok korkunç bir “akılsızlık”... Akıl almaz bir “israf”!
Elbette yaşayan “âkıl” insanlarımızın “donanım”, “birikim” ve “tecrübe”lerinden yararlanmak da aklın yolu!
Devlet yönetiminde, ağır sorunların çözümünde onlara müracaat son derece “akıllıca”!
40 yıldır kendime sorduğum soru: Bu kadar “akl-ı selim” adam ve kadın var, bunlardan niçin yararlanılmaz?
Kısmet bugüneymiş!
İşte, şimdi yararlanılıyor!
x x x
FİKİR MÜTHİŞ, SEÇİM MAFİŞ!
Ağır sorunların çözümü için “âkıl insan” düşüncesini devreye sokmak fevkalade güzel bir girişim...
Tabii “âkıl adam” deyince, öncelikle devleti yönetenlere “akıl” verecek kişiler geliyor. Bu kişilerin halkı aydınlatmak gibi bir işlevleri de olabilir. Ama tek işleri halkı ikna etmek olmamalıydı. Bununla beraber, başlangıç bakımından kabul edilebilir. Böyle başlar, sonra yönetime akıl verecek biçimde tekrar ele alınabilir.
Fakat böyle bir girişimde olmazsa olmaz şart; bu kurula gireceklerin mutlaka, gerçek anlamda, hiç kimsenin itiraz edemeyeceği biçimde “aklıselim” sahibi kimseler olmasıdır.
“Âkıl insanlar” fikrini savunurken, herhalde o insanlar içinde, meselâ, Lale Mansur’un olacağına hiç ihtimal vermezdim. O ve yarım asırlık sanatçı Hülya Koçyiğit, üstelik, 1987’de Anap’tan milletvekili adayı da olduğu halde, bu süre içinde, hangi “mesele” hakkında tek bir cüme sarf etmişler? Hiç duymadık!
Kimler olabilir?
Konuştuğumuz güncel mesele için “şehit anneleri” akla gelmeliydi! En azından sembolik olarak birkaç isim alınabilirdi. Siz, “anaların gözyaşını dindirmek” istemiyor muydunuz?
Onun dışında, işte hemen aklıma geliveren birkaç isim:
Alev Alatlı, Afet Ilgaz, Ayşe Özgün, Cemalnur Sargut, Canan Karatay, Emine Işınsu, Muazzez İlmiye Çığ, Nevra Serezli, Nurşen Mazıcı, Oya Başar, Sevinç Çokum, Ahmet İnam, Birgül Sönmez, Doğan Cüceloğlu, Edip Başer, Hayrettin Karaca, İlber Ortaylı, İzzettin Doğan, Kürşat Bumin, Kenan Demirkol, Mehmet Şevket Eygi, Mehmet Ali Kılıçbay, Mahir Kaynak, Metin Akpınar, Ozan Arif, Sami Selçuk, Şener Üşümezsoy...
Galiba bunlardan yalnızca ikisi iktidarın “âkıl insanlar” listesine girebilmiş.
Dün, Meltem Beğenç Hanımefendiden dinlediğim bir beyitle bitireyim. Şairi belli değil:
Âkıl ağlar geçen eyyam için,
Deli sevinir gelen bayram için!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, PENGUEN’den, 04 Nisan
NOT: Resim gözükmüyorsa, firefox’tan açmayı deneyin