Bu aralar güncel konular üzerine yazı yazmak ve internet siteleri aracılığı ile sizlerle paylaşmak içimden gelmiyor. Şunu peşinen ifade edeyim, kimseye karşı bir kırgınlığım, küskünlüğüm ve alınganlığım yok. Ama halkın karpuz gibi iki parçaya bölünmeye başladığı şu nazik zaman aralığında, kimsenin kimseye bir diyeceği, kimsenin kimseyi dinleyeceği kalmadığı ortaya çıkmıştır. Yediden yetmişe herkes adeta burnundan soluyor. Sokakta sade vatandaş durumundan şikâyetçi, dükkânında esnaf dertli, işyerinde çalışan memur ve işçi sinir küpü, evde aile fertleri barut fıçısı gibi. Uzatmayacağım herkes adeta patlamaya hazır bomba gibi olmuş.
Halkın sorunlarını çözmesi, sıkıntılarını gidermesi, hayatın normalleşmesini sağlamakla görevli olanlar da olup bitenler karşısında kılını kıpırdatmıyor. Duymuyor, görmüyor veya aldırmıyor, “böyle gelmiş, böyle gider” deyip geçiyor. Bazı hallerde halkın sorunlarına yeni sorunlar, yeni tehditler eklemeyi ihmal etmiyor. Yangın söndürmeye adeta benzin bidonları ile gitmeyi tercih ediyor.
Sözü nereye getireceğimi tahmin etmişsinizdir. Evet, Taksim-Gezi Parkı olaylarından söz ediyorum. Bundan üç hafta önce patlak veren ve ülkenin her tarafına yayılan yangın hale devam ediyor. Gezi Parkında başlangıçta üçbeş çadırdan meydana gelen protestocu gruba karşı, daha duyarlı ve anlayışlı davranılabilse, ne istekleri dinlenip ikna edilseler, bir gece vakti güvenlik güçleri tepelerinde bitmese, tazyikli su, biber gazı ve coplarla yerlerde sürüklenmeselerdi ne olurdu sanki? Ama olmadı.
Bu olup bitenlere karşı halkın tepkisi ve öfkesi çok yoğun oldu. Yüz binlerce insan polisin panzerleri, toma araçları, biber gazı, copu ve tazyikli suyuna karşı geldi. Öfke ve tepki ateşi yurdun her tarafına yayıldı. Resmi makamların tespitlerine göre 78 ilde çeşitli tür ve büyüklükle gösteriler yapılmış, polis gösterileri kontrol etmekte zorlanmıştır. Bu gösteriler sırasında çok sayıda kişi gözaltına alınmış, bazı kentlerde güvenlik güçleriyle çatışmalar yaşanmış. Hiç kimsenin arzu etmediği can ve organ kayıpları yaşanmış, çok sayıda kişi yaralanmış, maddi boyutu yüksek zararlar meydana gelmiştir.
Taksim-Gezi Parkı olayları için çeşitli yorumlar yapılmakta insanların kafası biraz daha karıştırılmaktadır. Olaylar ister dış boyutlu, ister içeriden kaynaklı olsun. Sorumlular gerekli tedbirleri alacak, halkın huzur ve güvenliğini sağlayacaklardır. Kimi çevreler daha üç ay öncesinden istihbarat kaynaklarından böyle bir olayın haber alındığı söyleniyor, Gezi Parkı olayları patlak vermeden birkaç gün önce yurt dışına sermaye çıkışları yaşandığı fısıltıları yayılıyor. Eğer bu emareler yetkililer tarafından biliniyor ve gerekli tedbirle alınmıyorsa, o zaman ortada büyük bir ihmal ve vurdumduymazlık var diyeceğiz. Şayet olacaklardan haberimiz yok diyorsanız, o zaman da daha devlet sorumluluğundan uzaksınız demektir.
Bu konu ile ilgili olarak şimdiye kadar yazmadığımızın bir nedeni de olayların hala devam ediyor olması ve hiç kimsenin sağlıklı bir değerlendirme yapamamasıdır. Olayların ilk başladığı ve yüz binlerin Taksim’e yürüdüğü günlerde halkta: “Hükümete karşı, Başbakan Erdoğan’a karşı bir isyan başladı.” “Düğmeye bastılar, iktidarı götürecekler.” “AKP için sonun başlangıcıdır” diyenler oldu. Eylemlerden CHP çevrelerinin memnun olduğu, hatta herkesin katkı vermesi gerektiği gibi değerlendirmelere rastladık. MHP çevrelerinin eylemin içinde olmak veya olmamak arasında gelgitler vardı. Kimileri katılmak gerektiğini söylerken, kimileri bu olaylar AKP’nin yitirmekte olduğu itibarını geri kazanmak amacıyla ortaya atılmış bir komplo olabileceği ve kesinlikle olayların içinde yer alınmaması gerektiği şeklindeydi. Elbette AKP’li tanıdıklarla da görüştük, özellikle Başbakan Erdoğan’a bağlılıkları sarsılmamış. Ne olursa olsun yanındayız diyorlar.
Bize göre de bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Önümüzdeki günlerde umulmadık şeyler, beklenmedik davranışlar ve eylemler ortaya çıkacak. Herhalde bu çalkantılar, kavga ve gürültüler, gelecek yıl yapılacak yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2015 genel seçimlere kadar devam edecek. Umarız bu süreç hep sancılı geçmez, insanlarımızda sağduyu hakim olur.