SANDIKTA YENEMEDİĞİMİZ AKP

İsmail Hakkı CENGİZ - 10.07.2013

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


İktidar partisi yöneticileri, üyeleri, yanlıları, yandaşları böbürlenip duruyorlar: “Sandıkta yenemedikleri AK Parti’yi”…

Doğru söze ne denir!

Evet, AKP’yi sandıkta yenemiyoruz!

Lâkin bi sorun bakalım, niye yenemiyoruz?

Önce şunu teslim edelim: AKP’nin, 2002’deki başarısı gerçek bir başarıdır. Her ne kadar oyların üçte biriyle, meclisteki sandalyelerin üçte 2’sini kazandıysa da, o çarpıklık onun suçu değildir… 12 Eylül’ün, hani şu yerden yere vurdukları darbenin seçim sistemi sağ olsun!

Şimdi gelelim, bundan sonraki seçim başarılarına(!):

2007 seçimlerine doludizgin gidiyoruz… Seçim Temmuz’da… Mayıs ayındayız… Sabah gazetesini açıyoruz… Avni Özgürel, seçim dönemlerinde “medyanın rolünü” irdeliyor… Ne şikâyet ediyor, ne kimseyi suçluyor, sadece durum tespiti yapıyor… Diyor ki; “Her seçimde, basının biraz iktidardan yana olması normaldir. Fakat bu dönem, daha önce hiç şahit olmadığım kadar medya desteği AKP iktidarının arkasındadır”.

Bu, daha medyaya büyük operasyonlar yapılmadan, ATV-Sabah gurubu ele geçirilmeden önceki haldi…

2007’den sonraki seçimlerde ve nihayet 2013’te medyanın nasıl bir vaziyette olduğunu, nerede durduğunu herkes görüyor…

AKP’yi on yıl boyunca destekleyen Cengiz Çandar, 7 Temmuz 2013 tarihli Radikal’deki yazısından bir bölüm: “Devlet-medya ilişkileri’ndeki kepazeliğe dikkat çekmek amacıyla birkaç hatırlatma: Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 9 Haziran Pazar günü kısa bir ayrılığın ardından Ankara’ya dönüşündeki gövde gösterisi; Erdoğan, Ankara Esenboğa Havaalanı’ndan şehre girene kadar, 4 yerde konuştu. Her seferinde aynı şeyleri söyledi. Havaalanında, Pursaklar’da, Altınpark’ta ve AnkaMall’da. Tümünü Türkiye’de ‘merkez medya’ içinde sayılan televizyon kanallarının tümü naklen yayımladı. Akşamüstü başlayan ve gece yarısına kadar artarak devam eden gergin bir üslupla zirveye tırmanan Tayyip Erdoğan konuşmalarının cereyan ettiği sıralarda, Taksim’de on binlerce kişi gösteri yapıyordu. Keza, Ankara merkezinde de çatışmalar vardı. Merkez medyanın hiçbir televizyon kanalı, bunlardan söz etmedi. Ankara Esenboğa Havaalanı ile şehrin girişine kadar olan 27 kilometrelik mesafenin her santimetrekaresini, saniye saniye tüm Türkiye’ye izletti.

Alın size, ‘Devlet-medya ilişkileri’nin ‘demokratik Türkiye’de şunun şurasında iki-üç hafta önceki halini. Hiçbir demokratik ülkede, böyle bir medya olamaz. Böyle bir medyanın olduğu hiçbir ülke, ‘demokrasi’ görüntüsü veremez.”

x   x   x

ASIL SEBEP

Fakat AKP’nin sandıkta yenilmemesinin asıl sebebi başka!

Sağ’da yeni bir oluşuma katiyen izin verilmiyor…

Etkili olabilecek her hareket, her girişim meçhul bir şekilde engelleniyor, dağıtılıyor…

Aklımıza gelen ve aklımızda kalan birkaçını hatırlatalım:

2007 seçimlerinde ANAP’la Doğruyol Partisi uzlaşmak üzereydi. Liderleri Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar anlaşmışlardı… Ama ne olduysa, seçime 5 kala anlaşma bozuldu…

2009 veya 2010’larda, TOOB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun bir parti kurma çalışması olduğu medyaya yansıdı… Yansır yansımaz proje berhava oldu… Bugünlerde Hisarcıklıoğlu hakkında benzer havadisler var… Demek kendisi gerçekten bir siyasî potansiyel olarak gözüküyor… Tabii çıkan haberleri yine yalanladı!

Bir ara, Tansu Çiller’in hareketlendiği, yeniden siyasete döneceği haberleri çıktı… Ama yine ne olduysa başlamadan bitti…

Saadet Partisi, 2009 yerel seçimlerinde %5 oy alarak önemli bir varlık gösterdi… Yükselme eğilimi olduğu açıktı… Başına ne geldi? Bir süre sonra parti bölündü… Başkanı AKP’ye geçti…

x   x   x

Sağ’ın yüzde 70’e yakın bir oy potansiyeli var… Bunun 20 kadarı daha sağdaki partilere gidiyor. 50’si de Merkez Sağ’a kalıyor. Yeni bir “Sağ” kitle partisi çıkmadığı sürece AKP’liler “bizi sandıkta yenemeyenler” diye böbürlenmeye devam edecekler!

Haklısınız… Dünyanın en demokratik “yüzde 10’luk seçim barajı” şemsiyesi altında… Ne kadar övünseniz hakkınızdır! Tebrik ederiz!

Hayırlı seçimler! Hayırlı sandıklar!

x   x   x

ZİHİNSEL SOYKIRIM

Hoş ve boş programlarla belli bir yaşam tarzı bilinçaltına aşılanır. Sonuçta, millet bu yaşama bağımlı kılınarak istenen istikamete yönlendirilir.

Bu dönem, zihinsel soykırım dönemidir. Zihinleri işgal edilen ve tüm değerleri soykırıma uğrayan toplumlar, yolsuzluk, faiz ve borçlara kaptırdıkları milyar dolarların ne kadar büyük olduğunu algılayamadıkları gibi, yeni borçlar alabilmek için dolanıp duran bir zavallı durumuna düşer.

Prof. Dr. Lütfi BAŞ

x   x   x

GÜNÜN ÇİZGİSİ, PENGUEN’DEN, 04 Temmuz


Tarih: 10.07.2013 Okunma: 702

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

öd

31.03.2013 - 13:56

aşüfte ruhlu pisliklere takılmıyorum. havlamak bir vazifedir bazılarınca. çünkü her hayatın bir bedeli vardır ve o bedel olmadan o hayat olmaz. istediği hayatı alanlar, istenilen kadar havlarlar. it ürüyecek kervan yürüyecek bu bir gerçek. ama BAYRAĞIM kadar ve belkide ondan daha öncelikli olarak AHLAK-ADALET önemlidir. bu da farkedilmelidir. ve bilelim ki, BAYRAĞIN değerini ancak ve ancak şerefli ve namuslu olanlar anlar. namussuzların değeri olsaydı, dünya bu kadar çirkinleşmezdi.saygı selam muhabbet iman vatan ahlak adalet kitap ile üstad.

öd

31.03.2013 - 13:56

aşüfte ruhlu pisliklere takılmıyorum. havlamak bir vazifedir bazılarınca. çünkü her hayatın bir bedeli vardır ve o bedel olmadan o hayat olmaz. istediği hayatı alanlar, istenilen kadar havlarlar. it ürüyecek kervan yürüyecek bu bir gerçek. ama BAYRAĞIM kadar ve belkide ondan daha öncelikli olarak AHLAK-ADALET önemlidir. bu da farkedilmelidir. ve bilelim ki, BAYRAĞIN değerini ancak ve ancak şerefli ve namuslu olanlar anlar. namussuzların değeri olsaydı, dünya bu kadar çirkinleşmezdi.saygı selam muhabbet iman vatan ahlak adalet kitap ile üstad.