Zekat dersem akla gelir bir
çay kaşığı...
Fakire tut
biraz, elindeki ışığı,
Gelirin maşallah dozerlerle
geliyor,
Adam gibi zekat
vermek ne kadar da zor.
Servetin yığılmış sıralı
dağlar gibi,
Bakarsın fakire,
sanki kovalar gibi...
Ele batırırsın hep büyük
çuvaldızı,
Kullanırsın zekat
için, küçük cımbızı,
Bunlar ihtiyaçlar, şunlar
da borç, emanet...
Bunlar daha
yeni... Be adam az insaf et,
Mallarının hepsi de mi
zekattan muaf?
Neredeyse fakir sana
borçlu, el-insaf...
Zekat malını ne hakla
aşırıyorsun,
Sen kimin malını
kimden kaçırıyorsun?
Bu zekat fakirin malı
senindir sanma,
Fakirin hakkını ver
el malıyla yanma.
Ver fakire ama, verince tam
da doysun,
Verirken sakın hiç
titremesin o kolun.
Çorap bile gitmez kefeninle
mezara,
Verdiklerin olur,
peşinden gelen para.
Aranda ne kadar mesafe var
kabirle?
Cimriliği bırak,
uğraşma kırkta birle.
Ne olur iki üç misli, beş
misli versen?
Vermelisin, bire
yedi yüzü istersen.
Temizlenmiş servet bereketi
de çeker,
Veren el, alandan
hep üstündür demişler.
Gerçek zekattır bir toplumu
diri tutan,
Aslında cimrilik
düşmandır servet yutan.
Zekatın diğer bir anlamı
temizlikmiş,
Zekatı öldüren
toplumlar çöküp gitmiş.
|