‘’Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!’’ Kur’an
Demokrasi deyince aklımıza ne
geliyor? Millet olarak aklımıza, özgürlük, eşitlik, paylaşım, insan haklarına
saygı, adalet, çoğunluğun belirleyiciliği vs. şeyler geliyor. Geliyor derken,
sürekli bu şekilde tanımladıkları ve bu tanımlamalarla dillerde pelesenk olduğu
için bu tür şeyler anımsanıyormuş gibi oluyor. Yoksa milletin demokrasi bilgisi
var da ve demokrasi bu tür şeyler demektir de akla bunlar geliyor diye bir şey
yoktur. İnsanlar savundukları şeyi asla bildikleri için savunmazlar. Bilakis
savundukları hiçbir şeyi bilmezler. Bu nedir deseniz; o şeye dair anlamlı tek
cümle kuramazlar, yavan yavan konuşurlar, adeta saçmalarlar. Ne müntesibi
olduğumuz düşünceyi tanır, biliriz ne de muhalif olduğumuz düşünceyi tanır,
biliriz. Gerçeği söylersek, ilk anda kötülüklerden başka hiçbir şey gelmiyor
aklıma. Pislik, rezillik, şerefsizlik, soysuzluk, kansızlık, ahlaksızlık,
zorbalık, düzenbazlık, hainlik, adaletsizlik, kirlilik, itlik, talan, yalan ve
yıkım geliyor aklıma. Çünkü demokrasinin var olduğu söylenen yerlerde bu
kötülüklerden başka bir şey görmedim, görmüyorum ve asla göreceğimi de
zannetmiyorum. Demokrasistlerden de insanlığa hiçbir fayda gelmedi, gelmez ve
gelmeyecektir de. Bunlar, insanın fıtratını bozarak kazanan yarasalardır. Ama
millet, kendine ne söylenirse hemen inanıveriyor ve iman ediyor, nihayetinde de
kendisine düşman olan şeyler uğrunda ömrünü heba ediyor. Demokrasi, hayvani bir
rejimidir. İnsanları adeta birer hayvan sürüsüne döndürür. İnsanlar ne
olduklarını bilemezler, fark edemezler. Özgür olduklarını, diledikleri gibi,
kendi iradeleri doğrultusunda yaşadıklarını sanırlar. Zalimler, başıboş
bırakılmış hayvan gibidirler, demokrasinin olduğu yerlerde. Haddizatında yavan
bir mevhumdur. Bir asilliği, anlamı, ulviyeti yoktur. Demokrasi, güya milletin
kendi kendini yönetmesidir. Ama hiçbir demokrasi rejiminde halk kendi kendini
yönetmemiştir ve bademada yönetemeyecektir. Yönetim, bir avuç azınlıkta
olmuştur daima. Bir nevi muhtelif güç merkezlerinde olmuştur; sermaye, medya,
üniversite, mafya vs. Esas güç merkezleri de küresel şebekelerdir. Demokrasi,
milletlerin aldatıldığı, soyulduğu, koyun yerine koyulduğu en adi rejimdir.
Demokrasi, insan düşmanı bir rejimdir. Korkakların rejimidir. Tanrı’nın değil
tanrıların düzenidir. Bu adi rejimi çıktığı yere, yani lağım çukuruna,
gömmeliyiz ve üzerine beton dökmeliyiz. Demokrasi, İslam’a karşı kullanılan en
tehlikeli ve tahripkâr silahtır. Komünizmden bile daha tehlikelidir. Dinden
doğan yüce değerleri yok edici bir silahtır ve gerçekten de yok etmeyi başarmıştır.
Ahenksizlik, keşmekeş, belirsizlik, disiplinsizlik, denetimsizliktir.
Demokrasi, tarihte, güya insanoğlunun zorbalara karşı kazandığı bir zaferdir.
Oysa gizli zorbaları doğuran ve tüm değerleri hiçliğe mahkûm eden iğrenç bir
şeydir. İnsanlık tarihinde, çoğunluk, hiçbir zaman hakkın ve hukukun yanında
yer almamıştır. Çoğunluğun belirleyici olduğu yerlerde haksızlık ve kötülük
daima kendini göstermiştir ve gösterecektir. Ama millet demokrasiyi bir şey
sanıyor. Çünkü bilmiyor, bildiğini sanıyor. Zira cahil. ‘’İnsan; çok zalimdir, çok cahildir, çok nankördür.’’ Kur’an.
Demokrasinin olduğu bir yerde
Millilikten bahsetmekte saçmalıktır. Çünkü demokrasi Milli olan herşeye
düşmandır. Bu adi rejimin hükümferma olduğu yerlerde Milli Devleti hayal
etmekte saflıktır. Pespayeliğin membaı olan bu düzeni, İslam ile karıştırmak ve
İslam’a uygun olduğunu söylemek, yeryüzünün görüp görebileceği en haysiyetsizce
hainliktir. Demokrasi, baronların rejimidir. Bu düzende, söz, paranındır.
Namus, şeref, haysiyet parayla alınıp satılan bir metadır. Vatan, sadece
kazandıran ve başka hiçbir şeye yaramayan kuru bir toprak parçasıdır.
Yoksullar, yok olmaları gereken zavallılardır. Millet, sırtına basılarak
yükselinecek, kendisinin varlığıyla çıkarlar elde edilecek bir yığındır. Din,
milleti koyunlaştırmak için kullanılacak bir araçtır. Bakınız merhum üstat,
necip münevver, mümtaz şahsiyet Nurettin
Topçu ağabey ne diyor: ‘’Sokrat’ı
yetiştiren Atina Demokrasisi değildir. Peygamberimizin istişare rejimi de
halkın oyuna başvuran bir demokrasiden çok uzaktı. İslam’ın idare tarzının
demokrasi olduğunu söylemek, GERÇEKLERE GÖZ YUMMAKTIR. Peygamber ve
ashap devrinde, halkın idare ile hiç alakası yoktu. Peygamber, sadece, yine
kendisinin seçtiği ‘işlerden anlayanlar’ ile görüşüp danışarak idare
hususunda kararlarını yine kendisi veriyordu. Eski demokrasilerin en mükemmel
örneği olan Atina demokrasisi, Yunan Devletinin yıkımını hazırladı.’’ Peki,
Osmanlı’nın sonunu hazırlayan neydi
ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
sonunu hazırlayan nedir? Biz, bu adi
rejimi, insanlığın yegâne kurtarıcısı olarak görüyoruz. Çünkü cahiliz
bilmiyoruz. Hiç olmazsa dininden haberdar olan biri böyle bir iddiada
bulunamaz. Ama dininden bihaberse, bir şeyden çakmayan cahilse, bilmiyor ama
bildiğini sanıyorsa böyle düşünmesi normaldir. Şimdi bir insan olarak ben,
başıma ahlaksız ya da hain birisi seçilirse, sırf demokrasiye saygı duyayım
diye onu kabul etmek zorunda mıyım? Değilim ve kabul edemem de. Çünkü böyle bir
kabul imanımı ve insanlığımı zedeler hatta yok edebilir de. Bir ilim ehlinin
kararıyla, her türlü kötülüğü bünyesinde barındıran birinin kararı bir olabilir
mi Allah aşkına? ‘’Bilenlerle
bilmeyenler bir olur mu?’’ Kur’an. Bazı büyük beyinlerin demokrasi
konusunda ki düşünceleri olumlu bile olsa şayet, yine de benim indimde bu şey
bir pisliktir ve ruhum bu pisliği asla kaldırmaz. Ben demokratik olamam. Çünkü
hiçbir şerefsizliğe tahammül edemem, sırf demokrasi için. İnsanlığın zararına
olacak hiçbir şey de istemem. Demokrasiyi kabul etmemem zalim olmam ve zulmü
onaylamam anlamına gelmez asla. Böyle düşünen varsa, o, dünyanın en angut
tipidir.
Demokraside, ‘halkın egemenliği’ fikri bir maskedir,
aldatıcı bir paroladır, içi boş bir slogandır. Önceden de söylediğimiz gibi,
egemenlik, millette değil, bir kaç türedi zorbanın elindedir. Ama ne garip ki,
millet kendisinde sanır. Demokrasi, özünde kuvvet rejimidir asla halk, hak ve
hukuk rejimi değildir. Halk egemen değil, egemenlerin esiridir. Kötü, iyinin
üstündedir. Yalan, hakikate karşı galiptir. Demokrasinin olduğu yerde halk
suskundur, susturulmuştur; konuşanlar ise halk düşmanı tiranlar, anarşistler ve
teröristlerdir. Bu adi rejim, eşitsizliğin rejimidir. Eşitliliğinin içinde bile
eşitsizlik gizlidir ama fark edebilen beyinler için. Çünkü bu adi rejimde,
ayyaşla ayık, cahille âlim, ahlaklı ile ahlaksız bir tutulmaktadır. Oysa
bunları bir gören bir millet her türlü pisliğe mahkûmdur. Allah, vatan, namus,
insanlık aşkına elinizi vicdanınıza koyup söyleyiniz lütfen; şimdi ben, Nurettin Topçu ağabey ile cahil, ayyaş ve
ahlaksız birini nasıl olurda bir görebilirim? Bu eşitlik adına savunulan
alçakça bir eşitsizlik değil midir? İnsanla hayvanı bir tutmak eşitlik midir?
İşte demokrasi denilen alçaklık rejiminde, insanlar, ağıllarda ki hayvanlar
gibi bir tutulmaktadırlar, eşit sayılmaktadırlar. Oysa insanlar arasında
kültür, ahlak ve şeref bakımından mutlak bir eşitlik yoktur ve olamaz da.
İnsanları mutlak olarak eşit görmek, insanları hayvan mesabesine indirgemektir.
Bu adi rejimde, insanın aziz varlığında gizlenmiş olan cevher eşitlik babından
değerlendirilmiş ve insanın, insanlık değeri hiçe sayılmıştır. Güya eşitliğe
önem verdiğini söyleyen demokrasi rejimi, her yerde eşitliğin en büyük
düşmanlarından biri olan ve zehirli bir yılan gibi görülen Liberalizm ile
müttefik olarak hareket etmiştir. Demokrasinin hürriyet dediği şey, gerçekte
hürriyetsizliktir. İnsanın alçaltılmasıdır bu hürriyet telakkisi. Ahlak temelli
bir hürriyeti hiçbir zaman tasvip etmemiştir demokrasi illeti.
Demokrasi yönetimleri,
insanlığın kem talihi, karabahtı ve menhus kaderidir. İnsan, daima
alçaltılmıştır bu yönetimlerde. Her türlü fıtri haklarından mahrum edilmiştir.
Her açıdan geri bıraktırılmıştır; ilim, bilim, sanat vs. Çoğunluğun
alkışlarında boğulanlar, milletlerinin de boğulmasını intaç edecek duruma
düşmüşler, hareketlere yeltenmişlerdir. Demokraside çoğunluğun iradesi denilen
şey bir yalandır. Bu irade, kirli, kanlı ve ucuz çıkar hesaplarının peşine
düşmüş menfaat şebekelerinin iradesidir. Çoğunluk iradesini temsil edebilecek
yegâne merci; din, devlet, vatan, millet sevgisiyle vicdanları harekete geçen
fertlerdir. Tarihteki bazı müstesna devirleri ortadan çıkarırsak, insanlık,
daima zulümlerin, ihtirasların, bencilliklerin hâkimiyeti altında yaşamıştır.
Yine büyük fikir devine, mesuliyet ve haysiyet abidesi necip insan Nurettin Topçu üstada kulak verelim; ‘’demokrasi, gerçek milliyetçiliğin idare
sistemi olamaz. Çünkü milliyetçilik, halkı teşkil eden fertlerin her birinin
istediğini yapmak değildir. Belki halka hizmet rejimidir. Millet, fertlerin üstünde ideal bir
realitedir. Her biri kendisi için bir otomobil sahibi olmak isteyen halk,
böylelikle milletini düşünmüş olamaz. ’’ Hakka, halka ve hukuka dayanmayan
hiçbir kuvvet meşru değildir. Hakktan, halktan ve hukuktan doğmayan hiçbir
kuvvet, sahici değildir ve halk yararına hükmedemez. Tanrı’nın hâkimiyetine
istinat etmeyen hiçbir yönetim meşru değildir ve olamazda. Çünkü insanlığın
iyiliğini, güzelliğini, şerefini, haysiyetini, izzetini, zaferini, Tanrı’dan
daha çok isteyen hiçbir merci yoktur ve olamazda. Tanrı çıkarsızdır ama
tanrılar çıkar için insanlığı harcamaktan asla çekinmezler. Bu tanrılar kimler
ve kimlerden yana olurlarsa olsunlar hiç fark etmez. Tanrıların hepsi birdir,
senin tanrın, benim tanrım diye bir şey yoktur. Tanrılar görünmedikleri
yerlerde kendi kitlelerine, kullarına karşı daima ittifak halindedirler ama
bunu kullar asla fark etmezler.
Oysa Tanrı’nın bize olan emri
bellidir; ‘’Emrolunduğun gibi dosdoğru
ol!’’ Tanrı bize faşist, komünist, liberalist, kapitalist, kemalist,
anarşist, demokrasist, nihilist vs. olunuz demiyor asla, bilakis dosdoğru
olunuz diyor. İnsanın bunu anlaması gerekiyor. Bunu anlamadığı müddetçe de
sürünmekten, pislik ve esaret içinde sersefil yaşamaktan asla
kurtulamayacaktır. Tanrı tektir, elbette
gölgesi de tek olmalıdır, olacaktır. Binlerce tanrı ve binlerce gölge olamaz.
Olursa orada dehşetli bir sömürü var demektir. Tanrı adildir, tanrılar ise
zalimdirler. Tanrı’nın yurdu; adalet, ahlak, barış, hürriyet yurdudur.
Tanrıların yurdu ise; kan, kir, zulüm, keşmekeş ve savaş yurdudur. Haddizatında
demokrasiye tapan ve insanları bu lanetle aldatan tanrılar bile özünde demokrat
değillerdir. Ama öyle görünerek kendilerine sömürünün yolunu açmış oluyorlar.
Ama bu arada inanılmayan şeyin sırf çıkarlar uğruna inanılıyormuş gibi görünüp
savunulması sonucunda fıtri ve milli yapı tahrip olmaktadır. Halka dayanan,
halk tarafından kontrole tabi tutulan, lakin halkın üstünde duran ve asla halka
boyun eğmeyen, kendi düzeyini koruyan ama halkın dileklerini, arzularını
Tanrı’nın iradesine bağlamasını bilen hükümet en iyi, en güzel hükümettir ve
ancak bu hükümettir ki meşru bir hâkimiyet kurabilir ve tasvip edilebilir.
Gerçek sosyal adalet, doğru hürriyet, kalıcı barış ancak böyle bir hükümetten
umulabilir. Tanrı’nın iradesi ile kendi iradesi arasında bir paralellik
kuramayan ve buna halkın iradesini de eklemleyemeyen hükümetler asla meşruiyet
kazanamazlar. Bu hükümetlerden insanlık adına bir şey beklemekte ahmaklıktır.
Komünizmde, Kapitalizm de, insanları demokrasi ile avuturlar, aldatırlar. Ama
ikisi de istibdat rejimidir. Birisinde paranın kuvveti, diğerinde kinin kuvveti
egemendir. Demokrasi de ise hem paranın hem kinin kuvveti egemendir. Bunların
tümü de, fert üzerinde hakkın hâkimiyetini kurmak konusunda kabiliyetsizdir,
kifayetsizdir. Demokrasi denilen şeytani rejim, insanın, ulvi yönlerini ve
ilahi boyutlarını buduyor, yok ediyor ve insanı menfaatlerinin, hırslarının
esiri kılıyor.
Son tahlilde; bu lanet için söylenebilecek çok şey var ama zaman dar ve bizden
bu kadar. İnsanlık asla bu adi rejimle felaha eremeyecek, bilakis battıkça
batacaktır. İnsan özüne dönmelidir, çünkü kurtuluşunun şifreleri orada
gizlidir. İnsan kendini bilmeli, tanımalıdır. Bilakis kendisine düşman ve
yabancı olan şeylerin kıskacında yok olup gidecektir. İnsan, ne ve nasıl olması
gerekiyorsa öyle olmalıdır. Olmaması gereken şeylerin peşini bırakmalıdır.
NOT:
Müslüman Türk Milleti’nin ve
Ümmetin mukaddes Ramazan Ayları mübarek olsun. Allah, kötülükleri iyiliğe
tedvir eylesin. Huzur, mutluluk, sağlık versin. Kardeşlik köprülerimizi muhkem
kılsın. Barışın, paylaşımın ve umudun çoğalmasını nasip etsin. En güzel ve
temiz şekilde ikmal edip, Ramazan Bayramına en güzel ve temiz şekilde,
günahlarımızdan arınmış olarak kavuşmayı nasip etsin. Âmin. Şimdiden,
milletimin ve ümmetin bayramını en derin ve kalbi duygularla, düşüncelerle
kutluyorum. Özelde Türkiye’miz olmak üzere, genelde tüm Müslüman Milletlerin
ülkelerine bahar getirmesini diliyorum Yüce Allah’tan. Demokrasinin,
Kapitalizmin, Komünizmin ve her türlü Faşizmin yok olmasını temenni ediyorum.
İnsanlığı kasıp kavuran zalimlerin sonlarının gelmesini ve mustazafların
gülmesini diliyorum. Tüm İslam Milletlerinin, topraklarından zalim düşmanı
kovmalarını, başlarını ezmelerini ve kendi topraklarında kendi Milli
Devletlerini inşa etmelerini arzuluyorum.
Allah, herkese sağlık, mutluluk, başarı, huzur, neşe, sevinç versin.
Vatanımızı, milletimizi, devletimizi korusun, ahlakın ve adaletin egemen olduğu
yerler eylesin, kâfirlerin tuzaklarını boşa çıkarsın. Âmin.