İnsanlık kan ağlıyor, dünya kan
gölüne dönmüş durumda. Her birimiz bizatihi şahidiz bu duruma. İnsanlık derken
Müslümanları, dünya derken İslam dünyasını kastediyoruz. Geriye kalanlar
hayvanlar âlemini temsil ediyorlar ve ormanda yaşıyorlar. Çünkü İslam
yurtlarından başka cehennemi yaşayan yurtlar yok. Müslümanlardan başka da
kanları içilen yok. Peki, niye böyle? Çünkü tefrika mikrobu ve ferdiyetçilik
sarmış bünyeyi. Birbirimizi öldürüyoruz mütemadiyen. Öldürtenler ise kahkaha
ile seyrediyorlar halimizi; bir ellerinde şarap kadehleri, bir ellerinde
puroları. Paramızı yiyende şeytanlar, kanımızı içende şeytanlar, kaderimizi
çizen de şeytanlar. Ne hazin bir manzaradır bu Yarabbi. İlk andan bu yana
mazlumun kanı dökülüyor. Kabil ilk kanı döktü ve ardından gelen torunları
dökmeye devam ediyor. Habil mazlumdur, manacıdır. Kabil ise zalimdir,
maddecidir. Habil erdemi temsil ediyor, Kabil ise kötülüğü. Habil cömerttir,
Kabil ise cimridir. Bu yüzden Kabil’in soyu hep maddeci olagelmiştir. Habil’in
soyu ise manayı ön plana koymuştur. Kabil’de duygu geri planda kalmıştır. Habil’de
mantık geri plandadır. Gücü maddeye hâkim olmakta görmüştür Kabil’in izinden
gidenler. Zalimler kanla besleniyorlar. Peygamberlerin bile temiz kanları
döküldü yeryüzünde. Dünyaya çoğunlukla zalimler hükmetti. Mazlumlar ya
sustular, ya itaat ettiler ya da katledildiler. Ama isyan etmeyi hiç
düşünmediler ya da isyanları kirletildi. Yer, gök, deniz şahittir olan biten
her şeye. Kabil zulmü başlattı ve ondan
sonra zulmün başını daima Siyonist Yahudi çekti. Peygamberlerini bile
katlettiler bunlar. Lanetlendiler. Bu yüzden de insana düşman oldular ve
intikama yöneldiler. Parayı çok sevdiler. Dünyaya taptılar. Hep vurgun yediler,
sürgün yaşadılar ama kendilerine merhametli olanlara da ihanet ettiler. Adeta
şeytanlaştılar. Yeryüzünde dolaşan şeytandır Siyonist Yahudiler. Sürgünlerini,
yaşatacakları sürgünlere sebep saydılar. Kendi dışlarında ki insanlığa hayvan
muamelesi yaptılar. Oysa hayvandan bile aşağıydılar. Kendilerini üstün
gördüler. Biteviye fitne ve fesat çıkardılar. İhtilaller, darbeler yaptılar. İyilik
karşılığını hiç alamadı. Kötülük ise çalmadık kapı koymadı. İnsanlar dünya
nimetlerine bir türlü doymadı. Bu yüzdende huzuru hiçbir zaman bulmadı.
Siyonist Yahudi dünyayı ele
geçirmiş adeta. Üç buçuk soysuzun elinde perişan oluyor insanlık, bahusus
Müslüman âlemi. Para onda bulunuyor. Ki, kendisi daha ilk başta çocuklarına
emrediyor; altına sahip olacaksınız diye. Para onda olunca güçte onda oluyor. Güç
onda olunca, söz söyleyen ve kaderi belirleyen de o oluyor. Maalesef görünen
manzara budur. Tüm ülkelerin, insanlığı yönlendiren güç merkezlerini tahakkümü
altına almış bulunuyor. Medya ona çalışıyor. Ki, protokollerinde bunu da ifade
ediyor: Medya ele geçirilecek! Sermaye ona hizmet ediyor. Aydınlar onun için
yazıyorlar, çiziyorlar. Sanat ve müzik ona hizmet ediyor. Bilimi tekeline
almış. Ordular onun için vuruyor. Politikacı onun çıkarlarını koruyor.
İnsanlığa ne sunuyorsa meyvesi zehir oluyor. Çünkü zehirlediği kadar
köleleştiriyor. Siyonist Yahudi adeta tanrıcılık oynuyor. Şeytanlarına
emrediyor dünyayı cehenneme çevirtiyor. İslam Milletleri birleşiverseler ve
tükürüverseler boğacaklar ama bir türlü beceremiyorlar bunu. Çünkü içleri
şeytanın kendini maskelemiş çocuklarıyla dolu. Müslüman Milletler kitaplarından
uzak oldukları için ne şeytanı tanıyorlar ne de onun tuzaklarını nasıl ördüğünü
biliyorlar. Böyle olunca da onun oyuncağı oluyorlar. Siyonist Yahudi dünyaya
pislik saçıyor. Her şeyi kirletiyor. Çünkü kendisi pisliktir ve kirlidir.
Doğayı bozuyor, genlerle
oynuyor. İnsanlığı hasta ediyor, hastalıklar için zehirli ilaçlar üretiyor ve
satıyor. Yani hem hasta ediyor hem de ilaç satıyor. Kazanıyor mütemadiyen. İnsanlığın
arasına fitne sokup savaş çıkartıyor, savaşanlar birbirini daha hızlı ve daha
iyi katletsin diye silah üretiyor, satıyor. Yani savaş çıkartan da o, silah
satıp başkalarının sırtından kazanan da o. Kazanıyor mütemadiyen. Az olan da o,
azlığının içinde çok olan da o. Kendisi çoğalıyor ama kendisinin dışında
kalanları daima azaltıyor. Ürettiği zehirlerle, silahlarla, hastalıklarla
azaltıyor. Kendisi uyanık kalıyor daima ama geri kalanı uyutuyor. Rüzgâr eken
o, ama fırtınayı biçen Müslüman âlemi. İnsanlığı öldürüyor. Doğayı öldürüyor,
nesli öldürüyor, ekini öldürüyor. Bozgunculuk yapıyor ama düzelttiğini söylüyor
şerefsiz. Tanrı’yı öldürenden ne beklenir ki?
İnsanlığı çiplemiş adeta. Tüm ülkeleri
ajanlarıyla doldurmuş. Kartların, telefonun, internetin esiri kılmış insanlığı.
Ve bu yolla izliyor herkesi. Tüm bilgileri kontrol edebiliyor. Köleleştirmek için
bilmenin, bilmek içinde köleleştirmenin gerektiğini fark etmiş. Üretmeden tüketmeye,
çalışmadan kazanmaya alıştırmış insanlığı. Bankalar onun emrinde, medya onun
emrinde, sermaye onun emrinde. Teknolojik imkânlar onun emrinde. Yeni bir dünya
kurmuş, insanlığı oraya hapsetmiş ve tam kalbinden vurmuş adeta. Zehire lezzet
katmış ve insanları aldatmış. Medya aracılığı ile zehirlerini pazarlama imkânı
bulmuş. İçkinin baronu o. Esrarın baronu o. Eroinin baronu o. Kumarın, fuhuşun,
faizin baronu o. Eğlencenin, sporun baronu o. Sermayeyi zehirlerini üretmede,
medyayı da o zehirleri pazarlamada kullanıyor. Ülkelerin de, insanların da
aralarına tefrika tohumlarını ekip, her birini kendine maşa yapan da o. Kardeşi
kardeşe boğduran da Siyonist Yahudi’dir. İnsanlar, birbirlerini vurup
azalırlarken, Siyonist Yahudi bitevi çoğaldı ve güç kazandı. Milletlerin zenginliklerine
el koydu, değerlerini çürüttü.
Tespihin imamesini tespih
tanelerinden ayırdı ve tespih tanelerinin başıboş kalmalarını ve paramparça
olmalarını sağladı. Şimdi taneler imameye düşman gözüyle bakıyorlar. Ayrıca kendi
aralarında da düşmanca yaşıyorlar. Tespih taneleri imamenin kıymetini hala
idrak edebilmiş değiller. Çere imamenin başlığını kabul edip, etrafında
kenetlenmek ama buna bir türlü yanaşmıyorlar. Çünkü her bir tanesi Siyonist Yahudi
tarafından kuşatılmış durumda. Ayağa kalkacak takatleri yok. Bilinçleri sıfır. Direnişleri
insicamsız. Birliğin önemini fehmetmiş durumda değiller. İmamenin de durumu
içler acısı. O da muhasara altında bulunuyor. Şeytanın çocukları imamenin topraklarında
cirit atıyor. Petrol kuyularımız betonla kapatılmış. Sanayi hamlelerimiz
akamete uğratılmış. Üretmeyip satın almamız telkin edilmiş ve denileni
yapmışız. Terör çıkarılmış, ekonomimiz çökertilmiş, kardeşliğimiz hançerlenmiş.
Eğitimimiz, dinimiz, dilimiz katledilmiş. Neslimiz zehirlerle mahvedilmiş. Ecdadımız
torunlarına lanetlettirilmiş. Arazilerimiz mayınlanmış ve kullanılamayacak hale
getirilmiş. Lağım kültürüyle ruhumuz, bedenimiz dağlanmış. Hasta edilmişiz ve
yanlış reçetelere yönlendirilmişiz.
Sahte reçetelerin kurbanı
olmuşuz. Sahte doktorların elinde mahvolmuşuz. Oysa bizim doktorumuzda,
reçetemiz de bellidir ama bilmezlikten, görmezlikten gelmişiz. Bizim reçetemiz
Kur’an, doktorumuz da Önderimizdir (sav) oysa. Doktorunu ve reçetesini
tanımayan, tanısa da aptallığından isyan eden bir millet olmuşuz. Bilgisizliğimizin
mahkûmlarıyız. Doğruya isyan eder, yanlışa buyur deriz. Müstakim yolu bırakır,
eğri yoldan gideriz. Bizi, Kur’an ve Önder dışında hiçbir şey kurtarmayacaktır
ama bunu bilmeyiz ya da bilmezlikten geliriz. Cahiliz, zalimiz, nankörüz. Öküz gibi
bir şeyiz. Hiçbir reçete ve çakma önder bizi iyileştirmez ve
iyileştirmeyecektir de ama anlamayız. Köklerimiz kesilmiş köksüz kalmışız. Ecdadımız
unutturulmuş öksüz kalmışız. Tarihi mesuliyetimiz alınmış yüksüz kalmışız. Hedefsiz,
kimliksiz, kişiliksiz, çaresiz, yoksul, muhtaç, zavallı bir sürüye dönmüşüz.
Kimliğimize bürünmüş, Siyonist Yahudi’nin
maşası olan şerefsiz itler tüm kurumlarımızı ve güç merkezlerimizi işgal etmiş.
Para musluğunun başında bu itler var. Üretimin düğmesi bunların ellerinde. Eğitimimize
yön verenler bunlar. Kimimizi dine düşman ederler, kimimizi kimliğe düşman ederler
ve böylece ittifakımızı engelleyip hepimizi koyun gibi güderler; sonrada
yatlarında, katlarında, bir ellerinde şarap, bir ellerinde puro kahkahayla
halimizi seyrederler. Kaderimiz bunların ellerinde. Kurtulmak içinde bir türlü
gayret etmiyoruz. Bilakis, bunlara köle olmakta yarışıyoruz. İyilerin geride,
kötülerin hep ileride olmasının yegâne sebebi bunlar. Çünkü yetki bunlarda,
karar mekanizmasının başında bunlar var. Kötülüğün taltif edilip, iyiliğin
itlaf edilmesinin sebebi bu durumdur. Kendimizden bildiklerimiz ve güç
verdiklerimiz de bir türlü adam olup, bu makûs talihimizi yenmemiz için
mücadele etmez ve kitleleri aydınlatmaz. Yaşadıklarına bakarlar. Yediklerine bakarlar.
Bu köpekçe bir yaşamdır ama idrak etmezler. Zenginliğimizin yüzde doksanı
bunların, geri kalanı ise milletindir. Bu gerçeklerin millet tarafından fark
edilmemesi içinde, milleti suni gündemlerle boğarlar, bilincini dumura
uğratırlar, milletin düşünmesini engellerler. Başörtüsü gibi, terör gibi
meselelerle zamanı yiyip tüketmemizi sağlarlar. Kendi halimize bırakmazlar ki
atılım yapalım, plan, proje üretelim. Böylece hem Siyonist Yahudi hem de
içimizde ki itleri kazanırlar. Ne bataklıktan çıkarırlar ne de bataklığa
gömerler. Elimizi, kolumuzu, ayağımızı bağlarlar. Bocalayıp durmamız sağlarlar.
Tüm bunlara rağmen bu millet
dimdik ayaktadır. Ne kadarda prangalara vurulsa da, bataklıklara gömülse de
öldürülememiştir. Her yıkılıştan sonra kalkmayı, her eskitilmişlikten sonra
yenilenmeyi bilmiştir. İhanet başarıya ulaşmamıştır ve ulaşmayacaktır. Bu
millet daima açları doyurmuş, çıplakları giydirmiştir. Hep bir koruyucu
olmuştur. Mazlumları zorbalardan kurtarmıştır. Orhun Abidelerinde yazar: ‘’Babam
kağan aç milleti doyurdu, çıplak milleti giydirdi.’’ Yüzyıllardır bu millet
üzerinde oyun oynanıyor, plan yapılıyor. Bu millet; tarihinden, dininden,
kültüründen ve kimliğinden koparıldı. Birliği, dirliği bozuldu. Otağı talan
edildi. Evlatları şehit edildi. Hazinesi yağmalandı. Ordusu dağıtıldı. Bilim
insanları katledildi. Aydınları suikastlarla yok edildi. Siyasetçileri
katledildi. Ekonomisi çökertildi. Eğitimi bozulup nesli mahvedildi, seksin,
sporun, sinemanın müptelası kılındı. Üniversiteleri fuhuş, içki, eğlence
yuvasına döndürüldü. Camileri işlevsiz bırakıldı. Kitabı yasaklandı. Namusu payimal
edildi. Ordusu sahibine düşman edildi. İstikbali ve istiklali darbelerle
karartıldı. Kardeş ve komşu ülkelerle bağları koparıldı. Kalkınma hamleleri
durduruldu. Sağlığıyla oynandı. Yediği, içtiği zehirlendi. Dini ve dili katledildi.
Kimliği tahrip edildi. Tüm bunlar içimizdeki itler aracılığı ile başarıldı. O
itler hep en yüksek makamlarda oldular. En güzel mekânlarda yaşadılar. Yatlar,
katlar, görülmemiş saltanlar onlar içindi. Oyunu kurdular, oynatacak piyonu da
buldular. Şaraplarla, purolarla, kuş sütlü kahvaltılarla bu millete kader
çizdiler. İzlediler halimizi ve bol bol kahkaha attılar. Tüm varlığımızı
sattılar. Müslümanlar şehit oldu, bunlar yan gelip yattılar. Müslümanlar vatan,
millet, din, devlet için savaştılar, şehit oldular ama bunlar gelip mülke kondular.
Son tahlilde; artık vakit uyanma vakti ve hesapları görme, defterleri dürme
vakti. Hem şahadete erme hem de mülke sahip olma vakti. Öyle şehit olup, mülkü kâfire
bırakmak yok artık. Bu lanetli oyuna son verilmelidir. Sıkıştıkları zaman Müslüman’a
gülümseyip Müslüman’ı ölüme gönderiyorlar, sonra da mülke konuyorlar. Ve zulüm
üstüne zulüm uyguluyorlar. Neyle, niçin ve kim için iştigal ettiğimize bir
bakalım. Birbirimizi yemekten vazgeçelim. Dinimize, devletimize, ülkemize,
milletimize ihanet etmeyelim. Zalimlerin korkusu, mazlumların koruyucusu
olalım. Zangoçluk yapmayalım. Üç buçuk soysuzun karşısında eğilmeyelim. Beş paralık
itlere itibar kazandırmayalım. Devletimizi ve milletimizi küçük düşürmeyelim. Güç
merkezlerimizi kendi irademiz altına alalım. Tefrika mikrobunu, kardeşlik
ilacıyla yok edelim. Dostu, düşmanı tanıyalım. Doktorumuzu, reçetemizi iyi
bilelim. Alık olmayalım. Şeytan ve çocuklarına yaşama fırsatı tanımayalım. Tevhid’le
hayat bulup, Tam Bağımsız Türkiye’mizi kuralım.
UYARI:
Hükümet üyeleri, eğer dürüst
iseler, mesuliyetli iseler, idealist iseler ve haysiyet davacısı iseler, dini,
devleti, vatanı, milleti ve nesli düşünüyorlarsa şayet, muallimlerin düşen ve
beş paralık edilen itibarlarını kaldırmalıdırlar. Çünkü muallimlerin itibarını
kaldırmak, milletin, devletin, ülkenin itibarını kaldırmaktır. Bilakis şeytanın
ve çocuklarının ekmeğine yağ sürülmüş olunur. Şu anki içler acısı halimizin
temelinde yanlış eğitimin olduğu muhakkaktır. Maatteessüf, bugün kü manzaraya
baktığımız zaman, muallimlerin çöp kadar itibarı, değeri yoktur. Bugünlerde bir
pazarlık yapılmaktadır. Aslında mahiyet yönünden böyle bir durum asla ahlaki ve
adil değildir. Zira eğitimin pazarlığı yapılamaz. Çünkü neslin, milletin,
ülkenin, devletin kaderi pazarlık konusu edilemez. Pazarlık yapılarak muallime
itibar bahşedilemez. Pazarlıkla, neslin kaderi tayin edilemez, vatanın
istikbali, milletin istiklali kurtarılamaz. Pazarlıksız, hesapsız, kitapsız,
umarsız yapılmalıdır ne yapılacaksa. Bir masaya oturmadan, sana layık olduğun
mevkii veriyorum diyebilmelidir hükümet, bir milletin mimarı ve ruh sanatkârı
olan muallimlere. Ki zaten artık ne yapılacaksa yapılmalıdır da. İş işten
geçtiği zaman çırpınsan da fayda etmez. Zira muhtemel bir girişim varsa muayyen
odaklarca hazırlanan, bu girişimin içinde memur sendikaları da olacaktır,
olumsuz bir netice durumunda. Böyle bir durumda kaybedenin kim olacağını tahmin
etmeye bile gerek yoktur. Adaletiniz yoksa kalkınmanızın hiçbir kıymeti
harbiyesi yoktur. Zira kalkınmak değil adalet mutlu edecektir insanları. Taş duvarlar
değil, eve götürülen ekmek doyurur karınları. Doymayan karınlarsa en tehlikeli
isyanları doğurur. Muallimin itibarsızlaştırıldığı bir yerde itibarı olan
hiçbir şey yoktur. Muallimlerine kıymet vermeyen hiçbir kimse, haysiyetten,
ahlaktan, şereften bahsetmesin. Muallime kıymet vermeyenlerin, neslin
çürümesinden ve ahlaksızlıklara bulaşmasından şikâyete hakkı yoktur. Şikâyet ediyorsa
da, o gerçek bir düzenbazdır, sahtekârdır.
NOT:
Müslüman Türk Milleti’nin ve Ümmetin
mukaddes Ramazan Ayları mübarek olsun. Allah, kötülükleri iyiliğe tedvir
eylesin. Huzur, mutluluk, sağlık versin. Kardeşlik köprülerimizi muhkem kılsın.
Barışın, paylaşımın ve umudun çoğalmasını nasip etsin. En güzel ve temiz
şekilde ikmal edip, Ramazan Bayramına en güzel ve temiz şekilde,
günahlarımızdan arınmış olarak kavuşmayı nasip etsin. Âmin. Şimdiden,
milletimin ve ümmetin bayramını en derin ve kalbi duygularla, düşüncelerle
kutluyorum. Özelde Türkiye’miz olmak üzere, genelde tüm Müslüman Milletlerin
ülkelerine bahar getirmesini diliyorum Yüce Allah’tan. Demokrasinin,
Kapitalizmin, Komünizmin ve her türlü Faşizmin yok olmasını temenni ediyorum.
İnsanlığı kasıp kavuran zalimlerin sonlarının gelmesini ve mustazafların
gülmesini diliyorum. Tüm İslam Milletlerinin, topraklarından zalim düşmanı
kovmalarını, başlarını ezmelerini ve kendi topraklarında kendi Milli
Devletlerini inşa etmelerini arzuluyorum.
Allah, herkese sağlık, mutluluk, başarı, huzur, neşe, sevinç versin.
Vatanımızı, milletimizi, devletimizi korusun, ahlakın ve adaletin egemen olduğu
yerler eylesin, kâfirlerin tuzaklarını boşa çıkarsın. Âmin. Allah,
müstekbirleri kahreylesin, mustazafları muzaffer eylesin. Âmin.
Bayramdan sonra buluşmak umudu ve
inancıyla sevgili milletimin şerefli evlatları! Hoşçakalın inşaallah.