Gâvura güvenilmez. Güvenmeyeceksin!
Gâvura güvenen öküz gibi bir şeydir. Gâvur ne Türk’ü ne de İslam’ı sevmez. Sever
göründüğüne inanmayacaksın! Senin en
temel vazifen: Türk’ün varoluşunu ama İslam ile birlikte varoluşunu
sağlamaktır, bu yüce hedef uğrunda varlığını ortaya koymaktır. Bu uğurda ödemen
gereken bir bedel varsa gözünü kırpmadan bu bedeli ödemektir. Zira Türk’ün ve
İslam’ın yok olması ya da etkisiz kalması demek; insanlığın bitmesi ve dünya
hayatının çıkmaza girmesi demektir. Sen gâvura namusunu bile teslim etsen, yine
de onun gözünde tehlikelisindir. Alıkların buradan bir şey çıkarması ve doğru
bir sonuca ulaşması zordur. Bu söylemi saçmalık olarak görebilirler ama onlar
kendi varlıklarının sebebini bile bilemeyecek kadar saçmadırlar. Ancak kendi
kardeşini kendinden iğrendirirsin gâvura yaklaşmakla ve ona inanmakla. Gâvur Türk’e
ve İslam’a ne kadar zarar verirse, bu onun için büyük kârdır. Kendi dininden
iğrenip kendi varlığına düşman olan ideolojilerin peşine düşenler, kendi
Önderine düşman olup önder bozuntularına tapanlar, kendi milletinden utanıp
yabancıların önünde eğilenler, kendi devletinin çıkarını gözeteceğine yabancı
ülkelerin çıkarları için eylemde bulunanlar gâvurun ta kendisidirler.
Gâvurun düşmanlığı ezeli ve
ebedidir. Gâvurun uşaklarından da fayda gelmez. Bu nede olsa bendendir, fayda gelebilir
diye düşünmeyeceksin. Kardeşinin yanlışını düzelteceksin, bir yanlış yüzünden gâvurun
insafına sığınmayacaksın, saflarına katılmayacaksın. Gâvur kimdir peki? İlk evvelde,
İslam’ın ve Türk’ün düşmanıdır. Gâvur, Türk’e ve İslam’a kesinlikle düşmandır. Zaten
Türk’e ve İslam’a düşman olanlar gayr-i milli unsurlardır ve gayr-i milli unsurların
tümü gâvurluktur. Hatta Arap’ın da düşmanıdır. Cami, ecdat, tarih, millet,
devlet, vatan, marş, bayrak, asker, polis, milli istihbarat, töre ve bilumum
maddi-manevi değerlerin düşmanıdır. Gavur bir tarafıyla mülkü tekelinde
bulundurur, diğer tarafıyla ise mülkün sözde düşmanı kesilir. Bu gavurun
insanlığa kurduğu en tehlikeli tuzaktır. Bu tuzağı fark edebilmek ve boşa
çıkarabilmek için gövdenin üstünde ki kafayı kullanabilmek şarttır. Yani gâvur
özünde yabancıdır, asla yerli değildir. Yerli görünebilir ama değildir. Düşmanlık
yapmıyormuş gibi sunar kendini ama düşmanlığın alasını yapar. İçten bozar ve yıkar.
Türk gibi tanıtır kendini ama Türk’e öyle darbeler vuruyordur ki bunu fark
etmen için Türk’ü bilmen ve adam gibi Türk olman gerekir. Müslüman gibi tanıtır kendini ama Müslüman’a
öyle darbeler vurur ki bunu fark etmen için İslam’ı bilmen ve adam gibi
Müslüman olman gerekir.
Alevi-Sünni, Türk-Kürt kavgası
çıkarmak için çalışanlar gâvurdurlar ya da onun tohumlarıdırlar. PKK denilen
illetin boy vermesini en başında sağlamış olanlar ve PKK mikrobunun tamamıyla
yok edilmesi için tüm varlığını ortaya koymayanlar gâvurun ta kendisidirler. Ahlakın
bozulması için çalışanlar gâvurun ta kendisidirler. Din yolunda gayret
gösterenlere yobaz, vatan uğrunda savaşanlara faşist diyenler gâvurun ta
kendisidirler. Bileceksin kardeşim. Bilmiyor ve bilmek için mücadele etmiyorsan
koyun gibi güdüleceksin. Niyetleri sezeceksin. Eylemler niyetleri açık eder. Eğer
bir kişi ki, kendi halinde, elinden geldiği kadar namusluca yaşıyor, vatanı
için elinden geleni yapmaya gayret ediyorsa, bu kişiye faşist diyen gâvurdan ya
da onun tohumundan başkası değildir. Aynı şekilde masumca, şereflice dini
yaşama gayretinde olan birine yobaz demek gâvurluktur. Zaten bir kişi ki ne
kadar da vatan ve din uğruna mücadele ettiği söylenen bir kitlenin içinde de
yer alsa, eğer özünde namussuzsa ona faşistte, yobazda demezler. Bu ülkede
faşist ve yobaz diye özünü taşıyanlara ve yaşayanlara derler. Gâvur ya da
tohumları namusluca yaşayanları yıpratmaya çalışırlar, namussuzu ise
kendilerine maşa yapmaya çalışırlar. Binaenaleyh, sahtekârlıkları fark
etmeliyiz.
İçkiyi vb. kötülükleri kasıtlı
olarak yaygınlaştıranlar ya gâvurdurlar ya da gâvurun uşaklarıdırlar. Misal,
Amerika denilen alçak şeytan gâvurdur, onun emelleri doğrultusunda hareket eden
bazı Arap liderleri de bu gâvurların maşalarıdırlar yani bir nevi gâvurdurlar. Gâvuru
en net şekilde eylemlerinden tanırız. Gâvur, yerli olan ne varsa hepsine
düşmandır. O gayr-i milli bir unsurdur. O Türk’ün hem bedenine hem de ruhuna
düşmandır. Kaostan beslenir. Çürümüşlükten beslenir. Çürüttüğü kadar diridir. Kaos
yarattığı kadar güçlüdür. Kan aktığı kadar zengindir. Gâvurun en büyük düşmanı
Türk’tür. Yok etmek için kavga verdiği yegane varlık Kur’an’dır. Bu yüzden
sürekli Türk’ü Kur’an’dan, Kur’an-ı Türk’ten ayırmak için çalışır. Gâvura karşı
ancak millilikle kendini savunabilir, koruyabilirsin. Anlaşılır ifade ile
Milliyetçi olmak zorundasın. Bu İslam’ı saf dışı bırakmak ya da İslam’a muhalif
bir çizgi izlemek değildir. İslam ile genel de tüm ümmetin varoluşu sağlanır
ama Milliyetçilikle özelde kendi varoluşunu temin edersin. İslam, özgürlük
dinidir diye, milli dayanaklarını yıkacak hamlelerde bulunamazsın. Bunu yapmak
ahmaklıktır. Gâvur sana bu telkinleri yapacaktır. Sen Osmanlı’sın diyecektir,
İslam özgürlüktür diyecektir ve senin milli varlığa zıt işler yapmanı
isteyecektir. Oysa yapmanı istedikleri işler özünde senin yok oluşuna neden
olacaktır. Burada ki ince noktayı görmek, sezmek, algılamak, anlamak ve idrak
etmek gerekir. Gâvurun oyunları hep bir adım ilerisi içindir. Şu an yaptığı bir
şeyi niçin yaptığını ancak iş işten geçtikten sonra fark edersin. Yapılmasını istediği
bir şeyin niçin yapılmasını istediğini çok sonra anlarsın ama fayda etmez
artık. Bu yüzden gâvurun oyunlarına dikkat edeceksin.
İslam özgürlük dinidir diye
yanlış hamleler yapmayacaksın. İslam’ın özünü boşaltmayacaksın. Türk kimliğini
zedelemeyeceksin. Anayasandan Türk kimliğini çıkarıp atmaya yeltenmeyeceksin. Çok
dilli eğitim saçmalığını savunanlara geçit vermeyeceksin. Osmanlı olma hayallerine
kapılmayacaksın ama Osmanlıya da saygı duyacak, ondan besleneceksin. Dünya gerçekliğinden
bihaber olmayacaksın. Eğitim sistemini kimliğin ve dinin temelinde yeniden
yapılandıracaksın. Laf edenlere aldırmayacaksın. Ermenicilik, şuculuk, buculuk
yapanları hoş görmeyeceksin. Bu milletin alın terini sömüren şerefsiz ve soysuz
pislikleri asla başıboş bırakmayacaksın ve çaldıklarını fazlasıyla geri
alacaksın. Kundakta ki bebekleri bilinçli ve şuurlu şekilde katledecek kadar
alçalmış olan, hayvandan bile daha aşağı derecede bulunan yaratıkları asla affetmeyeceksin.
Evlatlarına dinini öğretmekten geri durmayacaksın. Millet sanki bin parçaymış
gibi sürekli bütünün unsurlarını diline dolamayacaksın. Çünkü bu topraklarda
yaşayanların genel bir kimliği vardır, o da Türk kimliğidir. Beğenmeyen ya
haddini ve hududunu bilecektir ya da defolup gidecektir. Bu kimlik bozulduğu
zaman, bu din bozulur, vatan bozulur, bozulmayan hiçbir şey kalmaz.
Son tahlilde; gâvurlara ve uşaklarına karşı teyakkuz halinde bulunmak
zorundayız. Bu millete karşı yapılan gâvurlukları sezmek, gereken önlemi almak
zorundayız. Bir ve beraber olmak ve gâvurlara direnmek zorundayız. Türk’ü ve
İslam’ı yeniden daha sahici şekilde buluşturmak, kavuşturmak ve tek beden
kılmak zorundayız. Varolmak, var kalmak ve tarih sahnesinde yeniden yer almak
ve insanlığın mukadderatına etkide bulunmak zorundayız. Hülasa; ruhumuzun kaptanlığında aklımızı kullanmak zorundayız.
EKSTRA
BİR: Stratejik noktalar kaybedilmemelidir. Bir adam kötü olabilir ama
en kötüden yine iyidir. Kötü olduğu zaman bütün kaybedilmeyebilir ama en kötü
olduğu zaman her şey kaybedilebilir. Kötü, en kötü ile terbiye edilemez. Ruha
düşman olana beden emanet edilemez. Bedene düşman olanın da ruhu kararmıştır. Hem
bedeni sağlam hem ruhu temiz birileri elbette vardır ya da var olmalıdır. Kötünün
üzerinde durduğu yer yine senin kalabilir ama en kötünün üzerinde durduğu yer
ise zaten kaybedilmiş demektir. Ama biz yinede iyi olanları bulmak ve emaneti
onlara teslim etmek zorundayız. Onlar da kendilerini daha güçlü, donanımlı,
etkin şekilde gösterebilmelidirler. Akıl, aziz ve muhteşem bir nimettir.
İKİ: Darbe kötüdür. Çünkü darbe tiranlığı doğurur. Darbe tekelciliktir.
Millet düşmanlığıdır. Paylaşım düşmanlığıdır. Darbelerin arkasında sermaye
vardır. Haddizatında darbeler, özünde birer sermayedar işidir. Her darbede
bunlar kazanmışlardır ama millet hep kaybetmiştir. Darbeciler kodamanların
piyonudurlar. Zira kazananlar kodamanlardır her darbede. Bu yüzden darbe
lanetlenmesi gereken bir harekettir. Millet için en iyisi devrimdir, ihtilaldir.
Çünkü devrimde herkes kazanır, darbede ise birkaç kodaman ve onların piyonu
olan ve darbede rol alan ordu mensubu kazanır. Ama devrim milli olmalıdır,
yerli olmalıdır. Bilakis sonu felakettir.
ÜÇ: Ülkemiz, milletimiz ve gençliğimiz gizli muhasara altındadır. Günden
güne kan kaybetmektedir. Yapay, sığ ve geçici çözümler çare olmamaktadır. Bahusus,
İstanbul’umuz alarm vermektedir ama hissedebilene. İslamcı olarak tavsif
edilenler hâkimiyet alanlarının genişlemesiyle ve sözde özgürlük alanlarının
açılmasıyla çok büyük yanlışlara imza atmaktadırlar. Sözde özgürlük adına
yapılan hamlelerden bu millet bir hayır görmemiştir, görmeyecektir, zaten
göremezde ama Türk ve İslam düşmanları sonuna kadar nemalanmaktadırlar. Bir an
önce silkinmeli ve kendimize gelmeliyiz. Kendi çıkarlarımız için büyük resmi
gözden çıkarmak ahmaklıktır. İstanbul, mutlaka ve mutlaka yeniden
fethedilmelidir!
DÖRT: Herkes muallim oluyor ama muallim bir türlü herkes olamıyor. Ne garip.
Burada maarife, muallime, talebeye kurulmuş soysuzca bir tuzak vardır ama fark edecek
beyin yoktur. Bu yüzden de eğitimimiz ve gençliğimiz özüne bir türlü dönemiyor.
Millet kendine gelemiyor. Devlet yapısı sağlam temeller üzerinde yükselemiyor. Hakeza
herkesten Milli Eğitim Bakanı oluyor ama bir türlü muallimden Milli Eğitim
Bakanı olmuyor. Türk Milleti, acilen kendi Eğitim Sistemini kurmalıdır ve şu
anki sisteme bir son vermelidir. Bu şeyler niçin böyle oluyor. Çünkü Milli
Eğitim devlet okullarıyla ilgilidir genel itibariyle. Ama devlet okullarında
milletin çocukları okumaktadır. Bu yüzden de eğitim bir türlü
düzeltilmemektedir. Kodaman çocukları ise özel okulda okumaktadırlar. Binaenaleyh,
eğitimin sefaleti onları ilgilendirmemektedir. Türk Çocuğu! Bu lanet tuzağı,
tuzağı kuranların başlarına geçir ve mukadderatını mahveden oyunu boz. Bu lanet
sistem acilen tamamıyla kaldırılıp atılmalıdır. Bu sistem Türk’ün öz ruhuna
düşmandır. Türk’ün varlığına, hâkimiyetine, güçlenmesine düşmandır. Türk’ün
kimliği ve dini ekseninde yeniden yapılandırılmalıdır eğitim sistemimiz.
BEŞ: İslam Milletlerinin başına o milletten görünen ama o millete
düşman olan bir it geçiriyorlar. O ite öyle bir zulüm yaptırıyorlar ki,
milletin iflahını kesiyorlar. Nihayet güya o milletlere acıyorlarmış gibi
müdahale etmeyi konuşuyorlar. O milletlerin de müdahaleyi haklı görmelerini ve
müdahaleye tepkisiz kalmalarını sağlıyorlar. Oysa baştaki itin zulmü zaten
malum müdahaleye kapı açmaktır, o müdahaleyi meşru kılmaktır. Zira o it,
müdahale yapmak isteyen domuzlar sürüsünün itidir. Yapılan zulüm kontrollü bir
zulümdür. Yapan itte ayarlanmış bir ittir. Maalesef Müslümanlar kitaplarını
kaybettiler, böylece kendilerini kaybettiler ve kayboldular. İyiyi kötüyü
bilemez, ayrıt edemez oldular. Münafıklık kadar lanet bir şey yok. Müslümanları
düşmanın kucağına yine kendinden bildikleri itiyor. İşte münafıklık bu yüzden
ağır cezalıktır. Kâfirden, kâfirlikten tehlikelidir.