‘’Tarihi çalınmış bir milletiz.’’ Kemal Tahir
Tarihini bil yavrum derken,
tarihini bilmediğini bir önkabuldür bu ama asla önyargı değildir. Önkabul bir
bilgiye, birikime, gözleme hatta teatiye dayanır ama önyargıda böyle bir şey
yoktur. Önkabul de inançta kesinlik yoktur ama önyargıda inançta kesinlik söz
konusudur. Bilmiyoruz gerçekten de. Bildiğimiz bir şey var ki, o da bir şey
bilmediğimizdir. Gözlemlerimiz, tanıklıklarımız, algıladıklarımız,
yaşadıklarımız bize böyle olduğunu söylüyor. Tarih konusunda ki kadar
cehaletimizin net ve belirgin olduğu bir alan yoktur. Her şeyi kuru gürültüye
yaşıyoruz. Bilgimiz, sevgimiz, yaşantımız, tecrübemiz hep kuru gürültü. Anlamlı olan hiçbir şeyimiz yok gibi. Atasını
tanımayanın, bilmeyenin neyi tanıdığı, bildiği söylenebilir ki? Ya da atasına
lanet okuyacak kadar şerefini kaybetmişin beyni olduğu düşünülebilir mi? Tarihini
bilmek diriltecektir ve kendine getirecektir seni yavrum. Tarihini bilmediğin
sürece, tarihsizlerin mahkûmu talihsiz bir zavallı olarak kalacaksın. Tarihini
bilmediğin sürece talih sana gülmeyecektir. Talihli insan tarihli insandır. Tarihini
mutlaka oku, öğren, bil, anla yavrum. Tarihin, sana, kim olduğunu da
öğretecektir inan. Ecdadını iyi tanı, ecdadın hakkında konuşanları ve onların
niyetlerini iyi anla. Saygı duyman istenilen kişilerin gerçekten saygın tipler
olup olmadıklarını çok iyi fark et. Saygı duyman istenilmeyen kişilerin de
gerçekten saygı duyulmayacak tipler olup olmadığını aynı şekilde iyi çözümle.
Seni koyun gibi güdenler, tarihini çalanlardır. Hafızasını boşaltmadığın
insanın ne beynini istediğin gibi doldurabilir ne de onu istediğin yöne
sürebilirsin. Düşman, sana, seni kendisine yöneltecek ve tabi edecek şekilde
bir tarih sunmuş. Tabi bunu yine senin kabullenmeni sağlayacak şekilde, senden
olanlara sundurmuş. Zehri altın tepsiye koymuş ama o tepsiyi senden
sandıklarının eline tutuşturmuş. Böylece büyük bir ihanetin kıskacına
tutulmuşuz. Oyunu hiç fark etmemişiz. Fark edenleri de dinlememişiz. Biz,
düşmanlarımıza göre tarih sahiplenen zavallı tipleriz. Bu yüzden de gerçekleri
hep ıskalarız. Biz yalanlara inandırılmış kesin inançlılarız. Gerçek gözümüze
sokulsa yine de inanmayız. Oysa böyle bir yapı patolojik bir yapıdır. Bir kesim,
Müslümanlar tavır aldığı için, belirli bir tarih algısını sahiplenir,
Müslümanlar da, o kesime karşı olan tavırlarından dolayı belirli bir tarih
algısını sahiplenir. Hiç kimse sorgulama yapmaya yanaşmaz. Ki sorgulamakta
tehlikelidir haddizatında. Aslında işin en dibinde de rant vardır. Çünkü
öğretilmiş tarih birileri için kazanç deposudur. Zira kurguladıkları tarihe
inandırdıkları, inanacak sürü buldukları kadar kazanacaklardır. Unutma ve bil yavrum; tarih aynı zamanda bir
sömürü aracıdır. Seni ya uyutur ya da diriltir.
Tarihini çaldılar, yalan bir
tarih yazdılar, tüm mazini kazıdılar yavrum. Ecdadını kötü tanıttılar sana,
düşman gibi gösterdiler, adeta lanetlettiler. Yazdıkları tarihle beynini,
yüreğini çaldılar. Dil bir köprü müdür, geçmişle gelecek arasında? Peki, o
köprü yıkılınca ne olur? Bağlantı kopar değil mi? Zaman içinde geçmişe dair ne
varsa silinir gider değil mi o zaman? Peki, geçmişsiz bir insan ne olur, nasıl
gelecek kurar? Mazisi olmayan bir milletin atisi de olamaz. Mazisiz bir insan,
toplum, millet pusulasız bir sürü gibidir. Nereye, niçin ve nasıl gideceğini
asla bilemez. Gerçi kendini bilmeyenin bileceği bir şeyde yoktur. Ve tüm
bunları sana yaptırdılar ama sen ne yaptığının farkına bile varamadın. Babasını
oğlu katleder ama ne baba kimin katlettiğini bilir ne de evlat kimi
katlettiğini. Ve tüm millet katledeni alkışlarken katledileni hep lanetler.
Oğul düşmanın yapmak istediklerini yapmıştır oysa. Bize bilmemiz gerekenler
anlatılmıştır. Bilmememiz gerekenler anımsatılmamıştır bile. Yazan elde,
yazdıran elde senin değildir. Şu fani dünyada senden olan tek bir şey vardır; o
da Kur’an’dır. Yapman gereken tek şeyde O Kur’an’la hayatını yeniden kurmandır.
Çünkü Kur’an, kurandır. Tarihini öğrenmedikçe asla kendine gelemeyeceksin, saf
gerçekleri bilemeyeceksin, hafızana yüklenmiş verileri silemeyeceksin,
karanlığı delemeyeceksin. Kâfiri Müslüman, Masonu Türk olarak bilecek,
önlerinde eğileceksin. Söylentilere aldırma yavrum. Kendin oku, kendin gör ve
kendin bil. Al eline altından cetveli ve ölç. Eğri çıkanları at. Eğrileri
övenleri de at. Altından cetvel Kur’an’dır. Kur’an sana asla yanlışı söylemez,
göstermez. İstersen O altın cetvele düşman ol ama yine de başvur O’na. Çünkü
mutlaka sen kazanacaksın. O’nun tek bir insanı kaybetmeye mahkûm kıldığına
tarih ve insanlık şahit olmamıştır ve olamayacakta. Sahte kaybedişlerle gerçek
kaybedişleri; sahte kazanımlarla gerçek kazanımları asla birbirine karıştırma. İlk
evvelde cahil olduğunu kabullen yavrum. Bu kabulleniş zavallılık değildir bil.
Çünkü gerçektir bu. Bilmediklerimiz yanında bildiklerimiz okyanusta damla bile
olamaz. Ki bildiklerimizi bile ne kadar bildiğimiz meçhuldür. Kendi kendine
kötülük yapan zaten bilgin, âlim olamazdı.
Son tahlilde; tarihini bil yavrum. Tarihinle diril yavrum. Tarih, senin kimliğinin,
kişiliğinin, kültürünün, törenini, geleneklerinin oluşturucusu olan en güçlü
kurucu unsurlardan biridir. Tarihsizsen talihsizsin, çaresizsin. Tarihsizlerin bir
istikballeri olamaz. Tarihini, tarihine yön verenleri çok iyi bil ve tanı
yavrum.
EKSTRA
BİR: Savaş tuzağına düşülmemelidir asla. Savaş felakettir, insanın ve
insanlığın tükenişidir. Savaş, şeytanın tuzağıdır. Savaş birilerinin yok oluşu
birilerinin de daha güçlü şekilde var oluşu demektir. Ekonomilerin alt üst
oluşudur ve böylece siyasi alt üst oluşu da tetikler. Böyle bir durum da bir
milleti uçurumun eşiğine götürür. Malum savaş tamtamlarının çalınması tamamen Siyonizm
adınadır. Türklüğü ve Türkiye’yi yok etmek üzerine tertip edilmiştir. İslam coğrafyasının
kaynaklarını ele geçirme operasyonudur. Şeytanın tuzağına bir kere düşülmüştür
daha düşülmemelidir. Esed, siyonizmin çocuğudur. Sisi hakeza siyonizmin
çocuğudur. İran’a fazla güvenilmemelidir. İran’ın arka planda Siyonizm’le iş
pişirip pişirmediğini kimse bilemez. Oyunlar özelde Türk Milleti ve Türkiye
üzerinde, genelde de tüm Müslümanlar ve Müslüman coğrafyaları üzerinde
oynanmaktadır.
İKİ: Olimpiyat 2020 diye bir proje var. Bu projede ihalenin Türkiye
üzerinde kalacağına inanıyorum şahsen. Ama kalmasının arka planında neler
olabilir onu bilemiyorum. Bu proje karşılında bir şeyler mutlaka alınmak
istenecektir. Yöneticiler, geleceğimizi etkileyecek kararlar almaktan
kaçınmalıdırlar. Küçücük bir şey için çok büyük kayıplar olmamalıdır.
ÜÇ: Bir Sarıgül rüzgârıdır estiriliyor. Yapay bir rüzgârdır bu. Şahsen
Türk Milleti ve Türkiye için hayırlı sonuçlar doğuracağına inanmıyorum bu rüzgârın.
Zira baronların estirdiği bir rüzgârdır bu. Hatta şahsi kanaatimce uluslararası
yapıların bile etkisi vardır. Türk evladı kimi, niçin öncü yapacağını çok iyi
sorgulamalıdır. Sorgusuz sualsiz yapılan hiçbir şeyden fayda gelmez. İstanbul,
Türk Milleti için çok önemlidir ve orası çok önemli kişilere teslim
edilmelidir.
DÖRT: Doğu Türkistan isimli bir yurdumuz vardı ve orada kardeşlerimiz
yaşardı ama unutuldu gitti galiba. Ayrım yapılmamalıdır. Ne İslam’dan kopmuş
bir Türkçülük hayır getirir bize, ne de Türklükten kopmuş bir Ümmetçilik hayır
getirir bize. Biz kimliğimizle ve dinimizle varolduk, aynı şekilde varolmaya
devam edeceğiz. Buna engel olmaya yeltenenler ise geberip gidecektir eninde
sonunda. Ne dinsiz kimlik yaşar ne de kimliksiz din görünür. Ruh ve beden
birbirini tamamlayan, birbirine anlam katan ayrılmaz iki unsurdurlar. Akıllı olmak
gerekiyor. Küçük ve ucuz hesaplar adına topraklarımız ve soydaşlarımız feda
edilmemeli, unutulmamalıdırlar. Çin köpeğine gereken yaptırımlar mutlaka
uygulanmalıdır. Sanki Doğu Türkistan, insanların beyinlerinden ve kalplerinden
silinmek isteniyor gibi bir hava hissediliyor. Bu alçaklıktır. Zulüm gören tüm
kardeşlerimiz, yurtlarımız sürekli gündeme getirilirken her ne hikmetse Doğu
Türkistan’ımızın adı bir kere de olsa söylenmiyor. Bu ayıptır, günahtır,
ihanettir. Doğu Türkistan’ı kalbinden ve beyninden silen birisi asla Türk ve
İslam olamaz. Hatta insan bile olamaz. Doğu Türkistan, insanlığın ölçüldüğü
yerdir. Dünyanın en ücra köşesinde de olsa, bir İslam yurdu işgal altındaysa,
bir İslam milleti zulme uğramışsa oraya karşı duyarlılık oluşturmak insan
olmanın biricik ölçüsüdür.