BİZ TÜRK'ÜZ...

Özgür DENİZ - 05.10.2013

‘’Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.’’ Bakara 208

 

‘’Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis’ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis’i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!’’ Kehf 50

 

Evet biz Türk’üz ama kökten Türk’üz, sonradan Türk olanlardan değiliz. Türklüğe zarar vermek için Türk olanlardan değiliz. Bu yüzden gerçek Türk ile çakma Türk arasında sonsuz fark vardır. Biz İslam’a dostuz ve İslamsız anlamsızız ama çakma Türkler İslam düşmanlarıdırlar ve İslamsız olunca bir değer kazanacaklarına inanırlar. İslam’ın terakkiye mani olduğunu düşünürler. Kimliksizdirler, kişiliksizdirler, karaktersizdirler. Mesela; Batılı olmanın adamlık olduğunu sanırlar. Çağdaşlaşmayı marifet bilirler. Kimliksiz oldukları için her kimliğe girebilirler. Batıdan gelen her şeye sorgusuz, sualsiz evet derler. Bir dertleri, inançları, idealleri, davaları yoktur. Her şeyleri dünyadır. Dünyasız bir hiç olduklarını düşündükleri için tüm güçleri ile dünyaya sahip olmaya çalışırlar ve dünyaya sahip olanların önlerinde eğilirler. Hayatlarında Türklük ve İslam, hiçbir zaman öncelikli gündem olmamıştır ve olmazda. Bilakis Türklüğe ve İslam’a ne kadar düşman varsa onlarla dostluk kurmaya gayret etmişlerdir zımnen. Türk’e ait olmayan ne varsa Türk’e aitmiş gibi göstermişler ve milletin benimsemesini sağlayarak milleti bir yerlere köle kılmışlardır. Gerçek Türk evladı, kendini Türk Milletinin mukaddesatının bekçisi olarak görür ve Türk Milletinin mukadderatından kendini sorumlu tutar. Türk kimliğine muhalefet edemez, kimliği tahrip ve tahrif edici unsurları tanır ve yok etmek için mücadele verir. Kimliğini bilen, kimliğinin bilinciyle yaşar, kimliğine muarız olanları fark eder ve onların bozucu etkisine kapılmaz. Düşman, ahlakını bozamadığı ve kimliksizleştiremediği milletlere asla hükmedemez. Türk olarak bizler, her yönden dolu gibi yağan saldırılara maruz bulunmaktayız. Gerçek Türkler olarak bizler, bugün, çakma Türklerin ihanetleri öne sürülerek düşmanın kucağına itilmek isteniyoruz. Millete bu ihanet kabullendirilmek isteniyor. Böyle bir ihanete göz yummamalıyız. Kimliğimizi temsil edemeyenlerin yanlışlıkları yüzünden kimliğimize gösterilen düşmanlık ancak kanı bozukluk olarak algılanır. Bizler yani Türk evlatları, ahlakı iman yapmış, Allah’a hesapsız teslim olmuş bir memleketin ve milletin sahipsiz varlığının yegâne sahipleri olarak, kanlı ellerin, kirli dillerin huzurunda diz çökertilmek isteniyoruz. İslam’ın, Türklüğün ve hakikatlerin düşmanı olan bu güruhun arkasında pusu kuran karanlık odak ise siyonisttir. Bizler, bize düşman olanların gerçek çehrelerini tanımaktayız. Bize düşman olan ruh, mazide ezdiğimiz Haçlı Ruhu’dur. Bu ruhun cazibesine kapılmış ve bizden olmayan ama kendisini bizden olarak tanıtan ruhlarda bu karanlık ruha hizmet etmektedirler.

 

Önemli olan beyinlerde taşındığını sandığımız fikirler değildir, hayatın tam orta yerine dökülen eylemlerdir. Beyninde Türk ve İslam olduğunu sanıyorsan ama eylemin bu yüce değerlerle uyuşmuyorsa, senin Türklüğünde, Müslümanlığında yalandır. Ve bizlerin ilk bakacağı yer eylemlerdir. Söylemler daima yanıltıcıdırlar. Zira söylemek kolay ama yapmak zordur ve bizler zoru başarana odaklanmalıyız. Türk olarak bizler tarihin en acı çeken insanlarıyız. Zevk diye bir şey söz konusu olmamıştır hayatımızda. Çünkü hep mesul hissetmişizdir kendimizi yekpare insanlığa karşı. Dünyanın bir ucunda ki insanın derdini derdimiz bilmişiz ve çare için koşmuşuz. Ama Türk’ün karşısında ki cepheler ise saltanat sürmüşlerdir. Fütursuz, hesapsız, kitapsız yaşamışlardır. İnsanlık muzdaripken, onlar mesutturlar. Bu gerçekleri görmek, algılamak ve anlamak zorundayız, eğer gerçekten kurtulmak ve yeniden insanlığın karşısına çıkmak istiyorsak. Küfür cephesi asla yalnız değildir. Memleketlerin farklı olması emellerin farklı olması anlamına gelmez. Hak cephesi nasıl tek millet ise, küfür cephesi de tek millettir. Bugün içeride ki Türk ve İslam düşmanlarının, dışarıda ki Türk ve İslam düşmanlarından nokta kadar farkları yoktur. Her devirde, yüzlerce yıllık Haçlı Ordusunun ruh ve zihniyetinin izini taşıyan silahlarla Türk’ün mukaddesatına tazyikatta bulunulmaktadır. Bizler, millet varlığını yaşatıcı olarak neyi görüyor ve yaşatmak istiyorsak, karşımızdakiler bizi ondan koparmak istiyorlar. İnsanlık için kendini kurban eden Türk Milleti, şimdi düşmanlar karşısında kurbanlık olarak görülmektedir ama küfür cephesinin zaferi için. Evet biz Türk’üz ve kendimizi bilmeden, tanımadan, anlamadan asla kederlerimizi yok edip, kaderimizi çizemeyeceğiz. Bizim kaderimizi bize bırakmak istemiyorlar. Çünkü bu, kendi kaderlerini istedikleri gibi çizemeyecekleri anlamına geliyor. Kendimizi bilmezsek, kendimizi asla koruyamayız. Kimliksiz olan aynı zamanda rotasızdır da. Kimliksiz olan sünger gibi emicidir, her şeyi çeker, emer, yutar.

 

Bugün bizler kimliğimizden uzaklaştırılıp, kimliğimizi unuttuğumuz için bize sunulan her zehri kolayca içebiliyoruz. Dilimiz katledildi, değerlerimiz hoyratça ezildi, kaynaklarımız düşmanlarımıza peşkeş çekildi, siyasetimiz zalim ellerce dizayn edildi. Kimliğimizin içi boşaltıldı, ifade ettiği anlam bozuldu, tahrip ve tahrif edildi. Her şey kalıba mahkûm kılındı. Öz itildi, unutturuldu. Böylece Türklük anlayışımızda, İslam düşüncemizde harap oldu ve bunun sonucunda Müslüman Türk bitap düştü. Günden güne daha tehlikeli saldırılara maruz kalmaktayız. Dün hem Türk’ün hem de İslam’ın düşmanları bizleri ezmeye çalışmışlardı, bugünde kendini Müslüman olarak pazarlayanlar bizleri ezme gayretindedirler. Türk evladı uyanmadıkça ve kendi özüne dönmedikçe, kendilerini birbirlerine zıtmış gibi gösteren bu iki cephe arasında sıkışıp kalmaya ve ezilmeye devam edecektir. Dün Türklüğü, devleti ve milleti İslam’dan ayırmaya çalışmışlardı, bugünde farklı şekilde İslam’ı Türklükten koparmaya gayret etmektedirler. Oysa ne Türklük, ne millet ve ne de devlet İslam’dan ayrılabilir, kopabilir. Bunu hala anlamayan kafalar bulunmaktadır. Bu iptidai cemiyet mantığı ve yontulmamış vahşet zihniyeti ezilmedikçe Türkler olarak bizlere huzur yoktur. Bir cephe kendini güya Müslüman olarak sunar ve Türklüğü gözden düşürmeye çalışır, diğer cephe de güya kendini Türk olarak sunar ve İslam’ı gözden düşürmeye çalışır. Bunların birbirlerinden zerrece farkları yoktur. Birbirlerinin rezil birer kopyasıdırlar. Her ikisi de emperyalizmin birer uydusudurlar. Birileri geldi Türklüğü ve İslam’ı yıktı geçti, şimdi birileri o yıkıntılar üzerinden kendi emellerini gerçekleştirmek istiyorlar, düşmanlar lehine. Bizler ne dünde egemen olan ama bugün egemenliklerini başkalarına kaptırmış olanlara güvenebiliriz ne de bugün egemen olmaya çalışan zihniyete güvenebiliriz. Bizler Türkler olarak ancak kendimize ve Allah’a güvenebiliriz. Dündekiler manevi değerlerimizi yıkıp geçmişlerdi, bugünküler ise maddi değerlerimizi yıkıp geçmek istemektedirler. Maddi ve manevi değerlerimizi mezcederek savunmaları gerekenler ise kendilerini savunmaktan bile acizdirler, savunabilecek yürekler ise kahpece susturulmuşturlar.

 

Türkler olarak bizler fert fert uyanmalıyız, dirilmeliyiz ve kendimize gelmeliyiz. Bunu ırk bağlamında değerlendirmemeliyiz asla. Zira Türklük tarihi bağlamda ele alınmalıdır ve öyle algılanmalıdır. Irk bağlamında ele almak ve öylece algılatmak isteyenler Türklüğün en sinsi düşmanlarıdırlar. Bunlara karşı sonsuz uyanık olmak icap etmektedir.  Türkler olarak bizler, dilimizle, dinimizle, geleneklerimizle, kültürümüzle yeniden buluşmak ve bu kadim temellerimizin diriltici nefesiyle soluklanmak zorundayız. Bizim kodlarımızla oynanmıştır. Genlerimizle oynanmıştır. Dilimiz katledilmiş, başka dillerin kölesi olmuşuz. Dinimiz bozulmuş başka dinlerin oyuncağı olmuşuz. Geleneklerimiz tahrif edilmiş başka geleneklerin müptelası olmuşuz. Kültürümüz unutturulmuş, başka kültürlerin sömürgesi olmuşuz. Kimliğimize düşman kılınmışız, başka kimliklere dost olmuşuz. Ama bu gerçeklerden de maalesef ki uzağız, hiçbir şey bilmiyoruz. Oysa zamanında bilgiyle güç ve hürriyet elde etmişiz. Bugün bilgimiz yok tutsağız ve zayıfız. Tutsak olanlar, kaderlerinin ağlarını kendileri öremezler. Her şeyinle başkasına aitsen, kaderini de başkası tayine der. Her şeyinle kendine aitsen kaderinde senindir. Sen, konuşan dil, yaşayan gelenek, hâkim kültür, canlı din ve taşıdığın kimliksin. Öyleyse kendini bilmelisin ve kendine dönmelisin. Artık, milletin mukaddes ve pak sinesinde infial doğuracak ilim, bilim, hakikat ve siyaset suikastlarına son verilmelidir. Türk Milletinin engin ve derin sabrı zorlanmamalıdır. Millet kendisine ihanet edenleri hiçbir zaman unutmamıştır ve yine unutmayacaktır. Hesap günü mutlaka gelecektir. Emanete ihanet edenlerden emaneti geri almıştır ama teslim ettiği ellerin doğru eller olmadığı çok çabuk anlaşılmıştır. Bizler, insanlığın hayat ve kuvvet kaynağı olan Türk Milletiyiz. İnsanlığın umutları için her cephede at sürmüş, cihad meydanlarında kâfire kılıç sallamışız.

 

İşte biz böyleyiz, biz Türk’üz. Türklüğümüz dilimizde değildir, gönlümüzün en dip derinliklerinde, en mutena köşelerindedir. Bizler konuşmayız, yaşarız. Bizler durmayız koşarız. Bizler hiçbir engel tanımayız aşarız. Bizler durgun duramayız coşarız. Bizi bilen bilir. Bilmeyene ise hatırlatmak vazifemizdir. Bizler bir yerde köy çocuklarıyız, tabiatın kucağında yaşamışız ama şehirler kurmuş ve şehirlere nizam vermişiz. Bizler medeniyet kurucularız. Bizler barbarlardan insanlığı kurtarıcılarız. Bizler güneşin battığı yerden değil doğduğu yerden olanlarız. Bizler havayız, suyuz, toprağız, güneşiz. Mazluma dost, zalime düşmanız. Dosta su, düşmana ateşiz. Bizler kucağında çocuğunu, sırtında mermisini taşıyan annelerin evlatlarıyız. Bizler minarelerin müminleriyiz. Bizler mabetsiz şehirlerin tutsağı değil mabetlerin müdavimleriyiz. Dilleri kesenlerden değil konuşturanlardanız. Köyleri yıkıp, yakanlardan değil mamur edenlerdeniz. Hem fert hem de millet hayatımızda harpsiz günümüz yoktur. Hayatı cihad biliriz ve öyle yaşarız. Şerefsiz, merhametsiz ve seciyesiz harplere karşı cihadla geçmiştir ömrümüz. Ve nice şerefsiz, merhametsiz, seciyesiz taarruzlara kılıçla, fikirle, ahlakla, şerefle, haysiyetle, ilimle, bilimle karşı koymaya karar vermişizdir. Bizim kimliğimiz vardır, derdimiz vardır, davamız vardır, değerlerimiz vardır. Biz Müslümanız ve Türküz. Allah’a sözümüz vardır, Önderimize sözümüz vardır, ecdadımıza sözümüz vardır, vicdanımıza sözümüz vardır. Milletimize sözümüz vardır, devletimize ve vatanımıza sözümüz vardır. Önümüze dünyaları yığsalar yine de davamızdan vazgeçmeyiz, vazgeçemeyiz. Eğilmeyiz, sözümüzden dönmeyiz. Son hücremiz diri kaldığı müddetçe bu mukaddes davadan ayrılmayacağız. Varlığımız; Allah’ın davasına, Peygamberin davasına, ecdadın davasına feda olsun. Elhamdülillah Müslümanız ve Türküz, böylede kalacağız, kalmak için savaşacağız. Dostta, düşmanda böyle bilsin.

 

 

ÖNEMLİ DETAYLAR:

 

BİR: Bilinsin ki, ‘’Nefret Suçu’’ denilen şey Siyonizmin işine yarayacaktır ve böyle bir teşebbüste zaten zımnen siyonizme çalışmaktır.  Ne kadar da kendinizi Siyonizme muhalefet olarak göstermeye çalışsanız da. Bu aynı zamanda İslam ve Türklük Davasına da ihanettir.

 

İKİ: ESKİLERDEN (bunları biliyorsunuz) de, YENİLERDEN (bunları öğreniyorsunuz) de ne Türklüğe ne de İslam’a zerre fayda gelmez, gelmeyecektir de. Bunlar Türklüğe ve İslam’a hizmetten beridirler. Bilakis tahminsiz zararlar vermişlerdir, vermektedirler.                     

Tarih: 05.10.2013 Okunma: 661

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?