Evet, Türk Milleti, bu dünyanın
ışığıdır, güneşidir. Bu güneşin, bu ışığın enerjisi de İslam’dır yani bu ışığa
güç veren, parlaklık veren İslam’dır. İslamsız Türk, Türksüz de dünya karanlığa
mahkûmdur. Türksüz dünya yarasaların, baykuşların dünyasıdır. Bu hakikatlere
her an şahit oluyoruz. Mazide bir Türk vardı, yarasalar ve baykuşlar yoktu. Belki
varlardı ama yoktular. Güneşi söndüremiyorlardı bir türlü, bu yüzdende
çıkamıyorlardı aydınlığa. Şimdi ise Türk yok, aydınlık yok ve dünya baykuşların
ve yarasaların tasallutu altında. Fakat güneş tamamen sönmüş değil. Ama bu durumdan
rahatsız olanlar ve güneşi sonsuza kadar söndürmek isteyenler var. Çünkü güneşin,
dünyayı yeniden aydınlığa boğmasından korkuyorlar. Ve ne acıdır ki, bunu
başarabilmek için bu milletin evlatları kullanılmaktadır. Bu milletin enerjisi
yok ediliyor ki dirençsiz kalsın ve insanlığa aydınlık sunamasın. Bugün kâfirlerin,
müşriklerin, münafıkların dünyayı kızıl nehirlere çevirmesinin yegâne nedeni
vardır; Türk’ün enerjisiz kalmasıdır. Enerjisiz kalan Türk’ün ışığını insanlığa
ulaştıramamasıdır. Türk’ün mevcut durumundan yola çıkarak, söylediklerimizi
saçmalık olarak algılayan alıklar olabilir. O alıklara tek cevabımız şudur;
behey alık mevcut durumu bizde biliyoruz, biz ideal olandan, olması icap
edenden söz ediyoruz. Zamanında yaşanmış bir gerçeklikten bahsediyoruz. Sen alık
olmasaydın, Türk ve Türklük bu hallere düşmezdi. Sen, sen olsaydın bunları konuşuyor
olmazdık. Türk’ün Türk’ten gocunduğu bir dünyada gâvurun Türk’ten gocunmasını
çok normal görüyoruz. Veyl olsun ki o sefillere, Türksüz bir dünya için
derinden savaşanlara hizmet etmektedirler. Ama şunu bilmiyorlar ki bu
namussuzlar, Türk’e kıyana mutlaka kıyarlar. Türk’ün ve Türklüğün yaşamadığı
bir dünyada insanlığın yaşaması kabil değildir.
Kâfirler, müşrikler, münafıklar
bir olup, bu millete çok tuzaklar kurdular, bu milletin kaderi üzerinde çok
oyunlar oynadılar. Ama bir türlü emellerine ulaşamadılar. Çünkü ecdadın duası
var bu milletin üzerinde ve İslam’a yapılan hizmetlerin Allah indinde kabulü
var. Allah, dini için kılıç kuşanmış ve cihad meydanlarında kan vermiş olan bu
milleti himayesine almıştır. İnsanlığın huzuru ve dininin ayakta kalması için
bu milleti görevlendirmiştir. Müslüman Türk Milletinin üzerinde böyle bir sorumluluk
vardır. Türk Milleti ne zaman bu sorumluluğunu unutur, işte o zaman yıkılır,
yok olur gider. Türk Milletine, bu sorumluluğunu unutması için, mütemadiyen dünyevi
zevkler empoze edilmektedir. Kahir ekseriyette bu tuzağa düşmektedir. Asıl vahimi,
bu tuzağa, sorumluluk şuurunu bir emanet gibi taşıması gerekenlerin düşmesidir.
Zira avam günübirlik yaşar ve zevkini düşünür. Havas ise avamı kuşatmalı, onu
biteviye uyarmalıdır. Havasta avam gibi olduğu zaman emaneti kim taşıyacaktır? Eğer
emanet ortada kalırsa helak olmamız an meselesi olur. Türk çocukları kitabından
uzaklaştırıldı, ilimden, bilimden uzak tutuldu ve filmlerin müptelası kılındı. Bugün
Türk çocukları çok çaresizdir. Kendinden bihaberdir. Bir uyarcıları yoktur. Uyaran
kitaba da yabancıdırlar. Ağlayarak geldikleri dünya da gülmeye çalışıyorlar ama
bir türlü gülemiyorlar. Çünkü ağlayan insanlığın karşısında Türk’ün gülmesi
edep dışıdır. Türk’ün gülmesi gerekiyorsa, önce insanlığın gülmesini
sağlayacaktır. Temiz olarak geldiği dünyada kirleniyor. Dünyanın kirlettiği bir
Türk’ün, insanlığı kirlerinden arındırması kabil olabilir mi?
Ey Türk çocuğu! Kendine gel. Kendinle
buluş. Kendinle konuş. Artık titre, silkin ve ayağa kalk. Dur ve düşün! Nereden
geldin, nasıl geldin, niçin geldin ve nereye, niçin, nasıl gidiyorsun,
götürülüyorsun? Olayları, olguları, kişileri çok iyi algıla, anla, tetkik et. Malayani
ile iştigal etme. Ömrünü, sana tuzak kuranların kirli işleriyle heba etme. Seni,
sana hiç sezdirmeden, usul usul yok ediyorlar. Kolunu kanadını kırıyorlar. Kemalistlerden
kurtulmaya çalışıyorsun ama İslamcı denilenlerin eline düşüyorsun. Bir türlü
kendini bulamıyorsun. Kendini bulamadıkça da kendin olamıyorsun. Seni kendine
getirmesi gerekenler de kendilerinde olmadıkları için çok çaresizler, acizler. Yani
tek çare kendinsin. Sen, kendi kendine, kendine gelmedikçe kimse senin kendine
gelmene yardımcı olmayacaktır. Bunu bilmelisin, mutlaka bilmelisin. Çünkü bunu fark
etmeden, bilmeden kendine gelmek için yola çıkmayacaksın. Sen kendini bilirsen,
kimsenin, seni sana anlatmasına gerek kalmayacaktır, böylece bundan böyle
aldanman kolay olmayacaktır. Bilgisizlik çok kötüdür. Bir bakış açısına sahip
olamamak ve bakılması gerektiği gibi bakamamak felaketten başka şey değildir. Çok
akıllı, bilinçli, şuurlu, müteyakkız, teennili olman icap ediyor Müslüman Türk
çocuğu. Düşmanlığında şuurlu olmalı, dostluğunda. Şuursuzluk bataklıktır. Debelendikçe
daha da batarsın.
Son tahlilde; hayata öyle bir bakışla bakmalısın ki, kimin ne olduğunu, ne için
ve kim için çalıştığını, nasıl bir yol izlediğini mutlaka fark etmelisin,
görmelisin. Her olayı önce tahlil etmelisin. Hiçbir olayın ön yüzüne bakarak
karar vermemelisin. Mevcut hükümete muhalif olabilirsin ama her muhalifin de
sadece hükümete muhalif olduğunu sanma. Birilerinin kini, derinlerdedir ve
derinleredir. Sen muhalefetini kinler, nefretler, lüzumsuz tavırlar üzerine
bina etme asla. O zaman,olayları net göremezsin, derinlemesine tahlil edemezsin
ve bu da seni mahveder. Senin muhalefetin, kimliğin ve dinin üzerine bina
edilmelidir. Sen nefsinle muhalefet edecek kadar basit ve basiretsiz olamazsın.
En basit misal; hükümete muhalifsin diye, Gezi Olayları denilen hain tuzağı
savunamazsın. Evet, hükümetin Gezi Parkı’nı yok edip, parkın yerini yeni
türeyen kapitalist fışkırmalarına peşkeş çekmesine karşı çıkabilirsin ve
tavrını da net bir şekilde koyabilirsin, düşüncelerini erkekçe haykırabilirsin
ama malum olayları asla destekleyemezsin. Hükümete muhalifsin diye Alevi
gençlerimizin ölümünden hükümeti sorumlu tutamazsın. Evet, vazifelerini daha
dikkatli yapmamalarından dolayı tenkit edebilirsin ama bunu yaparken karanlık
odakların tuzaklarına düşmekten kendini korumalısın. Çünkü o gençleri hükümet
öldürmedi, öldürtmedi. O gençleri, Türk’ün, Türklüğün, Türkiye’nin ve İslam’ın
düşmanı olan hainler öldürdü, öldürttü. Bakışında kesinlikle nesnel olmalısın. Çünkü
senin mukaddes sorumluluğun bunu iktiza ediyor. Nefsi bakış, mutlaka
düşmanların işine yarar. Keza, hükümetin çocuk katilleri ile gizli ilişki
kurmalarını, ihanet kokan tavizler vermelerini telin etmelisin ama bu arada
telin ediyormuş görüntüsü verenlere de asla inanmamalısın. Çünkü o katilleri
doğuranlar, bugün telin ediyormuş gibi görüntü verenlerdir. Sen Türksün ve
hayata Türkçe bakmalısın. Gâvurca bakarsan gâvurca görürsün ve güneşi kendi
ellerine söndürürsün. Hülasa;
bakışın bakış olmalı Türk çocuğu! Birilerinin hükümete amansız düşmanlık
yapması, onların senin kimliğine ve dinine dost oldukları anlamına gelmez asla.
Uyanık ol işte din, can ve kan kardeşim
benim!