TÜRKSÜZ DÜNYA KARANLIKTIR!...

Özgür DENİZ - 14.09.2013

Evet, Türk Milleti, bu dünyanın ışığıdır, güneşidir. Bu güneşin, bu ışığın enerjisi de İslam’dır yani bu ışığa güç veren, parlaklık veren İslam’dır. İslamsız Türk, Türksüz de dünya karanlığa mahkûmdur. Türksüz dünya yarasaların, baykuşların dünyasıdır. Bu hakikatlere her an şahit oluyoruz. Mazide bir Türk vardı, yarasalar ve baykuşlar yoktu. Belki varlardı ama yoktular. Güneşi söndüremiyorlardı bir türlü, bu yüzdende çıkamıyorlardı aydınlığa. Şimdi ise Türk yok, aydınlık yok ve dünya baykuşların ve yarasaların tasallutu altında. Fakat güneş tamamen sönmüş değil. Ama bu durumdan rahatsız olanlar ve güneşi sonsuza kadar söndürmek isteyenler var. Çünkü güneşin, dünyayı yeniden aydınlığa boğmasından korkuyorlar. Ve ne acıdır ki, bunu başarabilmek için bu milletin evlatları kullanılmaktadır. Bu milletin enerjisi yok ediliyor ki dirençsiz kalsın ve insanlığa aydınlık sunamasın. Bugün kâfirlerin, müşriklerin, münafıkların dünyayı kızıl nehirlere çevirmesinin yegâne nedeni vardır; Türk’ün enerjisiz kalmasıdır. Enerjisiz kalan Türk’ün ışığını insanlığa ulaştıramamasıdır. Türk’ün mevcut durumundan yola çıkarak, söylediklerimizi saçmalık olarak algılayan alıklar olabilir. O alıklara tek cevabımız şudur; behey alık mevcut durumu bizde biliyoruz, biz ideal olandan, olması icap edenden söz ediyoruz. Zamanında yaşanmış bir gerçeklikten bahsediyoruz. Sen alık olmasaydın, Türk ve Türklük bu hallere düşmezdi. Sen, sen olsaydın bunları konuşuyor olmazdık. Türk’ün Türk’ten gocunduğu bir dünyada gâvurun Türk’ten gocunmasını çok normal görüyoruz. Veyl olsun ki o sefillere, Türksüz bir dünya için derinden savaşanlara hizmet etmektedirler. Ama şunu bilmiyorlar ki bu namussuzlar, Türk’e kıyana mutlaka kıyarlar. Türk’ün ve Türklüğün yaşamadığı bir dünyada insanlığın yaşaması kabil değildir.

 

Kâfirler, müşrikler, münafıklar bir olup, bu millete çok tuzaklar kurdular, bu milletin kaderi üzerinde çok oyunlar oynadılar. Ama bir türlü emellerine ulaşamadılar. Çünkü ecdadın duası var bu milletin üzerinde ve İslam’a yapılan hizmetlerin Allah indinde kabulü var. Allah, dini için kılıç kuşanmış ve cihad meydanlarında kan vermiş olan bu milleti himayesine almıştır. İnsanlığın huzuru ve dininin ayakta kalması için bu milleti görevlendirmiştir. Müslüman Türk Milletinin üzerinde böyle bir sorumluluk vardır. Türk Milleti ne zaman bu sorumluluğunu unutur, işte o zaman yıkılır, yok olur gider. Türk Milletine, bu sorumluluğunu unutması için, mütemadiyen dünyevi zevkler empoze edilmektedir. Kahir ekseriyette bu tuzağa düşmektedir. Asıl vahimi, bu tuzağa, sorumluluk şuurunu bir emanet gibi taşıması gerekenlerin düşmesidir. Zira avam günübirlik yaşar ve zevkini düşünür. Havas ise avamı kuşatmalı, onu biteviye uyarmalıdır. Havasta avam gibi olduğu zaman emaneti kim taşıyacaktır? Eğer emanet ortada kalırsa helak olmamız an meselesi olur. Türk çocukları kitabından uzaklaştırıldı, ilimden, bilimden uzak tutuldu ve filmlerin müptelası kılındı. Bugün Türk çocukları çok çaresizdir. Kendinden bihaberdir. Bir uyarcıları yoktur. Uyaran kitaba da yabancıdırlar. Ağlayarak geldikleri dünya da gülmeye çalışıyorlar ama bir türlü gülemiyorlar. Çünkü ağlayan insanlığın karşısında Türk’ün gülmesi edep dışıdır. Türk’ün gülmesi gerekiyorsa, önce insanlığın gülmesini sağlayacaktır. Temiz olarak geldiği dünyada kirleniyor. Dünyanın kirlettiği bir Türk’ün, insanlığı kirlerinden arındırması kabil olabilir mi?

 

Ey Türk çocuğu! Kendine gel. Kendinle buluş. Kendinle konuş. Artık titre, silkin ve ayağa kalk. Dur ve düşün! Nereden geldin, nasıl geldin, niçin geldin ve nereye, niçin, nasıl gidiyorsun, götürülüyorsun? Olayları, olguları, kişileri çok iyi algıla, anla, tetkik et. Malayani ile iştigal etme. Ömrünü, sana tuzak kuranların kirli işleriyle heba etme. Seni, sana hiç sezdirmeden, usul usul yok ediyorlar. Kolunu kanadını kırıyorlar. Kemalistlerden kurtulmaya çalışıyorsun ama İslamcı denilenlerin eline düşüyorsun. Bir türlü kendini bulamıyorsun. Kendini bulamadıkça da kendin olamıyorsun. Seni kendine getirmesi gerekenler de kendilerinde olmadıkları için çok çaresizler, acizler. Yani tek çare kendinsin. Sen, kendi kendine, kendine gelmedikçe kimse senin kendine gelmene yardımcı olmayacaktır. Bunu bilmelisin, mutlaka bilmelisin. Çünkü bunu fark etmeden, bilmeden kendine gelmek için yola çıkmayacaksın. Sen kendini bilirsen, kimsenin, seni sana anlatmasına gerek kalmayacaktır, böylece bundan böyle aldanman kolay olmayacaktır. Bilgisizlik çok kötüdür. Bir bakış açısına sahip olamamak ve bakılması gerektiği gibi bakamamak felaketten başka şey değildir. Çok akıllı, bilinçli, şuurlu, müteyakkız, teennili olman icap ediyor Müslüman Türk çocuğu. Düşmanlığında şuurlu olmalı, dostluğunda. Şuursuzluk bataklıktır. Debelendikçe daha da batarsın.

 

Son tahlilde; hayata öyle bir bakışla bakmalısın ki, kimin ne olduğunu, ne için ve kim için çalıştığını, nasıl bir yol izlediğini mutlaka fark etmelisin, görmelisin. Her olayı önce tahlil etmelisin. Hiçbir olayın ön yüzüne bakarak karar vermemelisin. Mevcut hükümete muhalif olabilirsin ama her muhalifin de sadece hükümete muhalif olduğunu sanma. Birilerinin kini, derinlerdedir ve derinleredir. Sen muhalefetini kinler, nefretler, lüzumsuz tavırlar üzerine bina etme asla. O zaman,olayları net göremezsin, derinlemesine tahlil edemezsin ve bu da seni mahveder. Senin muhalefetin, kimliğin ve dinin üzerine bina edilmelidir. Sen nefsinle muhalefet edecek kadar basit ve basiretsiz olamazsın. En basit misal; hükümete muhalifsin diye, Gezi Olayları denilen hain tuzağı savunamazsın. Evet, hükümetin Gezi Parkı’nı yok edip, parkın yerini yeni türeyen kapitalist fışkırmalarına peşkeş çekmesine karşı çıkabilirsin ve tavrını da net bir şekilde koyabilirsin, düşüncelerini erkekçe haykırabilirsin ama malum olayları asla destekleyemezsin. Hükümete muhalifsin diye Alevi gençlerimizin ölümünden hükümeti sorumlu tutamazsın. Evet, vazifelerini daha dikkatli yapmamalarından dolayı tenkit edebilirsin ama bunu yaparken karanlık odakların tuzaklarına düşmekten kendini korumalısın. Çünkü o gençleri hükümet öldürmedi, öldürtmedi. O gençleri, Türk’ün, Türklüğün, Türkiye’nin ve İslam’ın düşmanı olan hainler öldürdü, öldürttü. Bakışında kesinlikle nesnel olmalısın. Çünkü senin mukaddes sorumluluğun bunu iktiza ediyor. Nefsi bakış, mutlaka düşmanların işine yarar. Keza, hükümetin çocuk katilleri ile gizli ilişki kurmalarını, ihanet kokan tavizler vermelerini telin etmelisin ama bu arada telin ediyormuş görüntüsü verenlere de asla inanmamalısın. Çünkü o katilleri doğuranlar, bugün telin ediyormuş gibi görüntü verenlerdir. Sen Türksün ve hayata Türkçe bakmalısın. Gâvurca bakarsan gâvurca görürsün ve güneşi kendi ellerine söndürürsün. Hülasa; bakışın bakış olmalı Türk çocuğu! Birilerinin hükümete amansız düşmanlık yapması, onların senin kimliğine ve dinine dost oldukları anlamına gelmez asla. Uyanık ol işte din, can ve kan kardeşim benim!

Tarih: 14.09.2013 Okunma: 616

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?