Bu ülkede ya siyah ya da beyazı görürsünüz. Siyah ve Beyazı karıştırırsanız gri olur. Gri rengi pek sevmeyiz. Ya siyah olacak, ya da beyaz. Ortası yok mu ? yok kardeşim yok!..
Anaokulu Reklamlarında "çift dille eğitim!" yapıyoruz diye
övünüyorlar.
Adı üstünde, bu okulların ana işlevi çocuklara ana dilini öğrenmesine yardımcı olmak ve okul öncesi belirli davranışları kazandırmak. Bu anaların çift dili mi var acaba(?) Demek, talep var ki bu şekilde reklam veriliyor.
Birileri Anadilde Eğitim diye kıyameti kopardığı ortamda, bizimkiler Baba(!) dilini de hallediyorlar!..
Liselerin büyük çoğunluğu Anadolu Lisesi adı altında İngilizce ağırlıklı , diğerleri İmam Hatip Lisesi adı altında Arapça ağırlıklı eğitim veriyor.
Güzel Türkçemizin başı sağ olsun!..
Her yıl birçok vakıf üniversitesi açılıyor.İşsizlik rakamları
açıklanırken, üniversiteli işsiz her geçen gün artıyor. Yüzlerce üniversitemiz oldu. Nerede büyük bina varsa üniversiteye dönüştürdük. Ne yazık
ki; bu kadar üniversite içinde dört tane Teknik Üniversitemiz var. Ne kadar acı
değil mi? Ondan sonra; teknoloji üretemeyen, taklitçi bir ülke konumundan
kendimizi kurtaramıyoruz. "One minute(!)" İsrail'e muhtaç oluyoruz.
Soframızdaki domatesin tohumu(hibrit) bile İsrail'den geliyor...Domates yerken domates gibi kızarıyorum, ya sizin ki?
Bir Genel Kurmay başkanına; malum davalardan Müebbet hapis, bir diğerinin ise,
altına zırhlı araç verilmiş. Dolmabahçe görüşmeleri de ahrete kalmış!...
Gençler; KPSS, ALES, TUSS, TOFEL. gibi sınavlarla kariyer yapabilmek için çırpınıyorlar.
Ömürlerinin yarısını bu sınavlarda başarı sağlayabilmek için saçını başını
yoluyorlar, bir de tam iş buldum derken, bakıyorsunuz patronu lise mezunu... Bu
gençte moral motivasyon kalır mı?..Hangi frekansta buluşacaklar? Beyin göçünü
nasıl önleyeceksiniz? Değer görmeyen, takdir edilmeyen insan bunları gördüğü
yere gidecektir.
Beş yıl önce, on yıl önce üç şerit yol yapmışsınız.Üstelik birkaç kez de açılışını yapmışsınız. O yol üzerine tespih tanesi gibi, bir yığın konut ve AVM.(Alış veriş Merkezi) ruhsatı vermişsiniz. Ucube binalar dikilmiş. Her binada üç- beş yüz insan çalışıyor veya oturuyor. Petrol fakiri ve dünyanın en
pahalı akaryakıtını yakan bir ülke olarak, o insanlar o ucube binalara gidebilmek
için saatlerce trafikte tonlarca yakıt yakıyorlar. Stresi de bedava!..
Yıllardır konut üretimi durmadan artıyor. Bu projeler, gazeteleri reklam gelirleri ile sürekli sübvanse ettikleri için basının gıkı çıkmıyor. Sanayi Projelerinden hiç haber yok. Haber var da sansürleniyor mu acaba?.. Her yer,
her şey Çin Çan Çun malı ile doldu taştı. İthalat yapanların göbeği çok şişti.
İşsizliği azaltıcı sihirli bir formül bulundu da bizim mi haberimiz yok?
Birkaç gıda şirketini hariç tutarsan, (Lokumcu-Bozacı)Türkiye'deki şirketlerin mazisi 50-60 yılı geçmez. Avrupa 'da birçok şirketin mazisi 150 yılı
geçiyor. Sermaye kökleşmiş, uluslararası şirketler doğmuş. Eğitimli insanlar
buralarda profesyonel iş bulabiliyor. Bizde öyle mi ? Şahıs ve aile
şirketlerinde, eğitimli insanlar patronun iki dudağından çıkacak sözle iş
yaşamını sürdürüyor.Kolay mı?
Olimpiyatların Türkiye'de yapılması için, Başbakan dahil bir çok hükümet ve devlet yetkilisi mücadele veriyor, ter döküyor, milyonlarca TL. Harcama yapılıyor.
Öbür taraftan, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarını, Ankara dışında
sınırlandırıyorsunuz. Garip bir durum değil mi? Bu ne perhiz bu ne turşu!...
Siyasi parti mitinglerine bakıyorum. İktidar partisinin mitinglerine katılanların büyük çoğunluğu bayan, Muhalefet Partisinin mitingine bakıyorum çoğunluğu erkek . Bu cinsiyet ayrımını anlayan varsa beri gelsin.
Belediyeler; Çanakkale Şehitliklerine, Edirne'deki Tarihi eserlere, Boğaz Turuna, Türbelere vs. Belediye imkanları ile gelecek seçimlere oy devşirmek için
turlar düzenliyor. Siz o belediyeye vergi verip orada ikamet etmiyorsanız, o
turlardan istifade etme şansınız yok. Belediyenin internet sayfasında sizi TC.
No.' dan sorguluyor. Size hayır cevabı veriyor. Neden?
Orada ikamet etmediğiniz için. Vergiyi öde gerisine karışma. Ne ala memleket!...
Domatesin kilosu Çanakkale'de 40 Kuruş, İstanbul'da 2TL. Burada bir gariplik yok mu sizce? Üretici, bir yıl boyunca domates üretebilmek için; çoluk çocuk, malıyla canıyla gece gündüz demeden çalışıyor. Alınteri
,pazara çıktığında BEŞ( 5) kat fiyatla satışa geliyor. Nerede bu insaf, vicdan,
merhamet ve yetkililer?
Ayın yılın başı bir tatile gitmeye kalk, binlerce TL. fiyat veriyor otellerimiz. Bir de yurt dışından bir tur aracılığı ile veya ferdi müracaat edin dörtte bir fiyatına tatil yapıyorsunuz. Öz yurdumda garibim! Gel de çıldırma. Bu yaştan sonra, bir tatil uğruna, adımızı Hans mı, Mary mi
yapalım yani?
Duyarlı vatandaş, yemeyip içmeyip devlete olan vergisini ödemeye çalışıyor. Öbür taraftan duyarsız, har vurup harman savuran, her şeye para bulan
fakat, vergiye gelince cebinde akrep olan vatandaşa vergi affı
çıkararak vatandaşı çileden çıkartıyoruz. En azından o güzelim vatandaşı da
ödüllendirin küstürmeyin kardeşim. Neredeee?..
Bir Bayram geliyor, yaklaşık bir köy insanımızı yollarda kurban veriyoruz. Bayramda TV. Açmaktan ve dinlemekten korkar olduk. Düğün ve maçlarda, sevincimizi
silah atışı yaparak kutluyoruz. Sonra da; en yakın akrabalardan biri kör
kuşunla vuruluyor.Düğüne yabancı gelir mi? Kime hava atıyorsun kardeşim? Kutlama mı matem mi? Biri mezara
biri mahpusa...
Kurban Bayramında İstanbul'a Anadolu'dan gelen kurbanlıkların Boğaz köprülerinden Avrupa yakasına geçiş izni verilmiyor. Anguslar paşa paşa
Kapıkule'den geçerken(!)... Siz bu dünyada, Ahrette bizi "Sırat
Köprüsünden" geçirecek olan bu güzelim kurbanlara köprüden geçiş izni bile
vermeyeceksiniz , öbür tarafta "sırattan" geçirsin diye medet
umacaksınız. Hangi yüzle? Ayıp olmuyor mu beyler?
Hilmi ÇAKIR
ZITLIKLAR ÜLKESİ, Hilmi ÇAKIR
GENEL HABERLER Misafir Yazar - 20.09.2013
Tarih: 20.09.2013
Okunma: 734
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.