Sahtekarlığı önlemenin yeni adı dürüste işkence
Köşe yazarlığı denince insanlar genelde gündeme dair konuları beklerler. Belki doğrudur. Belki yazılanları okuyan insanlar istifade ediyorlardır. Ama eminim hiç kimse genele dair konularda yazılanlardan kişisel hayatın kolaylaşması gibi bir sonuç görmüyorlardır.
Geçmiş yazılarımdan birinde nüfus cüzdanı ile ilgili kısa bir konu anlatmış ve devletimizin, kanun yapıcıların nasıl saçmaladığını anlatmaya çalışmıştım
Şimdi yazacağım konuda en az nüfus cüzdanı konusu kadar basit ama çözümsüz.
Hatırlatayım.
Cebinizdeki nüfus cüzdanı eskirse veya her hangi bir nedenle nüfus cüzdanınızı değiştirmek isterseniz korumadığı için nüfuz cüzdanını kaybedenle aynı muameleyi görürsünüz.
Nedeni yok. Kanunu yapıldığı sırada sanırım kanun yapıcıların acil işi varmış. Değiştirme başlığına tanımlamalar yapmak yerine kayıpla aynı muamele yapılır diyip geçmişler.
Yetkililer, ilgililerde saçmalığı göre göre kanunu göstere göstere uyguluyorlar.
M.E.B. nın e-kayıt denen bir sistemi var. Adrese dayalı nüfus sayımlarının sonuçlarına göre İlkokullar kayıt yapıyorlar.
Buraya kadar her şey harika.
Şimdi Türk işi sorunlara gelelim.
Sorun 1
2007-2008 eğitim yılında ana sınıfına giden oğlum için yeniden kayıt yaptırmak zorundayım.
Sorun 2.
e-kayıta göre bizim oğlan Fatih’te büyük torpillerle öğrenci alan bir okula gitmek zorunda. İyi ama ben Fatih’te oturmuyorum ki;
Ne önemi var. Sayılırken Fatih’teymişiz. Daha sonraki benim yaptığım işlemler kayıtlara girmemiş. Niye mi?
İşgüzar bir memur Türkiye’nin örnek alınabilecek toplu konutlarından olan Başakşehir konutlarının kayıtlarını sisteme girmemiş.
Eee şimdi ne olacak.
Muhtardan evrak alınıp Kaymakamlığın yolu tutulacak.
Tutalım bakalım ne çıkacak.
420 numaralı sıra numarasıyla 4 saat bekleme.
Sonuç.
Sizin daireniz sisteme tanıtılmamış. EEE.
Belediyeye gidip dairenizi sisteme tanıttıracaksınız. Hııım
Gidelim bakalım.
2 Memur başlarında bekleşen bir sürü insan.
Ne bekliyorlar dersiniz.
Sistem yavaşmış efendim.
Onlar şimdi olmayan adresi tanıtsalar da en erken 1 saat sonra sisteme girermiş. Boşuna beklemeye değmezmiş. Mesai saati bitmek üzere.
Bu işin sorumlusu kim diye sorunca hemen sizin işinizi halledelim cümlesi.
İşte yıkıldığım an.
Haksızlık karşısında ses çıkarana kestirmeden torpil.
İşte devleti bitirebilecek en tehlikeli kavram.
Üst kademeler.
Başkanın özel kalem müdürü.
Herkesten aynı cevap.
Yardımcı olalım işinizi halledin.
Ne duyduklarım ne gördüklerim kabul edebildiğim şeyler değil.
Bürokrasiyi azaltmak için oluşturulan sistem bürokrasi canavarının kurbanı olmuş.
Ne gam.
Memurların maaşları tıkır tıkır çalışıyor.
Üstekiler.
Türban, kapatma, savaş hatta zaman zaman görünür koltuk kavgaları gibi şeylerle uğraşıyorlar. Ara yöneticiler sesi çıkacak olanın hemen imdadına yetişip işini hallediyorlar.
Basın mı? Onlar bal tutan parmakları yalamakla meşguller.
Alan memnun, satan memnun.
Garibim halk ise zaten sırada beklemekten mutluluk duyuyor.
Eh bana da ironik bir yazı konusu.
Ama Kaymakamlık, Belediye ve AKİM denen sistemle Başbakanlığa sorduğum şu sorunun cevabını ben yinede öğrenmek istiyorum.
Ülkemizin Başbakanı olan birinin belediye başkanı iken iftiharla yaptırdığı, bir çok dairenin anahtarını bizzat teslim ettiği Başakşehir konutlarının Ülkemizin gelecek yüzü denen teknolojik sistemde yer almamasına sebep olan kişilerden hesap sorabilecek bir babayiğit var mı?
Varsa hesap sorsun da halkın duasını alsın.
İşte o zaman belki niye iktidar oldukları halde muktedir olamadıklarını bazıları anlarlar.
Saygılarımla