MİLLİYET
Cumhurbaşkanı Gül’ün Amerika’daki
konuşmasının bir bölümüne, bir cümlesine sansür
konulmuş.
“İnsaf!” diyeceksiniz...
Cumhurbaşkanı’nın konuşmasına da sansür konur mu?
Konur, burası Türkiye.
***
ABD
gezisinde finans uzmanlarıyla yaptığı sabah kahvaltısında, Taksim
Gezi olayının başlangıcından gurur duyduğunu söylemiş.
Lakin bu konuşmanın içindeki “gurur duydum” cümlesi Cumhurbaşkanı’nın resmi internet
sitesinde yayınlanmamış...
***
Ne demiş Cumhurbaşkanı?
Bazılarının hiç hoşuna gitmeyeceği laflar etmiş.
Çoğumuz, o gün, öyle değil miydik?
Hepimizin içinden Gezi eylemlerine katılmak gelmiyor muydu?
Ama sonra!
***
“Aman ha!” diye yazmadık mı?
Polis müdahalesi, molotof kokteyli, biber
gazı, bomba, taş, sopa, cop, kalkan...
“Aman ha!” uyarımız boşa gidiyordu...
***
Ya ölenler,
o fidanlar, Ankara’daki o komiser... Eğer Cumhurbaşkanı dahi
konuşmasının düzeltilmesine izin veriyorsa...
Her zamanki gibi hemen ikiye ayrıldık...
Yüzyılların mezhep kavgasına kadar, Alevi-Sünni
tartışmasına kadar...
Evet, bu memlekette düşünce özgürlüğü vardır. Lakin
Cumhurbaşkanı’nın bir cümlesi de sansür edilirse!
Ne demiş Sayın Gül:
“Aslında ben bir açıdan bu olayların başlangıcı ile ilgili açıkçası gurur da
duyarım, çünkü şundan dolayı; Türkiye’yi bilenler tanıyanlar, 10-15 yıl önce
Türkiye hangi gündemler ile dünya kamuoyuna gelirdi veya Türkiye’nin
problemleri neydi, bugün ise Türkiye’nin problemleri nedir
diye baksınlar? İstanbul’daki olayların başlangıcı aynı Washington’da,
Londra’da,
New
York’ta olduğu gibi çevre bilinci, şehrin yapılmasıyla ilgili, buraya bu
bina yakışır yakışmaz kaygıları ile ortaya çıkan bir olay. Bu tip problemler başta
demokratik ülkelerin, gelişmiş ülkelerin problemleri.
Türkiye’nin problemleri buna benzer problemler haline geldi. Önce bunun
bilinmesini isterim. Türkiye’nin problemleri, bu gösteriler, cinayetler,
çok büyük işsizlikler, çok büyük antidemokratik uygulamalar veyahut da
diktatörlükle, otoriterlikle ilgili değil. New York’ta da Washington’da da göreceğiniz
benzer sebeplerle başlayan olaylar. Önce bunu bilmenizi isterim. O bakımdan da
demek ki Türkiye’yi nereden nereye getirmişiz diye
övünürüm. Dolayısıyla işin bu safhası ile ilgili zaten mesajları aldığımızı ilk
gün söyledik. Hükümet de söyledi ve o doğrultuda zaten planlarını, projelerini
revize etti.
Ama büyük bir ülkede, 75 milyona, 80 milyona yaklaşan bir ülkede şüphesiz ki
çeşitli radikal akımlar var. Bu radikal akımlar bunu bir fırsat
bilerek bunun üzerinden daha sonra birçok illegal gösteri
yapmaya başladı.”
***
Ya bu cümleler:
Bunlara ne buyrulur!
“Müzik
için haram
diyemeyiz ama helal de diyemeyiz. İçeriği İslam’a
uygun olmalıdır. Ama kadın sesi içeren müzik kesinlikle caiz değildir.”
***
“Çalgı aletleri, bunları çalmak, satmak ya da şarkı söylemekten para kazanmak,
nefsi azdıran, örneğin diri bir kadının ya da şarabın heyecan verici
niteliklerini anlatan şarkılar, çalgısız dahi olsa caiz değildir.”
***
“Şarkı ancak, ‘kadın sesi içermiyor, sözleri de dinen sakıncalı değilse’
dinlenebilir.”
***
“Okullara müzik dersi koyanlar inşallah Cenab-ı Hakk’ın gazabına uğrayacaklar!”
***
“İşyerlerinin telefonlarında arayanı bekletme süresi içinde İslam zaviyesinden
sakıncalı olabilecek türden müzik .”
***
“Hanefi mezhebine göre müziğin icrası da, dinlenmesi de haramdır. Bir değneğin,
bir çubuğun bir yere ahenkli bir şekilde vurulması bile bu hükme dahildir ve
haramdır.”
***
Ya bu cümleler?
Kimlerden mi?
Hayır,
hayır “Cübbeli Ahmet Hoca”dan değil.