Ceddimiz, ceddimiz…
Sıkışınca;
“Ceddimiz diyor ki..”
“Ceddimiz öyle yapmazdı, böyle yapardı!..”
“Cihan hâkimi ceddimizi –Muhteşem Süleyman- öyle göstermek hainliktir!”
Veya, “Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!”
Vesaire, vesaire..
*
İşimize gelince:
“Yol için gerekirse camiyi de yıkarız!”
“Yol medeniyettir. Önünde cami de olsa yıkar, başka yere yaparız!”
Kim söylüyor bunu?
Polisten ve biber gazından kaçarken camiye sığınan gençler için “Camiye
ayakkabılarıyla girdiler!” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.
*
Malum, ODTÜ ormanından yol geçirmek adına ODTÜ ormanı paramparça edildi.
Aslında halkın yararına, kavgasız-dövüşsüz gönül rahatlığı ile çözülebilecek
bir konu; inat, intikam ve güç gösterisine dönüşünce düğümlendi.
Peki, bu durumda “ceddimize” baksak nasıl olur acaba?
“Ormanımdan bir dal kesenin başını keserim!”
Kim diyor bunu?
Bir cihan fatihi, Fatih Sultan Mehmet.
Bu sözü FSM’in söylemesinin birçok yönden önemi büyük.
Ben, şu yönüne dikkat çekmek istiyorum.
“Kardeş katline” bile izin veren Fatih, ormandan “bir dal” kesilmesinin daha
önemli ve büyük ceza gerektirdiğini söylüyor.
*
Her yıl Şeb-i Arus törenleri için Konya’ya gidip “huşu” içinde dinleyen
Başbakana Mevlâna’nın sözünü de hatırlatmalı:
“Bağa geliniz, yeşil giymiş tabiatı seyrediniz. İçiniz açılır, ruhunuz neşe
bulur.”
*
Peki, “dindarlık” konusunu da politik malzeme yapan, cumhurbaşkanı seçiminde
kullanan, gerektiğinde dini açıdan mağduriyet çıkaran AKP’liler
“Peygamberimiz ne der?” diye düşünmez mi hiç? (“Milli Görüş gömleği”
çıkarılmış olsa da, insan eski bilgisini unutur mu?)
Ben düşündüm ve bilgilerimi hatırladım. Sonra da kontrol ettim.
Bakınız, Hz. Muhammed ne diyor?
“Biraz ağır ol bakalım! Ağaca vurarak, onu kırıp dökerek değil, tatlılıkla
sallayarak yaprağını dök!” (Üsdü-l Gabe, 3:276)
Veya,
“Eyy Arabî! Ağır ol, ağaca vurarak, kırıp dökerek değil, tatlılıkla
sallayarak yaprağını dök!”
Ya da,
“Sidreleri (Arap kirazı) kesenler, yüzüstü ateşe atılacaklardır.”
“Bir Müslüman bir ağaç diker veya ekin eker de, ondan bir kuş, insan veya
herhangi bir hayvan yerse, bu onun için sadaka sayılır.” (Buhari, Müslim)
Anlayana.
***
NASIL YANİ, PİLOTLAR NASIL KURTULDU?
Üstteki konuyu “anlayana” diye bitirdim ama benim anlamadığım başka bir konu
var.
Kaçırılan 2 pilotumuzun nasıl kurtarıldığı?
Konuyu biliyorsunuz.
9 Ağustos’ta Lübnan’da iki sivil pilotumuz, “İmam Rıza’nın Ziyaretçileri”(!)
adlı örgüt tarafından kaçırılmıştı.
71 gün sonra bu pilotlar “kurtarıldı”(?) ve İstanbul’a getirildi, başbakan
Erdoğan tarafından törenle karşılandı.
Kaçırılmaları gizemli olduğu gibi, kurtarılmaları da gizemli. Ya da ben
anlayamadım.
Şimdi soruyorum.
71 gün boyunca pazarlık mı yapıldı?
Ne pazarlığı idi, karşılığında ne verildi, muhatabımız kimdi?
Deniyor ve açıklanıyor ki, “Türk pilotlar, Suriye’de Esad’a karşı savaşan
muhaliflerin elindeki 9 Lübnanlı hacı karşılığında salıverildiler.”
Öte yandan, haberlerde, “Esad’ın da 127 kadın muhalifi bu pazarlıkta serbest
bıraktığı” bilgisi yer alıyor.
Bizim pilotları kaçıran kim, serbest bırakan kim?
Suriye Devlet Başkanı Esad’ın bu işle ne ilgisi var? O niye elindekileri
bırakıyor? Ve, ne karşılığında?
Bu pazarlığı yapan kim? Bölgede kimin sözü geçiyor? Pilotlarımız niçin Katar
uçağı ile geldi?
Üff.
Apo’nun Suriye’den uçakla çıkarılması kadar karışık bir konu.
Ya da, üzerinize afiyet ben biraz üşütmüşüm.
*
GÜNÜN SÖZÜ:
Yaş kesen baş keser. –Türk ATASÖZÜ
(Yurt Gazetesi, 24.10.2013, Perşembe)
|