KENDİ KENDİMİZE KIYIYORUZ...

Özgür DENİZ - 07.12.2013

İnanmayın kardeşim inanmayın. Diyorum ama yine de inanıyorsunuz. Çünkü inandıklarınız sizin aynanız. İnandıklarınız yalancı, satılık ve hain. Ama aynaya bakmayı da bilmiyorsunuz. Gördüklerinize yalan diyorsunuz, küfrediyorsunuz ama gördüklerinizin kendinizin yansıması olduğunu algılayamıyorsunuz. Baktığınız aynada sizden başkasının olması mümkün müdür? Herkes tek tek samimi ve namuslu olsa (ki bu asla zor değil ama şeytan bize zor olduğunu fısıldıyor, böyle olursak kayıpları yaşayacağımızı söylüyor ve bizi inandırıyor)ve Allah dese ama yüreğinden damıtarak dese vallahi her şey düzelir. Ama bizde bozuğuz. Kusura bakmayalım bozuğuz. Bilakis Allah mutlaka yanımızda olurdu. Sadece Allah’a inanın. Bir parti liderine inanmak zorunda değilsiniz. Bir şeyhe inanmak zorunda değilsiniz. Bir ideologa inanmak zorunda değilsiniz. Bir medya cambazına inanmak zorunda değilsiniz. Onlar melek değil, onlar masun değil, onlar layuhti değil ama sizler onlara öyle payeler veriyorsunuz ki, kendi kendinizi kölelikle damgalıyorsunuz. Allah size kafa vermiş. Ve sizi yalnız hesaba çekecek. Yanınızda ne mugalâtacı şeyh efendi, ne sahtekâr ideolog, ne namussuz medya maymunu ne de fahişe politikacı olmayacak. Ama garip ve içinden çıkılmaz bir çaresizliğin mahkûmuyuz diyorsunuz değil mi? Evet bu çok doğru. İlla birine gitmek zorundayız diye düşünüyorsunuz ama hangisine dokunsak elimizde kalıyor. Öyle bir kumpas kurulmuş ki, kurtulmak imkânsız. Satılmayan kimse yok. Kendi milletinden başka her millete hizmet ediyorlar. Hepsi paraya hizmet ediyor gerçekte. Çünkü koltukta durduğun kadar çoğalacak kasanda ki para. Ve çevreni dolduracak mebzul miktarda cazibeli nisa. Sürülerin çoğalacak gücün oldukça ve sömürecek, güçleneceksin sürülerin çoğaldıkça. Bu yüzden de kendilerini satmışlar tepedekiler. Kimisi şuraya satmıştır, kimisi buraya satmıştır ama son tahlilde hepsini alan yer aynıdır, zira alanların da sahibi vardır. Herkesin olmuşlar ama bir tek bizim olamamışlar. Hepsinin rolleri farklı. Lafları ve yüzleri farklı. Çünkü insanlar farklı. Öyleyse meydanlarda her farklılığa hitap eden farklı maymunlar olmalı. Biriyle nice emeller kotarılıyor ve işi bitince yolu kapatılıyor, başkasının yolu açılıyor. O başkasıyla nice emeller kotarılıyor, onun da yolu kapatılıyor, buradan da yine başkalarının yolu açılıyor. Böylece her biriyle parça emeller kotarılırken, hepsiyle tüm emellere ulaşılıyor. Yani din, devlet, vatan, millet elden gidiyor. Biz de zannediyoruz ki, her yeni bizden ve bize çalışıyor. Oysa yeni sandıklarımızın hepsi eskidir, eskimiştir ama üzerine geçirilen kılıf bizi aldatmaktadır. Hayır, bize ancak biz çalışırız. Ama bu da gerçek aynaya odaklı yaşamakla mümkündür. Gerçek ayna nedir mi dediniz? Kur’an, sünnet ve tarihtir. O aynaya bakmasını bildiğimiz ve bakmaktan asla korkmadığımız zaman gizli kalan hiçbir şey olmayacak. Kötüler, yalancılar, hainler kendilerini gizleyemeyecekler. Çünkü bakmayı, görmeyi, tanımayı ve anlamayı öğreneceğiz o ayanlar sayesinde. Şeyhlerin de, ideologlarında, politikacılarında, medya fahişelerinin ve pezevenklerinin de tenekeden saltanatları paramparça olacaktır. Bizler sürü olmaktan kurtulduğumuz zaman onların çobanlığına gerek kalmayacaktır, onlarda sağacak koyun bulamayacaktır, böylece perişan olacaklardır. Bunların hepsini adam eden biziz ama bizi adam yerine koymayan da bunlardır. Bu zillet nereye kadar devam edecektir. Bu zalimler kendi aralarında tepişiyorlar ama ezilen biz oluyoruz. Hayır, bunların neyine kanıyorsunuz. Size cenneti mi vaat ediyorlar? Peki, cennet o kadar ucuz mu ve cennetin sahibi kim? Ki kendileri ne zaman cennete düşmüşler? Ya da cehennemden çıkmışlar mı?

 

Son zamanlarda yaşananlara bakıyoruz da filler adına piyonlar tepişiyorlar. Kendi çıkarlarını gözettiklerini sanıyorlar ama çıkarlarını koruyan esas adamlar perde ardında gizlenmektedirler. Bir zamanlar kolların, kanatların kırılmasına sessiz kalanlar hatta kıranların korkusundan onları alkışlayanlar, şimdi kollarının, kanatlarının kırıldığından söz ediyorlar. Tabi yerseniz, yersek! Oysa biz kimlerin nasıl sahneye çıktıklarını, ne şekilde çıkarıldıklarını, hangi emeller adına çıkartıldıklarını çok iyi biliriz Allah’ın izniyle. Kimlerin korkaklığı yüzünden kimlerin nice zulümlere maruz kaldıklarını çok iyi biliriz. Güce hizmet edenlerin sözü olamaz. Çünkü söz mukaddes bir varlıktır. Gücün emrinde olanların da mukaddesi olamaz. Gücün emrinde olanlar, gün gelir Papa’nın ayağına kapanır, ellerine abanır; gün gelir darbecilere alkış tutar, onları kutsallaştırır. Ve ağlamaktan gözleri kurur, şehit edilen binlerce Filistinli çocuğa inat katledilen bir tek Yahudi çocuğuna. Gözyaşlarında da adalet olmalı oysa! Hayatta her şeyi takiye diyerek geçiştiremez ve bu şekilde kendi kafasıyla düşünen insanları ikna edemezsiniz. Kimse aptal değil ve her şey göz önünde gerçekleşiyor. Ama maalesef bile isteye aldananlar da olmuyor değil. Sürü olmak zor vesselam. Gerçekler bile tesir etmez onlara. Ne Kur’an’dan getirdiğiniz bir ayetin ne de yaşanmış bir sünnetin hükmü yoktur onların nezdinde. Bilakis gerçekleri dile getirenler suçludurlar onların nazarında. Hemen aforoz ediverirler. Kime inanıp inanmayacağımızı, kime saygı duyup kime duymayacağımızı çok iyi bilmeliyiz. Adaleti hiçbir zaman umursamamış, ahlaki ilkeleri çiğnemekten hayâ etmemiş ama çıkarına dokunulduğu zaman yeri göğü inletmiş olanların hangi saygınlıkları olabilir Allah aşkına? Aynı şekilde İstanbul’un önemini bizim bildiğimiz kadar Amerika da biliyor diyen bir politikacının bu ülkeye, devlete, millete, dine hangi hayrı dokunabilir? Güya yoksulluk ve yoksullar için siyaset ettiğini söyleyipte, soluğu kapitalizmin ağababalarının yanlarında alanların söyledikleri ne kadar tutarlıdır, sahicidir? Bu ülkenin, dış kapitalist baronlarının gönüllü uşaklığını yapan yerli-yabancı kapitalistlerinin peşlerinden ayrılmayıp, sözlerinden çıkmayanların Türk Milletine verecekleri ne vardır, yapacakları hizmet nedir? Yine bu ülkedeki gizli sırları açıklayanlara hitaben eğer arkadakileri açıklarsam yer yerinden oynar deyipte hiçbir açıklamada bulunmayanlara ne kadar inanıp, güven duyabiliriz? Ve tüm bunlar olurken çok şey yapmaları icap eden ama hiçbir şey yapmayanların, bilinçsizce ve şuursuzca hareket edenlerin peşlerinden nasıl gidebiliriz? Ne acıdır ki insanlarımız bilmemektedir. Bilmediklerini de bilmemektedirler. Bildiğim bir şey varsa, tüm insanlar yerin altındadır!

 

 

KISA KISA

 

BİR… Daha kallavi bölücülük yapsınlar ve Mehmetçiğe kin güden alçak çeteye, Siyonist düdüğüne, daha fazla kurşun göndersinler diye bu milletin hazinesini bu milletin evlatlarına düşman olanlara verecekler ne yazık ki. Eğer BBP ya da SP olaydı onların yerinde, böyle bir kanun asla çıkarılmazdı. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun. Madem öyle, yüzde bir alanlara da verin hazineden. Şahsen ben verilmesini istiyorum. Zira benim hakkımı veriyorsunuz. Bu durumla ilgili değil ama böyle bir uygulamayı hiçbir zaman hak olarak görmedim. Adalet düşmanlığının en ilerisidir bu uygulama. Senin politikandan bana ne, çalışmalarından bana ne? Benim için mi politika yapıyorsun, yapma istemiyorum. Git paranla ne halt edersen et ama benim hazinemi soyma, talan etme. Buna hakkın yok kardeşim. Haram ediyorum hakkımı. Hepinize z…hir olur inşaallah. Ve bu lanetli soygunu ne Allah ne de Önder asla kabul etmez, etmiyor.

 

İKİ… Türk Milletinin nefret edeceği çok odak var ama diyorsunuz ki nefret etme. Ülkemde sahip olduğum ya da olacağım en büyük hürriyetime darbe vuruyorsunuz kardeşim. Sana ne benim kimden nefret edeceğim. Müslüman olan, Allah’a iman etmiş olan asla böyle bir şeyi yapmaz, yapamaz. Şimdi en ufak bir düşünce beyanında, Müslüman kendi topraklarında boğulmak istenecektir. Peki, bunun vebalini taşıyabilecek misiniz? Ben siyonistten nefret ediyorum, ben Haçlı sürülerinden nefret ediyorum, ben Haçlılara ve Siyonistlere uşaklık yapanlardan nefret ediyorum. Edemeyecek miyim yani? Nefretimi özgürce dile getiremeyecek miyim? Bunun nasıl manevi bir kâbus olabileceğini hiç akletmiyor musunuz? Allah’a vereceğiniz hesabı düşünün ve temizlenin.

 

ÜÇ… Yer yerinden oynar demeyin, yeri yerinden oynatın artık. Klişeleşmiş laflardan bıktık. Bu ülkede yer yerinden oynatılmadığı için her yapı koktu, pislikle doldu. Yer yerinden oynatılsaydı, şimdi ülkemiz, teşkilatlarımız belkide tertemiz olacak, insanlarımız gülmeye hasret kalmayacaklardı. Yarasalar hala yaşıyor olmayacaklardı. Din, devlet, vatan, millet sarsılmayacak yerlerinde sapasağlam duracaklardı. Bir defa da oynatın Allah aşkına şu yeri yerinden. Zira deniz bile dalgalanmayınca durulmaz.

 

DÖRT… Gözden kaçan bir gerçek var. Bir katile politika yolu açılacak diyorlar. Oysa o katil zaten politikanın alasını yapmaktadır. Ki asıl kotarılmak istenen de budur. Bu gerçeği gözlerden kaçırmak içindir her üretilen haber. O katil istediği beyanı yapmakta mıdır, emirleri dilediği gibi yağdırmakta mıdır? Türk Devletinin siyasi planlarına müdahale etmekte midir? Bundan ala politika mı olur muş? Ferdi değerler çoktan yok oldu, şimdi milli değerlerde yok ediliyor sessizce. Devlet adeta çöküyor, millet kimliksizleştiriliyor ve dinsizleştiriliyor, vatan yağmaya hazır hale getiriliyor. Bütüncül yapı resmen parçalanıyor. Resmi dil safsatasıyla, sözde Kürtçe ama özde Ermenice isimlerin Türkçe İsimlerin yerini almasıyla. Kürdistan lafının adeta kutsallaştırılmasıyla. Ve tüm bunları yaparken kazandığımızı düşünüyoruz temelli kaybettiğimizin farkında olmadan.

 

BEŞ… Artık devletin gizli belgelerini afişe eden tüm fahişelerin de cezasını acımadan kesiniz. Üç dört çapulcunun devlete racon kesmesinin önüne geçiniz. Devletin gücünü gösteriniz ve devlet yapısının sarsılmasına müsaade etmeyiniz. Vatan hainlerini de korumayınız, bırakınız yer yerinden oynasın, yeter ki hainleri bilelim. Bilakis hainler gizli kaldıkça daha çok nutuk dinleyeceğiz ama bizim nutuk dinlemeye karnımız tok. Bizim eyleme ihtiyacımız var, söyleme değil.

 

ALTI… Adamlar bu milletten öyle uzaklaşmışlar ki, adeta bu milletin varlığından bihaber olmuşlar. Şayet böyle bir şey olmasaydı, bu millet tavassutu ile ulaşılacak yerler için, yabancı diyarlara gidilir miydi? Bu millet olmadan asla bulamayacağın şeyi, bu milletin kadim düşmanları sayesinde bulacağını sanmak, ne büyük gaflettir Yarabbi! İstanbul’un önemini bizim bildiğimiz kadar Amerika’da biliyor demek hangi ruh haleti içerisinde söylenmiş olabilir Allah’ım? Ah garip milletim, mahzun ülkem, mehcur dinim, çaresiz devletim.

 

YEDİ…  Allah’a bitevi dua edin. Ve aklınızı kullanın. Başka çarede yok. Ve sürekli deruni bir direniş içinde olun. Maddi olmasa da manevi olarak direnin ki direniş ateşiniz asla sönmesin. Çünkü bir gün maddi direnişe geçmek zorunda kalacaksınız. İşte içinizde beslediğiniz manevi direniş ateşi, sizi bıkkınlığa sürüklemeden, maddi direnişe geçmenizi kolay kılacaktır. Allah, yeryüzünün iktidarını mustazaflara vermek istediğini söylüyor. Peki, buna layık olmazsanız nasıl versin? Türk’ün ve İslam’ın kadim düşmanı, müstekbirlerin dostu ve hamisi olan Papanın elini öpmekle iktidara layık olunmuyor, vatana, millete, dine, devlete ve ümmete hizmet edilmiyor.

Tarih: 07.12.2013 Okunma: 660

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?