İnanmayın kardeşim inanmayın.
Diyorum ama yine de inanıyorsunuz. Çünkü inandıklarınız sizin aynanız.
İnandıklarınız yalancı, satılık ve hain. Ama aynaya bakmayı da bilmiyorsunuz.
Gördüklerinize yalan diyorsunuz, küfrediyorsunuz ama gördüklerinizin kendinizin
yansıması olduğunu algılayamıyorsunuz. Baktığınız aynada sizden başkasının
olması mümkün müdür? Herkes tek tek samimi ve namuslu olsa (ki bu asla zor
değil ama şeytan bize zor olduğunu fısıldıyor, böyle olursak kayıpları
yaşayacağımızı söylüyor ve bizi inandırıyor)ve Allah dese ama yüreğinden
damıtarak dese vallahi her şey düzelir. Ama bizde bozuğuz. Kusura bakmayalım
bozuğuz. Bilakis Allah mutlaka yanımızda olurdu. Sadece Allah’a inanın. Bir
parti liderine inanmak zorunda değilsiniz. Bir şeyhe inanmak zorunda
değilsiniz. Bir ideologa inanmak zorunda değilsiniz. Bir medya cambazına
inanmak zorunda değilsiniz. Onlar melek değil, onlar masun değil, onlar layuhti
değil ama sizler onlara öyle payeler veriyorsunuz ki, kendi kendinizi kölelikle
damgalıyorsunuz. Allah size kafa vermiş. Ve sizi yalnız hesaba çekecek.
Yanınızda ne mugalâtacı şeyh efendi, ne sahtekâr ideolog, ne namussuz medya
maymunu ne de fahişe politikacı olmayacak. Ama garip ve içinden çıkılmaz bir
çaresizliğin mahkûmuyuz diyorsunuz değil mi? Evet bu çok doğru. İlla birine
gitmek zorundayız diye düşünüyorsunuz ama hangisine dokunsak elimizde kalıyor.
Öyle bir kumpas kurulmuş ki, kurtulmak imkânsız. Satılmayan kimse yok. Kendi
milletinden başka her millete hizmet ediyorlar. Hepsi paraya hizmet ediyor
gerçekte. Çünkü koltukta durduğun kadar çoğalacak kasanda ki para. Ve çevreni
dolduracak mebzul miktarda cazibeli nisa. Sürülerin çoğalacak gücün oldukça ve
sömürecek, güçleneceksin sürülerin çoğaldıkça. Bu yüzden de kendilerini
satmışlar tepedekiler. Kimisi şuraya satmıştır, kimisi buraya satmıştır ama son
tahlilde hepsini alan yer aynıdır, zira alanların da sahibi vardır. Herkesin
olmuşlar ama bir tek bizim olamamışlar. Hepsinin rolleri farklı. Lafları ve
yüzleri farklı. Çünkü insanlar farklı. Öyleyse meydanlarda her farklılığa hitap
eden farklı maymunlar olmalı. Biriyle nice emeller kotarılıyor ve işi bitince
yolu kapatılıyor, başkasının yolu açılıyor. O başkasıyla nice emeller
kotarılıyor, onun da yolu kapatılıyor, buradan da yine başkalarının yolu
açılıyor. Böylece her biriyle parça emeller kotarılırken, hepsiyle tüm emellere
ulaşılıyor. Yani din, devlet, vatan, millet elden gidiyor. Biz de zannediyoruz
ki, her yeni bizden ve bize çalışıyor. Oysa yeni sandıklarımızın hepsi eskidir,
eskimiştir ama üzerine geçirilen kılıf bizi aldatmaktadır. Hayır, bize ancak
biz çalışırız. Ama bu da gerçek aynaya odaklı yaşamakla mümkündür. Gerçek ayna
nedir mi dediniz? Kur’an, sünnet ve tarihtir. O aynaya bakmasını bildiğimiz ve
bakmaktan asla korkmadığımız zaman gizli kalan hiçbir şey olmayacak. Kötüler,
yalancılar, hainler kendilerini gizleyemeyecekler. Çünkü bakmayı, görmeyi, tanımayı
ve anlamayı öğreneceğiz o ayanlar sayesinde. Şeyhlerin de, ideologlarında,
politikacılarında, medya fahişelerinin ve pezevenklerinin de tenekeden
saltanatları paramparça olacaktır. Bizler sürü olmaktan kurtulduğumuz zaman
onların çobanlığına gerek kalmayacaktır, onlarda sağacak koyun bulamayacaktır,
böylece perişan olacaklardır. Bunların hepsini adam eden biziz ama bizi adam
yerine koymayan da bunlardır. Bu zillet nereye kadar devam edecektir. Bu
zalimler kendi aralarında tepişiyorlar ama ezilen biz oluyoruz. Hayır, bunların
neyine kanıyorsunuz. Size cenneti mi vaat ediyorlar? Peki, cennet o kadar ucuz
mu ve cennetin sahibi kim? Ki kendileri ne zaman cennete düşmüşler? Ya da
cehennemden çıkmışlar mı?
Son zamanlarda yaşananlara
bakıyoruz da filler adına piyonlar tepişiyorlar. Kendi çıkarlarını
gözettiklerini sanıyorlar ama çıkarlarını koruyan esas adamlar perde ardında gizlenmektedirler.
Bir zamanlar kolların, kanatların kırılmasına sessiz kalanlar hatta kıranların
korkusundan onları alkışlayanlar, şimdi kollarının, kanatlarının kırıldığından
söz ediyorlar. Tabi yerseniz, yersek! Oysa biz kimlerin nasıl sahneye
çıktıklarını, ne şekilde çıkarıldıklarını, hangi emeller adına çıkartıldıklarını
çok iyi biliriz Allah’ın izniyle. Kimlerin korkaklığı yüzünden kimlerin nice
zulümlere maruz kaldıklarını çok iyi biliriz. Güce hizmet edenlerin sözü
olamaz. Çünkü söz mukaddes bir varlıktır. Gücün emrinde olanların da mukaddesi
olamaz. Gücün emrinde olanlar, gün gelir Papa’nın ayağına kapanır, ellerine
abanır; gün gelir darbecilere alkış tutar, onları kutsallaştırır. Ve ağlamaktan
gözleri kurur, şehit edilen binlerce Filistinli çocuğa inat katledilen bir tek
Yahudi çocuğuna. Gözyaşlarında da adalet olmalı oysa! Hayatta her şeyi takiye
diyerek geçiştiremez ve bu şekilde kendi kafasıyla düşünen insanları ikna
edemezsiniz. Kimse aptal değil ve her şey göz önünde gerçekleşiyor. Ama maalesef
bile isteye aldananlar da olmuyor değil. Sürü olmak zor vesselam. Gerçekler bile
tesir etmez onlara. Ne Kur’an’dan getirdiğiniz bir ayetin ne de yaşanmış bir
sünnetin hükmü yoktur onların nezdinde. Bilakis gerçekleri dile getirenler
suçludurlar onların nazarında. Hemen aforoz ediverirler. Kime inanıp inanmayacağımızı,
kime saygı duyup kime duymayacağımızı çok iyi bilmeliyiz. Adaleti hiçbir zaman
umursamamış, ahlaki ilkeleri çiğnemekten hayâ etmemiş ama çıkarına dokunulduğu
zaman yeri göğü inletmiş olanların hangi saygınlıkları olabilir Allah aşkına? Aynı
şekilde İstanbul’un önemini bizim bildiğimiz kadar Amerika da biliyor diyen bir
politikacının bu ülkeye, devlete, millete, dine hangi hayrı dokunabilir? Güya yoksulluk
ve yoksullar için siyaset ettiğini söyleyipte, soluğu kapitalizmin
ağababalarının yanlarında alanların söyledikleri ne kadar tutarlıdır,
sahicidir? Bu ülkenin, dış kapitalist baronlarının gönüllü uşaklığını yapan
yerli-yabancı kapitalistlerinin peşlerinden ayrılmayıp, sözlerinden
çıkmayanların Türk Milletine verecekleri ne vardır, yapacakları hizmet nedir? Yine
bu ülkedeki gizli sırları açıklayanlara hitaben eğer arkadakileri açıklarsam
yer yerinden oynar deyipte hiçbir açıklamada bulunmayanlara ne kadar inanıp,
güven duyabiliriz? Ve tüm bunlar olurken çok şey yapmaları icap eden ama hiçbir
şey yapmayanların, bilinçsizce ve şuursuzca hareket edenlerin peşlerinden nasıl
gidebiliriz? Ne acıdır ki insanlarımız bilmemektedir. Bilmediklerini de
bilmemektedirler. Bildiğim bir şey varsa, tüm insanlar yerin altındadır!
KISA KISA
BİR… Daha kallavi bölücülük yapsınlar ve Mehmetçiğe kin güden alçak
çeteye, Siyonist düdüğüne, daha fazla kurşun göndersinler diye bu milletin
hazinesini bu milletin evlatlarına düşman olanlara verecekler ne yazık ki. Eğer
BBP ya da SP olaydı onların yerinde, böyle bir kanun asla çıkarılmazdı. Yazıklar
olsun. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun. Madem öyle, yüzde bir alanlara da verin
hazineden. Şahsen ben verilmesini istiyorum. Zira benim hakkımı veriyorsunuz. Bu
durumla ilgili değil ama böyle bir uygulamayı hiçbir zaman hak olarak görmedim.
Adalet düşmanlığının en ilerisidir bu uygulama. Senin politikandan bana ne,
çalışmalarından bana ne? Benim için mi politika yapıyorsun, yapma istemiyorum. Git
paranla ne halt edersen et ama benim hazinemi soyma, talan etme. Buna hakkın
yok kardeşim. Haram ediyorum hakkımı. Hepinize z…hir olur inşaallah. Ve bu
lanetli soygunu ne Allah ne de Önder asla kabul etmez, etmiyor.
İKİ… Türk Milletinin nefret edeceği çok odak var ama diyorsunuz ki
nefret etme. Ülkemde sahip olduğum ya da olacağım en büyük hürriyetime darbe
vuruyorsunuz kardeşim. Sana ne benim kimden nefret edeceğim. Müslüman olan,
Allah’a iman etmiş olan asla böyle bir şeyi yapmaz, yapamaz. Şimdi en ufak bir
düşünce beyanında, Müslüman kendi topraklarında boğulmak istenecektir. Peki, bunun
vebalini taşıyabilecek misiniz? Ben siyonistten nefret ediyorum, ben Haçlı
sürülerinden nefret ediyorum, ben Haçlılara ve Siyonistlere uşaklık yapanlardan
nefret ediyorum. Edemeyecek miyim yani? Nefretimi özgürce dile getiremeyecek
miyim? Bunun nasıl manevi bir kâbus olabileceğini hiç akletmiyor musunuz? Allah’a
vereceğiniz hesabı düşünün ve temizlenin.
ÜÇ… Yer yerinden oynar demeyin, yeri yerinden oynatın artık. Klişeleşmiş
laflardan bıktık. Bu ülkede yer yerinden oynatılmadığı için her yapı koktu,
pislikle doldu. Yer yerinden oynatılsaydı, şimdi ülkemiz, teşkilatlarımız
belkide tertemiz olacak, insanlarımız gülmeye hasret kalmayacaklardı. Yarasalar
hala yaşıyor olmayacaklardı. Din, devlet, vatan, millet sarsılmayacak yerlerinde
sapasağlam duracaklardı. Bir defa da oynatın Allah aşkına şu yeri yerinden. Zira
deniz bile dalgalanmayınca durulmaz.
DÖRT… Gözden kaçan bir gerçek var. Bir katile politika yolu açılacak
diyorlar. Oysa o katil zaten politikanın alasını yapmaktadır. Ki asıl
kotarılmak istenen de budur. Bu gerçeği gözlerden kaçırmak içindir her üretilen
haber. O katil istediği beyanı yapmakta mıdır, emirleri dilediği gibi yağdırmakta
mıdır? Türk Devletinin siyasi planlarına müdahale etmekte midir? Bundan ala
politika mı olur muş? Ferdi değerler çoktan yok oldu, şimdi milli değerlerde
yok ediliyor sessizce. Devlet adeta çöküyor, millet kimliksizleştiriliyor ve
dinsizleştiriliyor, vatan yağmaya hazır hale getiriliyor. Bütüncül yapı resmen
parçalanıyor. Resmi dil safsatasıyla, sözde Kürtçe ama özde Ermenice isimlerin
Türkçe İsimlerin yerini almasıyla. Kürdistan lafının adeta
kutsallaştırılmasıyla. Ve tüm bunları yaparken kazandığımızı düşünüyoruz
temelli kaybettiğimizin farkında olmadan.
BEŞ… Artık devletin gizli belgelerini afişe eden tüm fahişelerin de
cezasını acımadan kesiniz. Üç dört çapulcunun devlete racon kesmesinin önüne
geçiniz. Devletin gücünü gösteriniz ve devlet yapısının sarsılmasına müsaade
etmeyiniz. Vatan hainlerini de korumayınız, bırakınız yer yerinden oynasın,
yeter ki hainleri bilelim. Bilakis hainler gizli kaldıkça daha çok nutuk
dinleyeceğiz ama bizim nutuk dinlemeye karnımız tok. Bizim eyleme ihtiyacımız
var, söyleme değil.
ALTI… Adamlar bu milletten öyle uzaklaşmışlar ki, adeta bu milletin
varlığından bihaber olmuşlar. Şayet böyle bir şey olmasaydı, bu millet
tavassutu ile ulaşılacak yerler için, yabancı diyarlara gidilir miydi? Bu millet
olmadan asla bulamayacağın şeyi, bu milletin kadim düşmanları sayesinde
bulacağını sanmak, ne büyük gaflettir Yarabbi! İstanbul’un önemini bizim
bildiğimiz kadar Amerika’da biliyor demek hangi ruh haleti içerisinde söylenmiş
olabilir Allah’ım? Ah garip milletim, mahzun ülkem, mehcur dinim, çaresiz
devletim.
YEDİ… Allah’a bitevi dua edin. Ve
aklınızı kullanın. Başka çarede yok. Ve sürekli deruni bir direniş içinde olun.
Maddi olmasa da manevi olarak direnin ki direniş ateşiniz asla sönmesin. Çünkü
bir gün maddi direnişe geçmek zorunda kalacaksınız. İşte içinizde beslediğiniz
manevi direniş ateşi, sizi bıkkınlığa sürüklemeden, maddi direnişe geçmenizi
kolay kılacaktır. Allah, yeryüzünün iktidarını mustazaflara vermek istediğini
söylüyor. Peki, buna layık olmazsanız nasıl versin? Türk’ün ve İslam’ın kadim
düşmanı, müstekbirlerin dostu ve hamisi olan Papanın elini öpmekle iktidara
layık olunmuyor, vatana, millete, dine, devlete ve ümmete hizmet edilmiyor.