Böyle bir reçete gördünüz mü? Kim yazıyor? Ne yazıyor? Nerede yazılıyor? Gerçi reçete yazma dönemi de son buldu ama, reçete de sanal ortamda yazılıyor artık. Toplumların sanal dünyada yaşadığı bir ortamda, reçetenin sanal ortamda yazılmasını çok görmeyin. Acaba sanal ortam mutluluğun reçetesini de yazar mı?..
Mutluluk kime göre, neye göre? Bazı insanlar bulunduğu ortama pozitif enerji verir. O esnada orada bulunanlar, o ortamın atmosferinden etkilenerek hepsi mutlu olurlar. Bazı insanlar da girdikleri ortamı gerer, soğuk duş etkisi yaratırlar ve bir an önce o ortamdan kurtulmak için çareler üretmeye çalışırsınız. Çevrenizde birinci söz ettiğimiz insan tipi çoksa yaşadınız. İkinci gruptan çoksa, dünyada cehennemi yaşarsınız, öbür tarafa gitmeye gerek kalmadan…
Sağlık içinde yaşamınızı sürdürmenizin en önemli koşullarından biri, belki de en önemlisi kişinin mutlu olmasıdır. Mutlu kişilerden de mutlu toplumun oluşur. Bütün sistemler buna göre endekslenmeli ve programlanmalıdır. Gerisi yalan. Yapılan bir yenilik, buluş, insanların mutluluğuna artı bir değer katıyorsa desteklenmeli, ekonominin çarkları buna göre dönmelidir. Tabii ideal olan bu!. Birçok konuda bu ana prensip işlemiyor. Belki bizler de zaman zaman bu çarkın değirmenine su taşıyoruz istemesek de…
İnsanoğlu doğaya göre programlanmıştır. Gezecek, bulacak, toplayacak ve karnını doyuracaktır.Doğada diğer canlılara karşı kendini koruyacak, mücadele yöntemleri geliştirecek ve yaşamını sürdürecektir. Bugün böyle mi? İnsanlar en büyük kötülüğü kendi kendine yapıyor. Doğayı betonlaştırarak. Bir yığın hastalık da işin cabası!..Bugün ne gezecek, ne toplayacak mekan bıraktılar. Ne ektin ki ne toplayacaksın? Betonun içinde mutlu insanı yetiştiremezsiniz. Bu betonlaşmaya karşı toplum, bir an önce mücadelesini başlatmak zorundadır. Nereye kadar beton? Ondan sonra; mutluluğu uyuşturucu dünyasının içinde arayan, bir gençlikle baş başa… Peşi sıra gelsin cinayetler …
Hedefe insanların mutluluğu konmalıdır. Hedef bu olmadığı sürece, ne bireysel ne de toplumsal huzur ve mutluluğu yakalayabilirsiniz. Can ve mal güvenliğiniz yoksa mutlu olma şansınız var mı? İçinizdeki kuşku yer bitirir sizi. Büyükşehirlerde biraz parası olan, site içinde güvenlikli bir daire alabilmek için varını yoğunu satıyor. Neden? Bulunduğu mekanda, can ve mal güvenliği büyük risk altına girmiş de ondan. Uzaylılar mı gelmiş onu rahatsız ediyor? Yoksa Amerikalı veya Alman mı gelmiş tehdit ediyor? Hayır,hayır bu çarpık toplumun bireyleri. Betonun içinde sevgisiz yetişmiş bir yığın insan. Bugün kaçarak, parası onu kurtaracağını zannediyor. Yarın o siteye de gelecek onlar. Hep sitenin içinde mi yaşayacak? Var mı böyle bir hayat!...
Mutluluğu Freud’un ihtiyaçlar piramidine göre endekslersek; insanoğlunu mutlu etmek imkânsızdır. Çünkü ihtiyaçlar sonsuzdur. Biri karşılanınca öbürü sıraya girer. Maddi doyumun sınırı yok. Karnım doysun. İyi giyineyim. İyi bir işim olsun. Lüks bir araba, yazlık, dağ evi, bağ evi derken, sınırı olmayan bir yığın ihtiyacı bir çırpıda sayabilirsiniz. Bundan otuz yıl önce, bir kaç bisküvi bir bardak çay ile mutlu olabilen, kahkahaları öbür sokaktan duyulan mahalle sakinleri bugün ne oldu? Çeşme başında su testisini doldururken; yapılan sohbetlerle, gün boyu mutlu olabilen topluma bugün ne oldu? Demek ki reçeteyi yazanlar, doğru yazmamış, bu reçete iyi gelmedi bu topluma. Yeni reçetelere ihtiyaç var!…
Sokağa çıkın bir gözlem yapın, otobüse, metrobüse, gemiye binin insanları bir gözlemleyin. Yüzünde tebessüm olan kaç kişi görebilirsiniz? Lütfen üşenmeden bu testi yapın. Bana göre toplum mutsuz. Arıyor ama eline yazılıp verilen reçete yanlış olduğu için, ne aradığını bilmeden deli divane dolaşıyor. Yazılan standart reçeteler, kopya reçeteler, uyuşturucu içerikli yeşil reçeteler bu toplum için değil. Bu toplum dinamik bir toplum. Topluma, nasıl uyuşturabilir ve uysal uysal yönetebiliriz diye başkalarının yazdığı reçeteleri uygulatmaya çalışıyorlar ama onu da beceremiyorlar…
Bugün, birey kalabalık içinde yalnız ve mutluluğu süpheli. Bir el kol mesafesi kadar uzaklıkta olan arkadaşı veya aile ferdi ile görüşmüyor, konuşmuyor, yüzlerce kilometre uzaklıktaki arkadaşı ile iletişim kurmaya çalışıyor. Bu sanal dünya hepimizi o kadar sardı ki, bu pençeden nasıl kurtulacağız bilemiyorum. Ahtapotun kolları her yere uzanmaya başladı. Gizli hiçbir şey kalmadı. Kullandığınız cihaz sizi takip ediyor.Yatak odanızı bile dinleyecek seviyedeler!.. Artık istihbarat örgütlerinin işi de kolaylaştı. Her şey ortada!.. Elimizdeki cihaz hangi mekanda olduğumuzu dünyaya ilan ediyor.
Bu reçete; emeğe ve insana saygısı olan, üreten, ürettiğinin karşılığını alabilen, taklit etmeyen, aldatılmayan, doğru bir iş yaptığına ve yaptırdığına inanan, evine ekmek götürebilen, eşine dostuna yardım edebilen, gelişim ve değişime açık, bağnaz olmayan, borcu az ve ödeme gücü olan, sevdiği bir işi olan, gezmeyi ve eğlenmeyi becerebilen, maddi ihtiyaçlarının yanında manevi ihtiyaçları da karşılanan, sevmesini bilen, doğayla barışık, DOĞADA HER CANLIYA SAYGI DUYAN, yardım ettiğinde mutlu, yardım aldığında mutsuz olan, hibenin bedelinin ağır olduğunu bilen, hak yemeyen ve yedirmeyen, paylaşmayı seven, bulunduğu toplumdan gurur duyan, aşağılık kompleksi olmayan, GEÇMİŞİNE SAYGI DUYAN, GEÇMİŞİNDEN UTANMAYAN, NANKÖR OLMAYAN, AHDE VEFASI OLAN,MİRASYEDİ OLMAYAN, BİR TUĞLA DA KENDİSİ KOYABİLEN içerikli olmalıdır.
İlave olarak; küçücük menfaat için geleceğini satmayan, zaman zaman bana ne gerektiğinde sana ne diyebilen, kimseden bir beklenti içinde olmayan, sorgulama yeteneği gelişmiş, teknoloji üretebilen, araştırma geliştirmeyi her konuda ön planda tutan, bugünü ve geleceğini kendisi programlayabilen, HEDEFİ OLAN, pozitif düşünceye hakim, akıntıya kürek çekmeyen, sabırlı, inançlı, sempatik ve empatik ve en önemlisi de kendisi ile barışık, biz egosu ben egosundan yüksek,ortak akıla değer veren ve bu değerleri bir reçetede harmanlayarak birleştirip, bireylere ve topluma reçete halinde sunup içselleştirebilirsek, mutluluğun reçetesini doğruya yakın yazmış oluruz ki; bunun sonucunda, başı dik ,yüzü gülen,KULA KULLUK ETMEYEN, geleceğe umut ve sevgiyle bakabilen nesiller yetiştiririz.
Bu reçetenin bedeli ağırdır. Bizim SGK. (Sosyal Güvenlik Kurumu) öder mi bilemem, Bu reçete kime göre? Bu reçete bana göre, bir reçete de siz yazın.
Hilmi ÇAKIR