Yol gittiği yerin farkında değil;
Geceler de sarhoş… Ayıkmaz artık!
Bu dağlarda ölüm, saya gecesi,
Otuz beş bin baş yedi… Acıkmaz artık!
Yazan böyle yazmış… Oldu olanlar:
Şuracıkta boynu bükük kalanlar;
Yürekten yananlar, gözü dolanlar
Yarına ya çıkar, ya çıkmaz artık!
Düğün bellemişti Paşa, sayayı…
Gidince fırkası, eri, alayı
Felek de başına çalsın dünyayı:
Dünya, gözümüze gözükmez artık!
Yok haberi ilerinin, gerinin:
Uyur altında kar kümelerinin
Canlar… Ki hasreti düşse birinin
Bin sabır ya çeker, ya çekmez artık!
Otuz bin can ne demek bir öğünde?
Kentinde ocaklar söndü, köyünde
Kapılar örüldü, Tanrı’ım… Göğün de
Yerlere göçmesi gecikmez artık!
Gün, kıran günüydü; yıl, kıran yılı…
Sayanın, saymaya yetişmez dili:
Dünyalar durdukça bu kadar ölü,
Değme mezarlıkta birikmez artık!
-----------
(*): Kışın en soğuk gecesi (Doğu deyimi)