Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
İçkiye taktınız…
İçki yasak… Ondan başka her şey serbest!
Hırsızlık…
Yolsuzluk…
Rüşvet…
Kul hakkı…
İkinci, üçüncü, dördüncü adresler… Her türlü deplasman…
Devlet malı… Yetim malı… Tüyü bitmemiş yetimin hakkı…
Her türlü aracılık… Her türlü simsarlık… Her türlü müteahhitlik… Her şeye müsaitlik…
Nüfuz ticareti…
Görevi ihmal… Görevi kötüye kullanmak…
Korkutma…
Yıldırma…
Şantaj…
Her türlü pislik… Pisliklerin üstünü örtmek…
İçki sizin paravanınız…
Onu öne çıkarıp ne kadar dindar olduğunuzu ispatlamaya çalışıyorsunuz!
Ama iş yolsuzluklara, çalıp-çırpmaya geldi mi ne din kalıyor, ne iman!
İçki içme de ne yaparsan yap!
Her yol mubah!
Ah, ahhh…
Aklıma rahmetli Erbakan geliyor… Sağ olsa ne derdi?
“Sizi gidi ikiyüzlüler sizi”, “sizi gidi sahtekârlar sizi” der miydi, demez miydi?
Derdi!
Kim bilir, daha neler, neler derdi?
Ne yazık ki yok! Kendisi olmadığı gibi yerini doldurabilecek bir siyasetçi de yok… Şöyle okkalı iki kelimeyle olan biteni kafalara çaksın! Millete anlatsın!
Milyonları Allah’la aldattınız… Allah sizi bildiği gibi yapsın!
x x x
YOĞURT
İnsanoğlunun en büyük keşiflerinden biri yoğurt…
Kim keşfetmiş?
Atalarımız…
Bilindiği gibi, yoğurt, dünyanın her yanında “yoğurt” olarak bilinir. Çünkü Türkler bulmuş, dünyaya Türklerden yayılmıştır.
Ne kadar çok yemekte kullanılır! Ne çok yemeğe eşsiz lezzet katar!
Düşünün, hayatınızdan yoğurdu çıkarın mutfakta ne kalır? Mutfaklar ne kadar fakirleşir! Hatta hayatımız ne kadar renksizleşir!
Hele, yoğurttan yapılan cacık… O ne muhteşem bir şeydir! Hayat iksiri gibi!
Yoğurdun türevi olan ayran elbette “millî içkimiz” falan değil ama çok sevdiğimiz, çok tükettiğimiz, çok yararlı bir “içecek”.
Yoğurdu keşfeden ve kese yoğurdu, süzme yoğurt haline getiren atalarımızı rahmetle yâd ediyorum. Onları selâmlıyorum. Önlerinde eğiliyorum.
İyi ki yoğurdu bulmuşlar!
Fakir-zengin herkese Türklerin bir hediyesi…
Kıymetli, faydalı, her yerde, her zaman bulunabilen bir hediye! Bir panzehir!
Büyüksün Türk!
x x x
RİYA
Sofuluk satıyorsun, elinde boy boy tespih,
Çevrende dalkavuklar; tapınır gibi, lâ teşbih!
Sarık, cübbe ve şalvar; hepsi istismar, riya,
Şekil yönünden sanki; Ömer’in devri, güya!
Herkes namaz oruçta; hepsi sözünü dinler
Zikir, Kur’an sesinden, yerler ve gökler inler!
Ha bu din, iman, takva; inan ki hepsi yalan,
Sen onları kendine taptırırsın vesselâm!
Derdin davan sadece, hep nefsi saltanatın,
Şimdilik putu sensin, tapılan menfaatin!
Mehmet Akif ERSOY
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, GIRGIR’dan, 18 Aralık