Türk Milleti, İslam
Dini ve Türkiye, Ortadoğu her zaman büyük, derin ve tehlikeli kavgaların
muhatabı olmuştur. Ortadoğu’yu ekonomik güç, Türkiye’yi de beyin ve silah gücü
olarak alınız lütfen, olayı daha berrak şekilde sezeceksiniz. Türk Milleti’nin,
Ortadoğu’nun kaynaklarını, o toprakların milletleriyle birlikte yönettiğini
düşünsenize, ne olurdu? Şeytanın imparatorluğu çökerdi çöker. Kavganın
derinliğini daha iyi fark etmeliyiz. Ortadoğu’yu, demokrasi kılıfı altında
işgal etmenin sebebi nedir ki? Türk Milleti, niçin bir türlü Ortadoğu’ya
sokulmak istenmiyor ve niçin o toprakların milletleriyle yani öz kardeşleriyle
kavgaya tutuşturulmak isteniyor? Niçin kardeşlerinin yanında yer alması
istenmiyor da, düşmanlarının saflarına iltihak edilmeye çalışılıyor? Tarihten
Türk Milletini çıkardığınız zaman geriye sokak kavgalarından başka bir şey
kalmayacaktır. Bu yüzden dünya düzeyinde ajanların cirit attıkları bir alan
olmuştur özelde bu topraklar, genelde de Ortadoğu. Türkiye ve Ortadoğu daima
şeytanın ve dostlarının kâbusu olmuştur. Bu ülke, bu ülkenin öz sahiplerine
bırakılmayacak kadar önem arz etmiştir düşmanların indinde. Sadece ajanlar
değildir cirit atan. Bu ülkenin baronları da, basını da, aydınları da genel
olarak hiçbir zaman yerli olamamışlardır. Daima bu ülkenin öz çocuklarına karşı
savaşmışlar ve efendilerine sadık kalmışlardır. Şeytan bu ülkeye bir girmiş pir
girmiştir. Bir daha da çıkmak nedir bilmemiştir. Zira artık bu milletten
görünenler de şeytanlaştırılmışlardır. Türk Milleti de hep kendinden sandığı
zümrelerin peşinde koşacağım diye düşmanları tanıyamamış ve bu topraklardan çıkarmayı
asla başaramamıştır. Kültür yanıyla dönüştürülmüş bir milletin politik olarakta
düşmanın yanında yer alması gayet tabidir. Türk Milleti, kimliğini ve dinini,
yaşamadığı için unutmuştur. Unuttuğu içinde önüne gelene inanmıştır. Acaba televizyonlarda
eğlence programlarının artmasının sebebi nedir? TV 8 isimli kanalın malum şahsa
satılmasının arka perdesinde ne vardır acaba? Hangi garantiler neticesinde buna
onay verilmiştir? Acaba malum cemaatlerle, bu tipler arasında bir bağ var
mıdır? Aynı hedeflere mi hizmet edilmektedir? Tüm bu tezgâhların uç hedefi; bu
milletin ruh haritasını bozmak, sinir merkezlerini tahrip etmek ve bu milleti
tüketim nesnesine dönüştürmektir. Bu milletin elinden kimliğini ve dinini söküp
almaktır. Kimliğinden, dininden ve ideallerinden kopan bir millette baronların
kucağına çok kolay şekilde düşecektir. Politik madrabazların, aydın markalı
cahillerin, cemaat denilen sürü psikolojisi mahkûmlarının ve maneviyat
kölelerinin yönlendirmelerine kolayca aldanacaklardır. Dünya da ki oyun kurucu
genel olarak her devirde İngiliz olmuştur. Coni ve Siyonist’te silah olmuştur.
Basın, baronlar, aydınlar, cemaatler de piyon olarak vazifelerini
sürdürmüşlerdir. Basın bu ülkenin siyasetini istenilen yöne çevirmek için,
baronlar bu ülkenin ekonomisini ellerinde tutmak için, aydınlar bu milleti
kandırmak için, cemaatlerde bu ülkenin çocuklarının derin bilincini, keskin
şuurunu ve mukavemet gücünü katletmek için vazifelendirilmişlerdir. Herkes
vazifesini bihakkın ifa etmiştir, elan da etmektedir. Yaşadığımız travmalar tüm
bunların bir neticesidir.
Her diriliş hamlesi
mutlaka karşı saldırıyla akamete uğratılmıştır. Şeytan hiçbir dostunu boşuna
beslemez. Zira birgün onun tavassutu ile elde edeceği çıkarları vardır. Oysa bu
milletin çocukları düşmanı da, düşmanının dostlarını da çok iyi tanımalıdır. Bunun
için de hem kimliğini hem de dinini çok iyi bilmelidir, tabi ve de tarihini.
Tarih bir fener gibidir, geçmişte o fenerin güç kaynağı. Geçmişsiz, geleceğe yürümek
kabil değildir. Aldanmamak elimizdedir. Dünyaya bir kez geliyoruz ve başka bir
gelişimiz asla olmayacaktır. İnanç açısından baksanız da böyledir, aksi yönde
baksanız da. Zira ne inançsız gidişin bir geri dönüşü olmuştur ne de inançlı
bir gidişin. Ne bu dünya da yargılanırken yanımızda birisi olmaktadır ne de
öbür dünyada yargılanırken birisi yanımızda olacaktır. Sürüye uyup koyun gibi
yaşayacağımıza, tek başımıza kalalım ama insan gibi yaşayalım. Ayaklarımızın
üzerinde izzetsiz, şerefsiz, şahsiyetsiz, kölelikle damgalı şekilde
yaşayacağımıza; dizlerimizin üzerinde şerefimizle, şahsiyetimizle, hür
ruhumuzla ölelim sonsuz kez daha iyidir. Ne baronlara boyun eğelim, ne basına
inanalım, ne aydın markalı cahillerin aklıyla yön bulalım ne de cemaatlere uyup
bilincimizi, şuurumuzu, mukavemetimizi katledelim. Bu dünya fanidir, baki sanan
feci aldanır. Yırtınırsınız, yırtınırsınız ve tam oturduğunuz an küt
gidersiniz. Artık kazandıklarınızın sizin için hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
Hele bir de şereflice çalışmamış, helal kazanmamışsanız bittiniz demektir. Bu
ülkede çalışanlar daima bu toprakların yerli çocukları, kazananlar ise baronlar
olmuşlardır. Bu baronlar; sermaye, basın, cemaat, siyaset baronları ve bunların
efendileri adına kullandıkları piyonlar olmuşlardır. Sürüye uyanlar her daim
güdülmeye mahkûm olmuşlardır. Mütemadiyen ezilmişler, sürünmüşler ve
yorulmuşlardır. Bunun adı da yaşamak olmuştur. Dünya bizim olsun, ahreti size
bıraktık sloganıyla uyutulmuştur büyük kitleler. Bu yaşama tarzı bir alışkanlık
olmuştur. Vazgeçmek ise imkânsızlaşmıştır. Çünkü alışkanlık zaman içinde
nostaljiye ve romantizme yerini bırakır ve insanı tam bağımlı yapar. Artık
ayrılmanız çok zordur. Ama ayrılmakta zorundasınızdır.
Türk Milleti dinini, Önderini
(sav), kimliğini, tarihini, unutmaya terk ettiği andan itibaren daima
yönlendirilen ve yönetilen bir millet olmuştur. Türk Milleti tekrar kendi
kendini yönetmek ve kendi devletini tesis etmek istiyorsa şayet, Kur’an’a
dönmeli ve bu yüce kitabın yanında birer paçavradan ibaret olan kitapları
bırakmalıdır. Önderine (sav) dönmeli ve şeytanın uşaklığını yaptığı tescil edilen
insan bozmalarının peşlerini mutlaka bırakmalıdır. Kimliğinin bilincine ermeli
ve kimliğini kendilerine maske yapmış hainleri derinlemesine tanımalıdır. Kendine
sunulan tarihle değil; kanla, terle, yaşla ve engin tecrübelerle ecdadının
yaptığı tarihi bizatihi öğrenmeli ve bu tarihle aydınlanıp istikbalini tesis
etmelidir. Şeytanı ve dostlarını çok iyi tanımalıdır. Cebini gizlice boşaltan
elleri tanımalı ve kırmalı, istikbalini ipoteğe veren politik kumarbazların
peşlerini bırakmalı, kendini aldatan ve batının papağanı haline getirmeye
azmeden aydın markalı ahlaksız, şerefsiz, namussuz cahillerin
yönlendirmeleriyle hareket etmemeli, kendini sürüye dönüştüren, iradesiz,
bilinçsiz, şuursuz, mukavemetsiz köleler kılan karanlık yapıların bünyelerinden
mutlaka ayrılmalıdırlar. Kavgamız şeytanlarla ve dostlarıyladır. Şeytanı zaten
tanıyoruz ve artık şeytana güvenerek büyük ihanetlere yeltenen piyonlarını da
tanıyoruz. Ve şeytanın dostlarını artık sonsuza kadar ihanetleriyle
tanıyacağız, unutmayacağız, unutturmayacağız. Nesillere de bu şekilde
tanıtacağız. İnsanlarımız şeytana ve dostlarına karşı mutlaka uyanık
olmalıdırlar. Çünkü şeytan ve dostları bu milletin ve ümmetin idealleri önünde
ki en büyük ve tehlikeli engellerdir. Kendi gemimizin kaptanı olma zamanı
gelmiştir. Gemi, gemiyi delmeye çalışanlardan temizlenmelidir. Bilakis gemimin
batması mukadderdir.
TEFERRUATLAR
BİR…
Bu
ülkeyi şeytan ve dostlarının tasallutundan acilen kurtarmalıyız. Artık kendi
kaderimizi kendimiz çizmeli, yönetimi elimize almalıyız. Yolcu değil kaptan
olmalıyız. Piyonlara strateji ve taktik efendileri tarafından verilmektedir. Bu
yüzden piyonların hiçbir sözüne, hiçbir tavrına, hiçbir olumlu gibi görünen
hamlesine asla güvenilmemelidir. Barış çağrıları yalandır, ama kavgaya
hazırlanmak için zaman kazanmak gerçektir. Zira hizmetkârlıktan
vazgeçmeyecekler, pusuya yatacaklardır. Nesillerin istikbali tehdit ve tehlike
altındadır. İdeallerimizden vazgeçemeyiz, davamıza ihanet edemeyiz.
İKİ…
Bazı yapılardaki bazı isimler mal ve makam hırsı için efendisine daha hoş
görünmek adına sağlam hizmet etmek derdindedir. Bu yüzden o yapının tepesi
boşaldığı zaman, oraya kendisinin gelmesini sağlayacak olan efendisine hizmet
etmek arzusuyla devlete başkaldırmaya tevessül edebilir. Bazı olaylar bu tür
tezgâhların ürünüdür. Bu yüzden o yapıların bünyesinde ki masum insanlar
kendilerini kullandırtmamalı ve o yapıyı mutlaka terk etmelidirler. Hiçbir
yapıya kutsallık atfedilerek, o yapının bünyesinde kalmak meşrulaştırılamaz ve
ihanetlere ortak olunamaz.
ÜÇ…
Malum bir TIR olayı var. Efendilerine hizmette sınır tanımayanlar tarafından
deşifre edildi. Üstelik masum kurumlara iftira atılarak yapıldı tüm bunlar.
Güya o kurumlara zarar vermek adına yapıldı ama asıl zarar Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’ne verildi. Bu ihanet asla affedilmemelidir. Şeytan, tüm dostlarına ve kullandığı piyonlarına
silah dağıtır ve bundan dünyanın haberi olmaz, olsa da kimse bir şey yapamaz.
Ama bizim hainlerimiz, kardeşlerimize yapacağımız bir yardımı âleme ilan
ederler. Geri zekâlılık böyle bir şey olsa gerek. Silah değil giden şey ama
faraza silah olsun, ne olur? Kâfire gitmiyor ya. Âleme ifşa etmenin kime
faydası var Allah aşkına ama ülkeye sonsuz zararı olduğu kesin. Şeytana dost
olmak böyle bir şeydir işte. Tabi burada İstihbarat birimlerinin de suçu yok
değil. Kardeşim sen İstihbaratsan nasıl hareket edeceğini, hainlerden nasıl
korunacağını bilmelisin.
DÖRT…
Siyonistin serbest bıraktığı Filistinlilere dikkat edilmelidir. Özellikle genç
olanlarına karşı teennili olunmalıdır. Kesin bir şey söylenemez bazı konularda
ama dikkatli olunması da icap eder. Zira bir milletin istikbali söz konusudur.
Allah korusun namussuzca teknikler uygulanarak o insanlar üzerinde operasyonlar
yapılmış olabilir, istenilen yönde yönlendirebilmek için. Tıpkı ülkemizde PKK
denilen Siyonist şebekesi tarafından kaçırılıp bir zaman sonra serbest
bırakılanlara karşı teennili olunması gerektiği gibi. Anlaşılmıştır.
BEŞ…
MİT, Ordu, Yargı, Emniyet vb. hassas
kurumlar mutlaka tehlikeli yapılardan ve kişilerden arındırılmalıdır. Bu
kurumlar mutlak anlamda millileştirilmelidirler. Bilakis her an tehdit ve
tehlike altında olacağımız kesindir. Bu kurumlara sızmalar varsa tespit
edilmeli ve yeni sızmaların yolu kapatılmalıdır. Bu kurumlarla ilgili tehlikeli
unsurların ellerine geçmiş bilgi, belge varsa acilen çaresine bakılmalıdır. Başına
buyruk hareket edenler kesinlikle pasifize edilmelidirler. Devlete karşı gizli
ya da açık isyan içinde olanlar tard edilmelidirler. Devlet zaaf içinde gibi
bir algının oluşmasına asla meydan verilmemelidir. Devlet, kendi varlığına
dikilen gözleri oymalı, kalkan elleri kırmalı, kurulan tuzakları kuranların
tepelerine geçirmelidir.
ALTI…
Devlete
karşı yapılan kalkışmalara karşı tüm taraflar ittifak etmeli, tüm kitleler
birleşmelidir. Ve devlet bünyesinde yuvalanmış zararlı unsurlar zararsız hale
getirilinceye kadar sıkı tedbirler alınmalıdır. Türk Milleti’nin ve Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin bir davası vardır; o da İlay-ı Kelimetullah davasıdır.
Bu davanın önünde engel olanlar kesinlikle bertaraf edilmelidirler. Bu davadan
vazgeçilemeyeceğine göre, engel olanlardan vazgeçilecektir. Başka yolu yoktur
bunun.
YEDİ…
Küresel
efendiler, bazılarına iş verdi mi? Bu işi başaramazsanız derdinize yanın dedi
mi? Şiddetle, şehvetle, hiddetle yapılan hamlelerin nedeni bu korku mu? Başarma
ve kendini gösterme hırsıyla hareket etmenin sebebi bu mu? Hedefe ulaşıldığı
takdirde, işte gücümüzü görüyorsunuz, bize hala güvenebilirisiniz mesajımı
verilmek isteniyor?
SEKİZ…
Sayın Başbakan çevresinde ki bazı tiplere (bakan, milletvekili, bürokrat)
güvenmemelidir, onları tarassut altına almalıdır. Zira makam derdinde olanlar
ve bu yüzden netameli unsurlarla işbirliği yoluna gidenler olabilir. Binaenaleyh
dengecilerden ve işini savsaklayanlardan şüphe etmeli, tedbiri elden
bırakmamalıdır. Artık bundan böyle de seçimini iyi yapmalıdır. Yanlış iş
yapanlara acilen ihtarı çekmelidir. En basit misal; geçenlerde yıkım yapılan
bir yerde Türk Bayrağını ve Atatürk posterini indirmeden yıkım yapan ve sanki
bir yerlere gizli mesaj niteliği taşıyan hareketler içinde olanlara cezayı
kesmelidir. Kendileri de, bu millete, bu devlete ve yüce davaya sadakatsizlik
etmemelidirler asla.
DOKUZ…
Türk
Ordusunun neferlerine karşı yapılmış bir haksızlık varsa acilen giderilmelidir.
Haksızlık yapanlarda tespit edilip gereken yapılmalıdır. Ama yeniden fail-i
meçhullerle kaos ortamı oluşturulmasına ve karanlık yapılarla ittifak edilerek
yanlışlıklar yapılmasına da fırsat tanınmamalıdır. Türk Ordusu sıkı bir şekilde
yeniden yapılandırılmalı. Orduya dair gizli bilgiler, belgeler birilerinin
eline geçtiyse, o kişiler sıkı bir sorguya tabi tutulmalı, bilgilerin,
belgelerin akıbeti hakkında net sonuçlara ulaşılmalıdır. Artık orduya sızmalar
varsa, bunun da önüne geçilmelidir. Malum kaotik dönemde Kozmik Oda’ya girenler
tespit edilmeli, o kişiler daimi tarassut altında tutulmalı ve mutlaka pasifize
edilmelidirler. Oradan bilgi ve belge alındıysa, o bilgi ve belgelerin kimlere
ulaştığı da mutlaka tespit edilmelidir. Eğer düşman unsurlara (MOSSAD-CIA-FBI
vb.) verilmiş bir şey varsa, verenler en ağır şekilde tecziye edilmelidirler.
ON…
Bazı
sınavlarda (Yargıtay, Kaymakamlık, Hâkimlik, Savcılık, Polis Koleji) usulsüzlük
yapıldığı söylenmektedir ve yapılmış olma ihtimalide çok yüksektir. Bu yüzden
kritik sınavlar mutlaka iptal edilmeli ve sıkı koruma altında yeniden
yapılmalıdır. Bilakis durum vahimdir. Zira bu milletin kaderinin çizildiği
makamlarda bulunanların, bu millete, devlete sadık olmaları gerekmektedir. Ama
şaibeli bir şekilde o makamlara sızanların bu millete ve devlete sadakatleri
daima şüpheli olacaktır. HSYK denilen kurumda yeniden yapılandırılmalıdır
mutlaka ya da icap ediyorsa ref edilmelidir.
BAZI
LİNKLER...
Önemli olan bir düşünceye katılıp katılmamak değildir. Okumak, üzerinde düşünmektir. Alınacaklar mutlaka vardır. Bize muhalif diye es geçmek kesinlikle yanlıştır. Bu yüzden aşağıda linki verilen yazılar kaydadeğer yazılardır. Katılmadığım detaylar olsa da önemli yazılardır.
http://www.haber10.com/makale/36534/#.Usht8sw5nIU
http://www.haber10.com/makale/36517/#.UshuWMw5nIU
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/turkiye-tasit-olarak-mi-kalacak-yoksa-sofor-mu-ol/46180
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/kara-bir-leke/45452