Kuşkular zuhur edince, Güven zayi olur, Mehmet BURAKGAZİ

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 05.01.2014


Kuşkular zuhur edince, Güven zayi olur

Görsel alıntı


Bir yazı, bir kitap okunmadan meali anlaşılmaz. Bir insanı da tanımadan hakkında kanaat oluşmaz. Yazılar başlıklarıyla, kitaplar kapak güzellikleriyle, insanlar varlık ve yokluklarıyla değerlendirilmemeli.

Öyle yazılar, kitaplar var ki bir hazine misalidir, ne çare henüz okunmamış, sayfaları açılmamış. Yine öyle insanlar var ki varlıklıdır, lakin o varlığa layık değil, Öyle insanlar var ki yoksuldur fakirliği hak etmemiş. Öyle insanlar var ki yaradılış gayesinin tüm örneklerine haizdir, lakin kendisine ulaşılmamış. İnsan ilişkileri iki gözün, iki gözü görmesi, iki elin, iki ele değmesi, iki sesin işitilecek derecede yankı bulmasına yüz yüze görüşme denir. Yazışma ve sair haberleşme araçları ile yapılan görüşmeye ise tanışma denir.

Bir insanı tanımak, onun hakkında fikir sahibi olmak için yüz yüze görüşmenin daha çok yararları vardır. İnsanısimasıyla, yöresiyle, resiyle değerlendirmek yanlış olur. Yüz yüze görüşme insanların iç dünyasını dış dünya'ya yansıtmaya yardımcı olur. Kişinin bakış açısı, düşünce yapısı hakkında fikir sahibi olunur. Yüz, yüze görüşme insan ilişkilerini sevgiye, saygıya, iyiye, güzele, arkadaşlığa dostluğa, ticarete, hatta akrabalık bağlarını kurmaya kadar yararlı olmuştur.

Kıymetli okurlar aşağıda yazılan yaşanmış olayı okumanızı çok arzu ediyorum.

Savcı adının Müddeiumumî olduğu dönemlerde Bursa ilçelerinden birinde görevli Müfit Yüce Bingöl’e tayin olur. Göreve başlayınca yeni bir görev bölümü düzenlenir. Görev bölümüne, olmaması gereken şöyle bir madde ekler, İş durumu itibariyle zaman müsait olduğunda Vali ve beraberindeki heyetiyle birlikte köyleri ziyaret temek.

Aradan bir zaman geçer, Vali Bey sayın savcı önümüzdeki günlerde İçpınar köyünde köprü ve çeşme açılışı var müsait olursanız birlikte gidelim. Gün gelir İçpınar köyüne gidilir, konuşmalar yapılınca, köyden bir hanım arada bir dağ yoluna bakar tekrar döner konuşmaları dinler, yeniden dağ yoluna bakar tekrar gelir konuşmaları dinler. Sorarlar nereye bakıyorsun? ayakları tutmaz olaydı, bızım Hasan köye gitmiş, keşke kendisi de bugün burada olsaydı bu konuşmaları dinleseydi. Müddeiumumi'yi görseydi.

İkindi üzeri Hasan diğer köyden, köyüne gelir ancak hanımı hayli üzüntülü sorar ne oldu niye üzgünsün,Hasan bugün heyet geldi Vali vardı, Müddeiumumî vardı keşke sende olsaydın, he Valla çok üzüldüm. Hasan, üzülme hanım sen hele şalvarlarımı yatakların altına koy iyicene ütülensin yarın gider senin hatırın için Müddeiumumî’yi görürüm.

Hasan Sabah Bingöl Adliyesine gider. Savcı Müfit Bey’in odasının tam karşısında duvara yaslanır bekler, ama içeriye gitmeye cesaret etmez. Akşam mesai bitince Müfit Bey önde, bir metre geride bekçi ( koruma ) yürümeye devam ederken, bir metre geriden de Hasan, onları takip etmeye başlar. Müfit Bey farkına varır bir yerden Karakol’a telefon açar. Sabah Adliyede de gördüğüm biri bizi takip ediyor bir bakın, neyin nesi.

Karakolun acılı siren sesli aracı ile Hasan’ı karakolda nezarete alırlar. Sabah Komiser nöbeti devir alınca, telefon açar Efendim, emrinizle birşahıs nezarete alınmış ne gibi bir işlem yapalım. Müfit Bey derki kardeşim ben adamı nezarete alın demedim. Acele bana getirin. Karakol’un acılı siren sesli aracıyla Hasan Adliye’ye götürülür. 

Müfit Bey polise siz dışarıda bekleyin adam içeri gelsin. Hasan içeri girer girmez ayakkabılarını çıkarırusulüne uygun yerde bırakır. Müfit Bey gerek yok ayakkabılarını çıkarmana gerek yok. Hasan, olmaz Savcı Beg vallahi, billahi giymem, saygısızlık olur. Adın ne senin adım Hasan’dır, Nerelisin, İçpınar köyündenım, biz de geçen gün köye gelmiştik, He Savcı Beg çok üzüldüm ben yoktum siz gelmişsınız  işte bende dün sizi yakından görmeye gelmiştim. Neden arkamızdan geliyordun? Sayın Savcı Beg vallahi, billahi bızım köti niyeti yoktur bız sizi yakından görmek istedi.

Savcı Müfit Bey, Hasan beni af et, ben senin nezarete kalmana sebep oldum. Savcı Beg o nasıl söz Allah senden razı olsun işte sız beni makamınızda kabul ettınız, sizi daha yakından gördüm bundan daha iyisi can sağliği. Müfit Bey ağlamaya başlar, görevliyi gönderir bakın duruşması ve incelemesi olmayan Hâkim ve Savcıların durumları müsait ise odama kadar gelmelerini rica ediyorum.

Hâkimler, Savcılar içeri girince biri ayakkabılarını çıkarmış ayakta bekliyor, Müfit Bey masada hüngür, hüngür ağlıyor. Soruyorlar Sayın Savcı hayrola neden ağlarsınız. Meseleyi anlatır. İşte memleket insanı İçpınar köyüne gitmiştik, kendisi o saatte orada değilmiş, hanımı çok üzülmüş kendisi dün gelmiş duvar dibinde beklemiş cesaret edip odama gelmemiş. Nezarette kalmasına neden oldum. Şimdi de ayakkabılarını çıkartmış giymiyor ayıptır, saygısızlıktır olur diyor.  

Eskiden Cumartesi öğleden sonra mesai yoktu. Müfit Bey, Hasan ben kendimi sana af ettireceğim. Önümüzdeki hafta köyünüze gelip seni ziyaret edeceğiz. Ancak biz her şeyimizi birlikte getireceğiz. Hazırlık falan yapma. Kaç kişi olacağımız şimdilik belli değil. Hanımlarımızla birlikte sana misafir olacağız.Hasan, Ah Savcı Beg, ah o günler gelecek mi? Müfit Bey ve oradakiler Hasan'ı dışarıdaki merdivene kadar uğurlarlar.

Hasan köye varır, üzülen hanımına haber verir. Başlar hazırlıklar. Bahçe içinde serilir kilimler, halılar, döşekler, minderler, yastıklar. Müfit Bey, Hâkimler, Savcılar ve kıymetli eşleriyle birlikte İçpınar köyüne giderler. Karşılama yapılır. Bahçeye alınırlar. Savcı Müfit Bey araçtan sebze, meyve, et vs yiyecekleri çıkarmaya çalışırken, Hasan yaklaşır, Sayın Savcı Beg Vallahi, billahi sızın bir iğnesi dahi aşağıya inmez, bız hazırlık görmişız.

O gün  İçpınar köyünde Hasan'nın evinde, bahçesinde yaşamın en güzel insanlık örnekleri, sergilenir konuşmalar, söz, sohbetler yapılır, yemekler yenir, kahveler içilir. Müfit Bey ısrarla Hasan'a kendimi sana af ettireceğim diyerek, görülen sevgi, saygı ilgi ve güven üzerine aynı gün karar verilir, Hasan’ın iki çocuğu dahil köyden 10 çocuğa Müfit Bey ve heyetten Hâkimler, Savcılar kirve olurlar çocuklar sünnet edilir ilişkiler akrabalık derecesine kadar yükseltilir.

Müfit Bey yıllarca Bingöl’de görev yaptı, ava çok meraklı, kışın karlı bir günde ava giderkenŞerafettin dağlarında kalp krizi sonucu vefat eder. Bizim yetiştiğimiz yıllarda bile Müfit Bey’in kıymetli eşi yaz aylarında İçpınar köyüne gelir Hasan kardeşinin evinde iki üç ay kalırdı.

Bu dostluk, kardeşlik İçpınar köylü Hasan'nın kuşkusuz, sevgisiyle, ısrarla Müddeiumumi Müfit Bey'i görmekle başlamıştı. Müfit Bey de Hasan'ı makamında kabul etmekle, onunla yüz, yüze görüşmekle, onu tanımakla güven tohumu ekmişti. Sonuçta güven filizlendi, boy verdi, dostluğa, akrabalığa kadar uzandı 

Zaman, zaman derinden derine düşünürüm. Et, tırnak ve kemik gibi bir olan bu ülke insanlarını kim, neden, bu insan ilişkilerini kin, nefret, menfaat, yalan ve hileye çevirdi. kim bu sevginin, saygının birbirine bağlılığın, birlik ve beraberliğin, güven ve itimadın temelini sarstı. Senliği, benliği kim aramıza soktu, neden bir türlü BİZ olamadık, neden hep ayrı, gayrı olduk.    

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN                                                                     

Tarih: 05.01.2014 Okunma: 843

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?