HASAN SABBAH GERÇEĞİVE İNTİHAR EYLEMCİLERİ

Neslihan KORUTÜRK - 18.01.2014

Bu dünyada herkese yer var.


Ders kitaplarına bile geçmiş bir efsane var:

“Hasan Sabbah cenneti” ve onun fedaileri…

Daha ortaokuldayken, tarih kitaplarında ve tarih öğretmenimizden o masalları ve mavalları okuduk, dinledik.

11’nci yüzyılda, ki Selçukluların en kuvvetli devrine rast gelir, Hasan Sabbah diye bir adam çıkmış. Alamut (İran’ın Kuzey Doğusunda, Afganistan sınırında) kalesinde bir “dünya cenneti” oluşturmuş… Burada fedailerini afyonla uyuşturup, bu cennete alıyor… Sonra onlar ayıldığında, güya, “o cennete bir an evvel kavuşmak istersen, söylenen suikastı gerçekleştireceksin, bu arada senin ‘şehit’ düşmen kaçınılmazdır, ondan sonra gideceğin yer işte o hurilerin bulunduğu cennettir.” diyor.

Gariptir; bütün dünya yüzyıllar boyunca bu palavraya inanmıştır.

Böyle bir şey gerçek olabilir mi?

Bir insan ne kadar saf olursa olsun; böyle bir şeye inanabilir mi? Kaldı ki Hasan Sabbah’ın fedaileri, her bakımdan seçme, yiğit, akıllı savaşçılardı. Bir devlet büyüğüne suikast yapmak kolay mı?

Diyelim ki o asırda, Hasan Sabbah’ın fedaileri afyon yutturularak ölüme, suikasta gönderiliyordu…

Peki, ondan, neredeyse bin yıl sonra, kadın-erkek “fedai”leri, bugünkü adıyla, “intihar eylemcileri”ni hangi “dürtü-güdü” ölüme gönderebiliyor?

Şimdi de aynı “cennet”ten geçirildikleri, uyuşturulup, ayıltıldıkları iddia edilebilir mi?

Hayır…

Bunun bir tek izahı var:

Körü körüne, tamamıyla içselleştirilmiş bir inanç!

Şimdi, o coğrafyada, bu konuyu derinlemesine incelemiş bir yazarın açıklamalarını okuyalım:

HAŞŞAŞİYÛN CENNETİ

Fransızcada ‘assasin’,  ‘katil’, ‘kiralık katil’ manasında kullanılmaya başlanmış.

Hasan’ın adamlarının uyuşturucu kullandıkları ileri sürülmüştü. Ölüme gülümseyerek gitmeleri başka nasıl açıklanabilirdi? Afyonun etkisiyle böyle davrandıkları savına itibar ediliyordu. Bu fikri Batı’da yaygınlaştıran Marko Polo’ydu. İslâm âlemindeki düşmanları, Hasan Sabbah ve adamlarını gözden düşürmek için kimi zaman Haşşaşiyûn (Afyon içenler) diye anmışlardı. Birçok doğubilimci katil manasına gelecek ‘assassin’ sözcüğünün buradan türediğini düşünmüşler, bu durum da ‘Haşşaşinler’ efsanesine iyice ürkütücü bir renk kazandırmıştı.

Oysa gerçek farklıydı. Alamut’tan günümüze ulaşan metinlere göre, Hasan müritlerine dinin ‘esasları’na bağlı kalanlar anlamında, ‘Esasiyun’ demekten hoşlanırdı ve yabancı seyyahların yanlış anladıkları bu terim ‘haşhaş’ (afyon) kuşkularının ortaya çıkmasına neden oldu.

Rivayetlerin tüm inatçılığına ve cazibesine karşın, gerçekleri kabullenmek gerek: Haşhaşinlerin başvurduğu tek uyuşturucu, son derece bağnaz bir imandı. Öğretilerin en katısı, örgütlerin en etkilisi, görev dağılımlarının en sıkısı tarafından sürekli pekiştirilen bir iman.”

Amin Maalouf, Semerkant, YKY

x   x   x

Olay budur… Bugün de karşımıza çıkan intihar eylemcilerini güdüleyen, modern ifadeyle motive eden güç işte o bağnaz imandır.

Bu bağnaz iman, bugün de dünyayı geziyor ve başta İslam ülkeleri bütün yeryüzünü kana boyuyor. En çok da Suriye ve Irak’ı.

Tarih: 18.01.2014 Okunma: 865

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?