Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
‘HUKUK’A KİM İTİRAZ EDEBİLİR?
Hukuk, “hak” kökünden gelir ve bu kelimenin çoğuldur.
Yani “haklar” demek!
Bilindiği gibi, Allah’ın en çok kullanılan isimlerinden biri de “Hakk”tır…
“Hak”tan türetilen “hakkaniyet”, hakka uygunluk, “adalet” demek…
Demek, “hukunun üstünlüğü” deyince, “hakların üstünlüğü” demek istiyoruz.
“Hakların üstünlüğü”ne kim, niçin, nasıl itiraz edebilir ki?
“Hakların” en yüce değer olmasına,
Bireysel ve toplumsal hayatın çerçevesi, bütün iş ve işlemlerimizin garantisi- güvencesi olmasına kim karşı çıkabilir ki?
“Hukuk”u gasp eden “haklarımızı” gasp etmiş, onu katleden “hakları” katletmiş demektir!
x x x
BİRAZ DÜŞÜNÜNCE
Düşünmeyi sever misiniz?
“Düşünce” sevilecek veya itilecek bir nesne midir?
Erbil Tuşalp, “Paşa ile General” adlı eserinde, 12 Eylül döneminin 2’nci Ordu Komutanı, Orgeneral Bedrettin Demirel’i anlatır. Kitapta, Org. Demirel, kendi kendisini irdeleyen, “darbe”deki rolünün muhakeme ve muahezesini yapan bir konumdadır. Komutan ahrettedir, karşılıklı konuşmalar oradan aktarılır.
Konuşmanın biyerinde Org. Şöyle der: “İlk defa düşündüm ve düşünmeyi sevdim”!
Bu ifade, Paşa’nın dünya hayatında hiç düşünmediğini itiraftır!
Elbette bu abartılı olabilir…
Amma velâkin dünya hayatında hiç düşünmeden öte tarafa geçenler az mıdır?
Çünkü “düşünmek” zevkli olduğu kadar netameli bir eylemdir.
Onun için Türk, “düşünen kafalara kötü fikirler üşüşür” atasözünü keşfetmiştir.
Neyse, işin felsefî kısmını bitarafa bırakalım… Zira yazı çok uzayacak!
Demem o ki, biraz düşününce, “anormal” yaşamakta olduğumuzu görüyorum.
Ortada akıl almaz işler dönüyor…
Her biri, ayrı ayrı yeri yerinden oynatacak vahamette düzinelerce ses kaydı ortalarda, yeni moda birer müzik klipleri gibi geziniyor…
Çok satan gazetelerden biri satılıyor mu, devrediliyor mu, ne oluyor belli değil!
Şu anda bu gazetenin sahibi kim veya kimler, bir muamma!
Bu gazetenin büyük bölümü bayii satışıyla mı, ücretsiz mi dağıtılıyor, o da belli değil!
Sosyal medyada paylaşılan resim ve bilgilere göre; Zaman abonesi konut ve işyerlerinden, “Zaman” toplanıp çöpe atılıyor, yerine bu gazetenin bırakıldığı iddia ediliyor.
Binlerce polisin görev yeri değiştirildi, değiştirilmeye devam ediyor, bitecek gibi de gözükmüyor.
Yargıda, hâkim ve savcıların yer değiştirme depremi yaşanıyor… Savcılara, yargıya müdahale haberleri gırla gidiyor… Soruşturmalar durduruluyor…
Nerede bir soruşturma varsa, oradaki polis ve savcı görevden el çektiriliyor.
MİT’in “TIR”ları, Suriye istikametine bişeyler taşıyor… İçişleri Bakanı “yardım malzemesi” diyor… Ama “yardım” gözlerden saklanıyor!
Döviz ve faiz tavan yapıyor… “Faiz ve döviz lobileri” malı götürüyor. Halk yoksullaşıyor.
Bütün bunlar çok normal şeylermiş gibi, sanki bir film seyreder gibi seyrediyoruz…
Fakat biraz düşününce, bunların, yaşadıklarımızın hiç de normal şeyler olmadığını fark ediyorsunuz…
Tabii bu anormalliklerin pek hayra alamet olmadığını da hissediyorsunuz!
Toplu tırlatmaya az kalmış gibi!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, PENGUEN’den, 30 OCAK