Hürriyet
nedir? İmkânlar dairesinde, kimseye zarar vermeden ve kimseden zarar görmeden
yaşayabilmektir. Haddizatında bu mudur, bundan da çok emin değilim. Karar
veremiyorum. Misal; toplum içerisinde bir mekânda oturmuş konuşuyorsunuz,
muhtelif düşüncelerden insanlar var, iktidardan ve muhalefetten insanlar,
özgürce konuşmak istiyorsunuz ama yapamıyorsunuz. Çünkü garip duygular,
düşünceler esir alıyor sizi. Kimse tenkitten hoşlanmaz, herkes övülmek ister.
İnsan cahildir, zalimdir, bencildir. Oysa konuşmanızdan hiç kimseye bir zarar
gelmez ama zarar görmeniz çok muhtemel. Bu yüzden içinizdekileri hürce dökemiyorsunuz.
Ta ki yazarken bile her şeyi yazamıyorsunuz. Burada bir hürriyet sorunu var,
demek ki hürriyet diye bir şey sadece hayal ve avuntu diyorsunuz o zaman. Bu
elinizde olan bir şeyde değil, irade dışı bir şeydir. İnsan varsa hürriyet
yalandır. İnsanlar benzerlerinin hürriyetlerini yok ederek var olurlar çünkü. Mutlak
hürriyet diye bir şey var mıdır? Yoktur ve olamazda. Yaşamıyorsanız eyvallah. İnsan
nefsi olsun ister ama olmaz, olamaz. Hürriyet kader gibi bir şeydir.
Çözümlemesi çok zordur. Din nasıl akıllılar ve insanlar için geçerliyse ters
orantılı olarak mutlak hürriyette akılsızlar ve hayvanlar için geçerlidir. Daha
ötesi ölüler içindir. Akılsızlar için din yoktur ama mutlak hürriyet vardır. Akıllılar
içinse din vardır ama mutlak hürriyet yoktur. Yeni doğan çocuk mutlak hürdür,
çünkü aklı yoktur. Hayvanlar mutlak hürdürler, çünkü akılsızdırlar. Yetişkin
insan hür değildir, çünkü aklını kullanmayı öğrenmiştir ve bir toplum içinde
yaşadığının bilincine ermiştir. Buradan şöyle bir sonuca da ulaşabiliriz sanki;
bir kişi din sahibi ise şayet hürriyet sahibi değildir. Hürriyetin anlamı da
buradadır zira. İnsan ya hayvan gibi yaşar ya da insan gibi. Hayvan gibi
yaşarsa yaşayacağı yerde bellidir. Çünkü insanlar içerisinde yaşaması kabil
değildir. İnsan gibi yaşarsa da yaşayacağı gibi yaşıyordur, sorun yoktur.
Bizler
hep mutlak hürriyet isteriz ama mutlak hürriyetin ne olduğunu bilmeden isteriz.
İstemiş oluruz. Düşünsek, isteğimizin çok anlamsız olduğunun farkına varırız
ama düşünmek istemeyiz. Hürriyet haddizatında insanoğlunun içinde ki bir
kuştur. Hep onuyla yaşarsınız ama onu asla yaşayamazsınız. Hayatla hürriyet
birbirine zıttır. Ölümle hürriyet ise birbirini çeker. Kompleks bir durum.
Paradoks. Hürriyet, haddizatında, olması durumunda güzel bir şeydir.
İstediğimiz düzeyde olmasa da hiç olmazsa birazcık hissedebileceğimiz düzeyde
olması şüphesiz güzel olurdu. İstediğimiz düzeyde hürriyet ağır bedeller ister.
Bedelini ödeyebilen alır onu. Bir meta değildir. Parayla asla alamazsınız.
Lütfu asla olmaz. Pazarlığı hiç yapılamaz. Ancak kavgasını verirsiniz. Bir kuş
gibidir ya birlikte uçarsınız ya da uçar gider ve siz kalırsınız. Elle
tutulmaz, gözle görülmez ama hissedilir. His kimde olur? İnsanda. İşte ancak
insan hisseder hürriyetin ne olduğunu, var olup olmadığını. Yaşayan insan fark
eder hürriyeti ve hürriyetin değerini. Hayatı tanımayanlar, birilerinin
kuyruğunda bir sinek gibi yaşayanlar, iradelerini ve akıllarını ipoteğe vermiş
olanlar, dünya nimetlerinin peşinde koşanlar hürriyeti ne fark edebilirler ne
de değerini anlarlar hürriyetin. Hürriyet, akıl kadar değerli bir nimettir.
Onun değerini bilmeyenler, insanlara da asla veremezler. Hür olmayanın,
hürriyet vaadi mutlak saçmalıktır. Vermemesi değil, vereceğim demesi onu suçlu
yapar haddizatında. Alınamayan şeyi nasıl vereceksiniz? Şarlatanlığa ve sahtekârlığa
lüzum yoktur.
Bazen
hızlı ve ani geçişler iyidir. Geçelim öyleyse. Hürriyet ne Türk’ün oldu ne de
Türk’e verdi hürriyet. Hürriyet bir barikattı. Gerçek hürriyeti yutan, tüm
değerleri satan bataklıktı. Güzel görünümlü velâkin esir adalarına götüren bir
attı. Hürriyetin yolları sadece siyonizme açıktı. Hürriyet sadece Siyonistler
için vardı. Türk’e ise gösterilecek kadardı, yaşatılacak değil. Türkiye
Türklerindi ama hürriyet değil. Çünkü hürriyet Türklerin değildi. Baban parayı
basıyorsa Paris’te, Londra’da, Newyork’ta senindi. Ama sen senin gibi asla
yaşayamazdın. Zira para akmadığı zaman ayakta kalamazdın. Baban için yaşarsan
ve babanın her dediğini yaparsan hem kaynak kesilmezdi hem de zevkin
eksilmezdi. Hürriyette bunu yaptı. Hep gerçek babası için var oldu. Yemini aldı
demini sürdü. Kendinden bildin, çünkü kendinde değildin. Kendine geldiğinde de
sen, sen değildin. Hep başkalarının önünde eğildin ama bunu hiçbir zaman
bilmedin. Bildirenleri de dinlemedin. Artık aç gözünü gör gerçeği! Gerçek ne
kimliklerdedir ne de etiketlerde. Gerçek; özde, sözde, yüzde gizlidir. Görebilmek
ve anlayabilmek gerekir. Hürriyet bir çocuktur, baba değil. Sahip değildir,
sahibi olandır. Sende yaşar ama başkasına çalışır. Yaşadığı yerin sana ait
olduğunu haykırır durmadan ama o yeri babasına pazarlar sen farkında olmadan.
Son tahlilde; Hürriyet
ne Türk’ün oldu ne de Türk’e verdi hürriyet. Onu besledin ama ondan asla
beslenmedin. Kör gözlere, sağır vicdanlara, örtülü beyinlere diyeceğimiz tek
kelime yoktur. Düşmanını bilmeyenle asla yürümeyeceksin!
EKSTRA:
BİR… İki ayaklı itler hep
havlarlar. Çünkü kendilerini öyle ifade ederler. Zira başka yetenekleri yoktur.
Onlar için en büyük nimet dikkate alınmaktır. Siz dikkate alıp gündem
ediyorsanız ve o, bu şekilde milletin karşısında arz-ı endam ediyorsa, bu onun
için en büyük lütuftur. Zira istediğini almıştır. Bilakis dikkate alınması,
gündem olması kabil-i mümkün değildir. Zira dikkate alınmak, gündeme gelmek
büyük başarılara ve eserlere bağlıdır. Eğer bir eseriniz ya da başarınız yoksa
sağır sokaklarda yok olur gidersiniz. Dost bildikleriniz bile hatırlamaz
olurlar. Hele bir de dost bildiklerinizin düşmanlarından tarafa havlamıyorsanız
hepten tükenip gittiniz demektir. İtin iki ayaklısı dört ayaklısından bin kat
daha tehlikelidir. Bu yüzden gerçek itlere asla sözümüz yoktur. Çünkü onların
havlaması hayırlıdır. Bizim yapacağımız şey şudur; boş vereceksiniz. Dikkate
almayacak, değer vermeyeceksiniz. Haberini yapmayacaksınız. Çalıyı dolanacak ve
işinize bakacaksınız. Havlayıp duracaklar. Elbet yorulunca susacaklar. İt,
insanı ısırır!
İKİ… Rüyalar da moda oldu
adeta. Kitap varken rüya ile amel edilir mi? Rüya ile amel eden mutlak bir din
taciridir, saf bir şarlatandır şahsi kanaatime göre. Şahsen, Müslüman
kimliklilerden de korkar oldum. Dikkat lütfen, Müslüman ruhlulardan değil. İnanamıyorsun,
güvenemiyorsun, anlayamıyorsun. Dehşetli bir yobazlık, bağnazlık var. Kitabın
var ama başka kitaplara göre amel ediyorsun. Önderin (sav) var ama liderinin ve
şeyhinin izinden gidiyorsun. Bir Allah’ın olduğunu unutuyorsun. Bu ülke asla
şeyhlerin ve müritlerin ülkesi olmamalıdır. Evet, şeyhler ve müritler
olabilirler ama ülke asla onların hâkimiyetinde olmamalıdır. Şeylerin ve
müritlerin ülkesi demek; coni, toni ve siyon emperyalizminin ülkesi demektir. Hele
esir şeyhlerin bu ülke, bu millet, bu devlet, bu din adına yapabilecekleri
zerre iyi bir şey yoktur. Onların kölelikten başka sunabilecekleri bir şeyleri
olamaz. Haddizatında şeyhler ve müritler ülkede yönetemezler. Zira yönetim ayrı
bir yetenek ister. Bilgi, beceri, bilinç, cesaret, akıl ister. Ama onlar
cahilliğin ve korkaklığın karanlığında yaşamaktadırlar.
ÜÇ… Son 10-15 yıllık süreçte
İslam Dinini tercih edenleri takip edin bakalım ne yapıyorlar? Acaba
Hıristiyanlaştırma faaliyetleri mi yürütmektedirler, İslam tahrifatçıları ve
tahribatçıları ile birlikte? Zira bir şeye en büyük zarar, içeriden
verilebilir. Dışarıdan yapılan müdahaleler, insanlar nezdinde şüpheli
görülürler. Bu da hamlelerin heder olması demektir. Siz, son zamanlarda gelişen
olaylarda, sonradan dinimize dâhil olanların parmağı olmadığını düşünüyorsanız
şahsi kanaatimce yanılıyorsunuz demektir. Zira her hamlenin bir alt yapısı mutlaka
olmalıdır. Elde ki veriler harekete geçmenin uygun olduğunu söylüyorsa sessiz
durmanın anlamı yoktur. Hele bir de zaten hep içeriden olduğunu
sandıklarımızdan destek varsa bir dakika gecikmek bile zaman ziyanıdır. Ülkemiz,
milletimiz, devletimiz ve dinimiz çok büyük tehdit ve tehlike altındadır
maalesef. Bu badireyi atlatamazsak uçurumdan aşağıya yuvarlanacağız. Bizi biz
yapan her şeyimizi kaybedeceğiz. Nesillerimizin hafızaları silinecek ve yeni
veriler yüklenecek. Mutlak şekilde köleleştirilecekler. Emperyalizmin hadimi
olacaklar. Genç kardeşlerimiz oynanan oyunu mutlaka görmelidirler. Şeytanlara
ve dostlarına asla inanmamalıdırlar. Allah ile aldatılmamalıdırlar. Mürit değil
birey olmalıdırlar. Şeyhlerin değil Önderin izini takip etmelidirler. Esir
insanların gölgesinde değil, hür insanların yanında yaşamalıdırlar. Yaşama
geçmiş hikâyelerin öncesini merak etmelidirler? Oysa bizler yaşama geçmiş
hikâyelerin öncesini hiç merak etmeyiz. Ya hiç okumayız ya da meftunu oluruz
ama asla sorgulamayız.