Yumruk atma, fazla uzun
sayılmayan zamandır gündem tayin eden bir olay oldu. Önüne gelen yumruk atmaya
başladı. Kimlere yumruk atılmadı ki. Son yumruk CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na
atıldı. En başta belirtelim ki, alçakça, namussuzca bir eylemdir. Bendenize
göre zavallı ve cahil biri, istenilen şekilde adice bir hareket çekti. Yumruğun
atılış hamlesi kadar atılış pozisyonu da önemlidir. İlginçtir, adeta dev
adamlar yarılarak Sayın Başkana ulaşılıyor. Yine ilginçtir, ciddi bir kuvvetle
atılıyor. Yani, adeta, arkam var diyor yumruk sahibi. Malum şahsın Meclise çok
rahat girdiği görülüyor. Bu da girilecek güzergâhın önceden belirlendiğini ve o
yerlerde ki görevlilerinde önceden uyarıldığını gösteriyor sanki. Ama arka
planla ilgili ipucu teşkil edecek hiçbir belirti yok. Tezgâhı kuran çok iyi
kurmuş şahsi kanaatimce. Ve bu tezgâh, şayet içlerinde eli olanlar olsa bile,
asla MHP ve AKP tandanslı bir tezgâh değildir. Ama piyasaya sanki malum şahıs
buralardan talimat alarak olayı gerçekleştirmiş gibi sunuluyor. MHP diyenler de
AKP diyenlerde milleti yanıltıyorlar. Bu kesinlikle saptırmadır. Hatta daha
ilerisi ihanettir. Zira milleti birbirine düşürecek olaylara neden olabilir.
Bin insanın içinden bir kullanışlının çıkması son derece normaldir. Ve bin
insanı aynı düzeyde kontrol etmek kabil olamaz. Tezgâh, Cumhurbaşkanlığı
seçimini de kapsıyor kuvvetle muhtemel. CHP ise en sert hamlelerle kaybediliyor
ya da yeniden dizayn ediliyor. CHP misyonunu ikmal etti, şimdi yeni misyon
yükleniyor kendisine. Küresel lortlar ve dâhilde ki baronlar CHP yi yeniden
dizayn ediyorlar. Ulusalcıların devri sona eriyor, küreselcilerin devri
başlıyor, tabi başarabilirlerse. CHP, Liberalistlerin ve Diyalogcuların
kıskacına alınıyor. Bunu çok önceden de izah etmiştik. Yumruk, bir gerçektir ki, seçimi unutturdu.
CHP ye kendi tabanından gelmek üzere olan tepkileri doğal olarak geri
püskürttü. CHP de dizaynın nasıl başladığı malumdur. Kimbilir yumruk belkide
bir acının tepkisidir. Şu an net bir şey söylemek mümkün değildir. Artık eski
düzen bitmiştir. Yeni düzen nasıl olacaktır, şu an ona karar verilmektedir.
Aktörler, mücadele yöntemleri ona göre belirlenmektedir. Ülkeyi daha da
karıştırmak adına bu yumruğa mukabil bir yumruk gelebilir. Teennili ve
müteyakkız olmak gerekir. Zira geçen seçimlerden daha kritik bir seçim geliyor.
Sayın Başbakan Tayip Erdoğan’ı kesinlikle tepede görmek istemiyorlar. Bu yüzden
kaotik bir ortam oluşturmak isteyebilirler. Hatta fail-i meçhuller olabilir. Ülkemizde
ince bir detay var. Millete benzeyenler kazanıyorlar ama birileri ısrarla
millet bize benzesin istiyorlar. Bu yüzden millete benzeyerek kazanmak
istemiyorlar, farklı yollara başvuruyorlar. CHP garip bir parti, bir yumruğu
varıp nereye dayandırıyor. Mücadeleleri devam edecekmiş, kimse yüreklerine
korku salamazmış, daha önce nice başkanlarına aynı yöntemlerle tepki de
bulunulmuş vs. vs. oysa ne alaka diyebileceğimiz türden izahatlardır bunlar. Önce
bir kafanı dinle, sakinleş, tetkik ettir, tahliller yap, sonra ne söyleyeceksen
söyle. Ama hayır kafa belli ya, o kafaya göre suçlu belli, amaç belli, öyleyse
salla gitsin. Ama olmuyor işte. Millet yemiyor ve siz feci darbe yiyorsunuz
malum zamanlarda. İşte sırf bu yüzden yiyorsunuz darbeleri. Ve sonra millete
kızıyorsunuz. Bu ülkenin gerçeklerine ve millet ruhuna göre siyaset
belirlemiyorsunuz. Bu ülkeye ve millete şaşı bakıyorsunuz. Bir defada suçlu biz
olabilir miyiz diye düşünmüyorsunuz. Suçu ya millette ya da milletin teveccüh
gösterdiği yapılarda arıyorsunuz. Bir yumruğu bile ülke ve millet gerçeklerine
göre tahlil edemiyorsunuz. Gerçekleri saptırıyorsunuz, arkasının
araştırılmasını istemiyorsunuz. Oysa araştırılsa kimbilir ne çıkacaktır. Hangi
baron hangi hedefe yönelik böyle bir taktiğe başvurmuştur deşifre edilecektir
ama buna fırsat veren kim? Belki de CHP nin yeniden yapılanmasına yol açmak
için atılan bir yumruktu kimbilir. Acı bir gerçektir ki; çok müptezel bir
politikamız var. Ne medeniyet var, ne ideal var, ne anlayış var ne de bir değer
barındırıyor. Politikacılar bilmem ne, politika da bilmem ne yuvası sanki. Yağmacı,
talancı, ahlaksız, adaletsiz, imansız, vatansız, milliyetsiz, devletsiz bir
politikanın kurbanlarıyız maalesef. Adeta hırs cehennemini andırıyor politik
arena. Herkes bencil, çıkar düşkünü, hedonist, şarlatan. Yazıklar olsun,
insanın içi acıyor. Şuna bakın, bir sefil bir yumruk atıyor, koca devlet naçar
kalıyor adeta. Oysa yapılması gereken, o yumruğu kim attırdıysa bulmak ve
milletin huzurunda kuduz it gibi gebertmektir. Ama olmuyor. Bir yumrukla
siyaset belirleniyor, istikbal tayin ediliyor. Bu ülkeye, bu millete, bu
devlete bu yakışmıyor. Kitap sahibi, kültür sahibi, devlet geleneği olan ve
dünyayı yönetmiş bir milletiz oysa.
EKSTRA
BİR:
Kimin ‘’sözcü’’sü?
Kime ‘’karşı’’?
Kimin ‘’hürriyet’’i?
Kimin ‘’milliyet’’i?
Kimin ‘’cumhuriyet’’i?
Kimin ‘’posta’’sı?
Kimin ‘’vatan’’ı?
Ve ‘’zaman’’ kimin
lehine işliyor?
Bunları çözümlemeden ve
millete gerçekleri olanca çıplaklığı ile izah etmeden bu ülke, bu millet, bu
devlet bir milim ilerleyemez. Kim ne derse desin. Yalanlarla yaşayarak
istikbalimizi mahvettik ve mahvetmeye devam ediyoruz. Gençliğimizi bugüne kadar
zehirledik ve zehirlemeye devam ediyoruz. Tüm değerlerimizi çürüttük ve
çürütmeye devam ediyoruz.
İKİ:
Sayın İlker Başbuğ Paşa
demiş ki; ‘’Bizim
de hatalarımız, çelişkili tutumlarımız vardı. Mesela şehidimiz olduğu vakit
gidiyoruz, şehidimizin başı örtülü annesinin elini öpüyoruz, ona anne diyoruz,
sarılıyoruz, acısını yürekten paylaşıyoruz. Ama o anneler yemin törenine
geldiklerinde başları örtülü diye içeri almıyoruz. İşte bu bizim çelişkimiz ve
hatamızdı.’’ Peki, biz ne söyledik
yıllarca? Aynı feci hatayı dile getirdik ama birileri bizi yanlış anladılar ve
şiddetle tenkit ettiler. Bu sekter tipler şimdi ne diyecekler gerçekten merak
ediyorum. Zira eylemi yapan kişi kendi söylüyor bu sözleri. Demek yanılan biz
değilmişiz. Ki zaten de öyleydi ama öylesine söylüyoruz bunu. Gerçeğe gözlerini
kapatan bakarkörlermiş yanılanlar. İşte hep bakarkör olduğumuz için kaybettik.
Hataları söylediğimiz için Necip Türk Ordusuna muhalifmişiz gibi itham ve
takdim edildik. Necip Türk Ordusunu bu zavallı bakış bu hale getirdi işte. Necip
Türk Ordusuna kötülük yapanlar bizler değildik, onlardı. Bu minvalde ki
bakışlar politik olarakta vurdu. Ama idrak edemedik bir türlü. Çünkü
kafalarımız donuktu. Bakışlarımız sığdı. İdraklerimiz mefluçtu. Orduya
serserice tapınış, onu tenkit edilemez bir mevkiye yükseltiyordu ve böylece
rahat bir şekilde ordu zımnen yıpratılıyordu. Resmi tarihin felç ettiği
beyinlere ne deseniz boş ne yazık ki. Ama zaman acımıyor, yok ederek öğretiyor.
Kendi kafasıyla düşünmeyenler, yalanlarla yaşamaya ve yenik düşmeye
mahkûmdurlar.
ÜÇ:
Siyonizm ve
köpekliğini yapan Firavunlar, Müslümanları katletmeye devam ediyorlar. Ama
sözde Müslüman, özde Siyonizm maşası olanlardan tık yok. Her şeye karışanlar,
her şeye konuşanlar her ne hikmetse bu mevzuda ne karışıyorlar ne de
konuşuyorlar. Sanki Siyonist mühür vurmuş ağızlarına. Batı derseniz onlara
sözüm yok. Çünkü hayvanlar sözden anlamazlar. Hayvanların tıynetinde zayıf
düşeni parçalamak vardır. Onların tek gayesi karınlarını doyurmak ve hayatta
kalmaktır. Batının hayvanlar âleminden farkı yoktur. Kahrolsun Siyonistler ve
köpekleri Firavunlar. Zalimler için yaşasın cehennem! Kardeşlerimizin
yanındayız ve dualarımız onlar içindir. Genelde İslam Âlemi, özelde Türklük
Âlemi davamızın temelini teşkil eder. Çünkü Kızıl Elmamız olan İlay-ı
Kelimetullah tüm ruy-i zemini kapsar.
DÖRT:
Fahişeler,
namuslu insanları da fahişe sanırlar. Gerçek fahişeler, dört duvar arasında
yaşamaya mahkûm olanlar değil, ülke sathını o ev sanan fahişelerdir. Ama bunlar
toplum nezdinde hanfendidirler ya da beyefendidirler. Diğerleri ise
namussuzdurlar. Oysa asıl namussuz, ahlaksız, aşağılık, iğrenç birer fahişe
olan bunlardır. Toplum bu derin hakikati idrak etmelidir. İdrak etmedikçe
bataklıkta sürünecektir.
Milletin
umumunu temsil mevkiinde bulunan ve adaleti en süt düzeyde gerçekleştirmekle
mükellef olan malum yapı mutlaka lağvedilmelidir. Yeniden bir yapılanmaya
gidilmelidir. Bir milletin hukuku o milletin aleyhine işliyorsa o hukuk milli
değildir. Bir milletin hukukunu tanımayanlara özgürlük bahşetmek, o milletin
hukukunu temsil ettiğini sandığımız yapıların haddine değildir. Üstelik o hukuk
tanımazlar aynı zamanda ahlak, haysiyet, onur tanımaz olanlarsa hiç değildir. Herkes
kendi mevkiinde kendi vazifesini yapmalıdır. Hırslarının mahkûmu olanlar
bulundukları mevkileri terk etmelidirler. Politik arena ile hukuk arenası
karıştırılmaktadır. Her şey kendi zemininde yapılmalıdır. Hukuk politikaya alet
edilirse işler şirazesinden çıkar efendi.
1 MAYIS
gününe dikkat edilmelidir. Ya geçen yıl ki ya da ondan önce ki 1 MAYIS günü ile
ilgili şöyle demiştik galiba; bu 1MAYIS, gelecek 1 MAYIS için bir prova
olabilir. Şimdi çok güzel geçer ki, her zaman böyle geçer sanılsın. Ve artık
umursanmasın, bir gevşeklik hâsıl olsun. Böylece tam dalgınlık anında ağır bir
darbe vurulsun. Hem de vurulması çok mühim olan bir zamanda. Öyleyse bu 1MAYIS
gününde sonsuz müteyakkız ve teennili olmak şarttır. En ince detay
düşünülmelidir ve sıkı bir tedbir alınmalıdır. Evet, herkes istediği gibi
özgürce kutlasın ama hiçbir kimse de haince hamleler yapmaya yeltenemesin. İşte
olay budur.
Sayın
Başbakan’ın yerinde bendeniz olsam asla Cumhurbaşkanlığına aday olmam. Belki
yersizdir, belki yanlış bir düşüncedir ama sanki Sayın Başbakanın Cumhurbaşkanı
olması isteniyormuş gibime geliyor. Adeta tahrik ediliyor. İstenmiyormuş gibi
yapılıyor ama isteniyor sanki. Yukarıda söylediklerimde düşüncemdir, bu da
düşüncemdir. Çelişki var gibi ama yoktur. Ne garip bir milletiz be; ne yapsak
kendimize çalışmıyoruz sanki.
Bir önce ki
yazımızda ifade etmiştik. Politikacılar milletin cahilliğine dua etsinler yoksa
millet hepsini bir kaşık suda boğardı diye. Aynı şey cemaat yapıları içinde
geçerlidir. Bahusus Siyonizme çalışan kapkaranlık yapı için daha çok
geçerlidir. Bu milleti elbirliği ile cahilleştirdiler, aydınlanması için hiçbir
şey yapmadılar, şimdi de sömürüyorlar.
BEŞ:
Politik gariplikler;
Birisi bir
şey yaparım dediği zaman millet inanıyor da, diğerleri bir şey yaparız
dedikleri zaman millet niye inanmıyor? Oysa millet aynı millet. Sorgulanması
gereken bir durumdur.
Aynı
şekilde birileri bir öncekilerin sayelerinde milletten bir şeyler alıyorlar. Yani
asıllar olmasa kendileri bir şey alamayacaklar. Ama diğeri kendi varlığı
sayesinde milletten bir şey alıyor. Kendisi olmasa kendi kadrosu bir şey
alamayacak. Sorgulanması gereken bir durumdur.