ALEMİN KEYGİ YERİNDE MAŞALLAH! Levent KIRCA

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 20.04.2014

AYDINLIK

Geçen gece oturmuşum çalışma masama, yeni oyunumuz “Haziran”ı yazıyorum. Bir yandan açık duran televizyonu dikizliyorum. Ne olsa beğenirsiniz? Teke Tek Programı Fatih’in konuğu, “Tuncay Özkan”…

Hemen yazdığım yazıyı bırakıp, televizyonun karşısına geçtim. Açtım sesini, ayaklarımı uzattım. Durumu “gel keyfim gel” izleyeceğim. Çünkü, aşağı yukarı neler olabileceğini tahmin ediyorum. Çünkü ben, Ergenekoncular henüz içerdeyken, Teke Tek’e Fatih’in programına, onun daveti için katılmıştım. Amacı, beni yere vurmaktı. Ne var ki, tam tersi oldu. Program, Fatih’in kariyerinin sonu olurken, izlenme rekorları kırıp, dillerde destanlaştı. Hala insanlar, internette izleyip mesajlar atıyorlar.

İşte o programda, bir ara söz Silivri’de yatanlara geldi. Hatta, izleyip siz de bakabilirsiniz. Çok tıklanıyor.

Dedim ki; “Hapishanede yüzlerce subay, gazeteci, yurtsever, aydın suçsuz yere yatıyor. Silivri, burnunun dibi. Bir gazeteci olarak, gidip onları ziyaret ettin mi?” Biraz duraladıktan sonra; “Gitmedim” dedi. Biraz es verdi; “Gitmek zorunda değilim” dedi. Ayrıca onların suçsuz olduğuna da inanmıyorum” diye ilan etti. Dedim ki; “Yüz küsür gazeteci yatıyor. Onlar senin arkadaşların, meslektaşların değil mi?” “Hayır, değil” diye cevap verdi. “Sevmiyor musun arkadaşlarını?” dedim. “Hayır, sevmiyorum. Ziyarete gitmedim ve de gitmeyeceğim” dedi. “Çünkü, suçsuz olduklarına inanmıyorum” diye ekledi. Aynı programda yakaladığım Tayyipçiliğini, kendi ağzıyla da onayladı. Daha sonra yaşananlar, benim ne kadar haklı olduğumu koydu ortaya.

Yazı masamdan kalkıp, televizyonun karşısına bu nedenle geçtim. Sevmediğini beyan ettiği, suçlu diye düşündüklerinden biri Tuncay Özkan, karşısındaydı. “Asla ziyaretlerine gitmem” dediği Tuncay Özkan, bu kez onu ziyaret etmişti. Karşımda ağız değiştirmiş bir Fatih buldum. Bu kez Tuncay’ a dostça davranan, onun, hatta hepsinin suçsuzluğuna inanan ve duruma üzülen bir bukalemun oturuyordu Tuncay Özkan’ın karşısında. Hatta duruma; “Böyle saçmalık olmaz” diyerek üzülüyor ve hayıflanıyordu. Tam da gülemedim de, bıyık altından sırıttım. “Vay be!” diye geçirdim içimden.

Tuncay programın bitimine yakın, gafil avladı Fatih’i. “Levent Kırca ile yaptığın programı hapishanede izledik ve gülmekten yerlere yattık” dedi. Amacı; “O gün bizim için neler dediğini biliyorduk” demekti, yaptığımız programı hatırlatarak. Boş kaleye gol atıyordu. Sonra ilave etti; “ Levent’i tekrar davet et, gene konuşun. Hatta belki de sarılır barışırsınız” dedi. Toy Fatih, bu golü doksandan yedi. “İstemez, benden uzak dursun” deyiverdi.” Tabi canım bakarız, düşünürüz…” demesi, ki demedi; topu karşılamak ve golü yememek olurken, yalandanda olsa olgun görünürdü.

Fatih, birlikte yaptığımız o programın şu kısmını psikolojik baskı olarak değerlendiriyor ve diyor ki; “ Gece saat dokuzdaki programa sabahtan gelmiş. Bütün gün televizyonun otoparkında arabasının içinde oturarak bana baskı yaptı” diyor. Ve kendisini bununla savunmaya çalışıyor. Şimdi olayın özü şu; Evet program dokuzda… Saat altıda Ulusal Tv’de işim bitmiş. Evim Beykoz’da. O saatte köprüde trafikte olur. Eve gidip dönmeye kalksam, buna değmeyecek. Bir yerde yemek yiyip bir kadeh de rakı içip zaman öldürsem, içki içmem malumunuz. Tok karınla da, programa çıkmak istemedim. Saat yedi gibi gelip otoparkta, penceresini açıp minibüsümün içinde oturdum. Temiz hava almak istedim. Gazete okudum, kitap okudum vakit öldürdüm. Asistanları gelip, beni içeri davet ettiler. Makyaj odaları, penceresiz ve havasız olur. Bu yüzden arabamda oturdum. İkram ettikleri çayı, sodayı da içtim. Durum budur.

Saat geldiğinde asistanları beni alıp, zat-ı şahanelerinin yanına çıkarttılar. Ne var ki, program bitiminde uğurlamadılar. Yolu kendim bulmak zorunda kaldım. Ama değdi doğrusu. Ne zaman isterse kendisiyle tekrar program yaparım. Kimseden korkum yok.

Bak Fatihçiğim; meteliğe kurşun attığım şu günlerde, bir de film teklifi aldım. Filmden tarafıma ödenecek paraya şiddetle ihtiyacım olmasına rağmen, senaryoyu okuyup, hikayeyi beğenmediğimden bana yakışmayacağını düşündüğümden, teklifi geri çevirdim.

Benim için “para” değil, “doğru” olmak, çizgimi korumak önemli olmuştur hep. Bu yüzden de, ayaktayım. Sana ve senin gibilere şaşırmam da bu yüzden. Sizin için her şey,“para”dan daha sonra geliyor.

 

Tarih: 20.04.2014 Okunma: 741

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?