Tehcir, zorunlu göç ettirme. Belli bir bölgede bulunan ahaliyi, başka bir vatan toprağında geçici olarak barındırmak.
Peki, 1915'te ne olmuş ve niçin olmuş?
Cevabı; o günleri yaşayan, “Tehcir” kararında da, uygulanmasında da imzası ve katkısı olmayan, üstelik bu kararı alanların “siyasî rakibi” olan Mustafa Kemal versin mi?
Henüz Anadolu'nun işgal altında olduğu 26 Şubat 1921'de Amerikalı gazeteci Clanense K. Streit'e Ermeni tehcirine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunmuş:
“ İŞGAL OLMASAYDI EVLERİNE DÖNERLERDİ”
Atatürk, Ermeni tehciri ve Ermeni çetelerinin yaptıkları katliamlar konusundaki görüşlerini şu sözlerle dile getirmiş: “İngilizlerin sulh zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda'ya reva gördüğü muameleye kayıtsız kalan dünya efkârı, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize haklı bir ithamda bulunamaz. İftiraların aksine, tehcir edilenler hayattadır ve bunlardan ekserisi şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi evlerine dönmüş olurlardı. Rusların Şark vilayetlerimizi tahliyeye başladığı sırada Ermeni çetelerin yaptığı katliam ve tahribat herkesin malûmudur.”
Görüldüğü gibi, Ermeni vatandaşlar ülkeden sürüp çıkarılmıyor, o günlerde vatan toprağı olan Halep ve Şam civarında zorunlu ikamete mecbur ediliyorlar. Şartlar değişince evlerine dönmek üzere!
x x x
Mustafa Kemal, tehcirin sebebini de aynı gazeteciye şu sözlerle açıklıyor:
“Düşmanca ithamda bulunanların sürdürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri meselesi şudur: Rus ordusu 1915'te bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Ermeni Taşnak Komitesi, askerî birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız bir şekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu. Bu cinayetleri işleten Ermeni çeteleri, silah, cephane ve iaşe ikmallerini, bazı büyük devletlerin daha sulh zamanında, kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan istifadeyle büyük stoklar husule getirdikleri Ermeni köylerinden yapıyorlardı.
Milletimiz aleyhinde söylenenler bütünüyle iftiradır. Milletimizin zalim olduğu iddiası baştanbaşa yalandır. Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir. Fatih, İstanbul'da bulduğu dinî ve millî teşkilatı olduğu gibi bıraktı. Rum patriği, Bulgar Eksarhı ve Ermeni Kaşkarigosu gibi Hıristiyan din reisleri imtiyaza sahip oldu. Kendilerine her türlü serbestlik verildi.”
x x x
Ata’nın da vurguladığı gibi, başka milletlerin örf ve âdetlerine, yaşama haklarına Türkler kadar hoşgörü gösteren bir millet tarihte gösterilemez.
Bu hoşgörünün, milletimizin tarihi derinliklerinden gelen muhteşem bir yaşama azmi ve kendine güvenden kaynaklandığına eminim.
Türk milleti, hiçbir kavmi kendisini yok edecek güçte ve tehditte görmüyor. Bu dünya üzerinde herkese yetecek toprak, yiyecek ekmek ve su olduğunu biliyor.
Her insanın Yüce Yaratıcının bir kulu olduğunu, insanların birbirlerinin kardeşi olduğunu yüzyıllardır görüyor, kabul ediyor.