Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Ki, “bizdeki yasa İLO’nun ilerisinde” buyurdunuz! (Faruk Çelik, Milliyet, 21/05)
Çünkü o yasayı siz çıkardınız…
Siz uyguluyorsunuz…
Sağ olun, yasanın “Avrupa Birliği’yle de tam uyumlu” olduğu bilgisini de vermişsiniz!
Nitekim sizin dehanız da burada!
AB yasalarıyla çalışan, üretim yapan Avrupa memleketlerinde on yıllardır “kaza” olmaz, kimsenin burnu kanamazken;
AB’ye tam uyumlu yasalar çerçevesinde çalışan ülkemizde, devr-i iktidarınızda, “kaza”sız, ölümsüz günümüz yok…
Hatta bu “İLO’dan öte” yasalar dairesinde kitlesel ölüm rekorları kırıyoruz!
Kanun dediğin böyle olur!
x x x
Ne güzel izah etmişsiniz:
“Teftiş anlık bir hadise… Ocaklar canlı organizmalardır. Denetliyorsun, bir saat sonra, bir gün sonra, bir ay sonra neyin olacağını bilemiyorsun!”
Öyle ya!
Bu kadar basit demeye getiriyorsunuz!
x x x
İşin daha da kolayı var:
Bir saat sonra neyin olacağı belli değilse, “denetlemeye” ne hacet!
Müfettiş yetiştirmeye, istihdam etmeye ne lüzum var?
Kaldırın gitsin!
“Deha ötesi” bunu gerektirir, bence!
Hem böylece İLO’dan çok daha öteye de geçmiş oluruz!
Zaten, bir yanıyla İLO’dan öte, diğer yönüyle AB’ye tam uyumlu yasalarımız varken, “denetleme” gibi modası geçmiş işlem ve yöntemlere neden ihtiyacımız olsun ki?
Üstelik ne işe yarıyor?
Hiç!
Dehamızı daha “öte”, daha “ileri”, daha “yaradılışa uyumlu” işlem ve ilkelere hasredelim:
Misal; “işin fıtratı”na,
“Kaza ve kader”e,
“Takdir”e,
Hatta “tevekkül”e…
Ki…
Deha ötesi icraat, yöntem ve yönetimimizi bütün dünya takdir etsin, örnek alsın!
“Vay beeee” desin…
Parmaklarını ısırsın!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, PENGUEN’den, 22 Mayıs