Bugün, dış odakların müzaheretiyle-desteğiyle- palazlanan ve yine aynı mihraklarca kullanılan bu din eksenli hiyerarşik yapılanma, içerde de dini afyon niyetine kullanarak ve hakkı batılla örterek kendi müritlerini kullanıyor ve kulla kulluğunda kapısını aralıyor. Yerel ve küresel sermayedarların sempatisini ve müzaheretini kazanmak uğruna vahşi, adi ve ilkel kapitalizmin adamlığına soyunuyor. Dini de aşındırıyor böylece. Sanki din sömürüyle özdeşmiş görüntüsü vermekten de hicap duymuyorlar. ‘’Tam Bağımsız, Büyük, Güçlü ve Aydınlık Türkiye’’nin cellatlığına oynuyorlar. Statükonun göbek taşında yer alıyorlar. Sermaye ile derin bir uyum sağlıyorlar. Adaletsizliğe, zulme, sömürüye karşı hiçbir tavır ve dik duruş sergilemiyorlar, retorik-söylem- üretmiyorlar, ortak çaba ve ortak dil oluşturmuyorlar. Hoşgörücülük tezvirleriyle-aldatmalarıyla- direngen adımları yavaşlatıyorlar. Kadim gelenekler zindanında özgür kafaları tutsak ediyorlar ve ateşli yürekleri söndürüyorlar. Sıkılmış yumrukları güçsüzleştiriyorlar.
Şimdi soruyorum: ey genç nesil! Bu alemde, kim için ve ne için varsın? Bir kaç tane kumarbaz politikacının makam, mevki elde etmesinin taşeronu olmak için mi? Bir kaç tane sefil beyinli sanatçı bozuntusunun şöhret merdiveninin basamağı olmak için mi? Vahşi ve ilkel, kara-kızıl-yeşil komprador burjuvazinin sefil ve beyinsiz veletlerinin süfli arzularının tatmininde zavallı birer piyon olmak için mi? Mafya bozuntusu, kabadayı eskisi aptalların marabalığını yapmak ve onların taklitçiliğiyle caka satmak için mi? Uyuşturucu tacirlerinin esiri olmuş, uyuşmuş, tükenmiş ve mütemadiyen zıkkımlanan zavallı birer sarhoş olmak için mi? Bir kaç tane namussuz ve adi sermayedarın gasp ettikleri emeğin bekçiliğini yapmak için mi? Halkların arasına nifak tohumları ekerek halkların kardeşliğini zehirleyen halk düşmanlarının oyuncağı ve kölesi olmak için mi? Şerefli ve soylu anne namzedi olan genç kızlarımızı iğfal edip pazarlamaya yeltenen pezevenklerin aşağılık birer taşeronu olmak için mi? Emekçi ve üretici kadınlarımızı reklam pazarlarına düşürüp hicap duymadan pazarlayan, teşhir eden aşağılık ve soysuz zibidilerin aracılığını yapmak için mi?
Aklına ipotek koyarak okumanı, düşünmeni, sorgulamanı yasaklayan, tecessüs yetilerini öldüren, madden ve manen acımasızca sömüren, milli kimliğini ve milli bilincini katleden, dini duyarlılığını bitiren, eylemsellikten uzaklaştırıp zahitliğin ve tespihin kurbanı yapan, bilincini ve şuurunu çalan, mukavemet gücünü tüketen, özgür kafanı tutsak eden, yüreğindeki küllenmeyen ateşi söndüren, kadim gelenekler zindanında boğan, kurtuluş umuduyla karanlık odalarda kurtarıcı bekleten, yaşamın sunduğu zevklerden mahrum eden, din baronluğunda kademe kaydetmiş, statükonun yaltaklığına soyunmuş, küresel kapitalizmin taşeronluğuna tavassut eden, emek-özgürlük, vatan-bağımsızlık gibi ulvi ülküleri katleden, sınıfsız ve sömürüsüz dünya özlemini boğan, toplumda kast sistemi ihdas eden, emperyalizmin vahşi mümessili amerikanın Ortadoğu da ki hakimiyetinin perçinlenmesi gerektiğini saf zihinlere zerk ederek safi zihinleri zehirleyen, amerikan işgüzarlığıyla senaryolaştırılan ılımlı İslâm projelerine imza atan, berrak ve duru dimağlara amerikan pragmatizmini ve makyavelizmini enjekte eden ve amerikan müzaheretiyle dünya pazarlarına açılıp palazlanan ve muazzam bir sömürü düzeneği ihdas edip bu marifetini de dinle boyayarak pazarlayan hiyerarşik yapılanmanın-cemaat yapılanmasının- kayıtsız şartsız itaatkâr birer kulu olmak için mi?
Bu sorulara korkusuzca ve yüreklice cevap aradığın ve bulduğun cevapları asilce kabullendiğin ve kabullerinin muktezasını-gereğini- hiç kimseden korkmadan, özgür kafanla ve ateşli yüreğinle icra ettiğin-uyguladığın- zaman kurtulacak, özgürleşecek, birey olacak, insanlaşacak, yaşamın sunduğu zevkleri imtina etmeden tadacak ve BEN YAŞIYORUM diyebileceksin. İşte o gün, hayat özgürce akmaya, umutlar yeniden filizlenmeye başlayacak. Korkma! Bırak! Aksın hayat yeşersin umutlar. Evet, ne duruyor ve bekliyorsun ‘’YENİ BİR DÜŞÜNCE TARZI’’ kurmak için? Haydi başla, zaman durmaz, yaşam beklemez. Bir yabancı şairin deyimiyle: ‘’cesaret cesaret daha fazla cesaret, kurtuluş mutlaka ellerimizde.’’ OKU ve DÜŞÜN…