Merhaba tekrar, ey basiretli ve ferasetli okur! Tam Bağımsız Türkiye idealinin asil ve namuslu emekçileri! Sevgili ülkemin soylu çocukları! Şöyle bir düşünelim, hepimiz ezilip sömürülmüyor muyuz? Evet, sömürülüyoruz, hep anlattığımız gibi. Yani ezenler var ezilenler var. Efendiler var köleler var. Dünyadaki bütün düzenek küresel emperyalizme göre şekillenmiş ve çarklar onun adına dönüyor, bireyler ve halklar onun hatırına eziliyor sömürülüyor. İnsanlık değerleri Vandallık kokan vahşetle yağmalandıkça emperyalizm palazlanıyor. Sömürünün en amansız muhalifi olması iktiza eden -gereken- BU ÜLKE bile bu küresel düzeneğin çarklarının dönmesine hizmet eder hale getirilmiş ve işler öyle şirazesinden çıkmış ki, at izi ile it izi birbirine karışmış.
Bu ülkenin onurlu evlatları, emperyalizmin itaatkâr birer kölesi konumuna düşürülmüş. Üretmeyip bitevi -sürekli- tüketen zavallı ve sefil birer hedonist –zevkperest- olmuş. Kendi kendine yabancılaşmış. Değerlerini tahkire ve tezyife yeltenmiş. Küresel ticaret baronları ve sair ülkelerdeki taşeronları öyle bir sistem inşa etmiş ki, önce politikanın takip edeceği düzeneği dizayn etmiş, kurallarını koymuş. Hiçbir politikacı bu yolun ve yol kanunlarının dışına çıkamaz hale getirilmiş. Politikaya talipliyse bu koşulları kabullenmek zorunda bırakılmış.
Halkı da bin parçaya bölüp en kuvvetli bölümünü de kendi yanlarına almışlar (amerikanın güdümündeki İslâm’ı yozlaştırma projesinin amansız destekçileri malumumuz –hoşgörücü ve diyalogcu taifesi-) ayrıca her parçanın ağzına layık siyasi teşekküller ihdas etmişler, her siyasi teşekkülün ve din eksenli hiyerarşik yapılanmanın başına da kendi ürettikleri dördüncü tür insan kalıplarını tayin etmişler. Tabi, o tayin edilen insan kalıpları da, zahirde, hitap ettikleri kitlelerin değerleriyle imtizaç etmiş -uyum sağlamış- görüntüsü vermektedirler. Bu da düşünülüp, en ince ayrıntısına dek halledilmiş. Bizler de, tayin edilmiş o insan kalıplarının peşine düşmüşüz ve belirsizliğe doğru yol almışız ve bir türlü cesaret edip bu meşum yoldan dönemiyoruz. Kimse akıbetinden yana emin ve mutmain değil. Türkiye’nin istikbâli karanlık gibi gözüküyor. Ama her şeye rağmen umudumuzu ve direncimizi kaybetmemeliyiz.
Bilelim ki, zafer güneşini direnenler ve bedel ödemeyi göze alanlar selamlayacaklardır. Fakat, genç beyinler zehirlenmekte, yüreklerde filizlenen devrim tohumları itlaf edilmekte, umutlar söndürülmektedir. Halbuki, şöyle bir bakın, o siyasi ve cemaat yapılanmalarının -hiyerarşik yapılanmaların- varoluşlarının temel sebebi ve kaynağı olan bizler nasıl yaşıyoruz ve tepedeki efendiler nasıl yaşıyorlar? Sizce bu bedihi –açık ve net- resimde amansız bir dilemma -ikilem- ve tenakuz -çelişki- yok mu? Öyleyse şunu bil ferasetli ve basiretli okur: din kisvesiyle olsun, muayyen bir lidere tapınma kisvesiyle olsun, vatan kisvesiyle olsun, tepedekiler ne kadar birbirlerine muhalifmiş görüntüsü verseler de, her dem bir gaye birlikteliği içinde olduklarından birbirlerinin dostlarıdırlar. Ve tabanlarında oluşturdukları tefrikalardan -ayrılıklardan- beslenmektedirler.
Millet olarak şöyle bir düşünüp, ‘’tevhit-adalet-özgürlük’’ ekseninde büyük birliği tahakkuk ettiriversek -gerçekleştiriversek- tepedeki efendilerin hepsi külliyen yok olacaklar ve saltanatları sarsılacak ve biz özgür olacağız. Tabi bu çalınan bilincimizi ve şuurumuzu tekrar kuşanmakla olacak bir şey. Bu efendiler perde önünde size ihanet ediyorlar. Birbirlerine muhalifmiş pozlarına bürünüp sizlerin aranıza derin nifak sokuyorlar. Eğer samimilerse haydi birleşsinler sözün gücünde, niye gücün sözcülüğüne soyunuyorlar.
Öyleyse birleşin EY DÜNYANIN BÜTÜN EZİLEN VE SÖMÜRÜLEN MUSTAZAFLARI. Sizi ezen ve sömüren müstekbirlere, firavunlara, karunlara ve belâmlara karşı. Ve son verin firavunların, hamanların, Karunların sonsuz iktidarına ve kırın çarklarını emperyalizmin ve kurun ‘’TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE’’yi… OKU ve DÜŞÜN…
‘’bir gün yeryüzünün iktidarını mustazaflara vereceğiz.’’ YÜCE VE YEGANE FELAH KİTABI KUR’AN-I KERİM.