Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
TRT, öteden beri
iktidarların çiftliği…
Lâkin
memleketi 12 senedir “dindar”lığı
kimselere bırakmayan bir parti yönetiyor…
“Dindarlık” deyince
de, malûm akla ilk gelen “kul hakkı”…
“Dindar” dediğin en evvel ve her
şeyden evvel “kul hakkı” mevzuunda hassas
olmalı… “Müslüman”, “kul hakkı”
konusunda titremeli…
TRT,
bütün millete ait bir kurum olduğuna göre, milletin partilerine, milletin bütün
evlatlarına, seçimdeki adaylara eşit mesafede olmalı, ekranlarından eşit olarak
yararlandırmalı, değil mi?
TRT’yi
kullanma konusunda, mevcut iktidarın da, eski iktidarlardan hiçbir farkı
olmadığını gördük… Gelgelelim, Cumhurbaşkanlığı
seçimi öncesinde TRT’nin sergilediği tutum bütün vicdanları isyan ettirecek
kadar yanlı… Eşitlikten, adaletten, insaf duygusundan uzak!
İktidar
kanadı halinden memnunken, bütün muhalefet isyanlarda… Feryatlar arşı âlâyı
tuttu!
TRT Genel Müdürü, yapılan
şikâyetler karşısında kendini savunmuş… Demiş ki, “Temmuz ayında Selahattin Demirtaş’a 223 dakika yer verdik.” (HalkTV,
02/8)
Mukayese
yapabilmek için diğer adaylara, bilhassa iktidarın adayına da ne kadar süre
ayrıldığını bildirmesi gerekmez mi? Gerekir fakat Sayın Genel Müdür, AKP adayına ne kadar süre ayrıldığını
söylememiş.
Muhtemelen,
“çatı adayı”na ayrılan süre de
Demirtaş’a ayrılan süre kadardır. Asıl merak edilen ise, AKP adayının TRT
ekranlarında ne kadar göründüğüydü… Bunun cevabını, RTÜK üyesi, BDP
kontenjanından seçilen Doç. Dr. Ahmet
Yıldırım veriyor: “Demirtaş’a 223
dakika ayrıldığı dönemde, TRT, Erdoğan’a 7 bin dakikanın üzerinde yer verdi.”
(halkTV, 02/8)
Demirtaş’ın
ekranda göründüğü sürenin 31 katı!
Breh
breh breh!
Bu
mu adalet?
Bu
mu eşitlik?
Bu
mu “dindarlık-Müslümanlık”?
Burada
bir kul hakkı meselesi yok mu? Kul hakkı ihlali görmüyor musunuz?
Sabah-akşam
ekranlarda Müslümanlığı anlatan hocalara soruyorum: Milletin kanalının iktidara teslim edilmesi, iktidarın da bundan
alabildiğine yararlanması, muhalefete ise neredeyse hiç yer verilmemesi kul
hakkı ihlali midir, değil midir?
“Yere tükürme”nin
bile “kul hakkı”na girdiği, kul
hakkına tecavüz olduğunu söyleyecek kadar hassas olan, ince düşünen Necmettin Nursaçan Hoca, ne der bu
hususta?
Öte
yandan, kadınların iffetinin kahkahayla bile zedeleneceğini düşünecek kadar
ince fikirli, dini bütün bir “Müslüman”
olan Arınç’a da sormak lâzım:
Milletin kanalının tek taraflı olarak kullanılması, TRT üzerinde yetkili olan
bürokrat ve siyasetçilerin Müslümanlığını zedelemez mi? Bu, aşırı fazla kullanma
“kul hakkı”na tecavüz olmaz mı? Bu
kadar kulla helalleşmek gerekmez mi? Bu adaletsizliğe bir son vermek icap etmez
mi?
Müslümanlığı,
dindarlığı, kul hakkına hassasiyeti göstermenin, kanıtlamanın tam zamanı!
Duyalım
sesinizi!
İnanalım samimiyetinize,
Müslümanlığınıza!
x x x
GÜNÜN
ÇİZGİSİ, TWITTER’DAN