ERBAKAN’A EZİYET, ERDOĞAN’A ZİYAFET

Neslihan KORUTÜRK - 22.09.2008

 

Bize tesadüf gibi gelse de tabiatta, kâinatta ve hayatta tesadüf yoktur.

Ne vardır?

İlliyet bağı!

Yani, sebep-sonuç ilişkisi…

Bugünlerde başımıza gelenler, dünkü tercihlerimizin ve seçimlerimizin sonucu ve eseridir.

***

Bundan 12 sene evvel, bütün Cumhuriyet tarihindeki başbakanlardan farklı bir siyasetçi Başbakan olmuştu.

Necmettin Erbakan!

Alışılmadık bir siyasetçiydi ya, önce başbakan olması engellenmeye çalışıldı. Fakat en büyük oyu aldığı için başbakan olması engellenemedi.

Başbakan olduğundaysa demokrasi tarihimizin en ağır muhalefetiyle karşılaştı. Bugün, 12 yıl sonra o günlere dönüp baktığımız zaman anlıyoruz ki, Erbakan’a yapılan muhalefet falan değil, düpedüz eziyetmiş!

***

Eziyet;

Koalisyon ortağı olduğu partinin genel başkanı ve diğer mensuplarıyla başlıyordu...

Rakip partilerin en yıkıcı muhalefetiyle devam ediyordu…

Medya, boyalı boyasız, bütün çirkefliğiyle karşısındaydı…

Sonra…

Orgeneral Çevik Bir ve tümgeneral Özkasnak’ın görevlerini kötüye kullanarak, iktidarı köşeye sıkıştırma çabalarını hatırlayın!

Şimdi ortaya çıkıyor ki; Sisi’ler bile Erbakan’ı düşürmek için kullanılmış.

***

 

Bu eziyet; nasıl bir başbakana yapıldı?!

 

Erbakan’ı beğenmeyebilir, hatta kendisine kızabilirsiniz. Ama herhalde, onun ABD ve AB’ye teslim olmadığını, asla olmayacağını kabul edersiniz.

“Bağımsızlık bağımsızlık” diyorsunuz ya, işte size bağımsız bir başbakan. Belki de Erbakan, Atatürk döneminden sonraki en bağımsız hükümetin başkanıydı!

Bunu Erbakan’ın 40 yıllık siyasi rakibi Baykal bile kabul ediyor. AKP kapatma davası sürerken AB’nin davaya müdahil olması karşısında dayanamayıp; “Erbakan için neden aynı ilgiyi göstermediniz? Çünkü o size teslim olmamıştı, Millî bir hükümetin başıydı.” diye tepki göstermişti.

***

Başbakan Erbakan devrindeki ekonomik göstergelere bakın; son 30 yılın en canlı ekonomik dönemi olduğunu göreceksiniz.

Erbakan cömert bir insandı. Emekli, esnaf, işçi, bilhassa memur onun döneminde hayatlarının en müreffeh dönemlerini yaşadılar. Hakikaten bir REFAH dönemiydi. Ne yazık ki kısa sürdü, 1 yıl.

İşte biz böyle bir başbakana eziyet ettik.

***

Tabii ki, böylesine topyekûn bir eziyetten sonra başımıza gelecek vardı…

Ve geldi…

Erdoğan!

Vaktiyle, Erbakan’a eziyet eden ne kadar aktör varsa, şimdi onların tamamı Erdoğan’a hizmet ediyor, ona ziyafet çekiyor.

En başta Erbakan’ı deviren siyasi partiler… Onların “parti kapatmayı zorlaştıran Anayasa değişikliği” Erdoğan’a hizmet ediyor.

Erbakan’a amansız muhalefet eden, nefes aldırmayan bütün medya Erdoğan’ın emrindedir. En fazla da Doğan medyası... Şimdiki suni kavgaya bakmayın, 6 yıldır en cıvık, en pespaye halleriyle Erdoğan’ın emrindedirler. Bugün bile Doğan medyasındaki yazarların çoğu kayıtsız şartsız Erdoğan’ın destekçisidirler.

ABD ve AB hakkında bir şey söylememe, bilmiyorum, gerek var mı? Bu kocaman Batı’nın, bir Erbakan’a olan tavırlarına bakın, bir de Erdoğan’a!

 

Ve Sisi…

Vaktiyle Erbakan Hükümetini düşürmek için kurduğu tezgâhlar şimdi “Egenekon davası” adı altında Erdoğan’ın elini güçlendiriyor.

Bu hadise de gösteriyor ki; aslında darbe marbe hikâye! Hadise; her vesileyle Erdoğan’a hizmet… Maksat, her aktör ve olayı kullanıp Erdoğan muhaliflerini yok etmek. Susturmak. Bunu hala göremeyenlere, biraz da olaylara “kalp gözüyle” bakmalarını tavsiye ederiz.

***

En kocaman eziyetçinin hizmet ve ziyafetini en sona bıraktım.

Erbakan’a en etkili ve yıkıcı muhalefeti yapan Çevik Bir bugünlerde ne ediyor, dersiniz?

Çevik Bir, şimdilerde Aziz Yıldırım ve AKP’lilerle inşaat işleri, evler falan yapıyormuş… Müşterileri arasında da taze emekli orgeneraller bile varmış.

***

Hayatta tesadüf yoktur.

İlliyet bağı vardır.

İlânihaye iktidar olan da yoktur.

Bu iktidarın ve ona hizmet eden, ziyafet çekenlerin başına ne gelecek?

Yaşarsak görürüz.

Kısmet olursa, 10 sene sonra da onun ve tabii memleketin de başına gelenleri yazarız.

***

Uysa Da Uymasa Da

 

Bu yıl “iftar ziyafetlerinin (!) ölçüsü kaçtı. Ramazan boyu ünlü otellerin kaç salonu varsa salonların tamamında, hemen her gece bir iftar ziyafeti var.
İftar ziyafetlerine “muhtaç olanlar” değil, “ihtiyaç duyulanlar” (görmesi veya görülmesi istenen varlıklı ve güçlü kişiler) çağrılıyor. İftar sofralarının “reklamı” yapılıyor.
Medyatik iftar ziyafetlerini düzenleyenler ve de ziyafetlerin başmisafirleri, davet edilen gazete fotoğrafçılarına, kameramanlara poz vererek oruç bozuyor. İftardan sonra demeç veriyor.. Devlet adamlarımız, bürokratlar, işadamları, varlıklı kesimin önde gelenleri her akşam bir iftar ziyafetinde. Bazı akşamlar birinden çıkıp öbürüne uğruyorlar.

Oruç, imkân ölçüsünde evde açılır. İftar yemeği bir yanda aile üyelerinin, dostların bir araya gelmesine imkân verirken, öte yanda düşkünlerin, yoksulların hatırlanmasına vesile olur.

Şu veya bu sebeple oruç tutamayanların, oruçluymuşçasına iftar ziyafeti sofralarını dolanıp durması yanlıştır...
Türkiye’de günümüzde ibadet bir övünme vesilesi haline getirildi. Bunun Müslümanlıkla, dinle, imanla, şeriatla, kitapla ilgisi yoktur... Bu tam bir yozlaşmadır.

Güngör Uras/ Milliyet, 21 Eylül 2008

Tarih: 22.09.2008 Okunma: 759

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?