SÖMÜRÜ ÜZERİNE...4...

Özgür DENİZ - 23.09.2008

Evet dostlar bu ve avanesi olan bunlar, herkesi memnun etmeyi varoluşlarının yegane güvencesi olarak görmektedirler. Ama bu arada şahsiyetin en keskin hücceti olan onurlu tavrı ve dik duruşu öldürmektedirler. Bizler, her şeyden bihaber, ülkemizde yaşayıp giderken,  üzerimizde emperyalizmin kanunları icra olunurken, yeryüzünde oluk oluk ümmetin kanı akıtılırken, Türkiye içten ve dıştan muhasara altına alınmışken,  bu, emperyalizmin kucağında kulaklarını ruy-i zeminde vuku bulan olaylara tıkamış, gözlerini kapamış ancak ahkâm kesiyor, avanesi de, buralarda herkesi memnun edeceğimde şeyhimi koruyacağım diye kafayı yiyor. Biz bu hoşgörücülük oyununa aldanırda sefil bir telakkiyle sessizce yerimizde oturur, uslu çocuk olursak, kâfir bundan sonsuz memnuniyet duyar tabiatıyla.

 

 

Lakin bu mukaddes coğrafyaların bir İslam beldesi olduğunu, bizim de yüce hakikatin ilkelerini hâkim kılmak gibi bir görevimiz olduğunu unutacak mıyız? Kendisini Müslüman kılıfı ile pazarlayıp bunu ranta dönüştürme şahsiyetsizliğini gösteren bazı özü bozuk alçakların, her türlü namussuzluğun muharriki siyonist ile anlaşarak ve teşrik-i mesai yaparak, İslam beldelerindeki zulümlere sessiz kalmaları, hatta kefere ile savaşanları telin etmeleri mukabilinde Karunluğa ilerleyen yollarındaki handikapları izale etmeleri bir ihanetin müşahhas vesikasıdır. Ümmet, bu ebedi ihanete muhakkak dur demelidir.

 

 

Vatanı, devleti, milleti ve dini, küresel sermayenin taşeronluğunu üstlenip bu vatanda kök salmış bu ihanet halkasının elinden kurtarmalıdır. Dostlar, bu mevzuda net tavır takınmalı ve evrensel bir retorik üreterek bu söylemi tüm ateşli yüreklere ve hür beyinlere ulaştırmalıyız ve ülke mikyasında bu söylemlere müstenit direniş ocakları ihdas etmeli ve bu minvalde direniş hamleleri için bir kıvılcım teşekkül edebilmeliyiz. Direniş bir şenliktir, hayatımız hep bir şenlik havasında yaşanmalıdır. Kuru ve sığ bir hayatı kambur gibi sırtımızda taşımak absürd ve abestir. Bu konuda insanları teşci ederek ateşlendirmeliyiz.

 

 

Bugün insanlık demokrasi maskesi altında acımasızca sömürülüyor ve aynı zamanda demokrasi bir taraftan da yegâne kurtuluş reçetesi olarak sunuluyor. Yaşadığımız ve tanıklığını yaptığımız zulüm çağında demokrasi büyük ve tesirli bir demagojidir, mugalâtadır. Burjuvazinin yegâne sığınağıdır. Varoluşlarının güvencesidir. Zira bunlar özgürlük havasının hâkim olduğu hakikat ikliminde yaşayamazlar. Tabiat bunları metazori olarak değil spontane olarak izole eder böyle bir iklimde.

 

 

Demokrasi tarihsel süreç içerisinde binlerce kez şahit olunmuştur ki, her zaman kompradorların iktidarını tevlit ve tahkim vasıtası olmuştur. Kimi zaman kızıl burjuvaziye, kimi zaman kara burjuvaziye, kimi zamanda yeşil burjuvaziye kapı aralamış, gülümsemiştir. Ama her zaman, genel itibariyle burjuvazinin hâkimiyetini muhkemleştirmiştir. Ve aynı anda çalışan sınıfların üzerindeki zulmün artırılmasını ve sömürünün katmerleştirilmesini doğurmuştur. Burjuvazinin rengi ayrı olsa da hedefi aynıdır. İktidar erkine sahip olmak. Buna mukabil ezilenler ise hep bilinçli olarak burjuvaziye tehdit ve tehlike oluşturmaması için atomize edilmiştir. Ezilenler için şimdi tek can ve tek fikir olma zamanıdır. Demokrasi hiçbir devirde ezilenlerin hayrına olmamıştır. Eğer demokrasi olacaksa bile bu ezilenlerin iktidarını hâkim kılan bir demokrasi olmalıdır. Başka türlüsü asla kabullenilemez. Çalışan kesimlerinde zenginliklerden istifade etmesini ve kaynakların eşit şekilde paylaşılmasını sağlayan bir demokrasi olmalıdır.

 

Demokrasi bugün ahlaksızlığın muharriki gibidir. Kaosun, katliamın, ihanetin, zulmün, sömürünün anasıdır. Bütün soykırımlar, cinayetler, katliamlar bu netameli nosyon (kavram, kavrayış) uğruna yapılmaktadır. Buna mukabil bu ne olduğu belirsiz sihirli kavramın şu ana dek özgürlük, barış, huzur, mutluluk, adalet, kardeşlik getirdiğine şahitlik eden ne bir birey, ne bir toplum, ne bir devlet asla yoktur. Kitapsız kalan bir toplumun bu keskin ve derin gerçeği anlaması çok zordur ve çetindir. Bugün çıkar çarkının kesintisiz döndüğü bir düzendir demokratik düzen. Aksini söyleyenin ispat etmesi iktiza eder. Zira ispatsız iddia boştur, mantıksız ve manasızdır. Lüzumsuz zevzekliktir. Bu kanı bozuk düzende menfaatlerin temini çok kolaydır. Çünkü herkes çok yüzlüdür ve ahlaksızdır bu düzende. Kimisi vatan, millet maskesiyle, kimisi barış, özgürlük maskesiyle, kimisi de ALLAH, peygamber, kitap maskesiyle aldatır ve sömürür insanları bu düzende.

 

 

Gerçeği görme yetisini kaybetmeyenlere bunu ispat etmeye çalışmak beyhude yorulmaktır. Çünkü görünen köy kılavuz istemez. Bugün insanlık davasız ve idealsiz olduğu için anlam dolu yaşamaya mesafelidir. Dolayısıyla fikir eksenli yaşamaktan kaçmaktadır. Çünkü bu tür yaşam insana zor gelmekte ve onu yormaktadır. Bu yol çile ister, sabır ister, mukavemet ister, şuur ve bilinç ister, sorumluluk ister. Ama insanlık sıkıntısız, çilesiz, sabır gerektirmeyen, stressiz bir yaşam peşindedir. Hazırlopçudur, nemelazımcıdır, bana dokunmayan bin yaşasıncıdır. Davasız bir yaşam peşindedir. Konfor ve zevk müptelasıdır. Tüketim putunun zavallı ve çaresiz kulu ve kölesidir. Zira demokrasi işte tamda böyle bir yaşamı garanti etmektedir. Suya sabuna dokunmadan sahte hoşgörücülük ve diyalogculuk ikliminde yaşamayı empoze ederek sorumluluktan azade kılmaktadır insanı.

 

 

Bugünkü demokrasi birazda kanunsuzluk düzenidir. Zira bu düzende birileri birazcık ayrıcalıklıdır. Halk ise sessizce yerinde oturması gereken ve her denileni yapan itaatkâr bir göbeğini kaşıyanlar ve bidon kafalılar yığınıdır. Eğer gerçekte bir demokrasi varsa ve olacaksa bu devlet ve halk bütünleşmesini sağlayan, akrediteli sınıf gibi soysuz bir ayrımcılığı yok eden demokrasi olmalıdır. Yoksa, bugün insanlık sanki ötelerde bir yerlerde gerçek demokrasi varmış gibi boş umutlara kurban edilmemeli ve insafsızca aldatılmamalıdır. Yanlış anlaşılmasın misal olarak söylüyorum ama çok derin de düşünmek gerekir. En kötü DİKTATÖRLÜK en iyi DEMOKRASİDEN iyidir kanaatimce. Zira bir ağa vardır, binlerce ağa değil ve bu intizam demektir bir nevi. Zira demokrasi denilen kahpelik tam bir intizamsızlık cehennemi değil miydi?

 

 

Gerçek adalet, hakiki barış, saf özgürlük, tam bağımsızlık, özlenen kardeşlik iklimi, halk hâkimiyeti, soluksuz muhabbet havası, huzur, dirlik, birlik, bütünlük, tam sevgi ortamı emin ve soylu şahsiyetlerin öncülüğünde gerçekleştirilecek temiz, saf, berrak bir HAKİKAT, İNSANLIK, HAYSİYET, İDRAK VE KİTAP devriminin özündedir. Ve âlem-i insanlık ancak böyle bir devrimle dirilecek, kurtulacak, aydınlanacak, rüyalarına ve umutlarına kavuşabilecektir. TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE nin de sigortasıdır bu yol, yöntem ve metot. (((çok mühim nüans::: siyonist, gördüğün düşmanın ardında duran ama asla görmediğin düşmandır.))) OKU ve DÜŞÜN.

Tarih: 23.09.2008 Okunma: 650

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

adem şahin

08.08.2008 - 23:01

Degerli okurlar sayfa düzeni teknik bir hata sonucu istenilen biçimlendirme şeklini oluştutamadıgım için "özür"

ÖZGÜR DENİZ

09.08.2008 - 13:33

keyifliydi AMA müthiş yorucuydu.saygıyla

adem şahin

08.08.2008 - 23:01

Degerli okurlar sayfa düzeni teknik bir hata sonucu istenilen biçimlendirme şeklini oluştutamadıgım için "özür"

ÖZGÜR DENİZ

09.08.2008 - 13:33

keyifliydi AMA müthiş yorucuydu.saygıyla