Evet, Yüce Rabbimiz böyle buyuruyor; İsra Suresi 70. Ayette; ‘’Biz, insanı şerefli kıldık’’ diyor. Ama şerefini kendi düşürür insan. İnsan ölümlü olduğunu bilir ama hep ölüm yokmuş gibi yaşar. Dünya, fani olduğunu haykırır adeta ama insan, ona bakiymiş gibi sarılır, saldırır. Yüze güler ama arkadan iş çevirir, ahlaksızlık yapar, dostlarını satışa çıkarır. Oysa günde beş defa başını secdeye koyuyordur. Fakat bilmez ki; ‘’namaz, insanı kötülüklerden alıkoyar.’’ İnsan her şeyi yapar ve her şey başına gelir ama Allah getirdi der. Oysa Allah böyle demez. O, der ki; ‘’insanın başına gelenler, kendi elleriyle işlediği kötülükler yüzündendir.’’ Niye samimi, dürüst, doğal olamayız? Niye şerefli yaşayamayız? Niye Rabbimize karşı hainlik yaparız? Kendimizi kandırırız ama herkesi kandırdığımızı sanırız. Müslümanlık, Sosyalistlik, Faşistlik, Komünistlik, Milliyetçilik, Kemalistlik satarız ama bir türlü İnsanlığı almak istemeyiz. Oysa insan değilsek, başka şey olmamızın bir anlamı var mıdır Allah aşkına? Önce insan olmak, adam olmak gerektir oysa. Adam değilsek, insan değilsek, başka şey olsak kaç yazar? Allah, niye, ‘’emrolunduğunuz gibi dosdoğru olunuz’’ demiştir, hiç tefekkür ediyor muyuz bu yüce kanun ve hakikat üzerinde? Önce vasıflı, kaliteli, haysiyetli, karakterli insan olmak gerektir oysa. Çünkü aldığınız, olduğunuz her şey ancak insan olursanız değer ifade eder ve alıcı bulur. Bilakis, aldığınız ya da olduğunuz her şeyi kirletirsiniz. Ki, kirletiyoruz da maalesef. İnsanı insan yapan şey; yüreği ve beynidir. O yürekte ki iman, beyinde ki akıldır. Sahi niye iman ettik ya da hakikaten iman ettik mi? Allah, niye, bize hitaben; ‘’ey iman edenler iman ediniz’’ demektedir? Eğer her iki ayaklıyı insandan sayarsak, insanın kıymetini düşürmüş oluruz. Böyle bir bakışla bakarsak; misal, şaron da, buş da, toni de, esed de, sisi de insan sınıfına girmiş olur ki, bu, şerefli halk edilen insan için züldür, insanın aziz varlığına ihanettir. Bunları insan sınıfına koyanlarda, insanlıktan nasibini alamamış dördüncü tür yaratıklardır. İnsan olarak yaratıldık, şerefli kılındık ve önce insan olmak, insan gibi yaşamak lazımdır. Bilakis, hiçbir sıfat, vasıf bizi insan kılmaz, şayet insan değilsek.
İnsanlar ölümlü müdürler? Evet. Dünya fani, hayat yalan mıdır? Evet. Makam, şan, mülk, kadın her şey gelip geçici midir? Evet. Bu hakikatleri yalanlayabilecek bir akıl var mıdır? Hayır. Varsa da buyursun. Allah’ı bilir miyiz? Sözde evet. Önderden haberdar mıyız? Söz de evet. Kur’an’ı okur muyuz? Söz de evet. Peki, Allah, vatan, namus aşkına, niçin kötülük yaparız? Niçin hem doğruluktan dem vururuz hem de doğru olanlara değer vermeyiz? Niçin dostlarımızı satarız? Niçin yüze güler de arkadan iftira atarız? Niçin insanları, kötü olmadıkları halde, kötülük yaptıklarını görmediğimiz halde, bize hiçbir namussuzluk yaptıklarına şahit olmadığımız halde kötü gibi gösteririz, onların başlarına kötülük gelmesini isteriz? Niçin dostlarımızın iyiliklerini göstermemeye, başarılarını örtmeye çalışırız? Niçin dostlarımızı küçük düşürme gayretine gireriz? Niçin elimize bir yetki geçtiği zaman, o yetkiyi bir kılıç gibi dostlarımıza karşı kullanma gayretine gireriz? İyilik yapmak çok mu zor Allah, vatan, namus aşkına? Hak edene hakkını vermek çok mu ağır geliyor nefislerimize? Niçin iyilikleri, güzellikleri ödüllendirmek zor geliyor? Niçin bir selamı esirgeriz dostlarımızdan? Üstelik ‘’selamı yaymamız’’ emredildiği halde, Yüce Önderimiz tarafından. Hem Hakk’tan, Halk’tan, Hakikat’ten dem vururuz hem de Hakk’ın, Halk’ın ve Hakikatin saflarında duranları görmezden geliriz. Oysa bu Allah’ın gücüne gitmez mi? Önderin gücüne gitmez mi? Allah, ‘’benim dinime kim yardım ederse, Ben’de ona yardım ederim’’ diyor ama biz bu insanlara zorluk çıkartmak için adeta yarışıyoruz. Peki, Allah kabul eder mi böyle bir davranışı? Allah’ın dinine yardım edene kötülük etmek ahlaksızlık değil midir? Hakk’a, Halk’a, Hakikat’e ihanet değil midir?
Bendenize göre insanları kendimiz tanımalıyız bizatihi. Bir insan hakkında, kardeşimiz bile olumsuz konuşuyorsa şayet; kardeşimize demeliyiz ki; o insan sana ne yaptı? Ya da o insan, insanlık için hangi kötülüğü işledi, ne tür bir ihanete yeltendi? O insan, Hakk, Halk ve Hakikat düşmanlarının yanında yer alarak bunlara savaş mı açtı? Cevap veremiyorsa yüzüne tükürmeliyiz kardeşimizin bile. Zira Allah böyle emreder. Şayet cevap veriyorsa da araştırmalıyız ve söyledikleri doğru değilse yine o aşağılık suratına tükürmeliyiz kardeşimizin. İnsan şerefli kılındıysa şerefli yaşamalı değil midir Allah, vatan, namus aşkına sevgili dostlar? Ama piyasa da öyle düşük karakterli insanlar var ki, yürekleri acımadan iftira atabiliyorlar, namussuzca konuşabiliyorlar, arkadaşlarını ve dostlarını satabiliyorlar. Veyl olsun bunlara ve bunlara inanan insanlara veyl olsun. Hem böyle yapıyoruz hem de İnsanlıktan ve Müslümanlıktan dem vuruyoruz. Yapmayalım kardeşler, dostlar, arkadaşlar. Kitap var, mehkeme var, hesap var, ceza ve ödül var. Ne olur vicdanımızın sesini dinleyelim. Ne olur yüreklerimiz de ki imanı kontrol edelim. Küçücük bir menfaat uğruna büyük bir dostluğu yıkmayalım. Zor değil bunu yapmak. Ki zoru bırakın, yapmak zorunda değil miyiz zaten? Nasıl olsa şu arkadaş beni görmez, söylediklerimi duymaz diye düşünmemeliyiz. Sahi hiç kimse bizi görmese de gören biri olduğunu ne çabuk unutuverdik? Niye hep konuşuruz da konuştuklarımızı bir türlü yaşamayız? Bu münafıklık değil midir? Niye Rabbimiz; ‘’niçin söylersiniz, yapmayacaklarınızı’’ diye söylemiştir?
Son tahlilde; eğer Allah’a iman ediyorsak, eğer bir Önderimiz var diyorsak, eğer bir Kitabımız olduğunu biliyorsak, lütfen insan olalım, nasıl halk edilmişsek öyle yaşayalım. Küçücük bir menfaat için yüce dostlukları yıkmayalım. Dostlarımıza, arkadaşlarımıza, kardeşlerimize iftira atmayalım, onlara karşı kibirli davranmayalım, onları selamsız bırakmayalım, kendimizi büyük görüp onları küçük görmeyelim, onların hatalarını ifşa edip güzelliklerini örtmeyelim bizim önümüze geçmesin diye, onların başarılarını kıskanmayalım, onların elinden haklarını almak için düzenbazlık yapmayalım. Şerefli kılındık şerefli yaşayalım.
En son tahlilde; insanları bizatihi kendimiz tanıyalım. Lütfen, ne olur, Allah, vatan, namus aşkına hiçbir kimseyi başkalarının anlatmasıyla tanımayalım. Ta ki, başkasını, kardeşimiz, en sıkı arkadaşımız ve dostumuz olsa da anlatan. Zira nefis sahibiyiz hepimiz. Olur ki, dost bildiklerimiz, anlattığı kişiyi kötü gösterip kendini iyi göstermek ve göze girmek isteyebilir. Bir de insanları asla sıfatlarına, düşüncelerine, fiziki görünümüne göre yargılamayalım. İnsanları, karakterlerine, kişiliklerine göre değerlendirelim. Eğer Allah’a iman ediyorsak doğru, dürüst, güvenilir olalım ve böyle olanlara değer verelim, ki dünya kirlerinden arınıp güzelleşsin. Yoksa nasıl insan yücelir, insanlık kazanır ve kirlerinden arınır dünya? Adalet ve ahlak devleti nasıl kurulur?
‘’Allah, doğrunun yanındadır ve doğrunun yardımcısıdır.’’
NOT: Genelde tüm ümmetin, özel de ise milletimin Kurban Bayramlarını canı gönülden tebrik ediyorum. İnsanlık ailesi için mübarek olsun. Kurbanlar, kurban olabilsinler inşaallah. Allah, tüm Ümmet-i Muhammede birlik, dirlik, beraberlik, kardeşlik, dostluk, arkadaşlık, bilinç, şuur, diriliş, direniş ve nihayetinde görkemli bir zafer nasip etsin. Allah, kâfirlerin, münafıkların, müşriklerin tuzaklarını, tezgâhlarını paramparça etsin. Kirli oyunlarını bozsun. Coğrafyamızı saran ve gönüllerimizi birbirimizden koparan tefrika mikrobunu yok etsin. Allah, kardeşlerimiz arasında ayrım yapmamayı, tüm kardeşlerimize yönelik olan zulümlere aynı anda başkaldırmayı nasip etsin. Allah, milletimizi, ülkemizi, devletimizi işgallerden, harap olmaktan korusun. Sonsuz âminler olsun.