Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Suriye...
Günümüzden yaklaşık 10 bin sene önce tarımın başladığı, geliştiği ilk yer…
Ortadoğu’da “verimli hilal” adı verilen bölgenin merkezindeki ülke…
Urfa ve Diyarbakır’la beraber buğday ve arpanın üretildiği ilk bölge…
Sulama kanallarının inşa edildiği, sulu tarımın ilk defa yapıldığı, ihtiyaç fazlası ürünlerin ilk defa alındığı, “artı ürün”ün ilk defa depolandığı, ticaretin başladığı yer…
Doğanın denetim altına alındığı, üretici ekonomiye geçişin, yeni bir geçim ve tüketim biçiminin başladığı bölge…
İlk defa yerleşimin başladığı, köylerin kurulduğu, köylerin büyüyerek kentleştiği ülke…
Tapınakların ilk defa ortaya çıktığı, toplumsallaşmanın, toplum tabakalarının ilk defa oluştuğu yer…
İş bölümünün, işin planlamasının ve yönetiminin ilk yapıldığı bölge…
Merkezî bir devlet organizasyonun ilk defa gerçekleştiği, ekonomik, siyasî, askerî ve yasal konuların sistemleşmeye başladığı ülke…
Özellikle, ilk “yerleşim yerleri”nin kurulmasıyla uygarlığın doğduğu yer…
Heyhat!
Uygarlığın doğduğu bu ülke şimdi,
Perişan, tarumar, yakıldı, yıkıldı, talan edildi… De ki, uygarlığın başladığı 10 bin sene evveline döndü!
Ya halkı!
Aziz Suriyeliler…
Darma-duman oldular…
10 bin yıllık yerlerinden-yurtlarından, evlerinden-barklarından oldular…
Milyonlarcası iç göçe mecbur olurken, yine milyonlarcası dış ülkelere “sığınmak” zorunda kaldı…
Sadece Türkiye’ye, en az 1,5 milyon Suriyeli sığındı…
Şimdi, bu “mülteciler” seçim hesaplarının malzemesi, siyasetin polemik mevzuu!
Elbette “misafir” edelim, elbette “aşımızı-ekmeğimizi” paylaşalım… Ama bunlar meseleyi çözüyor mu?
Hem nereye kadar?
Zorunlu misafirlikten kim mutlu olur, kim bir an önce “evine” dönmek istemez?
Öte yandan, Suriyelinin tek derdi ekmek-aş mı?
“Orhun yazıtları”nın diliyle; “oğulları köle, kızları cariye” olmadı mı?
Vah uygarlığın beşiği Suriye…
Vah kadim ülkenin kadim halkı, vah Suriyeliler!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, TWITTER’dan…
