Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Adalet Bakanı Bozdağ; “İdeolojik siyaset olmasa CHP, MHP, HDP oy alamaz… Bunlar ideolojik siyasetle oy alıyor. İyi yapsalar da sabit, hiç yapmasalar da sabit, berbat etseler de hep aynı, hiç değişmiyor.” demiş.
Bozdağ’ın sözleri keşke doğru olsa, keşke gerçekten bu partiler “ideolojik” siyaset yapsalardı!
Çünkü Sayın Bakan, “ideoloji”den kötü bişey gibi bahsetmiş ama acaba öyle mi? soralım bakalım, ideoloji neymiş?
Türk Dil Kurumu şöyle tanımlıyor: “İdeoloji, bir hükümetin, bir siyasi partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukukî, bilimsel, felsefi, dinî, ahlâki, estetik düşünceler bütünü.”
Hukukî,
Bilimsel,
Dinî,
Ahlakî,
Estetik düşünceler…
Bunlar kötü şeyler mi?
Başta dediğimiz gibi, keşke gerçekten o partiler, “ideolojik ilkeler”le siyaset yapıyor olsalardı… Eminim, şimdikinden daha iyi, daha itibarlı biyerlerde olurlardı!
Öte yandan, iktidar partisine de sormak lâzım; “Sizin ideolojik siyasetle hiç alâkanız yok mu?” diye!
Misal, tanımda geçen “dinî düşünceler”le hiç mi yakınlığınız yok?
“İdeoloji”; “idea”dan, yani “ülkü”den, “fikir”den geldiğine göre; hükümet etmek için bir “fikre”, bir “ülkü”ye hiç ihtiyaç duymuyor musunuz?
x x x
YEREL İKTİDARDAKİ MUHALEFET
Muhalefet, merkezî iktidarda olmayan partiler… O partilerin ilçelerden büyük şehirlere, pek çok yerleşim biriminde belediyelikleri var… Buralarda iyi-kötü icraatları var… Bu icraatlarında iktidar belediyelerinden ne eksikleri var?
İzmir, Mersin, Manisa, Diyarbakır Büyükşehir belediyelerini yıllardır muhalif başkanlar yönetiyor… Buralardaki hizmetlerden şikâyet var mı? Olsa bile, iktidarın elindeki Ankara, İstanbul, Şanlıurfa, Kayseri gibi Büyükşehir belediyelerinden daha mı fazla? Üstelik muhalif belediyelerin arkasında merkezî iktidarın desteği de yokken!
x x x
Bütün bunlar biyana, diyelim ki, Adalet Bakanı doğru söylüyor; İdeolojik siyaset para ediyor, oy getiriyor… Bu yine de “doğru”nun yarısı olurdu…
Kabul etmek gerekir ki, “din ticareti” de bayağı para ediyor, bayağı oy getiriyor… Öyle ki, “İyi yapsan da sabit, hiç yapmasan da sabit, berbat etsen de hep aynı, hiç değişmiyor.”
x x x
KAFALARI KUMA SOKMANIN FAYDASI OLMAZ; PKK TAM GAZ!
Daha dün gelen şu haberlere bakın:
- Yüzleri maskeli 4-5 kişilik bir grup tarafından; Şırnak il merkezi Cizre Caddesi üzerinde bir uzman çavuşa ait özel aracın yolu kesildi. Araçta uzman çavuşun ailesi ve çocukları bulunuyordu. Bölücüler, araca taş ve molotofla saldırdı. Olayda, araca atılan molotof yanmadı, ancak atılan taşların isabet etmesi sonucu maddi hasar meydana geldi. (Genelkurmay internet sitesi, 20/11)
- Kendi aracıyla Elazığ’dan Şırnak’a gelen Uzman Çavuş Emre K.’dan haber alınamıyor. TSK, Uzman Çavuş Emre K.’yı arıyor. Kayıp askerin kaçırıldığı sanılıyor. Öte yandan, Erzurum’un Tekman ilçesinde silahlı bir grup, 76 yaşındaki Mustafa Bingöl’ü evinin önünde kurşuna dizdi. Amcasının teröristlerce katledildiğini belirten Murat Bingöl, şunları söyledi: “Amcam köyde teröre karşı duruşuyla biliniyordu. 3 hafta önce teröristler köye gelip, köylülere salma vurmuşlar ve iş bölümü yaptırmışlar. Amcam da bu durumu jandarmaya bildirmişti.” Bir süre önce de Mardin’in Kızıltepe ilçesinde, bir kişi PKK tarafından, kendilerini ihbar ettiği gerekçesiyle katledildi. Yine Diyarbakır ve Hakkari’de benzer olaylar yaşandı. Korucular da PKK’nın hedefinde. Birçok korucu katledildi. (Yeniçağ, 21/11)
Vaziyet ortada… Bilindiği gibi, yukarıdakilere benzer haberler her gün geliyor… Medya görüyor veya görmüyor… Lâkin bölge sürekli hareket halinde!
Bundan birkaç ay evvel, Diyarbakır’da, anneler, “kaçırılan çocukları için” eylemlerde bulunuyorlardı… O iş ne oldu? Çocukların bulunduğunu veya ailelerine teslim edildiğini duymadık… Ama eylemlerden de bir haber yok… Aileler, bişekilde susturuldular mı?
Haddizatında, bölgede sürekli bir “kalkışma”, sürekli bir “isyan” hali var… Diyarbakır, Şırnak, Hakkâri, Van gibi iller ve bunların ilçelerinden her gün bir veya birkaç “asayiş” haberi görüntüleriyle birlikte geliyor.
Tehditler,
Kaçırmalar,
Molotoflamalar,
Kepenk kapattırmalar,
Büst ve bayrak yakmalar,
Polise taş atmalar…
Bu nevi eylemler hemen her gün meydana geliyor.
Bazı günlerse çarşıda-pazarda veya evlerinin önünde, bir köy korucusu, bir veya birkaç güvenlik görevlisi vuruluyor…
Öte yandan, PKK’ya katılımların devam ettiği, hatta arttığı bildiriliyor…
Ama bir “barış” ve “çözüm süreci”ndeyiz!
Çatışma yok, şehit haberi gelmiyor!
Peki, öldürülen güvenlik görevlilerini “şehit” saymıyor musunuz?
Hem madem “barış ve çözüm sürecinde”yiz, bu taşlamalar, molotoflamalar, yakmalar, yıkmalar ne oluyor?
Bu nasıl BARIŞ anlayışı?
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, TWITTER’dan…