Anadolu’ya, Malazgirt Meydan Muharebesinden beri, bedel ödeyerek tutunmaya çalışıyoruz. Bu toprakların düşmanı hiç bitmedi ve bitmeyecek. Bu topraklarda yaşamanın bedeli para değildir, bu bedel kandır, kan!!. Geçmişten bugüne böyle oldu. Korkarım, bundan sonra da böyle olacaktır. Durum onu gösteriyor. Bu bedeli ödeme cesareti gösteremeyenlerin, yaşam hakkı da, birilerinin iki dudağı arasında olacaktır.
Anadolu topraklarında, 2000 ‘li yılları görebilmemizde ki en büyük güç, ORDU- MİLLET anlayışıdır. Bu millet, 7 den 70’e asker olabilmenin gururu ve onuru ile bugünleri görebilmiştir. Düşman, bunu gördü ve nifak tohumunu yeşertti… Bu duygu ve eylem birliği olmasa idi, şimdiye kadar, geldiğimiz Orta Asya’nın çöllerine çoktan gönderilmiştik. Kolumuzu bacağımızı buralarda bırakarak…
Emperyalist güçler, bu topraklar da dikensiz gül bahçesi istemektedir. Ulus devlet - Güçlü ordu gibi kavramlara, her geçen gün alerjileri artmaktadır. Bunun için, ellerinden geleni ardına koymadan, yüzümüze dost gibi görünüp, bel altı çalışmalarını kesintisiz sürdürmektedirler.İçimizde kaşınabilecek her şeyi kaşıyarak. Hem de, çok masum ve süslü cümlelerle. Daha fazla özgürlük, daha fazla refah, silahlanmayı durduracak her türlü propagandayı sürdürmektedirler. Kendileri de istediği kadar silahlanarak. Bu coğrafya da, yeni jandarmalar yaratarak, petrol denen medeniyet çamurunun güvenliğini alabilmek adına. Bakalım, yeni ortakları ile, ne kadar yol alabilecekler. Türkiye’ye rağmen!..
“ Garson hesabı getir!” dediğinizde, garson usulca kulağınıza eğilir ve eliyle de işaret ederek "hesabınız ödendi efendim! " der. Siz, yarı mahcup arka masaya bakarsınız. Eski bir dostunuz, size jest yapmak için, böyle bir girişim yapmıştır ve sizi borçlandırmıştır. Nasıl olsa birileri hesabı ödeyecekti!.Günlük yaşamda bu tür tesadüfler yaşanabilirken, vatan borcu- namus borcu için de bir hesap çıkarıldı. Bu bedel, 18.000TL. %40 indirim yapıldı. Hesabı ödemek kolaylaştı. Silah altında olanlara ve silah altına gireceklere şimdiden hayırlı teskereler.... Bedellilere de şunu hatırlatmak istiyorum.Bu vatanı parayla almadık, parayla da kurtarmadık. Bunun bedeli sadece ve sadece kandır! Hiç ama hiç unutmayın!...
Bu ülkede, çocuğun aklı ermeye başladığı andan itibaren, büyükleri “Vatan borcu Namus Borcudur!” şeklinde sürekli öğütler verilirdi. Dağlarına, taşlarına “Vatan Borcu Namus Borcudur!” diye yazılan bir ülkede, askerlik çağına gelmiş bir genç, şimdi, sormayacak mı büyüklerine? “Namusun Bedeli 18.000TL mi diye?…O büyükleri, yani bizler, sizler, onlar, verebilecekleri bir cevabı var mı acaba?
Ne zaman bir seçim dönemine girilse, alışkanlık oldu. Bütçeye, sıcak para giriş kaynakları, sonuna kadar kullanılır. Bu çabalardan biri de, “BEDELLİ ASKERLİK!”tir. Çeşitli gerekçelerle, askerlik yaşını geçirmiş gençlerin ve babalarının cebine göz dikilir. Yine, öyle bir dönemi yaşıyoruz. Daha, 45 gün önce, yok öyle bir şey diyen başbakan, ağzından baklayı çıkarıverdi. Bedelli askerlik kabul ediliverdi. Bedeli de, 18.000TL. Bir öncekinde, 30.000 olan bedel, bir anda nerede ise, yarı yarıya düşüşle hayata geçiriliyor. Şimdi de, bankalar sıraya girecekler, kredi verebilmek için(!) Nasıl olsa, bu bedeli ödeyecek garipler, her zaman hazırdır. Bazılarının, Balkan savaşında da, Kurtuluş savaşında da, 30 yıllık terörle mücadelede de tuzu kuruydu, bugün de kuru.Bu ülkenin, nimetlerinden en çok istifade edenler, bu ülkeye gerçek anlamda en az bedel ödeyenlerden oluşmaktadır. Tarih bizi hiç yanıltmamıştır.
Adalet duygusu zedelenmiş toplumlar , için için kaynar, sanki patlamaya hazır bir yanardağ gibi… Şimdi, silah altında bulunan ve parası olmadığı için silah altına girecek gençlerin, nasıl bir psikloloji içersinde olduklarını düşünüyorsunuz? Kimin veya kimlerin kulaklarını çınlatan, sevgi cümleleri kurmaktadırlar. Bu ortamda, görevini hakkıyla yapanları, gönülden kutlamak hepimizin görevidir. Hiç de kolay bir durum değildir. Bedelini(!) ödeyenler, mışıl mışıl sıcak kuş tüyü yastık ve yataklarında yatarken, onlar, -30C ‘de gece 03-05 nöbetine kalkanlar, bu ana kuzucuklarının, kulaklarını nasıl çınlatacaklardır?.Haa orada, RTÜK kuralları da işlemiyor(!)..
Arkasından ağıtlar, türküler yakılarak, (Hey 15’li 15’li kızların gözü yaşlı!) askere gönderilen, 15’’lilerin kurtarıp, bize emanet ettikleri bu cennet vatanda, bugün sayıları 300.000’i aşan, yaşı 28’i geçmiş genç, vatani görevini şu veya bu nedenden dolayı yapmamıştır. Bir kısmı da, yapmamak için direnmektedir. Bugün, geldiğimiz noktayı görmek açısından, çok acı ve çarpıcı değil mi? Siyasi partinin biri de, Kandil’in avukatlarından, Vicdan-i Ret yasasını çıkartabilmek için çırpınmaktadır…
Bugün, hala bayrağımız gönderde ve ülke bütünlüğü devam ediyorsa; geçmişte bunun bedelini, Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Güney Doğu’da kara toprağın bağrına, kefensiz olarak, girenlere borçluyuz. Bu borcu, yetmiş milyon Vatandaşımıza öğretebilir ve onlara olan minnet borcumuzu ödeyip, anılarına saygı duyabilirsek, onların kemiklerini sızlatmamış oluruz.Yolu İstanbul’a düşenler, Edirnekapı Şehitliğinde, gelincik tarlası gibi, civanların koyun koyuna yattıklarını göreceklerdir. Yurdumuzun en ücra köşesindeki köylerimizde bile, buna benzer şehitliklerimiz oluşmuştur. O kahramanlar, hayatlarının en güzel çağında, sararmadan toprağa düşerek -bedeli- canı ile, kanı ile ödeyenlerdir. Bugün, rahat ve özgür bir nefes alabiliyorsak, minarelerimizden ezan sesi çınlıyorsa, bunun bedelini cebiyle ödeyenlere değil, canıyla ödeyenlere borçluyuz.
Hilmi ÇAKIR
4.12.2014