Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Dersin eğlencesi mi olur?
Evet, şimdi dersler eğlenceli…
Çocukluğumda ders çalışmayı sevmezdim… Zaten, ders çalışmayı hangi talebe sever?
Ama sevmeli… Ders çalışmayı, sınıf geçmek veya konuları öğrenmek bir mecburiyet olduğu için değil, öğrenme zevki, hatta iyi vakit geçirmek, eğlenmek için sevmeli!
Üç ay kadar önce yeniden öğrenci oldum. Anadolu Üniversitesi, AÖF’nde Uluslararası İlişkiler okuyorum. Koca koca kitaplar verdiler. Onları okuyup-öğrenecek sınava gireceksiniz… Bunun zevki mi olur?
Olur!
Kitaplar güzel hazırlanmış… Ortalama her konu 20 sayfa… 4 konu bitiminde, “ara” ve 8 konu bitince “dönem sonu” sınavlarına giriyorsunuz. Lâkin sınav için dönem ortasını veya sonunu beklemeniz gerekmiyor. Her konu sonunda 10 soruluk test sınavı var. İşin zevki de burada… 20 sayfa okuyor, kendinizi sınıyorsunuz. Bilemediğiniz soru için kitap, “şu konuyu bir daha okuyun” diyor.
Ayrıca, piyasada çok ucuza test kitapları var… Onları alarak da “sınav zevkinizi” doruğa çıkarabilirsiniz!
x x x
MATEMATİK İŞARET DİLİ
Matematik ve İktisat dersleri için destek gerekli… O da düşünülmüş! Bu iki ders için hafta sonu Buca’da 9 Eylül Üniversitesinde, hafta içinde de Bornova’da Yaşar Üniversitesinde “yüz yüze” dersler var. Bunlardan birine veya her ikisine katılarak matematik ve iktisat derslerini de halledebilirsiniz.
Haddizatında bütün okuma olayı “semboler”le alâkalı. Sembolleri birleştirip zihnimizde resim haline getiriyoruz. En fazla sembol matematikte… Sembolleri, yani işaretleri bildiğiniz zaman mesele kalmıyor. Şimdi, dört işlemi düşünün. Çok basit değil mi?
Neden? Çünkü “+, -, x, /” işaretlerinin ne anlama geldiğini biliyorsunuz. Bunları bilmeyen birisi çok basit bir toplama işlemini yapabilir mi? Probleme saatler boyu bakar bakar da bir mânâ çıkaramaz.
Haddizatında, bütün matematik konuları böyle… İlerledikçe işaretler çoğalıyor…
Elbette gittikçe karmaşıklaşıyor, zihni biraz daha fazla zorluyor… Ama zekâ da ancak zihni zorlayınca gelişiyor. Ayrıca, karmaşıklaşan problemler “bulmaca” haline geliyor.
x x x
SİZE BİR BULMACA SORAYIM MI?
Bu suali kime sorarsanız sorun; kadın-erkek, genç-yaşlı, çoluk-çocuk, alacağınız cevap hep, “evet, sor” şeklindedir.
Çünkü bulmacayı herkes sever…
Lâkin iş matematiğe gelince herkes kaçacak yer arıyor…
Yahu, aynı şey!
Ha bulmaca sorulmuş, ha matematik!
Matematik dersinin eğlencesi de burada… Sürekli bulmaca çözüyorsun… Sürekli kafayı işletiyorsun… Sürekli zekân gelişiyor… Zekân geliştiği için diğer dersleri daha kolay kavrıyor, daha çabuk ve çok şey öğreniyorsun… Hayata daha “geniş açıdan” bakabiliyorsun.
Her şey biyana, bulmaca çözmenin zevkini yaşıyorsun… Elinde gazete olan insanları, onu okumaktan ziyade bulmacalarını çözerken görüyorum. Bendenizin de sırf bulmaca için gazete almışlığım çoktur. Atılmış bulmaca sayfaları görüyorum, bakıyorum ki çoğu çözülmüş…
Yani bulmaca çözmeyi seviyoruz.
Bulmaca zevkini çocuklarımıza da aşılayalım… Eğlenirken öğrensinler… Matematik dersi bir eğlence haline gelsin… Artık şu “ilâhi” ders kâbus olmaktan çıksın!
Buca’daki Hoca öyle söylüyor; “Matematik Tanrısaldır, onun için matematikte yanlışlık ve boşluk yoktur.”
Çocuklarımız şunu bilsinler; önlerine gelen problemlerin hepsi kolayca çözülebilecek problemlerdir. Onların çözemeyeceği bir problem asla sorulmaz.
Problemlere çözme kararlılığıyla yaklaşırlarsa hepsini çözerler…
Hepsi birer bulmacadır… Bulmacayı sevdiğinize göre, işte önünüzde yüzlerce bulmaca… Oturun, eğlenerek çözerken öğrenin!
Madem başlıkta “Bir bulmaca sorayım mı?” dedim, sorayım bir bulmaca… Açık Öğretim Fakültesi’nin Matematik kitabından:
Bir ormanda yaprak sayısı aynı olan iki ağaç var mıdır? Bunun olabilmesi için hangi şartın gerçekleşmesi gerekir?
Biraz düşünün, cevabını yarın verelim.
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, TWITTER’dan…
