Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Bunun
böyle olduğunu, haddizatında, geçen hafta özetini aktardığım, Atsız’ın “16 Devlet masalı” başlıklı makalesi kanıtlıyor… Fakat yaşananlar,
söylenenler, yapılan (sun’i) ayrımlar, Osmanlı
ve Cumhuriyet’in “tek devlet” olduğu gerçeğini daha açık
bir şekilde ortaya koymayı gerekli kılıyor!
Osmanlı’nın
ve Cumhuriyet’in;
Toprağı bir,
Milleti bir,
Bayrağı bir,
Kültürü bir,
Tarihi bir,
Dini bir,
Dili bir…
Peki, “iki” devletin aynı olduğunu kanıtlamak
için daha başka neye ihtiyaç var!
Hiçbir
şeye…
Buna
rağmen, Osmanlı ve Cumhuriyet arasında herhangi bir fark yok mudur?
Vardır!
Yönetim farkı, yönetici farkı…
Kaldı
ki, Cumhuriyet’in bütün yöneticileri Osmanlı mekteplerinde okumuş, Osmanlı
kurumlarında yetişmiş “devlet adamları”dır.
Osmanlı paşaları, Osmanlı bürokratlarıdır.
x x x
Sadece,
“Osmanlı-Cumhuriyet aynı devlet”
demek bile “tek devlet” gerçeğini
tam yansıtmıyor… Orta Asya’daki ilk Hun devletinden beri gelen bütün
devletlerin her biri, tek Türk Devleti’nin birer kollarıdır. Devlet tektir,
farklı olan “hanedan”lardır, yani
yönetenler!
Düşünün
ki, Cumhuriyet 92 yaşında ama Kara Ordusu 2.224 yaşında, Deniz Kuvvetleri 933 yaşında… Hava Kuvvetleri bile Cumhuriyet’ten “büyük”; 104 yaşında…
Aynı
şekilde; Ziraat bankası, Polis Teşkilatı
ve bunun gibi pek çok kurum 150 yaşının üzerinde…
İstanbul Üniversitesi 562, İstanbul Teknik
Üniversitesi 242 yaşında…
Daha
yüzlerce örnek sıralanabilir!
x x
x
1923’te eski idare sone ermiş, yeni bir idare gelmiştir…
Kısaca, rejim değişmiştir… Ama devlet;
diliyle, diniyle, bayrağıyla, ordusuyla, milletiyle, kültürüyle, toprağıyla
aynı devlettir.
“Parantez”-marantez lafları hiçbir anlam
içermeyen, kâle almaya değmeyen boş laflardır…
Osmanlı-Cumhuriyet
tek devlettir! Ayırmak, şuursuzluktur, bölücülüktür!
Böyle biline!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, Penguen'den, 01 Ocak…
YORUMLAR
Özgür Deniz
17.03.2014 - 19:10
http://www.habervaktim.com/haber/364529/gulen-cemaatinin-piramidi-ortaya-cikti.html
lütfen başlayın ve sonunu mutlaka getirin can dostlar...her cümle adeta bir balyoz gibi,,, yıllarca uyutulmuş beyinler için...şok olacaksınız...belki pişman olacaksınız...ama mutlaka ve mutlaka artık gerçek yüzü göreceksiniz...her harf bütüne götürecektir sizi,,,bu yüzden her harf sonsuz önemlidir...
Özgür Deniz
17.03.2014 - 19:45
http://haber10.com/haber/483962/#.UydO-sw5nIU
FBI danışmanından şok ifşaatlar
http://haber10.com/haber/484014/#.UydQv8w5nIU
Tabi yersek-yerseniz
Özgür Deniz
17.03.2014 - 20:06
http://www.timeturk.com/tr/2014/03/17/basbakanlik-i-korumaya-gitmeyeceksiniz-talimati-iddiasi.html#.UydT48w5nIU
Korkunç ihanet
Özgür Deniz
17.03.2014 - 20:22
http://www.timeturk.com/tr/2014/03/17/karsi-gazetesi-agaoglu-reklamiyla-tepki-topladi.html#.UydWvMw5nIU
bunlar sadece adalete, ahlaka, doğruluğa karşıdır beyim... siz asıl şiddetle kapitalizme karşı mücadele ediyormuş görüntüsü verenlerden korkunuz. onlar parayı gördü mü dayanamazlar... bunlar da AHC gibidirler... para diye, lüks yaşam diye delirirler... kompleksli tiplerdir... yokluk bunların akıllarını zail eylemiştir... bu yüzden kodamanların önünde eğilirler...kapitalizme hep küfrederler ama içlerinde hep bir kapitalist ruh taşırlar... saf olmaya lüzum yok...bilinmeyen tipler değillerdir...ki daha doğmadan boğuldular...çünkü yalandılar, yanlıştılar, piyondular...
Özgür Deniz
20.03.2014 - 20:41
Vellezînettehazû mesciden dırâran ve kufran ve tefrîkan beynel mu’minîne ve irsâden li men hâraballâhe ve resûlehu min kabl(kablu), ve le yahlifunne in erednâ illâl husnâ, vallâhu yeşhedu innehum le kâzibûn(kâzibûne).
Ve onlar, zarar vermek, küfrü (kuvvetlendirmek) ve mü'minlerin arasını açmak ve daha önce Allah ve resûlüne karşı harbeden (savaşan) kişiyi beklemek (gözlemek) için bir mescid edindiler (mescidi dirar). Ve mutlaka: “Biz ancak iyilikler (güzellikler) isteriz.” diye yemin ederler. Ve Allah, onların kesinlikle yalancılar olduğuna şahitlik eder.
TÖVBE SURESİ-107. AYET
Özgür Deniz
18.03.2014 - 20:31
http://haber10.com/haber/484248/#.Uyioycw5nIU
ceket 2 idi 2000 oldu.
oda 1 idi 1000 oldu.
yolsuzluğu görmemenin hesabı ahirette verilemezmiş.
eyvallah şüphesiz ki verilemez ve verilemesinde. Rabbim fitil fitil burunlarından getirsin yolsuzluk yapan kim varsa.
ya peki sümmehaşa PEYGAMBERE (asm) olimpiyat seyrettirmenin, PEYGAMBERİ (asm) gökten indirip kamyonete bindirmenin hesabı verilebilir mi?
ya insanları dinlemenin, mahremlerini kaydetmenin hesabı verilebilir mi?
ya hakim, avukat satın almanın hesabı verilebilir mi?
sınav işlerinin hesabı verilebilir mi?
bir konuşma ki sormayın gitsin.
vallahi billahi tallahi .alan dolu.
bir doğru varsa bin .alan var.
Özgür Deniz
22.03.2014 - 10:53
http://dunyagerceklerim.blogspot.com.tr/2014/03/osmanly-biz-yktk-turkiyeyi-biz-kurduk.html#more
nasılda benziyorlar birbirlerine...sanki ikizler, fotokopiler...aynı taktiklerle yine meydandalar...yine uşaklar, maşalar, kuklalar, piyonlar...yine kurucu değiller, oyuncular...zavallı birer oyuncu...kafası basmayan, ayakları üzerinden duramayan, kendi kendisine vurmaktan zevk alan sefiller, zavallılar, müptezeller... yazık...bunlardan insanlığa bir gram fayda gelsin tüm insanlık yüzüme tükürsün...dünyanın bir numaralı namerdi olayım ki gram iyilikte, faydada gelmez bunlardan...küresel baronlar kimseye tek kemik vermedi şimdiye kadar...sadece kullandı...ve miadı tükenince atıverdi orta yere...ve tükürdü insanlık yüzlerine...yine tükürecekler...ama SULTAN ABDÜLAHMİT HAN hiçbir zaman unutulmadı, bademada unutulmayacaktır...
Özgür Deniz
22.03.2014 - 11:31
http://arsivlemesemolmazdi.blogspot.com.tr/2014/03/ak-partinin-istanbul-mitingi-icin.html#more
AKP'nin İstanbul mitingi için korkunç plan.
Özgür Deniz
22.03.2014 - 11:44
http://www.tumkoseyazilari.com/yazar/ergun-diler/
bu yazılar okunur...bu adam da fazla bir şey bilmese de, yazdığı derin gerçekler var... dikkatle okumakta fayda olacağına inanıyorum...
Özgür Deniz
16.03.2014 - 12:48
EKSTRA:
BİR:
Mümtaz olmak kolay değildir. Mümtaz demek seçkin demektir. Seçkin olabilmek içinse ilk evvelde insan olmak gerektir. Ama milletimizin içinde mümtaz olamamış pislikler mevcuttur. Bu pislikler öyle pisliktirler ki, menfaat için satmayacakları değerleri yoktur. Onlara bir parça yal verin, sizin için bir ömür havlarlar. Ama bir parça yaldan mahrum koydunuz mu da bir ömür size savaş açarlar. Onların kimliği, kişiliği, karakteri, haysiyeti yoktur. Kendilerinin çok şey bildiklerini sanırlar. Oysa hiçbirşey bilmezler. Daldan dala konarlar, kondukları dal zayıflamaya başladı mı hemen başka dala atlarlar. Ya da tutundukları dal meyve vermedi mi hemen kırmak için yırtınırlar. Tarihin en pislik karakterleri bunlardır. Çünkü sadakat yoktur bunlarda, vefa yoktur, vicdan yoktur. Bu tür yaratıklar kene misalidirler. Yapıştıkları yeri hemen emmeye başlarlar. Ta ki birgün sökülüp atılacaklarını çok iyi bilirler. Bunlar kabul görmeyince çılgına dönerler. İsterler ki toplum bunları kabullensin ve bunların aklına önem versin. Oysa aklın zerresi yoktur ama bunu bilmezler, var sanırlar. Tam anlamıyla kuş beyinlidirler. Sünepe gibi yaşarlar, parazittirler. Hep etkin birileri çıksa da kendilerine bir paye verse, önemsese diye bakınır dururlar. Millet olarak bu sünepelerin aklına kıymet vermememiz icap eder. Çünkü milleti de sünepe yapar bunlar.
İKİ:
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na küfretmek en hafif tabiriyle nezaketsizliktir, hadsizliktir. Sevmeyebilirsiniz, saygı duymayabilirsiniz ama galiz küfürler savuramazsınız. Çünkü o küfürler direkt olarak devlete gider. Düşünebiliyor musunuz, toplumun kabullenmediği, saygı duymadığı, itibar etmediği zavallılar küfrederek kendilerini gündem yapıp ortaya çıkıyorlar ki, cukkayı götürsünler. Bunlar hep böyledir işte. Küfürden başka şey bilmezler. Yazarı da, sanatçısı da, başkaları da aynıdır bunların. Kendilerinden başka akıllı, çağdaş, ilerici yoktur. Ama ne hikmettir ki, millete de verdikleri zerre bir iyilik yoktur. Vardır diyen yüreği yetiyorsa göstersin. Yönetmenin sadece kendilerinin işi olduğunu sanırlar ama onu bile beceremezler. İsterler ki kendileri hükmetsin; halk itaat etsin, milletin refahı, devletin terakkisi, vatanın istikbali bunların indinde kıymetsizdir. Bunlarda tıpkı şeyh ve müritleri gibidirler. Türk Milletine, İslam Ümmetine ve İslam Dinine saydırırlar ama Siyoniste gelince kuzuya dönerler. Susarlar, pısırıklaşırlar, sefilleşiverirler. Güya emekten bahsederler ama emekçiler adına yaptıkları hiçbir hayırlı şey yoktur. Ki patronlarıdır zaten emekçilerin alınterlerini sömüren. İslam Ülkeleri bunların gözünde de, şeyhlerinin gözünde de hep teröristtir. Siyonist ise hep İsrail Devletidir. Oysa dünyanın yegâne teröristi Yahudilere bile hayatı cehennem eden Siyonisttir. Ama ona Terörist demek yürek ister, zira saltanatlar kayıverir ansızın. Holdingler tarumar oluverir bir anda. Yal veren olmaz. Millet zaten takmaz. Sokak bilmem neyi gibi ara yerde kalmak iyi bir şey değildir demi? Oysa sırça köşklerde yaşamak, yağlı ballı yal yemek, sürekli yıkanmak, göz alıcı giyinmek, mütemadiyen ormanlarda gezinmek var demi?
Düşünebiliyor musunuz birileri hep Türk kimliği üzerinden birileri de hep İslam dini üzerinden bu milleti aldatmışlardır. Birileri Türk Kimliğini tahrip ve tahrif etmişlerdir. Birileri de İslam Dinini tahrif ve tahrip etmişlerdir. BİR deki türler İslam üzerinden, İKİ deki türler de Türklük üzerinden bu milleti mahvetmişlerdir. Bunlara inanacak mısınız? Bunların ağababaları Siyonistlerdir. İngilizler, Batılılar ve Amerika’dır. Zaten bunları aynı odaya sokanlar da Siyonistlerdir. Türk Milleti gerçekte bunlarla değil, ağababalarla mücadele etmektedir. Bunlar sadece birer maşadırlar. Direkt vuruş sonuç vermez. Endirekt şekilde vuracaksın ki sonuç alabilesin. Yani şöyle; düşman direkt olarak toprağına girse ne yaparsın; anasını ağlatırsın, kan kusturursun değil mi? Ama ya dolaylı yoldan yani kendinden bildiklerin aracılığı ile sana vurursa ne yapabilirsin? Hiçbir şey yapamazsın. Elin kolun bağlanır, dilin susar, aklın karışır. Düşman bu millete hiçbir zaman kendi varlığı ile saldırmamıştır, hep bir aracı kullanmıştır. Yerli sandıklarımızın çoğu düşman işbirlikçileridirler bunu böyle bilmeliyiz. Bunlara inananlar, kimliklerini, dinlerini, haysiyetlerini ve hatta kendilerini bile kaybederler. Hayır, bana, bunların bu ülkeye, devlete ve millete verdikleri tek bir iyi şey gösterin; önlerinde diz çöküp, özür dilemez, af talep etmezsem namert oğlu namerdim. Bunlar insanları kuzu gibi büyütüp koyun gibi gütmeye alışmış sefiller güruhudur. Ama gütmeleri de kendi adlarına değildir, yine Siyonizm adınadır. Bunlar siyonizmin çobanlarıdırlar. ‘’Çocuklarınızı bugün kuzu gibi büyütmeyin ki, yarın koyun gibi güdülmesinler.’’ SADİ ŞİRAZİ.
ÜÇ:
Berkin ELVAN ve Burak Can KARAMANOĞLU gibi iki gencimizi kaybettik. Ailelerine başsağlığı diler, Allah rahmet eylesin deriz. Aynı zamanda görev yaparken can vermiş, şehit olmuş Emniyet Teşkilatının güzide mensuplarına da rahmet dileriz. Milletimizin başı sağolsun deriz. Bana göre iki gençte çok sinsice katledildi. Türkiye’ye kastetmektir bunun adı. Bir gencimiz solu, diğer gencimiz ise sağı ayaklandırıp ülkeyi yangın yerine çevirmek için tertiplendi. Çünkü alıştılar kaosla emellerine ulaşmaya. Aclan SAYILGAN’ın ‘’Türkiye de Sol Hareketler’’ isimli bir kitabı var, okuyun bakalım kimler kendi adamlarını öldürüpte sokak sokak cenaze dolaştırmışlar ve milleti galeyana getirmek için başkalarının katlettiğini söylemişlerdir. Aynı şekilde ismini yazmak hiç ama hiç içimden gelmiyor ama yine yazayım yo yo durun bi dakika kitabın ismini yazayım ‘’Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım’’ isimli bir kitap var, aynı şeyler orada da vardır. Ne itiraflar ne itiraflar. Bir kitap daha var çok sarsıcı gerçekleri anlatan ama şu an ismi aklıma gelmedi. Bunların tarihi böyledir dostlar. Zira ideolojileri kan üzerine kuruludur. Bilen bilir bunu. Bilmeyen ne bilsin oyunu. Ama bu sefer bence ters tepti gibi. Zira hiç arzulamadıkları sonucu doğuracak tertipleri. Yada istemedikleri sonucun doğması içindir tüm tertipler kim bilir. Çünkü nihayetinde kendileri için yapmıyorlar yaptıklarını. Akıl yok bunlarda. İki olayda derinlemesine tetkik edilmelidir. Yanlış anlaşılmasın, hiçbir zaman Emniyet Teşkilatını açık ya da gizli itham edici tavırlar içine girmem, bunu zül addederim. Ki her zamanda teşkilatın yanında olmuşumdur ve olmaktan da şeref duyarım. Zira teşkilat devletin can damarlarından biridir. Ama teşkilatın da zedelenmesini arzulamam. Zedeleyenlerin de bünyeden def edilmesini isterim. En ağır şekilde, emsalsiz şekilde tecziye edilmesini arzularım. Misal; Berkin’e isabet eden ne ise, kimin elinden çıkmıştır, o kimse kimdir, nasıl biridir mutlaka tetkik edilmelidir. Zira meydanları karıştıranlar kimlerse onların teşkilatın içinde de mutlaka elleri vardır. Aynı şey Burak için de geçerlidir. Aslında burada idrak edilemeyen ya da farkına varılamayan bir şey daha vardır. Bilinçsizce, şuursuzca düşmanlarını büyütmektedirler. Kaderin garip bir cilvesi midir acaba?İşe bakın, sanki tüm dünya Tayip ERDOĞAN’IN karşısında birleşmiş, tek vücut olmuş durumdadır. Bunu kim beceriyorsa vallahi işte taktik ve stratejik akıl diye ben buna derim. Tayip ERDOĞAN’IN bir de galip geldiğini, yerel ve genel seçimleri aldığını düşünün ne olur? Dikkatinizi çekerim hedef AKP de değil direkt olarak Tayip ERDOĞAN’DIR. İşte bu da kendisini feci şekilde büyütmektedir.Onunla mücadele edenler feci yanılmaktadırlar. Oysa mücadele böyle olmaz. Halkı ikna edersiniz, halka kendinizi anlatırsınız, halkın gönlünü kazanmaya çalışırsınız, onun yaptığının bin mislini yapma sözü verir ve yaparsınız işte o zaman yenersiniz. Ama böyle yaparak asla başarılı olamazsınız. Gerçekler acıdır bebeğim. Zira son tahlilde; halkın gönlünü kazanan, onun emanet edeceği kılıcı da teslim alır. Bilakis ne yapılırsa yapılsın faydasızdır. Bunu partici, hizipçi, şeyhçi, mezhepçi ve ideolojik zihinle göremezsiniz. Millet olarak zihnen çok gerideyiz maalesef. Bildiğini sanan ama bilmeyen, gördüğünü sanan ama görmeyen, anladığını sanan ama anlamayan bir milletiz sanki. Çünkü hür değiliz. Köleyiz. Henüz kul birey olamadık. Olabileceğimiz de yok sanki. Olaylara çok dar pencereden ve kısır bir zihinle bakıyoruz.
DÖRT:
Düşünebiliyor musunuz, biz kendi içimizde kavga ederken kâfir dünya küresel emellerini gerçekleştirme derdinde. Seni bırakıverdiler bir kavganın ortasında kendileri işlerine bakıyorlar. Kadim bir tarihin ve derin stratejik aklın çocukları olan bizlerin düştüğümüz hale bakın Allah aşkına. Ecdadımız ne yapmıştı, biz ne yapıyoruz? Kıbrıs gidiyor, Kırım gidiyor, Musul ve Kerkük gitmek üzere ama biz kendi kendimizle boğuşuyoruz. Bundan da zerre hicap duymuyoruz. Meydanlarda tek bir fikir ortaya koyan yok. Didişmeler, boğuşmalar gırla gidiyor. Sahi bu millete ne vermeyi düşünüyorsunuz? Hangi hamleleriniz var devleti ilerletecek, milleti kendi ayakları üstünde yürütecek? Devlet ve millet kaybettikten sonra sizler çıkarlarınıza ulaşmış olsanız ne olacak? Böyle mi büyük devlet, büyük millet olacağız? Gerçekten çok bilinçsiziz. Ne, ne söylediğimizi biliyoruz; ne de, ne yaptığımızın farkındayız. Kupkuruyuz. Sığ düşünüyoruz, öylece bakıyoruz göremiyoruz. Derinliksiziz. Şuursuzuz. Bilinçsiziz. Feraset ve basiretten yoksunuz. Stratejik ve taktik düşünemiyoruz. Düşmanlarımızı alkışlıyoruz. Hep kendi küçük dünyamızdan olaylara bakıyor, olguları algılamaya çalışıyoruz. Oysa devasa bir dünyanın orta yerinde yaşıyoruz. Bir kimlik ve din sahibiyiz. Ama ideolojik gözlükleri bir türlü atamadık. Particiliği, şeyhçiliği, mezhepçiliği bir türlü bırakamadık. Kul olamadık, birey olamadık, kul birey hiç olamadık. Hep güdüldük hep güdüldük. Kusura bakmayalım ama hep güdüldük. Kendi aklımızla olaylara asla bakamadık. Derin tarihimizi anlayamadık. Dinimizin özünü öğrenmeye çalışmadık. Ne acı bir gerçektir ki; yüreğimiz kuru, duygularımız kuru, beynimiz kuru, düşüncelerimiz kuru. Son tahlilde; bir türlü kendi ayaklarımız üzerinde yürüyemedik.
BEŞ:
MHP Genel Başkanı Sayın Doktor Devlet Bahçeli Beyin tavrını gönlümün derinliklerinden alkışlıyorum ve saygı duyuyorum zat-ı âlilerine. Zira duyarlılık böyle bir şeydir. Eğer seçime inanıyorsan, kurtuluş sandıktır. Kozlar orada paylaşılır. Kaosla varılacak hiçbir yer yoktur. Gençlerin katledilmesi, devletin yıpranması, vatanın tehdide maruz kalması, değerlerin haytan el çekmesi demektir kaos. Kaos her zaman Siyonizm'in ve çocuklarının işine yarar. Bu millet böyle durumlarda her zaman kaybetmiştir. Kaosta zafer arayanlar yanılmaktadırlar ve yanıldıklarını da elbet göreceklerdir. Cenazelerde bile her şeyi kırıp dökenlerin maksatlarının ne olduğu gayet açıktır. Mesele asla ölen gençlerimiz değildir. Hatta ve hatta bazıları bu gençlerin ölümünü vallahi de, billahi de, tallahi de arzulamaktadırlar. Çünkü ilaç gibi gelmektedir. Yoksa hangi amaçla sokağa çıkacaklardır. Topluma hiçbirşey vermemiş olanlar, toplum karşısına neyle çıkacaklardır? Elbette kendilerine bir katil yaratacaklar ve toplumu bununla manipüle etmeye çalışacaklardır. Yoksa hangi hizmeti sunmuşlardır da o hizmetle milletin karşısına çıkacaklardır? İşte burada Sayın Devlet Bahçeli Başkanın tavrı sonsuz önemlidir. Sokaklar karanlıktır sözü çok mühimdir. Evet, sokaklar karanlıktır. Çünkü oralara karanlık eller hâkimdir. Silahlar o karanlıklarda sıkılırlar. Nesiller o karanlıklarda kaybolurlar. Aydınlar o karanlıklarda susturulurlar. Ülkücü Gençliğin sokaklara çıkması davasına en büyük ihanet olacaktır. Şayet çıkmak icap ederse çıkmasını da bilecektir elbette. Zaten o zaman gençliğe milletin derin aklı yön verecektir. Sayın Başkanın HDP isimli partinin tabelasının indirilmesi olayında ki tavrı da kayda değerdir.Zira o tabelayı indirmekle kazanılan hiçbir şey yoktur ama kaybedilen çok şey vardır. O tabelayı indirmek düşmanların ekmeğine yağ sürer. Hatta o parti kazanır bundan. Burada taktiğin ve stratejik aklın zerresi yoktur. Kimse devletçilik oynamamalıdır. Sen kendi işini yap, devlet kendi işini yapmakta ne erkencidir ne de geç kalır.
Özgür Deniz
17.03.2014 - 19:10
http://www.habervaktim.com/haber/364529/gulen-cemaatinin-piramidi-ortaya-cikti.html
lütfen başlayın ve sonunu mutlaka getirin can dostlar...her cümle adeta bir balyoz gibi,,, yıllarca uyutulmuş beyinler için...şok olacaksınız...belki pişman olacaksınız...ama mutlaka ve mutlaka artık gerçek yüzü göreceksiniz...her harf bütüne götürecektir sizi,,,bu yüzden her harf sonsuz önemlidir...
Özgür Deniz
17.03.2014 - 19:45
http://haber10.com/haber/483962/#.UydO-sw5nIU
FBI danışmanından şok ifşaatlar
http://haber10.com/haber/484014/#.UydQv8w5nIU
Tabi yersek-yerseniz
Özgür Deniz
17.03.2014 - 20:06
http://www.timeturk.com/tr/2014/03/17/basbakanlik-i-korumaya-gitmeyeceksiniz-talimati-iddiasi.html#.UydT48w5nIU
Korkunç ihanet
Özgür Deniz
17.03.2014 - 20:22
http://www.timeturk.com/tr/2014/03/17/karsi-gazetesi-agaoglu-reklamiyla-tepki-topladi.html#.UydWvMw5nIU
bunlar sadece adalete, ahlaka, doğruluğa karşıdır beyim... siz asıl şiddetle kapitalizme karşı mücadele ediyormuş görüntüsü verenlerden korkunuz. onlar parayı gördü mü dayanamazlar... bunlar da AHC gibidirler... para diye, lüks yaşam diye delirirler... kompleksli tiplerdir... yokluk bunların akıllarını zail eylemiştir... bu yüzden kodamanların önünde eğilirler...kapitalizme hep küfrederler ama içlerinde hep bir kapitalist ruh taşırlar... saf olmaya lüzum yok...bilinmeyen tipler değillerdir...ki daha doğmadan boğuldular...çünkü yalandılar, yanlıştılar, piyondular...
Özgür Deniz
20.03.2014 - 20:41
Vellezînettehazû mesciden dırâran ve kufran ve tefrîkan beynel mu’minîne ve irsâden li men hâraballâhe ve resûlehu min kabl(kablu), ve le yahlifunne in erednâ illâl husnâ, vallâhu yeşhedu innehum le kâzibûn(kâzibûne).
Ve onlar, zarar vermek, küfrü (kuvvetlendirmek) ve mü'minlerin arasını açmak ve daha önce Allah ve resûlüne karşı harbeden (savaşan) kişiyi beklemek (gözlemek) için bir mescid edindiler (mescidi dirar). Ve mutlaka: “Biz ancak iyilikler (güzellikler) isteriz.” diye yemin ederler. Ve Allah, onların kesinlikle yalancılar olduğuna şahitlik eder.
TÖVBE SURESİ-107. AYET
Özgür Deniz
18.03.2014 - 20:31
http://haber10.com/haber/484248/#.Uyioycw5nIU
ceket 2 idi 2000 oldu.
oda 1 idi 1000 oldu.
yolsuzluğu görmemenin hesabı ahirette verilemezmiş.
eyvallah şüphesiz ki verilemez ve verilemesinde. Rabbim fitil fitil burunlarından getirsin yolsuzluk yapan kim varsa.
ya peki sümmehaşa PEYGAMBERE (asm) olimpiyat seyrettirmenin, PEYGAMBERİ (asm) gökten indirip kamyonete bindirmenin hesabı verilebilir mi?
ya insanları dinlemenin, mahremlerini kaydetmenin hesabı verilebilir mi?
ya hakim, avukat satın almanın hesabı verilebilir mi?
sınav işlerinin hesabı verilebilir mi?
bir konuşma ki sormayın gitsin.
vallahi billahi tallahi .alan dolu.
bir doğru varsa bin .alan var.
Özgür Deniz
22.03.2014 - 10:53
http://dunyagerceklerim.blogspot.com.tr/2014/03/osmanly-biz-yktk-turkiyeyi-biz-kurduk.html#more
nasılda benziyorlar birbirlerine...sanki ikizler, fotokopiler...aynı taktiklerle yine meydandalar...yine uşaklar, maşalar, kuklalar, piyonlar...yine kurucu değiller, oyuncular...zavallı birer oyuncu...kafası basmayan, ayakları üzerinden duramayan, kendi kendisine vurmaktan zevk alan sefiller, zavallılar, müptezeller... yazık...bunlardan insanlığa bir gram fayda gelsin tüm insanlık yüzüme tükürsün...dünyanın bir numaralı namerdi olayım ki gram iyilikte, faydada gelmez bunlardan...küresel baronlar kimseye tek kemik vermedi şimdiye kadar...sadece kullandı...ve miadı tükenince atıverdi orta yere...ve tükürdü insanlık yüzlerine...yine tükürecekler...ama SULTAN ABDÜLAHMİT HAN hiçbir zaman unutulmadı, bademada unutulmayacaktır...
Özgür Deniz
22.03.2014 - 11:31
http://arsivlemesemolmazdi.blogspot.com.tr/2014/03/ak-partinin-istanbul-mitingi-icin.html#more
AKP'nin İstanbul mitingi için korkunç plan.
Özgür Deniz
22.03.2014 - 11:44
http://www.tumkoseyazilari.com/yazar/ergun-diler/
bu yazılar okunur...bu adam da fazla bir şey bilmese de, yazdığı derin gerçekler var... dikkatle okumakta fayda olacağına inanıyorum...
Özgür Deniz
16.03.2014 - 12:48
EKSTRA:
BİR:
Mümtaz olmak kolay değildir. Mümtaz demek seçkin demektir. Seçkin olabilmek içinse ilk evvelde insan olmak gerektir. Ama milletimizin içinde mümtaz olamamış pislikler mevcuttur. Bu pislikler öyle pisliktirler ki, menfaat için satmayacakları değerleri yoktur. Onlara bir parça yal verin, sizin için bir ömür havlarlar. Ama bir parça yaldan mahrum koydunuz mu da bir ömür size savaş açarlar. Onların kimliği, kişiliği, karakteri, haysiyeti yoktur. Kendilerinin çok şey bildiklerini sanırlar. Oysa hiçbirşey bilmezler. Daldan dala konarlar, kondukları dal zayıflamaya başladı mı hemen başka dala atlarlar. Ya da tutundukları dal meyve vermedi mi hemen kırmak için yırtınırlar. Tarihin en pislik karakterleri bunlardır. Çünkü sadakat yoktur bunlarda, vefa yoktur, vicdan yoktur. Bu tür yaratıklar kene misalidirler. Yapıştıkları yeri hemen emmeye başlarlar. Ta ki birgün sökülüp atılacaklarını çok iyi bilirler. Bunlar kabul görmeyince çılgına dönerler. İsterler ki toplum bunları kabullensin ve bunların aklına önem versin. Oysa aklın zerresi yoktur ama bunu bilmezler, var sanırlar. Tam anlamıyla kuş beyinlidirler. Sünepe gibi yaşarlar, parazittirler. Hep etkin birileri çıksa da kendilerine bir paye verse, önemsese diye bakınır dururlar. Millet olarak bu sünepelerin aklına kıymet vermememiz icap eder. Çünkü milleti de sünepe yapar bunlar.
İKİ:
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na küfretmek en hafif tabiriyle nezaketsizliktir, hadsizliktir. Sevmeyebilirsiniz, saygı duymayabilirsiniz ama galiz küfürler savuramazsınız. Çünkü o küfürler direkt olarak devlete gider. Düşünebiliyor musunuz, toplumun kabullenmediği, saygı duymadığı, itibar etmediği zavallılar küfrederek kendilerini gündem yapıp ortaya çıkıyorlar ki, cukkayı götürsünler. Bunlar hep böyledir işte. Küfürden başka şey bilmezler. Yazarı da, sanatçısı da, başkaları da aynıdır bunların. Kendilerinden başka akıllı, çağdaş, ilerici yoktur. Ama ne hikmettir ki, millete de verdikleri zerre bir iyilik yoktur. Vardır diyen yüreği yetiyorsa göstersin. Yönetmenin sadece kendilerinin işi olduğunu sanırlar ama onu bile beceremezler. İsterler ki kendileri hükmetsin; halk itaat etsin, milletin refahı, devletin terakkisi, vatanın istikbali bunların indinde kıymetsizdir. Bunlarda tıpkı şeyh ve müritleri gibidirler. Türk Milletine, İslam Ümmetine ve İslam Dinine saydırırlar ama Siyoniste gelince kuzuya dönerler. Susarlar, pısırıklaşırlar, sefilleşiverirler. Güya emekten bahsederler ama emekçiler adına yaptıkları hiçbir hayırlı şey yoktur. Ki patronlarıdır zaten emekçilerin alınterlerini sömüren. İslam Ülkeleri bunların gözünde de, şeyhlerinin gözünde de hep teröristtir. Siyonist ise hep İsrail Devletidir. Oysa dünyanın yegâne teröristi Yahudilere bile hayatı cehennem eden Siyonisttir. Ama ona Terörist demek yürek ister, zira saltanatlar kayıverir ansızın. Holdingler tarumar oluverir bir anda. Yal veren olmaz. Millet zaten takmaz. Sokak bilmem neyi gibi ara yerde kalmak iyi bir şey değildir demi? Oysa sırça köşklerde yaşamak, yağlı ballı yal yemek, sürekli yıkanmak, göz alıcı giyinmek, mütemadiyen ormanlarda gezinmek var demi?
Düşünebiliyor musunuz birileri hep Türk kimliği üzerinden birileri de hep İslam dini üzerinden bu milleti aldatmışlardır. Birileri Türk Kimliğini tahrip ve tahrif etmişlerdir. Birileri de İslam Dinini tahrif ve tahrip etmişlerdir. BİR deki türler İslam üzerinden, İKİ deki türler de Türklük üzerinden bu milleti mahvetmişlerdir. Bunlara inanacak mısınız? Bunların ağababaları Siyonistlerdir. İngilizler, Batılılar ve Amerika’dır. Zaten bunları aynı odaya sokanlar da Siyonistlerdir. Türk Milleti gerçekte bunlarla değil, ağababalarla mücadele etmektedir. Bunlar sadece birer maşadırlar. Direkt vuruş sonuç vermez. Endirekt şekilde vuracaksın ki sonuç alabilesin. Yani şöyle; düşman direkt olarak toprağına girse ne yaparsın; anasını ağlatırsın, kan kusturursun değil mi? Ama ya dolaylı yoldan yani kendinden bildiklerin aracılığı ile sana vurursa ne yapabilirsin? Hiçbir şey yapamazsın. Elin kolun bağlanır, dilin susar, aklın karışır. Düşman bu millete hiçbir zaman kendi varlığı ile saldırmamıştır, hep bir aracı kullanmıştır. Yerli sandıklarımızın çoğu düşman işbirlikçileridirler bunu böyle bilmeliyiz. Bunlara inananlar, kimliklerini, dinlerini, haysiyetlerini ve hatta kendilerini bile kaybederler. Hayır, bana, bunların bu ülkeye, devlete ve millete verdikleri tek bir iyi şey gösterin; önlerinde diz çöküp, özür dilemez, af talep etmezsem namert oğlu namerdim. Bunlar insanları kuzu gibi büyütüp koyun gibi gütmeye alışmış sefiller güruhudur. Ama gütmeleri de kendi adlarına değildir, yine Siyonizm adınadır. Bunlar siyonizmin çobanlarıdırlar. ‘’Çocuklarınızı bugün kuzu gibi büyütmeyin ki, yarın koyun gibi güdülmesinler.’’ SADİ ŞİRAZİ.
ÜÇ:
Berkin ELVAN ve Burak Can KARAMANOĞLU gibi iki gencimizi kaybettik. Ailelerine başsağlığı diler, Allah rahmet eylesin deriz. Aynı zamanda görev yaparken can vermiş, şehit olmuş Emniyet Teşkilatının güzide mensuplarına da rahmet dileriz. Milletimizin başı sağolsun deriz. Bana göre iki gençte çok sinsice katledildi. Türkiye’ye kastetmektir bunun adı. Bir gencimiz solu, diğer gencimiz ise sağı ayaklandırıp ülkeyi yangın yerine çevirmek için tertiplendi. Çünkü alıştılar kaosla emellerine ulaşmaya. Aclan SAYILGAN’ın ‘’Türkiye de Sol Hareketler’’ isimli bir kitabı var, okuyun bakalım kimler kendi adamlarını öldürüpte sokak sokak cenaze dolaştırmışlar ve milleti galeyana getirmek için başkalarının katlettiğini söylemişlerdir. Aynı şekilde ismini yazmak hiç ama hiç içimden gelmiyor ama yine yazayım yo yo durun bi dakika kitabın ismini yazayım ‘’Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım’’ isimli bir kitap var, aynı şeyler orada da vardır. Ne itiraflar ne itiraflar. Bir kitap daha var çok sarsıcı gerçekleri anlatan ama şu an ismi aklıma gelmedi. Bunların tarihi böyledir dostlar. Zira ideolojileri kan üzerine kuruludur. Bilen bilir bunu. Bilmeyen ne bilsin oyunu. Ama bu sefer bence ters tepti gibi. Zira hiç arzulamadıkları sonucu doğuracak tertipleri. Yada istemedikleri sonucun doğması içindir tüm tertipler kim bilir. Çünkü nihayetinde kendileri için yapmıyorlar yaptıklarını. Akıl yok bunlarda. İki olayda derinlemesine tetkik edilmelidir. Yanlış anlaşılmasın, hiçbir zaman Emniyet Teşkilatını açık ya da gizli itham edici tavırlar içine girmem, bunu zül addederim. Ki her zamanda teşkilatın yanında olmuşumdur ve olmaktan da şeref duyarım. Zira teşkilat devletin can damarlarından biridir. Ama teşkilatın da zedelenmesini arzulamam. Zedeleyenlerin de bünyeden def edilmesini isterim. En ağır şekilde, emsalsiz şekilde tecziye edilmesini arzularım. Misal; Berkin’e isabet eden ne ise, kimin elinden çıkmıştır, o kimse kimdir, nasıl biridir mutlaka tetkik edilmelidir. Zira meydanları karıştıranlar kimlerse onların teşkilatın içinde de mutlaka elleri vardır. Aynı şey Burak için de geçerlidir. Aslında burada idrak edilemeyen ya da farkına varılamayan bir şey daha vardır. Bilinçsizce, şuursuzca düşmanlarını büyütmektedirler. Kaderin garip bir cilvesi midir acaba?İşe bakın, sanki tüm dünya Tayip ERDOĞAN’IN karşısında birleşmiş, tek vücut olmuş durumdadır. Bunu kim beceriyorsa vallahi işte taktik ve stratejik akıl diye ben buna derim. Tayip ERDOĞAN’IN bir de galip geldiğini, yerel ve genel seçimleri aldığını düşünün ne olur? Dikkatinizi çekerim hedef AKP de değil direkt olarak Tayip ERDOĞAN’DIR. İşte bu da kendisini feci şekilde büyütmektedir.Onunla mücadele edenler feci yanılmaktadırlar. Oysa mücadele böyle olmaz. Halkı ikna edersiniz, halka kendinizi anlatırsınız, halkın gönlünü kazanmaya çalışırsınız, onun yaptığının bin mislini yapma sözü verir ve yaparsınız işte o zaman yenersiniz. Ama böyle yaparak asla başarılı olamazsınız. Gerçekler acıdır bebeğim. Zira son tahlilde; halkın gönlünü kazanan, onun emanet edeceği kılıcı da teslim alır. Bilakis ne yapılırsa yapılsın faydasızdır. Bunu partici, hizipçi, şeyhçi, mezhepçi ve ideolojik zihinle göremezsiniz. Millet olarak zihnen çok gerideyiz maalesef. Bildiğini sanan ama bilmeyen, gördüğünü sanan ama görmeyen, anladığını sanan ama anlamayan bir milletiz sanki. Çünkü hür değiliz. Köleyiz. Henüz kul birey olamadık. Olabileceğimiz de yok sanki. Olaylara çok dar pencereden ve kısır bir zihinle bakıyoruz.
DÖRT:
Düşünebiliyor musunuz, biz kendi içimizde kavga ederken kâfir dünya küresel emellerini gerçekleştirme derdinde. Seni bırakıverdiler bir kavganın ortasında kendileri işlerine bakıyorlar. Kadim bir tarihin ve derin stratejik aklın çocukları olan bizlerin düştüğümüz hale bakın Allah aşkına. Ecdadımız ne yapmıştı, biz ne yapıyoruz? Kıbrıs gidiyor, Kırım gidiyor, Musul ve Kerkük gitmek üzere ama biz kendi kendimizle boğuşuyoruz. Bundan da zerre hicap duymuyoruz. Meydanlarda tek bir fikir ortaya koyan yok. Didişmeler, boğuşmalar gırla gidiyor. Sahi bu millete ne vermeyi düşünüyorsunuz? Hangi hamleleriniz var devleti ilerletecek, milleti kendi ayakları üstünde yürütecek? Devlet ve millet kaybettikten sonra sizler çıkarlarınıza ulaşmış olsanız ne olacak? Böyle mi büyük devlet, büyük millet olacağız? Gerçekten çok bilinçsiziz. Ne, ne söylediğimizi biliyoruz; ne de, ne yaptığımızın farkındayız. Kupkuruyuz. Sığ düşünüyoruz, öylece bakıyoruz göremiyoruz. Derinliksiziz. Şuursuzuz. Bilinçsiziz. Feraset ve basiretten yoksunuz. Stratejik ve taktik düşünemiyoruz. Düşmanlarımızı alkışlıyoruz. Hep kendi küçük dünyamızdan olaylara bakıyor, olguları algılamaya çalışıyoruz. Oysa devasa bir dünyanın orta yerinde yaşıyoruz. Bir kimlik ve din sahibiyiz. Ama ideolojik gözlükleri bir türlü atamadık. Particiliği, şeyhçiliği, mezhepçiliği bir türlü bırakamadık. Kul olamadık, birey olamadık, kul birey hiç olamadık. Hep güdüldük hep güdüldük. Kusura bakmayalım ama hep güdüldük. Kendi aklımızla olaylara asla bakamadık. Derin tarihimizi anlayamadık. Dinimizin özünü öğrenmeye çalışmadık. Ne acı bir gerçektir ki; yüreğimiz kuru, duygularımız kuru, beynimiz kuru, düşüncelerimiz kuru. Son tahlilde; bir türlü kendi ayaklarımız üzerinde yürüyemedik.
BEŞ:
MHP Genel Başkanı Sayın Doktor Devlet Bahçeli Beyin tavrını gönlümün derinliklerinden alkışlıyorum ve saygı duyuyorum zat-ı âlilerine. Zira duyarlılık böyle bir şeydir. Eğer seçime inanıyorsan, kurtuluş sandıktır. Kozlar orada paylaşılır. Kaosla varılacak hiçbir yer yoktur. Gençlerin katledilmesi, devletin yıpranması, vatanın tehdide maruz kalması, değerlerin haytan el çekmesi demektir kaos. Kaos her zaman Siyonizm'in ve çocuklarının işine yarar. Bu millet böyle durumlarda her zaman kaybetmiştir. Kaosta zafer arayanlar yanılmaktadırlar ve yanıldıklarını da elbet göreceklerdir. Cenazelerde bile her şeyi kırıp dökenlerin maksatlarının ne olduğu gayet açıktır. Mesele asla ölen gençlerimiz değildir. Hatta ve hatta bazıları bu gençlerin ölümünü vallahi de, billahi de, tallahi de arzulamaktadırlar. Çünkü ilaç gibi gelmektedir. Yoksa hangi amaçla sokağa çıkacaklardır. Topluma hiçbirşey vermemiş olanlar, toplum karşısına neyle çıkacaklardır? Elbette kendilerine bir katil yaratacaklar ve toplumu bununla manipüle etmeye çalışacaklardır. Yoksa hangi hizmeti sunmuşlardır da o hizmetle milletin karşısına çıkacaklardır? İşte burada Sayın Devlet Bahçeli Başkanın tavrı sonsuz önemlidir. Sokaklar karanlıktır sözü çok mühimdir. Evet, sokaklar karanlıktır. Çünkü oralara karanlık eller hâkimdir. Silahlar o karanlıklarda sıkılırlar. Nesiller o karanlıklarda kaybolurlar. Aydınlar o karanlıklarda susturulurlar. Ülkücü Gençliğin sokaklara çıkması davasına en büyük ihanet olacaktır. Şayet çıkmak icap ederse çıkmasını da bilecektir elbette. Zaten o zaman gençliğe milletin derin aklı yön verecektir. Sayın Başkanın HDP isimli partinin tabelasının indirilmesi olayında ki tavrı da kayda değerdir.Zira o tabelayı indirmekle kazanılan hiçbir şey yoktur ama kaybedilen çok şey vardır. O tabelayı indirmek düşmanların ekmeğine yağ sürer. Hatta o parti kazanır bundan. Burada taktiğin ve stratejik aklın zerresi yoktur. Kimse devletçilik oynamamalıdır. Sen kendi işini yap, devlet kendi işini yapmakta ne erkencidir ne de geç kalır.