Önce bir erkek olarak utanıyorum. Bir baba olarak yüreğim yanıyor, vicdanım sızlıyor. Ülkemizin, kadın cinayetlerinde dünyada ilk sıralarda olması, bir utanç ve yüzkarası olarak alnımıza yapıştı kaldı. Yıllardır bu karayı alnımızdan silemedik. Korkarım, bu gidişle de, bu kara alnımıza yapışıp kalacak ve sonunda birileri, kader deyip işin içinden çıkıverecek.

Tarsus Çağ üniversitesi, Psikoloji Bölümünde eğitimini sürdüren Özgecan Aslan’ın, Katil zanlısı, 26 yaşındaki Suphi ALTINDÖKEN’in,  cinsel sapıklığın tecavüze dönüşmesi, amacına ulaşamayınca, önce bıçaklayıp, ölmediğini görünce, levye ile defalarca kafasına vurması, korku ve panik içinde, babası ve arkadaşını da bu işe dahil ederek, tanınmaması düşüncesiyle, ormanda bir dere kenarında, üzerine benzin dökerek yakmalarını Türkçede izah edecek bir kelime bulamıyorum. Ruhu şad olsun!  Bu ülkeyi yönetme iddiasında olanlar, bir gece de özel yasalar çıkartabilenler, bu olay karşısında nasıl bir tepki vereceklerini, vicdanı olan herkes ,takip etmeli ve  sorgulamalıdır.

Okulundan evine dönmekten başka amacı olmayan, 20 yaşında, çiçeği burnunda, hayalleri olan, bu ülkenin genç ve aydın bir  genç kızının başına gelenler, bütün vicdanları sızlattı ve ülkenin her noktasında nefret ve tepki çığ gibi büyüdü/büyüyor. Bu tepki, TBMM ulaşmalı ve AB uyum yasaları gereği, kaldırılan idam cezasının, çok ivedi tekrar geri getirilmesi için, ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Her gün, ülkenin bir noktasında, bir kadın cinayete kurban gitmektedir. Bu gidişe dur diyebilmek için, topyekun ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır. Daha fazla canlar gitmeden, ocaklar sönmeden.

Bugün, ticari araç kullanan sürücülerden istenen, psikoteknik raporları geliştirilmelidir. Otobüs, minibüs, taksi ne kadar yolcu taşıyan sürücü varsa; psikolojik  testlerden geçirilerek, saldırganlık, hiperaktiflik ve sapıklık eğilimleri tespit edilmelidir. Ülkenin birlik bütünlüğü için mücadelede, canını ortaya koymuş ve gazi olmuş vatandaşına, toplu taşım aracının sürücüsü, “Benim için mi gazi oldun diyebilmektedir?” Bunun gibi acı ama gerçek yüzlerce olay oluyor çevremizde. Otoban yolda, direksiyonu terk edip, horon tepen sürücüler var bu ülkede.  Önce kendi canını ve sonra kendisine emanet edilen canlar hiçe sayılmaktadır. Bu ülkenin insanına şu öğretilmelidir. Atalarımız emanete hıyanet etme/di/zdi. Size ne oldu böyle diyebilenler çoğalmalıdır.

Elinde kalemi olan, Yenişafak Gazetesi yazarı  Cemile BAYRAKTAR adlı kadının, twiteer’da  yazdığı bir mesaj, en az bu cinayet kadar sorgulanmalıdır. Ne diyor yazarımız? “Müslüman ülke, tecavüz….fırsatçılığına soyunmayın, Amerika’da her iki dakikada bir kadın tecavüze uğruyor. Şimdi çenenizi kapatın.” Böyle bir zihniyet sahibi, hem de bir hemcinsine, bir yaratığın yaptıklarına ağlaması gerekirken, verdiği cevaba bakar mısınız? Yorumu sizlere bırakıyorum. Sanatçı Beren SAAT’in, kendi yaşadıklarını da işin içine katarak, yazmış olduğu içten ve vicdanlara hitap eden mesajı, bir sanatçı duyarlılığını çok net  anlatmıştır. Bu, yazar olan bayanın da, bu toplumun yüzüne bakabilmesi için bir özür borcu olduğuna inanıyorum.

Her gün, bir kadının cinayete kurban gittiği bir ülkede, bir şeyler ters gidiyor demektir. Bu ülkenin eğitim sistemi, aile içi eğitim, üniversitedeki eğitimi, din eğitimi vs. sorgulanmalı, tüm psikolog ve sosyologları- yöneticileri bu vahşi ve cinnet durumu için kafa yormalıdır. Olaylar çoktan bireysellikten çıkmıştır. Bu sorun toplumsal bir sorundur. Atatürk Türk kadınına 1930’lu yıllarda seçme ve seçilme hakkı verdiğinde daha kadın hakları birkaç ülkede vardı. Bugün Müslümanların hac görevi için gittiği ülkede hala kadınların araç kullanması bile yasak konumda. Bir de ülkemize bakın. Toplum olarak herkes şapkasını önüne koyup düşünme ve çare üretme zamanıdır. Son yıllarda, kadın cinayetinde dünya birinciliğini kimseye kaptırmadığımızı istatistikler, yani rakamlar göstermektedir. Rakamlar yalan söyle/mez/yemez. Böyle bir gerçekle karşı karşıya olduğumuz sürece, dünyada Müslümanların hakkını falan savundurtmazlar adama.

Kadını sadece evinde kocasını bekleyen, cinsel obje olarak gören, çocuk bakıcısı, kuluçka makinesi gibi algılayıp, toplumdışı tutan bir zihniyetle kadın sorunları çözülemez. Erkeğin egemenliği bu toplumda kırılmalıdır. Ailede, çocuk eğitimi çok ciddi sorgulanmalıdır. Erkek çocuklar, bu toplumda hep ön saflarda tutulmakta, mirasta bile, birçok hülle yolu ile kız çocukları mirastan mahrum edilmeye çalışılmaktadır. Bu Araplardan bulaşan hastalıktan bu toplum kurtarılmalıdır.Erkek çocuğa daha sünnet töreninden itibaren ayrı bir hava verilmektedir. Özellikle MEB’lığı, elindeki tüm imkânları kullanarak, anne ve baba adaylarına, bu konuda eğitimler- seminerler verdirmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.

Bugün, kızlı erkekli eğitime karşı çıkan, bir zihniyet hakim olmaya çalışmaktadır bu ülkeye. Bu konuda, her gün yeni kararlar alınmakta ve cinsiyete göre okullar açılmaktadır. Anadolu’da keçi sürülerinde bir uygulama vardır. Her yıl tekeler,(keçinin erkeği) çiftleşme öncesi, keçi sürüsünden ayrı bir yerde, uzun bir süre tutulur ve daha sonra sürüye karıştırılır. Ondan sonrası malum!... Bu sadece bir örnek. Kıssadan hisse! Anlayana. Kadın cinayetlerinin durdurulması için, her türlü önlemin artık hayata geçirilmesi ve  öncelikle, yasal boşlukların kapatılması görevi TBMM’dir. Artık; bu sapık, iğrenç, kadına zulmeden, çocuk bakıcısı ve bir emtia gibi  gören zihniyetle aynı oksijeni tüketmek istemiyoruz, kanayan vicdanların sesinin duyulmasını istiyoruz. Ateş düştüğü yeri değil, her yeri yakıyor artık!..

Hilmi ÇAKIR

Tarih: 18.02.2015 Okunma: 815

YORUMLAR