CİNNET TOPLUMU!.. Hilmi ÇAKIR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 24.02.2015


Bu toplum cinnet mi geçiriyor? Kimin veya kimlerin bedduasını aldı bu toplum? Yarın, sıra kimde veya kimlerde? Acı toplumu olduk. Şiddet aşamasından cinnet  safhasına. Geçmişte arabesk müziği, toplumu karamsar düşündürdüğü için çok eleştirilmişti. Orhan Baba, “Akil insanlar sınıfına girdi, müzikle ilişiğini kesti. Müslüm Baba da hakkın rahmetine kavuştu. Nur içinde yatsın. Artık kimse arabeski suçlamasın. Ne oldu bu topluma da, cinnet geçiriyor? Yarın akşam, evine kim veya kimler dönemeyecek? Böyle bir toplum da güven duygusu gelişir mi? Kim kime nasıl güvenecek?

Son on gündür, üzerimizde karabulutlar dolaşıyor. Gencecik umutlarımız söndürülüyor. Kimi okulundan dönerken, kimi üniversitenin içinde, kimi kaçırılarak, kimi bir kartopu uğruna, kimi ise, kocası tarafından öldürüldüğü yetmiyormuş gibi, lime lime dilimlenerek, tam 52 parçaya ayrılıp, çöp konteynırlarına ayrı ayrı taksim edilerek kıyıma uğruyor. Bu topluma ne oluyor? Cinnet mi geçiriyor ?...

Mini etek giymeseydi, diyebilenler/ Erkek arkadaşının arabasına binmeseydi, diyebilenler/ Kar topu oynamasaydı, diyebilenler/ Vatanı o mu kurtaracaktı, diyebilenler; lütfen,birazcık vicdanınız kaldıysa, hiç biri hayatlarının baharında onursuzca ölmeyi hak etmediler!..

Nasıl bu safhaya gelindi? Yıllardır toplumun üzerinde, toplum mühendisleri ayrıştırma ve ötekileştirme için çaba sarf ediyor. Üç maymunu oynayan sorumlular da, bilerek veya bilmeyerek, kadının yaşam alanına girerek, yapacağı çocuk sayısını bile belirler duruma geldi. Dünyanın hiçbir ülkesinde, kadının yaşam alanına bu kadar müdahale edildiğini sanmıyorum.  Tek tip insan yetiştirme sevdasında Almanya’da Hitler’in  bir denemesi olmuştu ama başarısızlıkla sonuçlandı. Yansımaları günümüze kadar devam ediyor. Bırakın insanların psikolojileri ile oynamayı, çekin toplumun üzerinden elinizi.

Sosyal medyada,  Özgecan Arslan’ın baş harflerini kullanarak, onun duygularını aktaran ve yürek burkan- yakan-kavuran  şu cümlelere bakar mısınız?

“Ö-lmek istedim anne  /     Z-orla dokundular bana,/   G-ötürdüler beni zorla,/ E-ngel olmak istedim, / C-anımı yaktılar, ellerimi kopardılar, yaktılar, /      A-nne çok dua ettim sana son kez sarılmak için, N-e olur affet yapamadım, başaramadım./

A-nne küsme bana  ne olur/ S-on isteğim adalet!/ L-ütfen soğuk gözlerle bakma bana,/

A-nne yalan söylerler belki, inanma,/ N-e olur eğme yüzünü yere, kötü bir şey yapmadım.”

Yine sosyal medyada bir vatandaşımızın feryadına kulak verelim;  “20 yaşında bir kız kardeşimize tecavüz edip, bıçaklayıp dere yatağına atan mahluklar yüzünden erkekliğimden, eğer bunlar insan ise, insanlığımdan, “Gecenin o saati başı açık dışarıda ne işi varmış?” demek  Müslümanlıksa, Müslümanlığımdan, yok Dersim’liymiş  Aleviymiş deyip durumu meşrulaştırmak bu kadar basitse mezhebimden, sırf cinsiyeti yüzünden bir kadın sokakta rahat yürüyemiyorsa yaşadığım hayattan, bu mahlûklara bu dünyada layık oldukları cezayı veremeyecek olan ülkemden ve en önemlisi bu kadar kolay can verirken insanlar soluduğum havadan utanıyorum.” Bu feryat sessiz milyonların feryadıdır.

Bölücü terör örgütü, barış süreci altında, o kadar rahat eylem ve söylem yapabilir konuma geldi ki; Batının batısı, kurtuluş savaşımızın simgesi İzmir’de Ege Üniversitesinde Fırat ÇAKIROĞLU adlı öğrenciyi göz göre göre katledebiliyor. Burası Cudi ve Gabar dağı değil bir bilim yuvası bir üniversite. Bu durumu yetkili ve etkililerimiz nasıl izah edecektir? Gencimizin ruhu şad , mekanı cennet olsun. Bu ülkede hangi makam ve görevde olursa olsun, şiddet içeren eylem ve söylemlerden herkes uzak durmalıdır. Orta yaşta olanlar 1980 öncesini çok iyi hatırlar. Bu ülkeyi o günlere taşımak isteyenlere karşı uyanık olmaktan başka çare var mı?

İstanbul’un göbeğinde,  gazeteci Nuh KÖKLÜ, arkadaşları ile kar topu oynarken hem de alış veriş yaptığı bir esnaf tarafından, iş-yerinin camı kırılacakmış diye, o umut ve neşe dolu ülkenin bir aydınını bıçakla öldürmüştür. Bu cinayete, kelime bulmakta zorlanıyorum. İşte cinnet bu olsa gerek. Aklın pazara çıktığı an. Mantık–akıl-düşünce ve tüm değerlerin alt üst olduğu durum!..

Bugün, en son aldığımız bir haber, Manisa’nın Akhisar ilçesinde,  18 yaşında genç bir kızımızın yakılmış cesedi zeytinliklerin arasında bulunmuştur. Nasıl bir akıl tutulması bu? Nasıl bir cinnet? Nasıl bir vicdan bu vahşeti yapabiliyor? Buna kim dur diyebilecek? Sıra hangi genç kızımızda? Böyle korku toplumunda, aileler evinden dışarı çıkan genç kızları için, her gün panik, korku ve heyecan içerisinde, kızlarını eve gelinceye kadar dört gözle beklemekte, zil çaldığında anne içinden bir oh çekebilmektedir.

Hastanede, ağır hasta-ölümcül durumda olan hastayı doktorlar taburcu ederler. Hasta yakınları, bu ciddi duruma kendilerini inandıramaz ve yakıştıramazlar. Hasta yakınları, doktora hastanın neyi yiyip neyi yemeyeceğini sorarlar. Doktorun cevabı ise; “kendinizi her türlü duruma hazırlayın. Ne isterse onu verin, yesin!” demesi gibi, bu toplum da, ölüm döşeğine düşmeden toplumun bütün dinamik güçleri, üniversiteleri, bilim adamları, sosyologları, mecliste kavga edene milletin vekilleri yarın geç olmadan görev başına. Sorumluluk duyan ve sorumlu olanlar, bu toplumu cinnet halinden ne Hans, ne de Cony’ler kurtaracak, yine elbirliği ile biz kurtaracağız. Bu cinayetler, durmadığı ve durdurulamadığı sürece, sorumlular koltuklarını korusalar bile; inançların ve tüm değerlerin sorgulandığı bir döneme gireceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Hilmi ÇAKIR

23.2.2015

Tarih: 24.02.2015 Okunma: 819

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?