Şahsi mülahazalarımızdır. Analizi zat-ı alilerinize aittir
sevgili dostlarım. Küfür değil düşünmek geliştirir insanı. Önyargı, taassup ve
koşulsuz itaat mi yoksa sorgulamak mı? Elbette ki sorgulamak eftaldir. Çünkü
aklın mevcudiyeti bile sorgulamayı iktiza eder. Binaenaleyh, okuyalım,
düşünelim, sorgulayalım, analiz edelim. Ret ve kabul bu aşamalardan sonradır.
Zor, güzelliği değil nefreti tevlit eder. Geçelim ve gelelim sadede!
Millete kaybettirip, faiz, fuhuş, kumar, eroin, terör vs.
baronları komprador tiranlara kazandıracak değil; komprador tiranlara
kaybettirip millete kazandıracak eylemleri severim ben. Namusluca kavgamızı
verip milleti bilinçlendirmeyelim, milletin karşısına dürüstçe çıkıp, her şeyi
ahlak ve hakkaniyet çerçevesinde anlatmayalım, millete rağmen politika yapalım,
hedeflerimize ulaşamayınca da gidelim kanlı eylemlerden medet umalım. Bu ülkede
kanlı cinayetlerden ve eylemlerden bu millet hiçbir zaman kârlı çıkmamıştır ve
çıkması da muhal ender muhaldir. Çünkü millet kanla değil, canla yaşar bebeğim!
Ama milletin üzerine oyunlar kuran karanlık odaklar kanla hayat bulurlar. Binaenaleyh,
bu tür hainliklere sonsuza kadar hayır diyorum. Çünkü ölenler hangi taraftan
olurlarsa olsunlar bu milletin aldatılmış gencecik evlatları olmaktadırlar.
Komprador pezevenklerin angut, cahil ve sefil veletleri değil. Geçtik! Dağlarda
ya da ovalarda kol gezen terörist eylemlerde kaç tane kodaman çocuğu toprağa
düşmüştür?
Bendenize göre, sessiz bir eylem içinde, şarkılarla,
marşlarla, türkülerle geçip gitmiş ve kanlı Mayısları unutturmuş olan yakın
tarihlerde ki Mayıslar, yarınlarda ki Mayıslar için bir alıştırma ve mayıştırma
seansı olarak düşünülmüş olabilir. Kuvvetle muhtemeldir. Çünkü hayatta ki
bazıları yıllar sonrasını düşünerek, dünlerde münhasıran alelade bir prova
yapmış olabilirler. Hayatın karanlık odalarında tezgâh böyle işler. Önce
alıştırma, unutturma, mayıştırma, sonra da şaşırtma gelir. Zira müsait olmayan
ve toplumsal konjonktürün uygun olmadığı zamanlar, böyle zamanlarda karanlık
işler tertip edenlerin aleyhine işler her şey ve onlarda bunun fevkindedir
zaten ve asla bu tür şeylere tevessül etmezler. Bu yüzen de uygun zamanı
beklerler. Dünkü Mayısların hoş ve şenlikli geçmesinin elbette ki sebepleri var
olabilir. Çünkü her dünyanın kendilerine uygun taktik ve stratejileri vardır ve
malum bir dünyanın taktik ve stratejisi de mevzubahis olan taktik ve
stratejidir. Öyle bir an beklenmektedir ki, dünlerde ki şen, şakrak geçen
eylemlere tam anlamıyla alışmış ve bu eylemlerle uyuşmuş olan halk, dehşetli
eylemlerle kâbus gibi sabahlara uyanabilsin ve istendik ortam yaratılsın,
keşmekeş sadır olsun, nihayet arzulanan darbe vurulsun. Provalar her zaman önce
gelir, asıl eylem sonradır. Bu yüzden millette, devlette son derece müteyakkız
olmak zorundadırlar, yarınlar için!
Bugünden tezgâh kurma çalışmalarına başlamış olanlara
karşılık, senin de bir tezgâhın olmalıdır Sayın Devletim! İlk evvelde şu
katıksız gerçeği sarahaten ifade edelim; malum Mayıslar asla yerli mahreçli
değildir. Küresel ajanların ürünüdür. Tıpkı malum günlerin (ana, baba, sevgili
vs. günleri gibi) asla yerli ürün olmadığı gibi. Bir aldatma ve muayyen kitleyi
istenilen kıvama getirme, nihayet o kitleler eliyle istenilen yumruğu vurma
organizasyonudur. Hiçbir insanın, hakikati haykırması ve hakkını araması tek
bir güne merbut değildir ve olmamalıdır da. Her şeyi tek bir güne mahsus
kılmak, insanı yozlaştırmaktır. Analar günü, babalar günü, sevgililer günü,
işçi bayramı vs. tümü insanlığı sömürmenin, aldatmanın, yozlaştırmanın diğer
adıdır. Bir Mayıslar da, çalışan insanın enerjisini sahte eylemlerle heba
etmektir. Onların duyguları üzerinden, yine onları sömürmenin diğer adıdır.
Hiçbir şartta ve koşulda kurtuluş, ekmek vaat etmez. Yaşamın her anında ve her
alanında insanın vereceği tek kavga vardır; adalet kavgası yani insanca yaşam
kavgası. O da bu şekilde verilmez. Yüce Kur’an adına söz söyleyecek olursak,
emirlerini icra edeceği bir gün yoktur, insanın her bir günü emirlerini icra
günüdür Kur’an için. Her gün anaların, babaların, sevgililerin, işçilerin
günüdür. Gün çoğalır ama tükenmez ve her yeni gün eylem günüdür. Tabi eyleme
gönlümüz varsa. Ki hayat eylem değil midir ve eylemsiz insan var olabilir mi?
Ancak ölüler konuşmaz, hareket etmez.
Adaletin yegâne mümessili devlettir. Devlette zalim oldu mu
sal gitsin atık, iş bitmiştir. Devlet, kompradorlara karşı alın teri döken,
emek harcayan insanını korumalıdır, kollamalıdır, savunmalıdır. Asla
ezdirmemelidir. İşçilerini karanlık adamların tezgâhına düşmekten korumalıdır. Hatta
icabında komprador vampirlere karşı acımasız bile olmalıdır. Alın terini gasp eden
ve emeği çalandan başka kim zalim olabilir? Devlet, kodamanlardan, iktiza
ettiği zaman toplum yararına ve garibanlar adına vergi toplayabilmelidir. Hem
de verilmediği takdirde zecri yönetmelerle almalıdır. Komprador pezevenklerin
millet mülkünü yağmalamalarına kesinlikle geçit vermemelidir. Vergi kaçıran iti
kirli, kanlı ve haram mülkünde boğmalıdır. Kompradorların bir şeyler
yapmalarına karşılık çok şeyler beklemelerinin önüne geçmeli, gerektiğinde
hizmet almalı ama vergisini affetmemelidir. Bu, adalet ve ahlak temelinde
işleyen devlet mekanizmasının en tabi hakkıdır. Yapılacak bir şey varsa ve
gerekiyorsa kendisi yapmalıdır velakin kuruşu kuruşuna vergiyi toplamalıdır. İcap
ediyorsa ekstra vergiler koymalıdır. Tabi bunları söylüyoruz ama bir devletin
bunları yapabilmesi için arkasında duran gerçekten bilinçli, şuurlu, akıllı,
zeki ve namuslu vatandaşlara ihtiyacı vardır. Vatandaş namuslu ve bilinçli
değilse, devlette bir yerde acze düşebilir ve bu gayet tabidir.
Hiçbir politikacı da, kompradorlar adına takipçilik
yapmamalıdır. Bunu yapanı fark eden devlet, bu müptezel ve pespaye tipleri
tarihin çöplüğüne fırlatıp atmalıdır. Adaletin egemen olmadığı yerde zulüm
vardır ve zulüm, temellere yerleştirilmiş bir dinamittir. Milletin açlıktan
kanı çekilirken, millet sefaletin şarkısını terennüm ederken ve emniyette
olmadığı hissiyle yaşarken, kapitalist komprador mikropların hazzın
doruklarında, keyif içinde dem sürmeleri insanlık vicdanını yaralar ve çok ağır
şekilde yaralamaktadır. Buna el koyup nihayet verecek en kudretli mekanizma ise
devlet mekanizmasıdır. Hele bir devlet eğer İslam kimliğe sahipse, yani İslam o
devletin ruhuysa, kapitalist komprador sefiller, alçaklar asla ve kata böyle
bir devleti içlerine sindiremezler ve bu devletin karşısında hainlerle müttefik
olmaktan geri durmazlar. Ki bizim devletimiz dâhilinde bugüne kadar olan da
budur. Devlet düşmanlığı yapanda, din düşmanlığı yapanda, millet ve vatan
düşmanlığı yapanda, bu milletin başına terör belasını saranda bu ülkenin
kaymağını yiyen kapitalist komprador mikroplardır. Ah hakikatleri bir
bilebilsek! Ah kişilikleri bir fark edebilsek! Ah aydınlık görünen karanlık
suratları bir sezebilsek! Gençliğe çok üzülüyorum! Çok bilgisizler, cahiller ve
hercailer. Hoş ama boş şeylere meftunlar. Gerçeği bilmekten çok korkuyorlar.
Hiç düşünmezler; acaba bu ülkede niçin kapitalistlerle, komünistler
birbirlerini çok severler ve mütemadiyen sevişirler diye. Oysa bize söylenen,
kapitalist ve komünist amansız düşmandırlar. Ne gariptir ki; bu ülkeyi sömüren,
bu ülkenin kaymağını yiyen biri, ekranlara çıkıp, sokakta eylem yapan, yakıp,
yıkıp, yağmalayan ve sözde kazandıkları zaman o kapitalist pisliğin ümüğüne
çökecek olan gence alkış tutar. Eee bebeğim, komünist baronlar da demezler mi;
komünizm kapitalizmden sonra gelecektir diye. Ah hayat çok garip ve garip
şeyler bunlar! Geçelim! Keşke, faşizmin, kapitalizmin, komünizmin hakikatte ne
olduklarını ve hakiki gayelerinin ne olduğunu bir bilebilsek, neler olurdu
neler.
Yaklaşmakta olan bir Mayısa dikkat etmek iktiza ediyor. Muhtelif
şehirlerde kutlama makuldür ama tek bir şehirde, tüm şehirlerin birleşmesi
tehdit ve tehlike arz edebilir, bu analizi münhasıran yaklaşan bir Mayıs için
yapıyorum. Çünkü hakikaten bir tehlike ihsas ediyorum. Devasa bir birleşme
keşmekeşe sebebiyet verebilir ve bir kıvılcım cehennemi bir ortamın zuhuruna
yol açabilir. Ve kara tarih, kanlı Mayıs yeniden canlanabilir. Allah korusun.
Âmin. Devlet aklı devreye girmelidir burada. Millette sağduyulu hareket
etmelidir. İnce bakış, görüş ve düşünüş sorunun hallolmasını sağlayacaktır.
Asla hafızamızdan çıkarmayalım ki; bazı ideolojiler bunalımları sonsuz sever,
çünkü bunalımların çocuğudur kendisi. Bazı politik mekanizmalar ve kompradorlar
da bunalımlara zemin hazırlayarak bunlara zımnen destek çakarlar. Bunların
desteğiyle meydan bunlara kalır, bunlar meydana hakim olup kaos yarattıkça da
politikler ve kodamanlar kazanırlar. Garip ve ince bir ilişki!
Son tahlilde; insanoğlunun
münhasıran ekmekle yaşadığını ve yaşayacağını mı sanıyorsunuz. Sürekli ekmek
diyenlerin acaba neler gizlediklerini biliyor musunuz? İnsan yalnızca ekmekten
mi teşekkül etmiştir acaba?