DEVLETİME UYARI BABINDADIR!...

Özgür DENİZ - 24.02.2015

Şahsi mülahazalarımızdır. Analizi zat-ı alilerinize aittir sevgili dostlarım. Küfür değil düşünmek geliştirir insanı. Önyargı, taassup ve koşulsuz itaat mi yoksa sorgulamak mı? Elbette ki sorgulamak eftaldir. Çünkü aklın mevcudiyeti bile sorgulamayı iktiza eder. Binaenaleyh, okuyalım, düşünelim, sorgulayalım, analiz edelim. Ret ve kabul bu aşamalardan sonradır. Zor, güzelliği değil nefreti tevlit eder. Geçelim ve gelelim sadede!

 

Millete kaybettirip, faiz, fuhuş, kumar, eroin, terör vs. baronları komprador tiranlara kazandıracak değil; komprador tiranlara kaybettirip millete kazandıracak eylemleri severim ben. Namusluca kavgamızı verip milleti bilinçlendirmeyelim, milletin karşısına dürüstçe çıkıp, her şeyi ahlak ve hakkaniyet çerçevesinde anlatmayalım, millete rağmen politika yapalım, hedeflerimize ulaşamayınca da gidelim kanlı eylemlerden medet umalım. Bu ülkede kanlı cinayetlerden ve eylemlerden bu millet hiçbir zaman kârlı çıkmamıştır ve çıkması da muhal ender muhaldir. Çünkü millet kanla değil, canla yaşar bebeğim! Ama milletin üzerine oyunlar kuran karanlık odaklar kanla hayat bulurlar. Binaenaleyh, bu tür hainliklere sonsuza kadar hayır diyorum. Çünkü ölenler hangi taraftan olurlarsa olsunlar bu milletin aldatılmış gencecik evlatları olmaktadırlar. Komprador pezevenklerin angut, cahil ve sefil veletleri değil. Geçtik! Dağlarda ya da ovalarda kol gezen terörist eylemlerde kaç tane kodaman çocuğu toprağa düşmüştür?

 

Bendenize göre, sessiz bir eylem içinde, şarkılarla, marşlarla, türkülerle geçip gitmiş ve kanlı Mayısları unutturmuş olan yakın tarihlerde ki Mayıslar, yarınlarda ki Mayıslar için bir alıştırma ve mayıştırma seansı olarak düşünülmüş olabilir. Kuvvetle muhtemeldir. Çünkü hayatta ki bazıları yıllar sonrasını düşünerek, dünlerde münhasıran alelade bir prova yapmış olabilirler. Hayatın karanlık odalarında tezgâh böyle işler. Önce alıştırma, unutturma, mayıştırma, sonra da şaşırtma gelir. Zira müsait olmayan ve toplumsal konjonktürün uygun olmadığı zamanlar, böyle zamanlarda karanlık işler tertip edenlerin aleyhine işler her şey ve onlarda bunun fevkindedir zaten ve asla bu tür şeylere tevessül etmezler. Bu yüzen de uygun zamanı beklerler. Dünkü Mayısların hoş ve şenlikli geçmesinin elbette ki sebepleri var olabilir. Çünkü her dünyanın kendilerine uygun taktik ve stratejileri vardır ve malum bir dünyanın taktik ve stratejisi de mevzubahis olan taktik ve stratejidir. Öyle bir an beklenmektedir ki, dünlerde ki şen, şakrak geçen eylemlere tam anlamıyla alışmış ve bu eylemlerle uyuşmuş olan halk, dehşetli eylemlerle kâbus gibi sabahlara uyanabilsin ve istendik ortam yaratılsın, keşmekeş sadır olsun, nihayet arzulanan darbe vurulsun. Provalar her zaman önce gelir, asıl eylem sonradır. Bu yüzden millette, devlette son derece müteyakkız olmak zorundadırlar, yarınlar için!

 

Bugünden tezgâh kurma çalışmalarına başlamış olanlara karşılık, senin de bir tezgâhın olmalıdır Sayın Devletim! İlk evvelde şu katıksız gerçeği sarahaten ifade edelim; malum Mayıslar asla yerli mahreçli değildir. Küresel ajanların ürünüdür. Tıpkı malum günlerin (ana, baba, sevgili vs. günleri gibi) asla yerli ürün olmadığı gibi. Bir aldatma ve muayyen kitleyi istenilen kıvama getirme, nihayet o kitleler eliyle istenilen yumruğu vurma organizasyonudur. Hiçbir insanın, hakikati haykırması ve hakkını araması tek bir güne merbut değildir ve olmamalıdır da. Her şeyi tek bir güne mahsus kılmak, insanı yozlaştırmaktır. Analar günü, babalar günü, sevgililer günü, işçi bayramı vs. tümü insanlığı sömürmenin, aldatmanın, yozlaştırmanın diğer adıdır. Bir Mayıslar da, çalışan insanın enerjisini sahte eylemlerle heba etmektir. Onların duyguları üzerinden, yine onları sömürmenin diğer adıdır. Hiçbir şartta ve koşulda kurtuluş, ekmek vaat etmez. Yaşamın her anında ve her alanında insanın vereceği tek kavga vardır; adalet kavgası yani insanca yaşam kavgası. O da bu şekilde verilmez. Yüce Kur’an adına söz söyleyecek olursak, emirlerini icra edeceği bir gün yoktur, insanın her bir günü emirlerini icra günüdür Kur’an için. Her gün anaların, babaların, sevgililerin, işçilerin günüdür. Gün çoğalır ama tükenmez ve her yeni gün eylem günüdür. Tabi eyleme gönlümüz varsa. Ki hayat eylem değil midir ve eylemsiz insan var olabilir mi? Ancak ölüler konuşmaz, hareket etmez.

 

Adaletin yegâne mümessili devlettir. Devlette zalim oldu mu sal gitsin atık, iş bitmiştir. Devlet, kompradorlara karşı alın teri döken, emek harcayan insanını korumalıdır, kollamalıdır, savunmalıdır. Asla ezdirmemelidir. İşçilerini karanlık adamların tezgâhına düşmekten korumalıdır. Hatta icabında komprador vampirlere karşı acımasız bile olmalıdır. Alın terini gasp eden ve emeği çalandan başka kim zalim olabilir? Devlet, kodamanlardan, iktiza ettiği zaman toplum yararına ve garibanlar adına vergi toplayabilmelidir. Hem de verilmediği takdirde zecri yönetmelerle almalıdır. Komprador pezevenklerin millet mülkünü yağmalamalarına kesinlikle geçit vermemelidir. Vergi kaçıran iti kirli, kanlı ve haram mülkünde boğmalıdır. Kompradorların bir şeyler yapmalarına karşılık çok şeyler beklemelerinin önüne geçmeli, gerektiğinde hizmet almalı ama vergisini affetmemelidir. Bu, adalet ve ahlak temelinde işleyen devlet mekanizmasının en tabi hakkıdır. Yapılacak bir şey varsa ve gerekiyorsa kendisi yapmalıdır velakin kuruşu kuruşuna vergiyi toplamalıdır. İcap ediyorsa ekstra vergiler koymalıdır. Tabi bunları söylüyoruz ama bir devletin bunları yapabilmesi için arkasında duran gerçekten bilinçli, şuurlu, akıllı, zeki ve namuslu vatandaşlara ihtiyacı vardır. Vatandaş namuslu ve bilinçli değilse, devlette bir yerde acze düşebilir ve bu gayet tabidir.

 

Hiçbir politikacı da, kompradorlar adına takipçilik yapmamalıdır. Bunu yapanı fark eden devlet, bu müptezel ve pespaye tipleri tarihin çöplüğüne fırlatıp atmalıdır. Adaletin egemen olmadığı yerde zulüm vardır ve zulüm, temellere yerleştirilmiş bir dinamittir. Milletin açlıktan kanı çekilirken, millet sefaletin şarkısını terennüm ederken ve emniyette olmadığı hissiyle yaşarken, kapitalist komprador mikropların hazzın doruklarında, keyif içinde dem sürmeleri insanlık vicdanını yaralar ve çok ağır şekilde yaralamaktadır. Buna el koyup nihayet verecek en kudretli mekanizma ise devlet mekanizmasıdır. Hele bir devlet eğer İslam kimliğe sahipse, yani İslam o devletin ruhuysa, kapitalist komprador sefiller, alçaklar asla ve kata böyle bir devleti içlerine sindiremezler ve bu devletin karşısında hainlerle müttefik olmaktan geri durmazlar. Ki bizim devletimiz dâhilinde bugüne kadar olan da budur. Devlet düşmanlığı yapanda, din düşmanlığı yapanda, millet ve vatan düşmanlığı yapanda, bu milletin başına terör belasını saranda bu ülkenin kaymağını yiyen kapitalist komprador mikroplardır. Ah hakikatleri bir bilebilsek! Ah kişilikleri bir fark edebilsek! Ah aydınlık görünen karanlık suratları bir sezebilsek! Gençliğe çok üzülüyorum! Çok bilgisizler, cahiller ve hercailer. Hoş ama boş şeylere meftunlar. Gerçeği bilmekten çok korkuyorlar. Hiç düşünmezler; acaba bu ülkede niçin kapitalistlerle, komünistler birbirlerini çok severler ve mütemadiyen sevişirler diye. Oysa bize söylenen, kapitalist ve komünist amansız düşmandırlar. Ne gariptir ki; bu ülkeyi sömüren, bu ülkenin kaymağını yiyen biri, ekranlara çıkıp, sokakta eylem yapan, yakıp, yıkıp, yağmalayan ve sözde kazandıkları zaman o kapitalist pisliğin ümüğüne çökecek olan gence alkış tutar. Eee bebeğim, komünist baronlar da demezler mi; komünizm kapitalizmden sonra gelecektir diye. Ah hayat çok garip ve garip şeyler bunlar! Geçelim! Keşke, faşizmin, kapitalizmin, komünizmin hakikatte ne olduklarını ve hakiki gayelerinin ne olduğunu bir bilebilsek, neler olurdu neler.

 

Yaklaşmakta olan bir Mayısa dikkat etmek iktiza ediyor. Muhtelif şehirlerde kutlama makuldür ama tek bir şehirde, tüm şehirlerin birleşmesi tehdit ve tehlike arz edebilir, bu analizi münhasıran yaklaşan bir Mayıs için yapıyorum. Çünkü hakikaten bir tehlike ihsas ediyorum. Devasa bir birleşme keşmekeşe sebebiyet verebilir ve bir kıvılcım cehennemi bir ortamın zuhuruna yol açabilir. Ve kara tarih, kanlı Mayıs yeniden canlanabilir. Allah korusun. Âmin. Devlet aklı devreye girmelidir burada. Millette sağduyulu hareket etmelidir. İnce bakış, görüş ve düşünüş sorunun hallolmasını sağlayacaktır. Asla hafızamızdan çıkarmayalım ki; bazı ideolojiler bunalımları sonsuz sever, çünkü bunalımların çocuğudur kendisi. Bazı politik mekanizmalar ve kompradorlar da bunalımlara zemin hazırlayarak bunlara zımnen destek çakarlar. Bunların desteğiyle meydan bunlara kalır, bunlar meydana hakim olup kaos yarattıkça da politikler ve kodamanlar kazanırlar. Garip ve ince bir ilişki!

 

Son tahlilde;  insanoğlunun münhasıran ekmekle yaşadığını ve yaşayacağını mı sanıyorsunuz. Sürekli ekmek diyenlerin acaba neler gizlediklerini biliyor musunuz? İnsan yalnızca ekmekten mi teşekkül etmiştir acaba?

Tarih: 24.02.2015 Okunma: 694

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?