Bayramlaşma maskelerimiz

Osman YILDIZ - 29.09.2008

Bayramlaşma maskelerimiz

 

 

Öncelikle bu satırları okuyup bayramın kutsiyetine inanan herkesin bayramını kutlarım. İslam Alemine hayırlara vesile olmasını temenni ederim. Bayramın kutsiyetini anlamayan, önemsemeyen hatta ve hatta takılan maskeyle o kutsiyetle dalga geçenler için söyleyecek bir şeyim yok. Onlar maskeleriyle mutlu olmaya devam etsinler.

 

            Bu satırları okuyacak hiç kimsenin 1 dakikasını çalmaya hakkımın olmadığını düşünüyorum. Benim yazacağım her satırı okuyan kişinin mutlaka beyninde küçükde olsa kıvılcımlar çakmasını istiyorum. Bu nedenle de bayram kutlamasını hedef alan yazımda bayramı kutlamaktan daha çok taktığımız maskelerimizden bahsedeceğim.

           

            Bayram sabahlarının nerdeyse klasiği haline gelen bayram namazına gitme geleneği ile başlamak istiyorum.

 

            Kısa bir dini tarif yaptıktan sonra konuya girmeyi doğru görüyorum. Tarifleri şahsen değil Diyanet İşleri Başkanlığının web sayfalarından olduğu gibi alıyorum.

 

            FARZ:

         Sözlükte "bir şeyi kesinleştirmek, takdir etmek, pay ve parçalara ayırmak, belirlenmiş şey ve pay" anlamlarına gelen farz, bir fıkıh terimi olarak, Allâh ve Rasulü tarafından kat'î bir delille emredilen fiil ve amel demektir. Fakihlerin çoğunluğuna göre, farz ile vacip aynı manada kullanılmaktadır. Ancak Hanefîlere göre, farz ile vacib birbirinden farklı olarak kabul edilmiştir. Buna göre farz, Kur'ân âyeti veya mütevatir sünnet gibi kesin olarak sabit olan bir nassla, açık bir şekilde yapılması emredilen fiil ve amellerdir. Farzı yapan sevap kazanır, özürsüz olarak yapmayan azabı hak eder, inkâr eden ise dinden çıkmış olur.

Farz, mükellefin ifa sorumluluğu açısından farz-ı ayın ve farz-ı kifâye şeklinde ikiye ayrılır. Farz-ı ayın, beş vakit namaz, oruç gibi, her mükellefin yapması gereken farz demektir. Farz-ı ayın, bazılarının yapmasıyla diğer mükelleflerden düşmez. Farz-ı kifâye, toplumsal, sosyal bir vazife mahiyetinde olup, bazı mükelleflerin yapmasıyla diğerlerinin yapması gerekmeyen farz demektir. Cenâze ile ilgili vazifeler ve cenâze namazı, bazı mesleklerin icrası bunun örneğini teşkil eder. Farz-ı kifayenin sevabı, yalnız onu işleyene aittir. Toplumda farz-ı kifayeyi ifa edecek ikinci bir kişi bulunmazsa, artık bu farz, o kişi için farz-ı ayına dönüşür. Meselâ, cenâzeyi yıkayabilecek tek kişinin bulunması halinde, bunun yıkaması farz-ı ayın olur. (İ.P.)

           

            VACİP:

Sözlükte "lazım, gerekli, lüzumlu" anlamına gelen vâcib, bir fıkıh kavramı olarak, yapılması kesin ve bağlayıcı bir şekilde istenen fiildir. Talebin kesin ve bağlayıcı oluşu, talep sigasının kendisinden anlaşılabileceği gibi, bir fiilin terk edilmesi halinde ağır ceza terettüp edeceğinin bildirilmesinden de anlaşılabilir.

Fakihlerin çoğunluğuna göre farz ile vâcip arasında bir fark yoktur. Hanefîlere göre ise, farz ve vâcibin her ikisi de, bağlayıcı ve kesin olarak yapılması istenen şeydir. Ancak farz, delâlet ve sabit olması bakımından kesin delille sabit olmuştur; vâcip ise, kesin olmayan, zannî bir delille sabit olmuştur.

Farzda olduğu gibi vâcibin de, kesin olarak yapılması gerekir, yerine getiren sevabı, özürsüz olarak terk eden ise cezayı hak etmiş olur. Yerine getirilmesinin gerekliliği bakımdan ikisi arasında bir fark bulunmadığından Hanefîler buna amelî farz da demişlerdir. Ancak, farzı inkâr eden kâfir olmakla birlikte, vâcibi inkâr eden, zannî delille sabit olduğu için kâfir olmaz. Ayrıca dinî bir işte farzın terk edilmesi o ameli bâtıl yapmasına rağmen, vâcibin terk edilmesi ameli iptal etmez, bir keffaret veya ceza ile telâfi edilebilir. Meselâ, haccın farzı olan Arafat vakfesinin terk edilmesi halinde hac bâtıl olur. Ancak vacip olan sa'yin terk edilmesi haccı bâtıl etmez; dem, yani bir koyun veya keçi kurban edilmesi gerekir. (İ.P.)

 

 

Tanımlar Böyle

Bu tanımlar içinde “farzı inkâr eden kâfir olmakla birlikte, vâcibi inkâr eden, zannî delille sabit olduğu için kâfir olmaz.”  Böyle bir cümle var.

Bu cümlenin anlamını basit bir örnekle anlatıp asıl yazacağımı yazacağım.

Her sene Askeri Şura sonuçları açıklanır.

Bu sonuçlara göre zaman zaman bazı askeri personel ordudan ihraç edilir.

Bazı askeri personel ise uyarılır. Ama personel aynen işine devam eder.

 

Burdaki analtımda ki kafir olma kesilmesinin anlamı ihraç edilmedir. Artık islam dini ile kişinin ilişkisinin kesilmesidir.

Yani kısa bir tabirde ordudan ihraç edilmiş bir personelin ben ordu mensubuyum demesi nasıl ki hiçbir şey ifade etmezse İslam dininin farz olan emirlerinden her hangi bir tanesini inkar eden dinden ihraç edilmiş olur. Artık o kişinin o inkarı devam ettiği müddetçe ben şuyum buyum demesi tamamen anlamsızdır.

 

            Fakat İslam Dünyası şu an öyle bir konumdaki; kim ihraç edilmiş. Kim mensubu bu belli değil.

Çok basit ifade ile:

“… … özellikleri olan kişi müslümansa ben müslüman değilim.” Tarzında kurulan cümleler gerçekten haklı dır. Çünkü basit tanımlarla yapılan icraat kesin ihraç gerektirir.

            Çok fazla canınızı sıkmadan asıl maske boyutuna döneyim.

Yarın herkes Bayram Sabahı diyerek bayramlaşmaya başlayacak. “İyi Bayramlar”, “Hayırlı Bayramlar” diyip sarmaş dolaş olacağız.

            Sadece bu davranış içine girdiğinizde düşünmenizi istiyorum.

            Takındığınız tavrınız maske mi?

            Takındığınız tavrınız gerçek mi?

Bu tavrınız dinin emri nedeni ile mi? Yoksa tamamen gelenekselleşmiş davranış olarak mı?

3. kişiler ne der diyerek mi bulunduğunuz yerdesiniz. Yoksa gerçekten içinizden geldiği için mi ordasınız.

Bu soruların cevaplarını vererek İslam dininden ihraç edilip edilmemiş olduğunuzu bulabilirsiniz?

Evet!

Kısa ve öz.

Siz sizin islam dini mensubu olup olmadığınızı bulabilirsiniz. Bunu bulmak içinde bayram çok ama çok iyi bir zaman.

Herkese iyi bayramlar.

Saygılarımla
Tarih: 29.09.2008 Okunma: 813

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

elebik

18.08.2008 - 07:52

Neslihan Hanım, Pazartesi rejim başlangıç günüdür iyi bir seçim olmuş... Atletimz yaptım lisede nasıl yaptım onuda hatırlamıyorum ama:)) Kilo en önce nefisle ilgili bir terbiye şişman insandan dindar olmaz bence...Bu zayıflığımdan türü biraz törpülemeye çalışmak gerekiyor boğazı...Elma sirkesiyle sandoloz sakızı içiyiyorum yemekten önce işe yarıyor gibi...Elinize sağlık

elebik

18.08.2008 - 07:52

Neslihan Hanım, Pazartesi rejim başlangıç günüdür iyi bir seçim olmuş... Atletimz yaptım lisede nasıl yaptım onuda hatırlamıyorum ama:)) Kilo en önce nefisle ilgili bir terbiye şişman insandan dindar olmaz bence...Bu zayıflığımdan türü biraz törpülemeye çalışmak gerekiyor boğazı...Elma sirkesiyle sandoloz sakızı içiyiyorum yemekten önce işe yarıyor gibi...Elinize sağlık