TARİHLER DE YALAN SÖYLER!...2...

Özgür DENİZ - 16.03.2015

İlk evvelde ifade edelim de, bazıları alıkça algıya kapılmasınlar; hiçbir kimsenin katledilmesini hele yakılmasını asla tasvip etmeyiz. İnancımız, imanımız müsaade etmez çünkü. Bir Nesimi Çimen ölür de bazıları yaşarsa sorarım, sorgulama yaparım. Burada ki derin tenakuz izaha muhtaçtır. Niye bir Uğur Mumcu katledilir de diğerleri yaşar? Sorarım, sorgulama yaparım bebeğim! Bilakis aklıma ihanet etmiş olurum. Acaba diğerleri de, ölenler kadar haysiyetli duruşa sahip olsalardı, arayış içinde bulunsalardı ve sürekli düşünen kafaya sahip olsalardı yaşayabilirler miydi? Ve katledilen insanların kanlarında, bu türlerin izleri yok mudur? Şunu kimse unutmasın, Müslüman haksız yere cana kıymaz, hele bir insanı yakacak kadar vahşi olamaz. Ki Madımak’ta ki yakılma olayının de derin sebepleri vardır. Mutlak ve muhakkak kine dayalı bir düşmanlığı tetiklemektir. Çünkü yakılmak acıdır ve insanları mahveder. Ahhh şeytanın tuzaklarına düşmesekte kardeşçe yaşamayı bir becerebilseydik, neler olurdu neler. Bizler, hiçbir zaman, tahrik ve ajite edicilerin, tedhişçilerin, kinlendiricilerin katledildiğini görmedik, duymadık ne gariptir ki. Ama barıştırıcıların, huzura, sakinliğe, kardeşliğe, birlik ve beraberliğe davet edicilerin ise katledildiğini çok gördük. Tam da şeytani aklın tezgahı değil mi?

 

 

 

 

Kirli, kanlı ve karanlık örgütlerin gizli görevlerinden biri de, resmileştirilen tarihin yalanlarını milletin damarlarına şırıngalamaktır ve bu yolla statükonun mutlak şekilde kök salmasını temin etmektir. Allah akıl vermiş, alık olmak ve alık kalıp, alıkça yaşamak zorunda değilsin. Meraklan biraz, birazda düşün, sor ve sorgula. Sıyrıl çık kalıplardan, putlarını paramparça et. Doğallaş ve kır zincirlerini, kanat çırp maviliklere doğru ve pervaz eyle bulutlar üzerinde. Tabi saf hakikatlerle yüz yüze gelmeye cesaretin varsa, yüreğin yetiyorsa ve bildiğin, öğrendiğin saf hakikatin sorumluluğuna tahammül edebileceksen. Bugüne kadar niçin alık yaşadım diye kendi kendine küfretme cüretini gösterebileceksen.

 

 

 

 

Sizlere garip bir nüans sunmak istiyorum naçizane; PKK isimli, güya Kürt kardeşlerimizle bağı olduğu söylenen ama zerre ilintisi olmayan, bugüne kadar hep Siyonist emellere hizmet etmiş kanlı, kirli, karanlık bir örgüt var. PKK hangi ideolojik temellere istinat ediyor ya da istinat ederek bugünlere gelmiştir? Hiç şüphe yok ki ve kendileri de ifade etmektedirler ki; Marksizm yani Komünizm. Peki sizler, hiç, malum medyanın yani masonların müzaheretinde ki ve muhafazasında ki medyanın, PKK denilen örgütün bu ideolojiyi kendisine baz aldığını söylediklerini, haberlerinde dile getirdiklerini işittiniz mi? İşitmezsiniz, çünkü sonsuz tehlikeli bir durumdur, bu sefer Marksizm’e istinat eden sair yapılar da dikkat celbetmeye başlarlar ve bu da birilerinin felaketi olur. Kasıtlı ve teennili olarak örtülüyor bu gerçek ve kaçırılıyor gözlerden. Çünkü kendilerinin de aynı temellere istinat ettikleri hakikati zuhur edebilir değil mi? O zaman iş nereye gider? Neyse bu kadar kifayet etsin. Düşünmek iyidir bebeğim! Kafa hastalığına iyi gelir, hatta kalp hastalığına da. Zincirleri kıranlar, düşünenlerdir!

 

 

 

 

Ağaç; kökten, dallardan, yapraklardan, çiçeklerden ve meyvelerden mürekkeptir. Kökü de bileceksin, dalı da. Kök çürümüş ve kokmuşsa, dalı koparmanın hiçbir anlamı yoktur. Adalet nasıl ağaç gibiyse, zulümde aynıdır. Öyleyse zulüm ağacının dallarıyla iştigal etmek her değerin israfıdır, kökünden söküp atacaksın ki bir daha zuhur etmesi kabil-i mümkün olmasın. Allah’ın sevgili kulları şahitlik ve şehitlik için vardırlar. Şeytanileşen maşalar ise cellatlık yapmak ve aydınlığı karartmak için vardırlar. Şahitler ve şehitler cennetin çocuklarıdırlar, cellatlar ise yanmaya odundurlar. Anlamak, anlaşılmak iyidir!

 

 

 

 

Faşizm=şeytan. Benlik, ego ve kibir, gurur. Ben üstünüm dedi ve isyan etti. İnsan bu yüzden şeytandan üstündür. İnsan itaat etti. İnsan, değerleri temsil eder. Şeytan değersizliği. Şeytan İslam’ın=İnsan’ın düşmanı olmakla direkt olarak yekpare ulvi değerlerinde düşmanı olmaktadır. Yeryüzü şeytanı da ben üstünüm der ve değerleri, değerli olanı reddeder. Bu yüzden İslam’a ve İnsan’a düşmandır. Bu çok açık ve net bir görüntüdür. Kana susamışlık ve insanın hayvanlaştırılması Faşizmin ve Faşizmin babası Siyonizm’in en belirgin özelliklerindendir. Siyonist, sahneye çıktığı günden beridir Müslüman kanı akıtmaktadır ve dünyanın dört bir köşesinde kan ırmaklarının oluşmasına destek olmaktadır. Buradan bakınca, yani kanla beslenenleri ve insanı hayvan olarak telakki edenleri görünce, kimlerin Faşist oldukları sarahaten zuhur etmektedir. Siyonist, yeryüzünün en adi, en azılı Faşistidir ve Faşizmi de insanlığın damalarına şırıngalayandır. Türk Milletine faşist yaftası vuranlar, filhakika Faşizmin ağababalarıdırlar. Türk Milleti tarihin hiçbir döneminde Faşist olmamıştır, olamaz da. Faşizme temayülü olanlarda Türklükten uzaklaşmışlardır zaten. İslam ile zerre bağları da yoktur. Türk Milletinin damarlarına Faşizmi şırıngalamak isteyenler Türk Kimliğine bürünmüş vatan hainleridirler, Türk Milletini ve vatanını paramparça etmek için bu millete Faşist damgası vurularak, kardeşlerinin bu millete düşman olması istenmiştir. Tam aksine Türk Milleti, insanlığın, tabir caizse, merhametli, şefkatli, kadirşinas, alicenap ve koruyucu ağabeyidir. Böyle meziyetlere ve güzelliklere sahip bir milleti Faşistlikle yaftalamak namussuzluktur, hainliktir. Keza kendilerini Türk diye sunup, bu milleti ve vatanı parçalamak için Faşizme yönelenlerde aynı derecede namussuzdurlar ve haindirler. Faşizm, kardeşliğin ecelidir. Birliğin, beraberliğin, tek bedende milyon ruh olmanın celladıdır. Bu meyanda filozof Friedrich Nietzsche de haddizatında Faşizmin teorisyenlerinden sayılabilecek bir karakterdir. Deccal kitabında Nasraniyet’e tenkitler yöneltmiş ve Nasraniyet’in Alman milletinde ki savaşçılık meziyetinin yok olmasını intaç ettiğini ifade etmiştir.  Keza Böyle Buyurdu Zerdüşt isimli eserinde de faşizmin kökü olan paganizme olumlu atıfta bulunmuştur.  Ki Üst İnsan teorisi herkesin malumudur. Ya şunu bir türlü idrake demiyoruz; şu gâvurlardan, insanlı ailesine hangi hayır ve iyilik gelmiştir? Gâvurların kusmuklarını tatlı gibi yutarız, İslam’ın bal gibi lezzetli hazinelerine ise hor bakarız. Aslında her türlü belayı hak etmiyor değiliz! Gâvur ilaç olur mu sana be, ister ki sen hastalanasın ve onun kapısında köle olasın. İslamsız insanlık biteviye dibe vurmaya mahkûmdur! İnsanlık ancak ve ancak İslam ile şahlanacaktır!

 

 

 

 

Şeytan, kibrin adıdır; Faşizm, kibrin müşahhaslaşmış halidir. Hakiki Faşistler haddizatında kompradorlardır. Çünkü Faşizm, karşındakini küçümsemektir, tahkir ve tezyif etmektir ve buda kompradorların karakteristik özelliğidir. Avrupa faşisttir misal. Ahlaklı olan, haddini ve hududunu bilen her zaman üstündür. Çünkü insana üstünlük bahşeden takvasıdır, mülkü, makamı, şöhreti, soyu değil. Hanginiz, insanlıktan nasibini almamış birine, benim milletimden diye, benim gibi düşünüyor diye, işte şu makamda diye, şu kadar zengin diye, şöhret sahibi diye saygı duyarsınız? Muhtemelen hiçbiriniz. Çünkü şerefsiz birine benden diye saygı duymak alçaklıktır. İnsan evladı olanın böyle düşük işlerde bezi olmaz. Demek ki mühim olan, insanlıktır, sahip olunan maddi unsurlar değil. Osmanlı’yı Osmanlı yapan, ahlakı ve adaletiydi, zalimlere karşı mazlumun yanında durmasıydı. Başka hiçbir şeyi değil. Ahlakı ve adaleti olmayaydı, zalimlerle yatıp kalkaydı, Osmanlı kısa zamanda yok olur giderdi. İnsan takvaya, şeytan kibre sarılır. Türk Milletini evrenin hâkimi kılan şeyi, insan olma, insan kalma ve insanca yaşama meziyetiydi. Bu yüzden insan üstündür ve şeytanın insana saygı duyması, tabi olması iktiza eder ama şeytan böyle bir şeyi kibrinden dolayı reddetmiştir. Bu reddi, onun lanetlenmesini intaç etmiştir. Kabil ve Habil olayı da mahiyet olarak böyleydi haddizatında. Kendini üstte, yüksekte görme duygusu, faraza kötü de olsa. Allah, buna rağmen süre tanıdı melun şeytana. Her şeyin en doğrusunu şüphesiz ki Allah bilir.

 

 

 

 

Friedrich Nietzsche isimli filozoftan bahsetmiştik. Niçe hiç izdivaç yapmadı diye bilinir. Hatta karşı cinsle duygusal ilişki kurduğuna dair bir belirtide yoktur. Ol rivayettir ki; homoseksüel bir umumi dairede vücuduna sirayet eden virüs nedeniyle delirerek can verdiği söylenir. Niçe öyle kibirliydi ki, merhametin en amansız düşmanlarından biriydi. Merhamet, sefillerin ve acizlerin ilticagahıydı ona göre.  Savaşı tazim eden, kadını tahkir eden ve Faşizmi tebcil eden biriydi Niçe. Adolf Hitlerin idolüydü. Ki egemenliği döneminde, genç nesile Niçe’yi empoze etmek için, onun adına merkez açtı. Ve Alman ırkını yüceltmek için savaştı mütemadiyen. Adolf Hitler pisliğin tekiydi haddizatında. Bir tür cinsel sapıktı. Edindiği sevgilileriyle bu tarafını paylaştığı ve bu yüzden sevgililerinin tümünün intihar ettiği söylenir ama ikisinin başarısız olduğu da bilinir.

 

 

 

 

Paganizm, savaşı yüceltir. Paganizmin hedefi, ideal devletin tesisidir. Tüm bunlar Faşizmin en önemli unsurlarıdırlar. Savaş, yüce devlet, ari ırk ve üst insan, ideolojik dayanağını Niçe’den alıyordu.  Platon’un da söz ettiği bir devletti ideal devlet ve örneği de Saparta idi. Gamalı Haç Faşizmin bayrağı gibiydi. VİKİPEDİ’den iktibas yapalım; http://tr.wikipedia.org/wiki/J%C3%B6rg_Lanz_von_Liebenfels) ‘’Adolf Josef Lanz (19 Temmuz 1874, Penzing – 22 Nisan 1954), Jörg Lanz olarak da bilinen ve kendisini Lanz von Liebenfels olarak tanımlayan Avusturyalı bir yayıncı ve gazeteci. Aynı zamanda eski bir rahip olan von Liebenfels, Antisemitik ve völkisch teorilerini yayınladı. Ostara dergisi'nin de kurucusudur. Kendisi önceleri Heiligenkreuz manastırında yaşayan bir keşişti. Almanya'da Nazi ideolojisinin gelişiminde en büyük rollerden biri, Jörg Lanz von Liebenfels'e aitti. Lanz, yeni-putperestlik düşüncesine şiddetle inanıyordu. Sonradan Nazi Partisi'nin sembolü haline gelecek olan Gamalı Haç sembolünü, eski putperest kaynaklardan bulup kullanan ilk kişidir. Lanz'ın kurduğu Ordo Novi Templi adlı örgüt, kendini tamamen putperestliğin yeniden doğuşuna adamıştı. Lanz, eski putperest Alman kavimlerinin batıl tanrılarından biri olan Wotan'a taptığını açıkça ilan etmişti. Ona göre Wotanizm, Alman halkının özgün diniydi ve Almanlar ancak bu dine dönmekle kurtulabilirlerdi. Bu nedenle Nazi ideolojisi, Lanz ve benzeri yeni-putperest ideologların açtığı yolda gelişti.’’

 

 

 

 

Faşizm, münhasıran güce istinat eder, çünkü gücün belirleyici olduğuna ve güçlünün haklı olduğuna inanır. Her halükarda devleti tazim ve tebcil eder ama adaletli ve ahlaklı bir devleti değil, zira Faşist devlet adaletsiz ve ahlaksızdır. Faşizm için değer yoktur, çünkü değerli insan Faşist olamaz. Teni önemser, lüks ve gösteriş sonsuz önemlidir Faşist için. Putçudur, çünkü putlar tavassutu ile varlığını idame ettirir. Güya aydın görünür ama yüzeyseldir, entelektüel düzeyi sıfırdır, bilgisi, bakışı, görüşü ve düşünüşü sığdır. Farklı değerleri öteler, çünkü farklılığı varlığı için tehdit olarak görür. Faşizm milletleri böler ve kapitalizmin ağzına layık hale getirir. Zaten Faşizmin varoluş sebebi de budur, milletleri bölsün ki, kapitalizm daha kolay sömürsün. Her ideolojinin bir hizmet alanı vardır. Tümü Siyonist emperyalizme hizmet eder. Misal, Komünizm, değerleri sıfırlamakla görevlidir, ki değerleri sıfırlanan milletler kapitalizme daha kolay yem olsunlar. Faşizm dini önemsemez. Din, derin ve ince bir kavrayışı iktiza eder. Binaenaleyh, böyle bir dini anlaması da beklenemez zaten. Zaten Faşistin dinle işi de olmaz. Faşist ya dini tamamen reddeder Naziler gibi ya da dini kendi dar, sığ ve kalıpçı anlayışına hapseder Mussolini gibi. Dini bağımsız olarak ittihaz etmez asla. Müslümanları biteviye öteleyen, değerlerini tahkir ve tezyif eden, Müslümanları hakir gören ve dini kendi dar anlayışına göre yorumlayan Kemalizm Faşisttir. Faşist zihniyet, İslam tarafından yüce ve yüksek olarak görülen kavramlara uzaktır. Çünkü bu kavramlar ruhtan fışkırırlar, Faşistin ise ruhu ölüdür. Hakiki sanattan ve estetikten anlamaz, sanatı görüntüde tıkanır kalır, estetiği ise bedenden içeriye süzülemez. İlkeldir, çünkü ilkelliğe dair ne varsa bünyesinde taşır. Korkaktır ama cesur pozlar verir, çünkü ancak ruh sahibi korkusuz olur, bedenini önemseyen elbet korkacaktır. Cesareti cahilliğindendir ve silahlı gücündendir. Rasyonellikten uzaktır, zira akılla işi yoktur, her şeyi, varlığı, emeli güçtür. Güce tapınç içerisindedir. Hak, güçlünündür. Güçsüzün yaşamaya bile hakkı yoktur. Orduyu, politikayı ve iktisadı, inhisarlarında tutanlar ve tüm bunları insanlığı sindirmede bir araç olarak istimal edenler, Faşist idollerdir. Bu yapılara hükmedenler, bu duyguya sahip olanları kolayca kullanmakta zorluk çekmezler. Faşizm, filhakika Siyonizm’e çalışan bir ideolojidir. Çünkü Faşizmin babasıdır Siyonizm. Faşizmin temeli de Marksizm gibi Yahudiliktir. Yahudilik, Yahudilere özeldir. Dinden olan çıkamaz, dinden olmayan giremez. Yahudiler haricindekiler Yahudilere hizmet için vardırlar ve Yahudilerden daha aşağıdadırlar. Kendilerini evrenin ve insanlığın sahibi olarak görürler. Güya soykırım yapmış Hitler bir Yahudi tarafından ilginç övgüye mazhar olmuştur. Hitlere hayranlık duyduğunu, onun sayesinde nice Yahudi’nin kimliğine kavuştuğunu söyler o Yahudi. Faşistlerin de dayanağı Darvinizm’den başka bir şey değildir. Dünya da hükmedenler vardır, hükmedilenler vardır, Faşizmin dayandığı Darvinist zihniyet budur. Akledenler için hakikat, toprağın altında değildir!

 

 

 

 

Kapitalizm, Komünizm, Faşizm, üçünün de kökeni Darwinizm’dir. Yalan mı? Öğrenmek ve bilmek güzel şeydir. Alıklıktan kurtarır insanı. Üçünde de güç en önemli unsurdur. Niye? Çünkü algılayışlarına göre hayat çatışmadır, çatışmak ise güç ister, öyleyse her hâlükârda güçlü olmak iktiza eder. Bu yüzden komünizm, kapitalizmin parasına ihtiyaç duyar ve kapitalistler daima komünistleri desteklerler, örtülü şekilde. Sadece kendi ülkemizi gözümüzün önüne getirelim bu derin hakikati anlamaya kifayet edecektir. Üçünde de güç haklıdır, hak güçlünündür. Üçü de mutlak maddecidir. Üçü de çatışmaya istinat eder. Üçü de sömürücüdür. Üçü de birbirlerine hizmet ederler. Üçü de acımasızdırlar. Üçü de İslam’ın ve İnsan’ın iflah olmaz düşmanlarıdırlar ve insanı hayvan olarak telakki ederler. Ama üçü de son tahlilde Siyonizm’e çalışır. Bizim mevzumuz, kapitalizm ile komünizmin güya düşman olduğu mevzusudur. Bu ikisi, hiçbir zaman düşman olmamıştır. Büyük bir yalandır bu. Sadece Komünist önderleri çok iyi anlamakla ve iki tarafın baronlarının perde gerisinde ki ilişkilerini tetkik ve tahlil etmekle bu büyük yalan fark ve ihsas edilecektir. Bir defa, komünizm Avrupa için hiçbir dönemde tehdit ve tehlike olarak görülmemiştir, güya tehlike olduğu söylenmişti ama bu basit bir numaradan başka bir şey değildi. Tam aksine daima avantaj olmuştur, zımnen hizmet etmiştir varlığıyla ve yaptıklarıyla. Mesela, büyük şeytan Amerika, komünizmi öne sürerek, devasa bir kutup yaratmıştır ve bu kutbu da kendi yanına çekmiştir. Bir defa komünizm çatışmaya dayanır, çatışma silah demektir, peki silah kimdedir, küresel silah baronlarında, onlar kimlerdir, herhalde komünistler değil. Akıl gerek bebeğim akıl! Evrende münhasıran iki kuvvet vardı ve bunlar birbirilerine düşmandılar, insanlar ya öte yakandandı ya da beri yakadan, başka seçenek yoktu. Zımnen dayatılıyordu bu düşünce insanlara. Dünya iki düşünceden ibaretti adeta; kapitalizm ve komünizm. Bunlardan başka gidecek yer yoktu. İnsanlar böyle algılasın, anlasın isteniyordu. Ne tezgâh ama!

 

 

 

 

İsteniyor ki, insanlar, dünyada iki kutup tanısınlar ve bitevi onların savaşlarını izlesinler, müşahede etsinler ve ikisinden birinin yanında olsunlar, başka bir alternatifi ya da kurtuluş yolunu asla akıllarına getirmesinler. Birinden nefret eden ve kaçan, diğerini sevsin ve yanına gitsin. Bunlardan biri efendilerin, diğeri de kölelerin savunucusu olarak bilinsin. Bu taraflardan biri Sovyetler, diğeri Amerika’dır. Bunlar güya iki zıt ideolojinin kavgasını veriyorlar: Kapitalizm ve Komünizm. İnsanlık ya Kapitalizme yürüyecek ve ezerek, sömürerek dünya nimetlere ulaşacak ve hayatın tadını çıkaracak ya da Komünizme yürüyerek zulme, sömürüye,  adaletsizliğe son verip paylaşımcı bir düzen kuracak. Tabi yerseniz! Güya bunlardan biri hürriyetin ve demokrasinin kavgasını veriyor, diğeri de emeği sömürülen proletaryanın hakkını arıyor. Tabi tüm bunlar birer iddiadan başka bir şey değildir. Pratik ise tam tersidir. Oysa hakikatte iki tarafta insanlığı eziyor ve sömürüyordu ve insana ait değerleri çürütüyorlardı, insanı düşürüyorlardı. İki tarafta din düşmanıydı, bahusus İslam düşmanı. İnsanı insan olarak değil hayvan olarak görüyorlardı. Sürekli çalışan, üreten ve tüketen bir nesne olarak anlıyorlardı. İnsan münhasıran maddeden ibaretti ve maddeyle yaşardı. Güya insanın hayatını belirleyen maddeydi. Din bağlamında aralarında nüans fakrı vardı. Birisi dini külliyen silmek isterken, diğeri dini tahrif ve tahrip edip kendine payanda yapmayı istiyordu. Tıpkı yeryüzünün iki azılı Faşisti Hitler ve Mussolini gibi.

 

 

 

 

Sovyetler, Afgan topraklarını işgale yelteniyor, kendi insanını merhametsizce yok ediyordu. Doğu ülkelerinin zenginliklerini kendi inhisarına geçiriyor ve insanlarını da zalimce katlediyordu. Tabi bunlar halkların bizatihi egemen oldukları, sömürüsüz, paylaşımcı bir dünya düzeni içindi! Yedik tabi! Komünizmde devlet hiçbir zaman halkın devleti olmadı, olmamıştır ve olmayacaktır da. Bu yalanlar, halk komünist düzenin kurulmasında kullanılıp, komünist düzen kurulduktan sonra kenara atılıncaya kadardır. Komünizm, özünde klasik bir devlet kapitalizmidir ve tiranların mutlak egemenliğidir. George Orwel’in kitaplarınızı okumanızı salık veririm, okuması kolay olduğu ve sıkmadığı için tabi ki. Önderler de böyle derler yani Devlet Kapitalizmi olduğunu. Başka türlü söylemleri yiyenlerde bilerek yerler. Kapitalizmde nasıl birkaç tane kompradorun sözü meriyette ise, komünizm de de birkaç tane tiranın hükmü meriyettedir. İkisi de cehennemi getirir dünyaya. Yalanlamaya yürek gerek! Yüreğinde kin büyütenlerin rejimidir Komünizm. Yüreği kahpelerin rejimi de Kapitalizmdir. İkisi de merhametsizdir. İleride net örneklerini ortaya koyacağız. Proleterler canlarını vererek düzen kurarlar, tiranlar kahkahalarla nimetleri yerler. Ne garip değil mi? İkisinde de çalışanlar, üretenler ezilirler ve tiranlar hüküm sürerler. Birinde mülk tavassutu ile haklar gasp edilir, birinde devlet mekanizması tavassutu ile haklar gasp edilir. İki düzende de yaşayanlar bir avuç oligarktır. İkisinde de paylaşmak dildedir, gönülde değil. Haddizatında her şey ayan beyan ortadadır ama görmek için göz gerekir. Aldanan da insanın kendisidir, aldanmamakta insanın kendisinin elindedir.

 

 

 

 

Her şey, İslam’ın gözlerden ırak tutulması, gerçek kurtuluş yolu olduğunun anlaşılmaması ve insanların İslam’a dokunmaması adınadır. İslam, şeyleri olduğu yere koyar ve şeylere gerçek değerini yükler. İnsanın, hiçbir tarafa zarar vermeden, vicdanına hükmeden ahlak sayesinde namusluca ve özgürce yaşamasını temin eder. Ve her insana, döktüğü terin karşılığının tam olarak verilmesini emreder. Adalet mi istiyorsunuz? İslam’a koşunuz, çünkü oradan başka yerde asla bulamayacaksınız! Hem vallahi, hem billahi, hem tallahi bulamayacaksınız. Siz bir şeyin kendisine bakınız, o şeyi taşıdığını söyleyenlere değil. Eğer şeyin kendisinde olması gereken şey varsa, o şeyi taşıdığını söyleyenlerin yanlış olması neyi ifade eder ki? Bizim için mühim olan şeyin kendisi değil midir ve biz kararlarımızı şeylerin kendilerine göre vermiyor muyuz?

 

 

 

 

Komünizm, ter akıtarak ortaya konulan eserin, devlet gücü kullanılarak ter akıtana ulaşmasının önünde handikaptır. Anlayacağımız şey, komünizmin, ter, yaş, kan ve emek gaspına neden olduğudur. Siz böyle bilmeyebilirsiniz ama bilen bilir ve bilinen böyledir. İnsanlığın akıl tutulmasının sonucudur bu ideolojinin varlığı. Hürriyet içinde, adalet içinde, ahlak içinde, değerler içinde tehdittir, tehlikedir. İnsanlar gerçeği görmek zorundadırlar. Kimseyle bir derdimiz yoktur ama hakikati söylemekte ağır bir sorumluluktur üzerimizde. Din, devlet, vatan, millet ve her şeyden önemlisi insanın bizatihi kendisi mevzubahisse gerisi teferruattır. İnsanlığın komünizme aldanmasının yegâne müsebbibi; ağır adaletsizlik ve alçakça sömürüdür. İşte Kapitalizmin insanlığın başına bela olmasının ve insanlığı şerefsizce sömürmesinin ardında ki gerçek budur; insanlığın Komünizme sığınması. Komünizmin varlığı Kapitalizmin garantisi, Kapitalizmin varlığı Komünizmin garantisidir. Adaleti ikame ettiğiniz gün; Komünizmin ölüm günü olacaktır. Zira adaletsizlik isyanı tevlit edecektir, isyanın son durağı da Komünizmdir. Çünkü Komünizm, isyancılara kucak açar. Şiddet isyanın çocuğudur. Komünizm ise şiddettir ve şiddet taraftarı insanların istikametsiz güçleriyle varolur.

 

 

 

 

Lütfen birazcık tefekkür; komünizm değerlere darbe vurur mu? Kesinlikle. Binaenaleyh, gösterdiği bu marifetle (!) adeta Kapitalizme müzaherette bulunmaktadır. Değerlerden uzak kalmış bir Komünist ilk anda bu durumu doğal karşılasa da muayyen bir zaman süreci içerisinde bu durumdan şikâyete başlayacaktır, dışarıya yansıtmasa bile bu psikolojik durumunu. Çünkü yansıtması, orada bulunduğu sürece kendisi için doğru olmayacaktır. Bitevi değişim ve dönüşüm geçiren ve terakki kaydeden insana Komünizm muhakkak olarak dar gelmeye başlayacak ve sıkıcı olacaktır. Nihayet komünizmin bahşettikleriyle iktifa etmek çok zor gelecektir. Üstelik tayin edici ve belirleyici mevkide bulunan ve keyfi gıcır olan kallavi zümrenin görkemli bir yaşam sürmeleri genç Komünisti endişelere, sorular, sorgular içinde boğacaktır adeta. Ve ileriki zamanlarda daha net fark edilecek olan paradokslar genç Komünisti buhranlara, bunalımlara itecektir. Son tahlilde, onca zamandır mahrum kalınan dünya nimetlerine ulaşma arzusu baskın gelecek ve genç Komünist toplumculuğa veda edip bireyselliğe yönelecektir. Komünizm, insana dair her şeyi tahdit eder ve insanı adeta çıldırtır. İlk evvelde insani duyguları yok sayarak insanı sertliğe, katılığa sevk eder. Bunu da güya Kolektivizm yani toplumculuk adına yapar. Hülasa; genç komünist sözde önderlerin kaprislerinin aciz bir kölesidir işin özünde.

 

 

 

 

Allah, aklı niye verdi bize ya da bizim, mevcudiyetimizin herhangi bir yerinde olduğunu sezdiğimiz ve düşünmemize yarayan şey nedir? Şayet akılsa, akıl niçin vardır?

 

 

 

 

Komünizm, eninde sonunda, kucağında büyüttüğü genci, Kapitalizmin avı haline getirir. Enine, boyuna, en dip derinliğine dek düşünün, taşının, bu hakikat, kendini tüm çıplaklığı ile gösterecektir. Bu kaçınılmaz sondur. Ülkemizin eski Komünistlerini ve onların yenidünyalarını düşünün, bu gerçek, size yüzünü gösterecektir. Yani anlayacağımız; Komünizm, hakikatte, Kapitalizme çalışmakta ve insanlığın, insanlığa dair tüm erdemlerin düşmanı ve katili olan bu melun şeytana yani Kapitalizme asker yetiştirmektedir. Açıkça yazıp isimleriyle sayfamızı kirletmeyelim amma, malum medyayı gözünüzün önüne getiriverin kifayet edecektir. Komünizmin kirli ve bulanık denizinde yüzdükten sonra, tümü, Kapitalizm bataklığına gömülmüşlerdir. Ama ne gariptir ki, yine de birbirlerine sevgileri bitmemiştir ve birlikte iş yapmaktadırlar. Komünizm içinde Kapitalizmi, Kapitalizm de içinde Komünizmi taşır. Hülasa, dünyayı, birlikte, ne de güzel sömürmektedirler, kitlelere fark ettirmeden. Tabi bir de bunların yanına Faşizmi eklemeden olmaz. Üçü de aynı babanın çocukları gibidirler; Siyonizm’in. İnsanı diriltende, insanı hakiki direnişe sevk eden de, insana insanca yaşama hakkı sunanda, insanı insan gibi görende, insanı bilinçlendiren, şuurlandıran ve özgürleştiren de; İslam’dır.

 

Türk Sol’unun (oysa hakikatte, Türk Sol’u diye bir şey kabil değildir, bu tanımlama, Sol’u, Türk’e zımnen tolere ettirme tezgâhıdır. Çünkü Sol, Türk’ün kimyası ile asla uyuşmaz. Hayır, isterseniz Sosyalizmi benimseyiniz, bu yine böyledir, değişmez hakikattir, siz Sosyalistsiniz diye, böyle olacak diye bir şey yoktur)  meşhur simalarından Mehmet Ali Aybar, Leninist partinin burjuvazi bir örgüt tiplemesi olduğunu söyler. Sovyetlerin, proletaryayı, kesinlikle iktidar yapmadığını aksine tiranlık rejimi tesis ettiğini ifade eder. Aybar, Sosyalizmin gülümseyen yüzü olarak tanınır ülkemizde. Komünizm, şaşalı nutuklarında güldürdüğü ve umut verdiği gözlere, hâkimiyetini ikame ettikten sonra kan ağlatır ve o gözleri kurutur. Hiçbir Komünist diktatörde, duygu bulamazsınız. Duyguları mutlak olarak kaybolmayanlar da zaten Komünist olamazlar. Keşke hayatı gözlemleme gücümüz olsa! Duyguya sahip hangi insan, adeta insanlığını sıfırlayarak masum insanların olduğu bir otobüse bomba atar? Başka örnekler vermeye lüzum yok zaten. Yüreği kinle dolu bir Komünist genç aynen şu ifadeyi (vallahi, billahi, tallahi) tüm samimiyetiyle, olanca ideolojik bilinciyle, açıkça ifade etmiştir; eğer devrim yolunda engel görülüyorsa, anasının karnında ki bebeği bile katletmekte sorun yoktur.

 

 

 

 

Alçak ve melun şeytan Coni’ye gelince, varlığının hangi aşamasında sevgi besleyebileceğimiz bir pratik ortaya koymuştur? Yeryüzü topraklarına kan yağdırmaktan başka ne yapmıştır? Sorsanız, yerli halkların kanını akıtarak, hazinlerini yağmalayarak, namuslarını talan ederek özgülük lütfetmiştir onlara. Körfez Savaşı hangi halkı özgürleştirdi? Irak’ın işgali, Saddam zulmüne nihayet vermek için miydi? Ya da Latin ülkelerinde ki, derin örgütler, ulvi idealler için mi desteklendi? Ya da barış havarisi insanlar, hakikaten demokrasi düşmanı oldukları için mi katledilmişlerdi? GLADİO karanlık bulutları dağıtmak ve hürriyete merhaba diyebilmek için mi kurulmuştu? Yeryüzünde Toni, Coni, Siyon kadar kahpe toplumlar mı vardır Allah aşkına?

 

 

 

 

Maalesef dünyaya kötüler ve yalanlar egemen. Çünkü iyilerin ne yalan söyleyebilecek dilleri ne de kötülük yapabilecek yürekleri vardır. Hz. Muhammed (sav) mutlak iyi insandır ve peygamberdir, önderdir. Hz. Muhammed’in (sav) hayatına dair kötülükten ve yalandan zerre iz gösterebilir misiniz? Buna rağmen O’nun aziz, şerefli ve yüce varlığına saygısızlık yapan alçaklar vardır dünya üzerinde. Peki, hem, O, mutlak emin, güzel ve yüce insana saygısızlık yapmak hem de adalet, hürriyet, barış temenni etmek ne kadar tutarlıdır? Maalesef dünya da ki ideolojiler şeytana hizmet etmektedir. Kabul etsinler etmesinler böyledir. Ve her ideoloji bilinçli ve planlı şekilde ülkeler arasında pay edilmiştir. Komünizmle dünyanın yarısına sahip olmayı, Kapitalizmle de diğer yarısına sahip olmayı düşünen Siyonizm, böylece tüm dünyanın yegâne efendisi olmayı planlamaktadır. Ki zaten istediği şeyde monoblok bir dünyadır. Efendi Siyonist, diğer insanlar köle. Ki dinleri emretmektedir bu ülkünün tahakkuk edilmesini onlara. Dünya da yazılan tüm senaryolar, oynan filmler, kanlı savaşlar, derin darbeler, meçhul cinayetler, karanlık örgütler, yalan yüklü ideolojiler, tümü şeytanın yeryüzü hâkimiyeti içindir. İnsan aldatılmakta ve aldanmaktadır. Ne yazık ki, insan hakikaten cahil, nankör, aptal ve zalimdir. Çünkü kendini düşünenden, savunandan, sevenden, destekleyenden kaçar; gider kendini düşürenin, kendine ihanet edenin, kendinden nefret edenin ve kendisini yalnız bırakanın kucağına sığınır. Hülasa, insan ne yaşıyorsa şu hayatta, yaşadığı her şey işlediklerinin neticesidir, yani kendi elleriyle yaptığı şeylerin ürünüdür başına gelenler.

 

Tarih: 16.03.2015 Okunma: 730

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?