Soru sormak uyanık olanların, aklını kullananların, sekter ve dar kafalı olmayanların kabiliyetidir. Öyle ya, siz, bazılarının yani aydınım diye ortalıkta dolaşan zibidilerin ve onların kullandıkları zavallıların, bazılarını yani Müslümanları bilimsellikten uzak olmakla itham ettiklerine bakmayın, bilimsellikten uzak olan ve hatta korkan asıl kendileridirler. Zira bilim, soruların çocuğudur ama onlar sormayı pek sevmezler, onlar kalıpların çocuklarıdırlar. Onlara öğretilmiştir ve öğretilenler sadece tatbik edilir, sorgulanmaz. Papağan gibi tekrar edilir. Sloganların esiri ve eseri olanlar sorudan ve sorgudan hazzetmezler. Zira sorgulamak ölümdür. Onlar hiyerarşinin kurbanlarıdırlar. Emir alırlar ve emri tatbik ederler. Emri kim vermiştir, neden vermiştir, istenilen nedir asla ve kata soramazlar, sorgulayamazlar. Sonra çıkarlar, biz aydınız, bilim aşığıyız derler. TABİ YERSENİZ! Sorgulamak, sürekli rahatsız eder insanı, ürkütür, çünkü git gide gerçeğe yaklaşıyorsunuzdur. Ve bu durum karanlıkta gezinenlerin heyulasıdır. Sahte önderler ve sahte şeyhler kendilerini daima layüsel görürler ve sorudan asla hazzetmezler, sorgulanmak onların Azrail’idir. Ama ALLAH, bizden akletmeyi, sormayı, sorgulamayı ister. Ki Müslümanları yıkan şeylerden biri de, bu özelliklerden uzak olmasıdır. Çünkü sürekli kumpasa gelmekte, sürekli aldanmaktadır bu özelliklerden mahrum olduğu için. Aşağıda ki iktibasta geçen soruları daha önce sormuş, cevaplarını aramıştım. Hatta beş altı yazı öncesinde şehit savcımız üzerine yazdığım yazıda ‘’acaba savcı ciddi bilgilere mi ulaşmıştı’’ demiştim. HESABI SORULMALIDIR! Başlığıyla buraya koyduğum yazımın dokuzuncu maddesinde şöyle demiştim; ‘’’’’’’’’’’’’’’’DOKUZ: savcı hangi gerçekleri öğrenmişti acaba? Gerçek katile mi ulaşmıştı? Emri verenlere ve onların kuklalarına mı dayanmıştı soruşturma. Mutlaka tetkik edilmelidir. Oraya şerefli savcımızı her halükarda ortadan kaldırmak için gelmişti teröristler. Zira emir böyleydi. Bu yüzden dava bahanedir.’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’ GEÇELİM!
BİR İKTİBAS;
Ama hâlâ sorulan soru şudur:
“DHKP-C, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın odasını basıp, onu niye katletti?”
Öyle ya;
Merhum Savcı, “Berkin Elvan’ı öldürenlerin tesbiti”nin yanı sıra, “Gezi Kalkışması’nın ardında kimlerin bulunduğuna” dair çalışmalarında “sona” yaklaşmıştı...
“Gezi Kalkışması’’nda ölenlerin tamamının Alevi kökenli olması bir tesadüf(!) müdür, yoksa bilinçli bir tercih midir?” ((((((((((((((((((buna daha önce bendenizde değindim ve bu katıksız hakikattir, yani soruya cevap; hiç kuşkusuz EVET’tir. Gariban Alevi kardeşlerimiz her şeyden bihaber kumpasa gelmektedirler, kendilerinden gördükleri odaklar tarafından kullanılmaktadırlar, kimlik bazen nice hainlikleri örter ve aldatıcıdır. Sürekli sormalıyız bu yüzden. Aynı şey Kürt kardeşlerimiz içinde geçerlidir.))))))))))))))))))))
“Gezi’de Kürt vatandaşlar harekete geçirilemedi, acaba Aleviler üzerinden bir toplumsal kalkışma mı inşa edilmek istendi?”
“Devrimci Alevi Komitesi, (DAK) Alevilerin bazı taleplerini dillendirirken, onları devre dışı bırakan Aleviler Birliği adlı illegal örgütlenme ile; DHKP-C de kullanılarak, Aleviler sokağa dökülmek mi istendi?”
“Alevi gençler; Alevi vatandaşları kışkırtmak için, birileri(!) tarafından özellikle hedef seçilerek mi öldürüldü?”
Merhum Savcı, “işte bu soruların cevaplarını bulmaya” çok yaklaşmıştı.
SORU=UYANIŞ!...
Özgür DENİZ - 05.04.2015
Tarih: 05.04.2015
Okunma: 632
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.